Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/556 E. 2023/485 K. 15.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/556 Esas
KARAR NO :2023/485

DAVA:Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:15/10/2020
KARAR TARİHİ:15/06/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı … İth. İhr. Ltd. Şti. ile vekiledeni şirket arasında imzalanan 17/04/2020 tarihli satış sözleşmesi uyarınca davalı tarafından sözleşmede yer alan malların zamanında teslim edilmediğini ve sözleşmede belirlenen kalite yükümlülüklerine uyulmaması sebeplerine dayalı, yapılan ön ödemenin vekileden şirkete iadesi ile uğranılan zararların tespiti ve tazmini sebebiyle işbu davayı açtıklarını, davalı şirketin vekilden şirketi doğrudan ve dolaylı olarak zarara uğrattığının açık olduğunu, davalı şirketin tutarsız ve güven uyandırmayan davranışları nedeniyle vekileden şirketin alacağına kavuşmasını engelleyen tasarruflarda bulunacağından şüphe edildiğini, bu nedenle görülecek olan işbu dava süresince vekileden şirketin alacağının tahsilinin telafisinin çok güç veya imkansız hale gelmemesi için davalı tarafın öncelikle vekiledence ödemenin yapılmış olduğu … … … şubesinde bulunan … nolu … iban nolu hesabıyla birlikte tespit edilecek diğer banka hesaplarına tedbir zımmında ihtiyati haciz konulmasını talep ettiği, avans olarak verilmiş olan 300.000- Euro’nun davalıdan alınarak vekiledenine verilmesini, yapılacak tespit neticesinde talep neticesini arttırmak üzere ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla mahrum kaldığı kar nedeniyle şimdilik 10.000 Euro kar kaybının davalıdan tahsili ile vekiledenine verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde; Davacı şirket’in Hollanda şirketi olduğunu, MÖHUK 48. madde gereği, Türk mahkemelerinde dava açan yabancı gerçek veya tüzel kişilerin yabancılık teminatı gösterme zorunluluğu bulunduğunu, yargılamanın devamı için, mahkemece belirlenecek teminatın davacı tarafından yatırılmasına karar verilmesi gerektiğini, dava dilekçesindeki iddiaların gerçeği yansıtmadığını, teslimin gecikmesine sebep olan tarafın vekiledeni olmadığını, davacıların dava dilekçesinde belirttiği gibi teslim edilmeyen veya kalite yükümlülüklerine uymayan emtia söz konusu olmadığını, davacı tarafın vekiledenine gönderdiği ….Noterliğinin 5.6.2020 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesindeki hususlar ile dava dilekçesindeki iddiaların birbirleriyle çeliştiğini, 17.04.2020 tarihli sözleşmeye göre müvekkili şirkete 300.000 EURO avans ödemesi yaptığı ve müvekkilinin sözleşme yükümlülüğünü yerine getirmediği iddialarının gerçek olmadığını, sözleşmeye dayalı olarak ilk teslim yükümlülüğünün, Türkiye’de pandemiye bağlı olarak çıkarılan sokağa çıkma yasakları nedeniyle birkaç günlük gecikmeyle , önceden davalıya bilgi vermek suretiyle gerçekleştiğini, teslimin gerçekleştiği hususunu davacı tarafın göndermiş oldukları ihtarnamenin 3. maddesinde kabul ettiğini, teslim tarihinin üzerinden uzun bir süre geçtikten sonra “malların ayıplı olduğunu , sözleşmeden vazgeçtiğinizi” bildirip, ayıbın ne olduğuna ve giderilip giderilemeyeceğine ilişkin bilgi vermekten de imtina ettiğini ve haksız olarak yükümlülüklerini yerine getirmemek için sözleşmeden vazgeçtiğini 05.06.2020 tarihinde ihtarname ile bildirdiğini, bu fesih bildiriminin TTK’ya göre geçersiz olduğunu, sözleşme hükümlerine uymayan, haksız olarak sözleşmeden vazgeçen ve müvekkili şirketi zarara uğratan tarafın davacı olduğunu beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
DELİLLER
Davacı vekili delil ve belgelerini ibraz etmiş, davada; satış sözleşmesine, ödeme dekontuna, muayene raporuna, CE sertifikası sorgulama sayfası ekran görüntüsüne, …:2016 sertifikası sorgulama sayfası ekran görüntüsüne, … ile yapılan email ve whatsapp yazışmalarına, ihtarnameye, arabuluculuk anlaşamama tutanağına, gösterge niteliğindeki Merkez Bankası Kurlarına, Yargıtay kararlarına, yemin, tanık, bilirkişi ve keşif delillerine dayanmışlardır.
Davacı yanca dava dilekçesi ekinde sunmuş oldukları muayene raporunun ve diğer eklerin Türkçe tercümesi olmadığı, Mahkememizin 15/04/2021 tarihli duruşmasının 1 nolu ara kararı ile Türkçe tercümelerinin sunulması için 4 haftalık süre verildiği, verilen süre içerisinde ilgili evrakların Türkçe tercümesinin Mahkememiz dosyasına kazandırıldığı anlaşılmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde davacı şirket’in Hollanda şirketi olduğunu, MÖHUK 48. madde gereği, Türk Mahkemelerinde dava açan yabancı gerçek veya tüzel kişilerin yabancılık teminatı gösterme zorunluluğu bulunduğunu, yargılamanın devamı için, Mahkemece belirlenecek teminatın davacı tarafından yatırılmasına karar verilmesi talep ettiği, Mahkememizin 15/04/2021 tarihli duruşmasının 1 nolu kararı ile Lahey Sözleşmesinin 17.maddesi gereğince davacı tüzel kişi teminattan muaf olmakla, davalı vekilinin bu yöndeki itirazının reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce toplanan delillere, iddia ve savunmaya göre bilirkişi …’dan heyet halinde alınan 13/06/2022 tarihli raporlarında: ”…Davalı firmanın ifada gecikme sebebiyle (pandemiye bağlı sebeplerle) sorumlu olmadığının dosya kapsamında ispat edilemediği kanaatine varılması halinde davalı satıcının borçlu temerrüdüne düşeceği, davalının ileri sürdüğü pandemi koşullarının etkisi hususunun dosyada sübut bulmamış olduğu,
Olayda bir kısım malların teslim edilmiş olduğu, tesellüm olunan bu malların (744 koli ürünün) akıbetinin anlaşılamadığı, taraflarca yeterince dosyada somutlaştırılmadığı, davalının 744 koli dışında da teslim yapmayarak eksik ifada da bulunmuş olduğu,
Davalının kolide olması gereken Lot ve GTIN numaralarının bulunmaması sebebiyle ayıptan sorumlu olacağı kanaatine varılması durumunda, CISG gereğince ayıptan doğan hakları kullanma imkanının da temerrüde bağlı sonuçlarla birlikte gerçekleşeceği,
Davacının, ödenen 300.000 Euro ön ödeme bedelinin ticari temerrüt faizi birlikte iadesini istemesi yönünden, öncelikle bu miktarın davalıya ödendiğinin dosyada sübuta erdirilmesinin gerektiği,
Davacının, ayıp ihbarı bakımından CISG hükümlerinin uygulanmasıyla makul süre içerisinde ayıp ihbarında bulunması hususunun dosyada somutlaştırılmadığı, ayıbın açık ayıp niteliğinde bulunduğu, delil kabul edilmesi halinde davacı tarafça sunulan muayene raporuyla durumun ortaya çıktığı,
Davacının müşterilerinin nakliye masraflarını ödediği iddiasının dosyada somutlaşmamış olduğu,
Davacının kazanç mahrumiyeti iddiası yönünden bu zararın ve nedensellik bağının dosyada sübut bulmadığı…” tespit ve rapor edilmiştir.
Bilirkişi heyet raporuna karşı davacı ve davalı vekillerinin ayrı ayrı beyan ve itiraz dilekçeleri sunduğu, Mahkememizin 27/10/2022 tarihli duruşmasının 3 nolu ara kararı ile davacı vekilinin itirazları kapsamında bilirkişi heyetinden ek rapor alınmasına karar verilmiş olup, bilirkişi heyeti tarafından sunulan 22/02/2023 tarihli ek raporda; “…Dosyaya davalı … Tic. İth. İhr. Ltd. Şti.’nin … … Bankası A.Ş.’ne ait banka hesap hareketleri 13.11.2022 tarihli CD içerisinde sunulmuş olduğu, sunulan cd içerisindeki banka hesap hareketleri incelendiğinde; Davacı yan tarafından davalı şirketin Euro hesabına; 21.04.2020 tarihinde Toplamda 299.882,00 Euro tutarlı ödeme yapıldığı,
Davalı firmanın ifada gecikme sebebiyle (pandemiye bağlı sebeplerle) sorumlu olmadığının dosya kapsamında ispat edilemediği kanaatine varılması halinde davalı satıcının borçlu temerrüdüne düşeceği, davalının ileri sürdüğü pandemi koşullarının etkisi hususunun dosyada sübut bulmamış olduğu,
Davalının kolide olması gereken Lot ve GTIN numaralarının bulunmaması sebebiyle teslim edilen kısım yönünden ayıptan sorumlu olacağı ve teslim edilmeyen kısım yönünden ise temerrüt koşullarının oluştuğu kanaatine varılması ve bu ihlallere esaslı ihlal nazarıyla bakılması durumunda, CISG gereğince ayıptan doğan hakları kullanma imkanının da temerrüde bağlı sonuçlarla birlikte gerçekleşeceği ve davacının dönme hakkına sahip olarak bedel iadesi talep edebileceği…” tespit ve rapor edilmiştir.
Bilirkişi heyeti tarafından sunulan ek rapora karşı davacı ve davalı vekilleri ayrı ayrı beyan ve itiraz dilekçelerini sundukları, Mahkememizin 08/05/2023 tarihli ara kararı ile taraf vekillerinin bilirkişi ek raporuna karşı yapmış oldukları itirazların reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; taraflar arasındaki ticari satım sözleşmesinden kaynaklanan avans ödemesinin iadesi talebi ile sözleşmenin ifa edilememesi nedeniyle oluşan zarar ve yoksun kalınan kar açısından belirsiz alacak talebine ilişkindir.
Davacı yan; taraflar arasında imzalanan 17/04/2020 tarihli satış sözleşmesi uyarınca davalı tarafından sözleşmede yer alan malları zamanında teslim etmediğini, sözleşmede belirlenen kalite yükümlülüklerine uymadığını ileri sürerek yapılan ön ödemenin davacıya iadesine, ayrıca davacının uğradığı zararların tespit ve tazminini dava etmiş; davalı yan ise; sözleşmeye dayalı olarak ilk teslim yükümlülüğünün, Türkiye’de pandemiye bağlı olarak çıkarılan sokağa çıkma yasakları nedeniyle birkaç günlük gecikmeyle gerçekleştiğini, teslimin gerçekleştiği hususunun davacı yanın kabulünde olduğnu, teslim tarihinin üzerinden uzun bir süre geçtikten sonra malların ayıplı olduğunun ileri sürüldüğünü, fesih bildiriminin TTK’ya göre geçersiz olduğunu, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Taraflar arasında akdedilen 17/04/2020 tarihli satış sözleşmesi ile, sözleşmede nitelikleri yazalı cerrahi önlüklerin, yine sözleşmede belirtilen adet ve tarihlerde davalı tarafından davacı yana tesliminin kararlaştırıldığı, sözleşmenin davacı tarafından sonlandırıldığı hususunda çekişme bulunmamaktadır. Çekişme; eldeki davada uygulanacak hukuk kuralları, davacının sözleşmeden dönmede haklı olup olmadığı, ürünlerin davacıya ayıplı olarak teslim edilip edilmediği, teslim edilmiş ise ayıbın niteliği ve nihayet davacının talep ettiği alacak kalemlerinin yerinde olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Davacı yan dava dilekçesinde ifada gecikme ve ayıplı ifa sebepleriyle TBK hükümleri ile BM Viyana Konvansiyonu (CISG) hükümlerine dayanmıştır. Viyana Satım Sözleşmesi’nin yer bakımından uygulama alanını düzenleyen 1’inci maddesine göre, “(1) Bu Antlaşma, işyverleri farklı devletlerde bulunan taraflar arasındaki mal satımı sözleşmelerine, (a) bu devletlerin âkit devletlerden olması veya (b) milletlerarası özel hukuk kurallarının âkit bir devletin hukukuna atıf yapması halinde uygulanır.
(2) Tarafların işyerlerinin ayrı devletlerde bulunması olgusu sözleşmeden veya sözleşmenin akdi sırasında veya öncesinde gerçekleşmiş olan görüşmelerden veya verilmiş olan bilgilerden anlaşılmadıkça dikkate alınmaz.
(3) Bu Antlaşmanın uygulanmasında ne tarafların vatandaşlığı, ne tacir olup olmadıkları, ne de sözleşmenin adi veya ticari nitelikte olması dikkate alınır”.
Türkiye ile Hollanda Viyana Sözleşmesine taraf olduklarından uyuşmazlığa öncelikle taraflar arasındaki sözleşme hükümlerinin ve sözleşmede hüküm olmayan hallerde ise TBK değil CISG hükümleri uygulanacağı sonucuna varılmıştır.
Mahkememizce alınan bilirkişi heyeti 14.06.2022 tarihli kök ve 22.02.2023 tarihli ek raporları kapsamına göre; davacının 300.000 Euro tutarındaki ön ödemenin iadesi talebinin sözleşmeden dönme anlamına geldiği, ödenen bedelin geri istenmesi, ancak seçimlik haklardan dönmenin seçilmesi halinde mümkün olduğu, olayda davacı tarafın temerrüt ve ayıptan sorumluluk sebeplerine dayanmış olduğu, davacının davalı firmaya güvenerek akdedilmiş olan nakliye sözleşmeleri gereğince yapılan masrafların tahsili talebinin gereği gibi ifa etmeme sebebiyle istenen tazminat (ifa çıkarı) niteliğinde olumlu zarar olduğu, davacının kazanç mahrumiyeti talebinin ise sözleşme gereği gibi ifa edilseydi, kazanç elde edileceği iddiasına dayandığından olayda olumlu zarar tazmini niteliğinde olduğu, ispat edilmesi koşuluyla CISG 74 vd. Hükümlerine göre davacının dönme ile birlikte ya da kazanç kaybı şeklindeki olumlu zarar tazmini talebiyle birlikte, yine başka bir tür olumlu zarar kalemi olan ödemek zorunda kaldığı müşterilerinin yaptığı nakliye masraflarının tazminini talep etmesinin mümkün olduğu, davalı firmanın ifada gecikme sebebiyle (pandemiye bağlı sebeplerle) sorumlu olmadığının dosya kapsamında ispat edilemediği, davalının ileri sürdüğü pandemi koşullarının etkisi hususunun dosyada sübut bulmamış olduğu, davalı satıcının borçlu temerrüdüne düşeceği, bir kısım malların teslim edilmiş olduğu, davalının 744 koli dışında teslim yapmayarak eksik ifada bulunmuş olduğu, davalının kolide olması gereken Lot ve GTIN numaralarının bulunmaması sebebiyle ayıptan sorumlu olacağı, CISG gereğince ayıptan doğan hakları kullanma imkânının da temerrüde bağlı sonuçlarla birlikte gerçekleşeceği ve davacının dönme hakkına sahip olarak bedel iadesi talep edebileceği, davacının CISG hükümlerinin uygulanmasıyla makul süre içerisinde ayıp ihbarında bulunmadığı, ayıbın açık ayıp niteliğinde bulunduğu, davacı tarafça sunulan muayene raporuyla durumun ortaya çıktığı, davacının müşterilerinin nakliye masraflarını ödediği iddiasının kanıtlanamadığı, davacının kazanç mahrumiyeti iddiası yönünden bu zararın ve nedensellik bağının dosyada sübut bulmadığı mütalaa edilmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama, toplanan taraf delilleri, hükme elverişli bulunan bilirkişi heyeti kök ve ek raporu ile tüm yargılama dosyası kapsamına göre, yukarıda değinilen hukuksal durum ve somut olayın birlikte değerlendirilmesi sonucunda; taraflar arasında alım-satım ilişkisinin mevcut olduğu, uyuşmazlıkla ilgili olarak Viyana Sözleşmesi hükümlerinin uygulanması gerektiği, davacının ayıp ve satıcının temerrüdü nedeniyle sözleşmeden dönerek bedel iadesi ile müspet zararlarının tazminini istediği, CISG 74 vd. hükümlerine göre davacının dönme ile birlikte ya da kazanç kaybı şeklindeki olumlu zarar tazmini talebiyle birlikte, yine başka bir tür olumlu zarar kalemi olan ödemek zorunda kaldığı müşterilerinin yaptığı nakliye masraflarının tazminini talep etmesinin mümkün olduğu, davalının kolide olması gereken Lot ve GTIN numaralarının bulunmaması sebebiyle ayıptan sorumlu olacağı, ancak davacının CISG hükümlerinin uygulanmasıyla makul süre içerisinde ayıp ihbarında bulunmadığı, davalı firmanın ifada gecikme sebebiyle (pandemiye bağlı sebeplerle) sorumlu olmadığı savunmasının kanıtlanamadığı, davalı satıcının eksik ifada bulunarak borçlu temerrüdüne düştüğü, davacının müşterilerinin nakliye masraflarını ödediği iddiasının kanıtlanamadığı, yine davacının kazanç mahrumiyeti iddiası yönünden bu zararın ve nedensellik bağının dosyada sübut bulmadığı, davacının satıcının temerrüdü nedeniyle dönme hakkına sahip olarak bedel iadesini talep edebileceği, davacının ödeme tarihinden itibaren faiz talep ettiği, davacının sözleşmeden dönme iradesinin bildirimi ile ödenen avansın iadesi için keşide ettiği Beyoğlu 5. Noterliğinin 06.06.2020 tarihli ihtarnamesini davalıya 10.06.2020 tarihinde tebliğ olduğu, ihtarnamede üç iş günü süre verilmiş olmakla 15.06.2020 tarihinde temerrüdün gerçekleştiği anlaşıldığından davanın kısmen kabulüne, 299.882-EURO avans alacağının temerrüt tarihi olan 15/06/2020 tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun 4/a maddesi uyarınca faiz işletilmek suretiyle davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-)Davanın KISMEN KABULÜNE, 299.882-EURO avans alacağının temerrüt tarihi olan 15/06/2020 tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun 4/a maddesi uyarınca faiz işletilmek suretiyle davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
-Fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
2-)Harçlar Yasası uyarınca alınması gerekli 191.112,19-TL harçtan peşin alınan 49.373,00-TL harcın mahsubu ile bakiye 141.739,19-TL harcın ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-14 maddesi ile Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin 26.maddesine göre; Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan arabuluculuk ücretinin davada haksız çıkan taraftan karşılanması gerekmekle, 1.360,00-TL arabuluculuk ücretinin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-)Davacı tarafından yapılan 54,40-TL başvurma harcı, 49.373,00-TL peşin harç, 7,80-TL vekalet harcı olmak üzere toplam 49.435,20-TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-)Davacı tarafından yapılan 478-TL davetiye teskere gideri, 10.000-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 10.478,00-TL’nin red ve kabul oranına göre 10.136,00-TL’sin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
5-)Davacı duruşmalarda kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 234.931,57-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-)Davalı duruşmalarda kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 15.103,18-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
7-)Karar kesinleştiğinde davacının gider avansından artan bakiyesinin talep halinde iadesine,
Davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK 341. madde uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yoluna başvurma hakları hatırlatılmak suretiyle oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 15/06/2023

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır