Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/51 E. 2021/742 K. 21.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/51 Esas
KARAR NO:2021/742

DAVA:Alacak
DAVA TARİHİ:01/04/2005

BİRLEŞEN …. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ … E K

DAVA:Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:13/04/2017
KARAR TARİHİ:21/10/2021

Dava, öncelikle …. Asliye Hukuk Mahkemesi… Esasına tevzi edilmiş, …. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından verilen…-… E.K. Sayılı, 22/09/2005 tarihli yetkisizlik kararı ile Mahkememize tevzi edilmiş olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde; Davalılardan …’ün vekiledeni şirketin ortağı olduğunu, aynı zamanda mali işlerini yönettiği dönemde, şirketin müdürlüğüne atanan davalı … ve … ile anlaştığını, davalıların şirketin parasını bankalardan tahsil ederek zimmetlerine geçirdiklerini, şirketin mallarını da şirketin şubesi olan… Serbest Bölgesi Şubesi’ne göndermiş gibi gösterip, yine aynı Şubeden … A.Ş.’ye satış yaparak, anılan Şubeden fatura keşide ettiklerini, faturayı şirket kayıtlarına intikal ettirmediklerini, satış yapılan şirketten gelen bedelleri ise şirketin hesabı olmakla birlikte aktif olarak kullanmadıkları … Bankası … Şubesi’ne 08.09.2004 tarihinde 570.403 USD’yi 13.09.2004 tarihinde 600.000 USD’yi transfer ederek, yine 08.09.2004 ve 13.09.2004 tarihlerinde anılan bankadan nakden çekmek sureti ile zimmetlerine geçirdiklerini, davalıların toplam 1.170.403 USD’yi kendi aralarında pay ettiklerini ve şirket hesaplarına intikal ettirmediklerini, davalıların bilahare şirketi temsil yetkilerinin kaldırıldığını ve diğer usulsüzlükleri hakkında araştırmaların devam ettiğini, davalıların şirketten parayı çektikten sonra mal varlıklarında olağan üstü artışlar olduğunu, davalılardan …’in ”… Ltd Şti” adı altında bir şirket kurduğunu ve şirkete kurucu ortak olduğunu, ayrıca davalının … plakalı 2000 model 3.20 … ve … plakalı … marka Jeep satın alarak eşi üzerine kaydettirdiğini, davalılar hakkında ayrıca emniyeti suistimal sebebiyle de şikayette bulunulacağını, davalıların şirketten usulsüz olarak aldıkları paraları ve bu paralarla edindikleri malları, iş bu davayı öğrendiklerinde başkalarının üzerine kaçıracaklarını, bu nedenle davalıların usulsüzlük yaptıkları miktarı karşılayacak bedelde hak ve alacakları üzerine ihtiyati tedbir konulması gerektiğini beyanla, 1.170.403-USD’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
CEVAP:
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; Vekiledeninin yönetici olduğu, diğer davalıların da şirket müdürü olarak sorumlu bulunduklan iddiası ile açılan davada T.T.K’nun 341. maddesinde yer alan “şirket genel kurulunca dava açılmasına karar verilmesi” ön şartı gerçekleştirilmediğinden, iş bu davanın açılmayacağını, bu yolda bugüne kadar alınmış hiçbir genel kurul kararının da bulunmadığını, diğer taraftan, dava açılması yolunda böyle bir genel kurul kararı var olsa bile, bu davayı şirket denetçisinin açmasının yine T.T.K’nun 341/2. maddesi gereği olduğunu, söz konusu ön şartı taşımayan ve davacı şirket denetçisine açılmayan davanın bu nedenlerle de reddinin gerekeceğini, hepsinden de önemlisi, iddianın aksine, vekiledeninin hiçbir zaman davacı şirkette Yönetim Kurulu Üyeliği yapmadığını ve yönetici olarak hiçbir zaman görev almadığını, sadece 13.05.2004-29.11.2004 tarihleri arasında şirket ortağı olarak yer aldığını, idarecilik görevinde bulunmadığını, davacı şirketin Yeminli Mali Müşavirliği olan … Ltd. Şti.’nden aldıkları 22.04.2005 tarihli yazı ve ekinde bulunan Ticaret Sicil Gazetesi fotokopilerinde ve Tam Tasdik Sözleşmesi suretleri (Ek 2)’nde bu durumun açıkça kanıtladığını, dolayısı ile, vekiledenine yapılan suçlamanın haksız ve iyi niyet kurallarına aykırı olduğunu, bu konudaki yasal başvuru ve talep haklarını saklı tuttuklarını, aynca diğer davalıların da iddia edildiği gibi bir girişimde bulundular ise, bu kadar büyük miktarda bir meblağın Eylül 2004 ayında bugüne kadar görülmemiş bulunmasının da oldukça ilginç olduğunu, oysa dava dilekçesinde “davalılann bilahare şirketi temsil yetkilerinin kaldırıldığının” belirtildiğini, dava dilekçesi ekindeki evrakta … ve …’ın yetkilerinin kaldırıldığı tarihin 12.11.2004 olarak görüldüğünü, ancak … YMM Ltd. Şti’nin düzenlemiş olduğu belge ve ekindeki Ticaret Sicil Gazetelerinden de görüleceği üzere temsil yetkisi kaldırılan … 02.12.2004 tarihinde Yönetim Kurulu Başkanlığı’na getirildiğini ve halen de bu görevinin devam ettiğini, bu durumda 12.11.2004 tarihinden 31.03.2005 tarihine kadar bekleyen davacımn, paranın çekilmesinden itibaren yaklaşık yedi ay, … ve …’ın yetkilerinin kaldırılmasından itibaren de dört ay geçtikten sonra dava açmasının, davalılann mallarını kaçırabilecekleri iddiası ile ihtiyati tedbir istemesi ve …’ın halen bu şirketin Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini sürdürmesinin de son derece ilginç ve çelişkili olduğunu, şirket denetçisine açılmış bir dava olmadığını, iddia edilen bedelin Şirket bünyesine girip girmediğini kontrol etmediklerini, vekiledeninin yönetici olduğuna dair herhangi bir belge ve delili görmediklerini, kısacası davacı tarafin iddialannm doğruluğunu gösteren en ufak bir delilin dosyaya sunulmadığını beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesinde; Davacının dava dilekçesinde vekiledeni ile ilgili iddia ettiklerinin tamamen gerçek dışı olduğunu, davacı şirketin gizli ortağı olan … ve …’in diğer davalı …’e olan borçlarını ödememek için, o tarihte şirket müdürü olan vekiledenlerinin, davalı … aleyhine beyanda bulunma ve tanıklık etmeye zorlamak amacı ile vekiledenleri aleyhine böyle bir davayı şirketin göstermelik ortakları kanalı ile açtıklarının anlaşıldığını, bu davanın açılmasının öncesinde ve sonrasında her iki vekiledeni üzerinde baskı oluşturan, aleyhe tanıklık etmedikleri tekdirde dava açma tehdidinde bulunan, dava açıldıktan sonra dahi “gelin konuşalım, bizim yanımızda olursanız hakkınızdaki davadan vazgeçeriz” teklifinde bulunan bu kişilerin asıl şirketi zarara uğratanlar ve şirketi tasfiyeye sürükleyenler olduklarını, vekiledenlerinin yetkilerinin kaldırıldığı 12.11.2004 tarihinden sonra vekiledeni …’ın 02.12.2004 tarihinde şirket yönetim kurulu başkanı olması ve halen bu görevinin devam etmesinin davacı şirketin bu davayı açmadaki ciddiyetsizliğini açıkça gösterdiğini, iki şirket çalışanının şirket adına 1.170.403 USD gibi büyük bir parayı tahsil edip şirkete vermedikleri ve davacı şirketinde aylar sonra bu paranın şirket hesabına geçmediğini fark ettiği iddiasının hayatın olağan akışına hiç uymadığını, kaldı ki vekiledenlerinden …’ın banka hesabından tahsilatı yapan kişi olmadığını, yine vekiledenlerinin … ve …’e ait başka şirketlerde ücret karşılığında çalışan kişiler olduğu düşünüldüğünde, bankadan davacı şirket adına tahsil olunan paranın tamamını bu kişilere aktaran vekiledeni … olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
BİRLEŞEN …. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ … E K SAYILI DOSYASINDA
DAVA:
Davacı vekili sunduğu dilekçesinde davalıların, davacı şirketin eski ortak ve yetkilileri oldukları ve görev yaptıkları yerde şirkete ait banka hesaplarından 1.170.403 USD’yi usulsüz bir şekilde iktisap ettikleri, bu nedenle aleyhlerine …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyası ile dava açıldığı, bu dosyada daha önce verilen karar ve Yargıtay incelemesi sonrasında davalıların eylemlerinin subuta erdiği, ancak şirketten usulsüz çektikleri miktar nedeniyle şirketin tasfiye haline girmiş olması ve bu nedenle munzam zararın oluşmasından dolayı şirketin tasfiye haline girmesinden kaynaklı ticari kayıplarından dolayı şimdilik 175.000,00 TL ve faiz ile karşılanamayan munzam zararına karşı da TBK 122.maddesi uyarınca da şimdilik 175.000,00 TL ki toplam 350.000,00 TL’nin avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalılardan Zeynel dosyaya unduğu cevabında, mahkemenin yetkisiz olduğunu, davanın zaman aşımına uğradığını, şirketin zararına sebep olmadıklarını, eylemlerinden kaynaklanan bir zarar olmadığını, şirketin tasfiyeye girmesinin asıl nedeni gizli sahipleri olan … ve …’in şirketin içini boşaltıp çok değerli olan … Türkiye distribütörlüğünün kendilerine ait diğer şirket olan TNB Bilgisayar ve Görüntü A.Ş’ne devretmelerinden kaynaklı olduğunu ve şirketin borçlarının bulunduğunu, gizli ortakların giderek şirketi tasfiyeye soktuğunu ve davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Davalı … sunduğu cevap dilekçesinde, yetki ve zamanaşımı itirazı yanında iddia edilen zararın oluşmadığını, şirketin muhasebe kayıtlarının geriye dönük kendilerine suçlama yöneltilmesine ilişkin değiştirildiğini, bu hususun ceza yargılamasında tespit edildiğini, bu nedenle davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Diğer davalı … usulüne uygun tebliğe rağmen cevap sunmamıştır. etmişlerdir.
GEREKÇE:
Asıl ve birleşen davalar, anonim şirket yöneticilerinin sorumluluğuna dayalı tazminat sitemine ilişkindir.
Mahkememizce yapılan yargılama sonunda verilen 2005/996-2012/129 E/K sayılı, 14/05/2012 tarihli karar ile :”…Davalı savunmaları, ….Ağır Ceza Mahkemesinin kesinleşen ve beraatle sonuçlanan ceza dosyası o dosyada alınan bilirkişi raporu ile idari yönden … tarafından dosyada mevcut bilirkişi raporu ve mahkememizce alınan bilirkişi raporu nazara alınarak açılan alacak davasının REDDİNE” karar verilmiş,
Davacı vekilinin temyizi üzerine Mahkememiz kararı Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2013/2776-2014/10008 E. K. Sayılı, 29.05.2014 tarihli ilamı ile :”…Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu ters çevrilmiş bir kusur sorumluluğudur. Buna göre davacı şirketin zarara uğradığını ispatlaması yeterli olup, bundan sonra yöneticilerin zarardan kendilerinin sorumlu bulunmadıklarını ispat etmesi gerekmektedir. Davalılardan …’in 08.04.2002 tarihli yönetim kurulu kararı ile mali işlerden sorumlu genel müdür olarak atandığı, davalı …’in de diğer iki davalının sorumluluğunu üstlendiği gözetildiğinde, tüm davalıların sorumluluklarının aynı esaslara göre değerlendirilmesi gerektiği tabiidir. Açıklanan bu durum karşısında, davacı vekilinin temyiz itirazının kabulüyle yerel mahkeme kararının gerekçeyi içermediği” gerekçesiyle bozulmuş, Mahkememizce bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
Bozma ilamı doğrultusunda Mahkememizce …-2016/954 E/K. sayılı, 22/12/2016 tarihli karar ile :”… iddia, savunma ve tüm dosya kapsamı uyarınca davanın kabulüne, 1.170.403 USD’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline…” karar verilmiş,
Davacı ve davalılar vekillerinin temyizi üzerine Mahkememiz kararı Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2017/2136 – 2019/1426 E. K. Sayılı, 21/02/2019 tarihli ilamı ile: ”…Mahkemece bozmaya uyulmuş olmasına rağmen, red kararından dönülerek, davanın kabulüne karar verilmiştir. Öncelikle belirtmek gerekir ki, yerel mahkemece verilen davanın reddine ilişkin kısa karar, bir davayı sona erdiren temyizi mümkün olan son kararlardandır. Bu kararla mahkeme, davadan elini çeker ve davayı sona erdirmiş olur. Bu aşamada yapılması zorunlu iş, gerekçeli kararı kısa karar doğrultusunda ve yasal gerekçeleriyle birlikte yazmaktan ibarettir. Artık bu karardan dönme olanaklı olmadığı gibi, kararın asli unsurlarından olan gerekçenin de hüküm fıkrasında uygun biçimde yer alması gerekir. Davanın reddine ya da kabulüne dair karar tefhim edildikten sonra bundan dönülerek yeni ve bundan farklı bir hüküm kurulamayacağı gibi, gerekçe de kısa kararla çelişik olamaz ve daha da önemlisi karar gerekçesiz bırakılamaz. Aksinin kabulü mahkemelere güveni sarsacağı gibi, Anayasa ve yasalarda yer alan kurallara aykırılık oluşturur. Diğer taraftan, mahkemece bozma ilamına uyulmakla bir taraf yararına usuli kazanılmış hak doğacağından bozma dışına çıkılarak karar vermenin usuli kazanılmış hakkın ihlali anlamına geleceği de açıktır. Nitekim, mahkemenin redde ilişkin ilk kararı diğer yönleri incelenmeksizin sadece yasaya uygun olarak gerekçe taşımadığından bahisle bozulmuş, mahkemece bu bozmaya uyma kararı verilmiştir. Burada mahkemece yapılacak iş, hüküm sonucuna uygun olarak gerekçe içeren gerekçeli kararın yazılması olmalıdır. ” gerekçesiyle bozulmuştur.
Davacı vekili, bu kez karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2019/2900 -7881 E/K sayılı ilamı ile;
”…1- Dairemizin 29.05.2014 tarih, 2013/2776 E. 2014/10008 K. sayılı ilk bozma ilamı incelendiğinde, “…Mahkeme hükmünde sadece tarafların iddia ve savunmalarının belirtildiği ve mahkemece görüşüne başvurulan bilirkişi raporunun özetlenerek başkaca hiçbir gerekçe gösterilmeksizin karar verildiğinin anlaşıldığı, oysa yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun ters çevrilmiş bir kusur sorumluluğu olduğu ve buna göre davacı şirketin zarara uğradığını ispatlaması yeterli olup, bundan sonra yöneticilerin zarardan kendilerinin sorumlu bulunmadıklarını ispat etmesi gerektiği, davalılardan …’in 08.04.2002 tarihli yönetim kurulu kararı ile mali işlerden sorumlu genel müdür olarak atandığı, davalı …’in de diğer iki davalının sorumluluğunu üstlendiği gözetildiğinde, tüm davalıların sorumluluklarının aynı esaslara göre değerlendirilmesi gerektiği, açıklanan bu durum karşısında, davacı vekilinin temyiz itirazının kabulüyle, mahkeme kararının gerekçeyi içermemesi nedeniyle bozulması gerektiği….” şeklinde olup bu bozma ilamı sadece gerekçe yokluğu nedeniyle usul bozması niteliğinde olmadığından mahkemece Dairemizin ilk bozma ilamına uyulduktan sonra 16.05.2012 tarihli davanın reddine dair verdiği kısa kararla bağlı olmaksızın yeni bir karar verilebileceğinden davacı vekilinin bu yöne ilişkin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 21.02.2019 tarih 2017/2136 E. 2019/1426 K. sayılı bozma ilamının kaldırılarak davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının incelenmesine geçilmiştir.
2-Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak mahkemece alınan bilirkişi raporunun 6. ve devamı sayfalarında açıklandığı üzere davacı şirketin 2002 yılından 2005 yılına kadar incelenen Ticaret Sicil kayıtlarına göre hemen hemen her genel kurulunda ortaklık yapısının değiştiği, önceki yıl ortaklıktan ayrılan ortağın bir sonraki yıl tekrar ortaklığa girdiği, yine aynı yıllar itibariyle yönetim kurulu üyelerinin de sürekli değiştiği, davalı …’ın süreç içinde yönetim kurulu üyeliği, şirket ve şube müdürlüğü, davalı …’nin müdürlük ve murakıplık görevlerinde yer aldığı, davalı …’ün 11.05.2004 tarihli olağanüstü genel kurul tutanaklarında ilk defa ortak olarak görüldüğü, yönetici ya da temsilcilik sıfatı görülmediği, Ticaret Sicil Gazetesi’nin 06.04.2004 tarihli nüshasında ilan edilen davacı şirket yönetim kurulunun … (Başkan), …, …’tan oluştuğu ve 30.03.2004 tarihinde toplanarak 2004/3 nolu karar ile şirket ortağı … ile şirket ortağı …’ın şirkete müdür olarak atanmalarına, şirkete müdür olarak atanan … ile …’ın şirket unvanı altında birlikte atacakları müştereken imzalar ile şirketi her hususta temsil ve ilzam etmelerine karar verildiği, 11.05.2004 tarihli olağanüstü genel kurulda tespit edilen yeni ortak ve paylara göre …’ın ortaklıktan çıktığı ve …’ün ortaklığa girdiği, ancak … ve …’ın temsil görevlerine devam ettiği, 27.08.2004 tarihinde … nolu karar ile bu kez … ve …’in Şirketin … Serbest Bölge Şubesi’ne 3 yıl süre ile müdür olarak atandıkları ve müştereken atacakları imzaları ile serbest bölge şubesini her hususta temsil ve ilzama yetkili kılındıkları, 12.11.2004 tarihli kararla da gerek 30.03.2004 tarihli kararla verilen genel olarak şirket müdürlüğü, 27.08.2004 tarihli kararla verilen Serbest Bölge Şubesi müdürlüğü görevlerinden alındıkları, ancak hemen akabinde 02.12.2004 tarihinde tescil edilen 29.11.2004 tarihli olağan genel kurul toplantısında 1 yıllığına yönetim kurulu başkanlığına …’ın seçildiği bildirilmiştir.
Yine anılan bilirkişi raporunda dosyada mevcut olduğu bildirilen ve davacı şirketin kullandığı yazılım veritabanının Mikro Yazılım Hizmetleri Bilgisayar San.Tic. A.Ş tarafından incelenmesi sonucu dökümü verilen dava konusu 08.09.2004 ve 13.09.2004 tarihli 2 işlemin de dahil olduğu 13 adet işleme ait ekran görüntülerinin incelenmesinde bazı işlemlere ait kayıtların ticari defterlerde belge tarihlerinde kayıtlı gözükmesine rağmen bu kayıt işlemlerinin belge tarihlerinden 3-4 ay sonra geriye dönük işlem yapılmak suretiyle kaydedildiğinin bildirildiği, davalı …’ün ortağı olduğu dava dışı … Ltd. Şti. ile davacı şirket arasında 2002, 2003 ve 2004 yıllarına ait mali denetim ve tasdik sözleşmesi imzalandığı ancak yeminli mali müşavirlik tasdik raporu bulunmadığı, dava konusu 08.09.2004 ve 13.09.2004 tarihinde gerçekleştirilen tahsilatların karşılıklarının 159-Verilen Sipariş Avansları ana hesabının altında 159.12-satıcılara verilen avanslar tali hesabı olarak şirket defterlerine işli olduğu, şirketin banka hesabından paraların döviz olarak çekildiği, karşılığının şirketin kasa hesabına giriş yapılması gerekirken onun yerine 159.12-Satıcılara Verilen Avanslar hesabına giriş kaydının yapıldığı, davacı şirket tarafından düzenlenen … ve … tarafından imzalanan talimat yazılarında firmalarının … Bankası … Şubesi’ndeki hesaplarından 08.09.2004 tarihinde … adına 570.403 USD ödenmesinin istendiği ve banka tarafından düzenlenen 08.09.2004 tarihli tediye fişinden de işbu tutarın … imzasına döviz olarak ödendiği, şirketin muhasebe kayıtlarına 08.09.2004 tarih 1330 yevmiye numarası ile 570.403 USD karşılığı 703.107.103.852 TL olarak 159.12-Satıcılara verilen avanslar hesabı adı altında ana hesaba kaydedildiği, yine davacı şirket tarafından düzenlenen … ve … tarafından imzalanmış talimat yazılarında şirketin … Bankası … Şubesi’ndeki hesabından 13.09.2004 tarihinde … adına 600.000 USD ödenmesinin istendiği, bankaca düzenlenen 13.09.2004 tarihli tediye fişinden de işbu tutarın … imzasına döviz olarak ödendiği, şirketin muhasebe kayıtlarına 13.09.2004 tarih 1358 yevmiye numarası ile 600.000 USD karşılığı 744.064.556.339 TL olarak 159.12-Satıcılara verilen avanslar hesabı adı altında ana hesaba kaydedildiği bildirilmiştir.
Dosyada mevcut 18.11.2004 tarihli “müşavirlik sözleşmesi” ve “hisse devir protokolünün” davalı …, dava dışı … ve … arasında imzalandığı anlaşılmaktadır.
Kartal C. Başsavcılığı’nın 04.03.2006 tarih ve 2006/5179 soruşturma nolu yazısında belirtilen şikayetçi …’in, …, …, … ve … hakkındaki şirketin banka hesaplarından 13 ayrı işlemle çekilen toplam 5.767.486 USD’nin şirkete aktarılmayıp anılan 4 kişi tarafından paylaşılarak kendileri ya da yakınlarının hesaplarına aktarıldığı iddialarının 4208 sayılı Kanun, 5549 Sayılı Kanun ve 5237 sayılı TCK hükümleri kapsamında yapılan araştırma ve inceleme sonucu düzenlenen … raporunda “…şirketin ticaret sicil kayıtlarına yansıyan ortaklık yapısı ve kayıtlara yansımayan gizlendiği iddia olunan ortaklık yapısı, şirketin ve iddia konusu …, …, … ve …’ın yurtiçi ve yurt dışı hesap hareketlerinin değerlendirilmesi neticesi, … Bilgisayar A.Ş’nin banka hesaplarından 13 parti halinde çekilen paraların şirkete getirilmediği ve …, …,
… ve … tarafından paylaşılarak kendilerinin ve yakınlarının hesaplarına yatırıldığı iddialarını doğrulayacak yeterli ve somut kanıt bulunamadığı, olayda anılan 4 kişi tarafından dolandırıcılık fiilinin işlendiğine dair somut ve yeterli kanıta rastlanmadığından hukuki araştırmasının ve olayın 4208 sayılı Kanun kapsamına girip girmediğinin mahkeme kararı ile belirginleşeceği…” bildirilmiştir.
…. Ağır Ceza Mahkemesi’nin … E. 2011/40 K. sayılı dosyası incelendiğinde ise katılanın davacı … Bilgisayar Sistemleri San. Ve Tic. A.Ş., sanıkların …, …, … ve … olduğu, nitelikli dolandırıcılık iddiasıyla açılan dava kapsamında mahkemece, … raporu, …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E. sayılı dosyasında görülmekte olan yöneticilerin sorumluluğuna dayalı tazminat davasında alınan bilirkişi raporu, … firmasından gelen yazı cevapları, tanık beyanları değerlendirilmek suretiyle alınan 25/10/2010 tarihli bilirkişi heyeti raporu ve tüm dosya kapsamına göre “…sanıkların eylemlerinin sabit olması halinde eylemin nitelikli dolandırıcılık değil, TCK’nın 155/2 maddesine uygun hizmet sebebi ile emniyeti suistimal suçunu oluşturabileceği, ancak iddia konusu eyleme göre mevcut delillere uygun bilirkişi heyetinin raporundan da anlaşılacağı gibi davaya konu edilen paraların katılan şirketin hesabından çekildiği ve bu çekilen paraların dayanağını teşkil eden belgelerin dosyaya ibraz edilmediği, çekilen bu paraların kimin uhdesinde olduğuna dair bir tespitin de yapılamadığı, şirket ortaklarının, şirket temsilcilerinin sıkça değiştiği, şirketi yöneten gizli ve açık ortaklarının paraların nerede olduğu ile ilgili bilgi sahibi olabilecekleri, şirket kasasına konulmayan bu paranın sonucu ile ilgili bir yargıya varılamadığı, bu konuda dinlenen tanık beyanlarının tek başına sonuca varmaya yeterli olmadığı, ticari defter ve belgeler ile yapılan harcamamalara, ödemelere ve alınan mallara ait fatura ve irsaliye gibi belgelerin de iddianın ve dolayısıyla suçun sabit olması yönünden önem arz ettiği, ancak bahsi geçen fatura, irsaliye, makbuz vs belgelere ulaşılamadığı, buna göre şirketin hesabından çekilen bu paraların sanıklarda olduğuna dair de somut bir delilin bulunmadığı, sanıkların suç tarihi ve öncesi itibari ile hesaplarında yapılan kontrolde de mal varlıklarında belirgin herhangi bir artışın da tespit edilemediği anlaşıldığından sanıkların cezalandırılmalarına yeterli, inandırıcı, kesin, her türlü kuşkudan uzak somut delil elde edilmediğinden yüklenen suçtan CMK’nın 223/2-e maddesi gereğince ayrı ayrı beraatlerine karar verildiği…” ve anılan kararın katılan … Bilgisayar Sistemleri San. Ve Tic. A.Ş vekilince temyizi üzerine Yargıtay 15. Ceza Dairesi’nin 30.01.2012 tarih 2011/25085 E. 2012/5937 K. Sayılı ilamı ile onandığı görülmüştür.
Dava konusu paraların çekilmesine ilişkin 08.09.2004 ve 13.09.2004 tarihli talimat yazılarında imzası bulunduğu bildirilen …’in anılan tarihlerde yönetim kurulu üyesi ve ya şirket temsilcisi olup olmadığı, yöneticisi ise imza ve temsil yetkisinin kapsamı dosya kapsamındaki delilerden anlaşılamamakta olup mahkemece de bu hususta bir değerlendirme yapılmamıştır.
Anonim şirketlerde yönetim ve denetim kurulu üyeleri görevleri sırasında sebep oldukları zarardan dolayı şirkete, pay sahiplerine ve üçüncü kişilere karşı sorumludurlar. Sorumluluğun doğması bakımından öncelikli koşul, şirketin zararının olmasıdır. Zarar gören, bu zararının varlığını kanıtlamalıdır. Zararın varlığı sabit ise; kusur karinesi söz konusu olduğundan yönetim ve denetim kurulu üyelerinin bu zarardan sorumlu olduğu karine olarak kabul edilir. Yönetim ve denetim kurulu üyeleri, ancak kendilerine bir kusur izafe edilemeyeceğini kanıtlayarak sorumluluktan kurtulabilirler. Başka bir deyişle, Türk Ticaret Kanunu yönetim kurulu üyeleri ve temsilciler için ispat yükü ters çevrilmiş kusur esasına dayanan bir sorumluluk öngörmüş ve yönetim kurulu üyeleri aleyhine kusur karinesini kabul etmiştir (Gönen Eriş, Ticari İşletme ve Şirketler, s:1941, 1942, 1999). Nitekim TTK’nın 338. maddesinde, yönetim kurulu üyelerinin kusur ve sorumluluklarının bulunmadığını ispat edemedikleri takdirde zarardan sorumlu oldukları düzenlenmiştir (TTK. 338,359).
Bu durumda mahkemece yukarıda yapılan açıklama ve ilkeler ışığında taraf iddia ve savunmalarının dosya kapsamında alınan bilirkişi raporu ve ek raporda yapılan tespitler, … raporundaki belirlemeler, ceza mahkemesi kararı ve bu karara dayanak bilirkişi raporu ile ceza dosyasındaki deliller, dava konusu işlemlerin gerçekleştirildiği dönemde davacı şirketin ortaklık yapısı ve yönetici kadrosu, ödeme talimatlarında ismi ve imzası bulunan kişi ve kişilerin yetki ve şirketteki konumları, davacı şirketin süreç içindeki ortaklık yapısı, müşavirlik sözleşmesi ve hisse devir protokolü hep birlikte değerlendirilerek davalılara atfedilen eylem ve işlemlerin davacı şirketi zarara uğratan işlemler olup olmadığı, davacı şirketin zarara uğrayıp uğramadığı, şirketin bir zararı var ise bundan davalıların sorumlu olup olmadığı hususları konusunda değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmek gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir…” denilerek mahkememiz kararı bozulmuştur.
Davalılar … vekili ve … vekili, 05.12.2019 tarih 2019/2900E. 2019/7881 K. sayılı ilamına karşı karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Mahkemecemizce, karar düzeltme yasa yolu kullanılarak bozulan karara karşı yeniden karar düzeltme yasa yolunun açık olmadığı gerekçesiyle 29.01.2020 tarihli ek karar ile davalı … vekilinin, 13.02.2020 tarihli ek karar ile davalı … vekilinin karar düzeltme isteminin reddine karar verilmiş bu kez davalı … vekili ve davalı … vekili ek kararın temyizen bozulmasını istemiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/1889 -3415 E/K sayılı 02.07.2020 tarihli ilamı ile;
”…1- Karar düzeltme yolu HUMK’nın 440-442. maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre karar düzeltme talebi temyiz incelemesi sonucunda kararı vermiş olan Yargıtay Dairesince incelenip karara bağlanır. Yargıtay kararının karar düzeltme istenebilecek kararlardan olup olmadığı, süresinde karar düzeltme yoluna başvurulup başvurulmadığı ve diğer usulü eksiklikler yönünden de ön inceleme yetkisi, her halde kararına karşı karar düzeltme yoluna başvurulan Yargıtay Dairesine aittir. HUMK’nın 432/4. maddesi hükmü burada kıyas yoluyla uygulanamaz.
Bu durum karşısında somut uyuşmazlıkta mahkemece 29.01.2020 tarihli ek karar ile davalı … vekilinin, 13.02.2020 tarihli ek karar ile davalı … vekilinin karar düzeltme isteminin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup anılan kararların kaldırılmasına, Dairemizin 05.12.2020 tarihli ilamına yönelik davalı … vekilinin ve davalı … vekilinin karar düzeltme itirazlarının incelenmesine geçilmesine karar vermek gerekmiştir.
2-Davalı … vekilinin ve davalı … vekilinin karar düzeltme istemi, davacı vekilinin karar düzeltme istemi üzerine mahkeme kararını bozan Dairemiz’in 05.12.2019 tarihli kararına karşı olup, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 442. maddesi uyarınca aynı ilam aleyhine birden fazla karar düzeltme istenemeyeceğinden, davalı … vekilinin ve davalı … vekilinin karar düzeltme dilekçesinin reddine…” karar verilmiş, mahkememizce bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
Uyulmasına karar verilen bozma ilamı kapsamında alınan 23.03.2021 tarihli bilirkişi heyete raporunda: ”…Dosyadaki tüm bilgi ve belgelerin inceleme ve değerlendirme neticesinde; Bankadan çekilen nakit toplamda 1.170.403 USD “nin 159.12 Verilen sipariş avanslarına değil 100 Kasa hesabına alınarak muhasebe kayıtlarında gösterilmesi gerekirdi. 159,12 Verilen sipariş avansları bakiyesinin daha sonraki yıllarda nasıl kapatıldığı konusunda bilgi ve belge temin edilememiştir. Dolayısıyla sadece 2004 yılındaki muhasebe kayıtları değerlendirilmiştir.2004 yılına ait ise sadece şirket defterleri ibraz edilmiş olup, işlemlere ait belgeler ibraz edilmemiştir. Ayrıca şirket muhasebesinin programını yazan Micro Yazılım Evi tarafından düzenlenen raporda; 2004 yılına ait para çekimlerine ait işlemlerin 3-4 ay geriye dönük olarak değiştirildiği ve daha önce bankadan çekilen ve ortaklar cari hesabına atılan tutarların daha sonra değiştirilerek verilen sipariş avanslarına atıldığı bu nedenle de çekilen paraların şirket hesaplarına girdiğinin ve dolayısı ile şirketin zarara uğramadığının kabulünün gerekeceği kanaatine varılmıştır.
Yargıtay ilamında belirtilen “davalılara atfedilen eylem ve işlemlerin davacı şirketi zarara uğratan işlemler olup olmadığı, davacı şirketin zarara uğrayıp uğramadığı, şirketin bir zararı var ise bundan davalıların sorumlu olup olmadığı hususları159.12 nolu Verilen sipariş Avansları hesabının 2004 yılı sonrası kayıtlarına ulaşılamadığından mali yönden zararın varlığını doğrulayacak yeterli ve somut kanıt bulunamamıştır.
… nolu 27.08.2004 tarihli karar incelendiğinde … ve …’ın temsil ve ilzama yetkili kılındıkları iş bu kararın 08.09.2004 tarih 6131 sayılı ticaret sicil gazetesi ile ilan edildiği, … nolu 12.11.2004 tarihli karar ile …’ın yetkilerinin kaldırıldığı görülmektedir. 08.09.2004 tarih ve 13.09.2004 tarihlerindeki ödeme talimatlarında davacı şirketin ünvanı altında iki adet imza bulunmaktadır. İmzaların 13.09.2004 tarihinde yetkili olan … ve …’ın imzaladığı görülmektedir.
Dört maddeden oluşan müşavirlik sözleşmesinin tamamı; davalı … (Müşavir) Müşavirlik hizmeti için alacağı bedel olduğu yazılı 1.900.000 USD “dan armmne borçları ve Üçüncü kişilere karşı olabilecek borçların düşüleceği üzerine kurulmuştur. Davada ise üçüncü kişilere karşı bir borç olmadığı gibi …, yönetim kurulu üyesi ya da şirket temsilcisi değildir. Bu nedenle yöneticinin sorumluğu davasında, sorumlu tutulmasının doğru olmadığı kanaatine varılmıştır. Müşavirlik sözleşmesi ile ilgisi olmayan bu hususlar ve ücretin yüksekliği dikkate alında zımni olarak iş bu sözleşmenin her ne kadar adı “Müşavirlik Sözleşmesi” olsa da, …’ün 31.12.2003 tarihinde Yeminli Mali Müşavirlik mührünü teslim ettiği dikkate alındığında ortaklıktan ayrılmak için düzenlenmiş olduğu izlenimi vermektedir. Bu yönüyle sözleşmedeki taraflardan davalı …’ün bu sözleşme nedeniyle davacı şirketi zarara uğrattığına dair bir bulgu ya da belge tespit edilememiştir. Şirket kayıtlarının incelenmesi neticesinde şirket kayıtlarından … hesabına para aktarıldığına dair muhasebe kaydına rastlanmamıştır.
Ayrıca ….ağır Ceza Mahkemesi … E sayılı dosyasına sunulan 25.10.2010 tarihli bilirkişi raporunda 20.01.2009 tarihli … raporunda 13 parti halinde çekilen paraların şirkete getirilmediği, …, …, … ve … tarafından paylaşılarak kendilerinin ve yakınlarının hesaplarına yatırıldığı iddialarını doğrulayacak yeterli ve somut kanıt bulunamadığı belirtilmiştir.
Bankadan çekilen nakit toplamda 1.170.403 USD şirket kayıtlarına intikal ettiği, kasa besabına alınması gerekirken avans hesabına alındığı, bu kayıtlardan sonraki yıllarda nasıl mahsup edildiği tespit edilemediği, … raporu ve dava dosyasındaki tüm bilgi ve belgeler değerlendirildiğinde bu tutarın gizli ortaklara pay dağıtımı niteliğinde olduğu, şirket kayıtlarından nasıl çıkarıldığı somut olarak tespit edilemediğinden, davalıların dosyada mevcut delil ve belgelerin incelenmesi sonucunda şirketin zarara uğrattıklarına dair somut bir duruma ulaşılmadığı…” tespit ve rapor edilmiştir.
Bilirkişi raporunda değinilen sipariş avansları hesabının 2004 yılı sonrası kayıtlarının davacı vekilince sunulması sonrasında bilirkişiden ek rapor aldırılmış, 23.08.2021 tarihli ek raporda:
”…… nolu 27.08.2004 tarihli karar incelendiğinde … ve …’ın temsil ve ilzama yetkili kılındıkları iş bu kararın 08.09.2004 tarih 6131 sayılı ticaret sicil gazetesi ile ilan edildiği, … nolu 12.11.2004 tarihli karar ile …’ın yetkilerinin kaldırıldığı görülmektedir. 08.09.2004 tarih ve 13.09.2004 tarihlerindeki ödeme talimatlarında davacı şirketin ünvanı altında iki adet imza bulunmaktadır. İmzaların 13.09.2004 tarihinde yetkili olan … ve …’ın imzaladığı görülmektedir.
Dört maddeden oluşan müşavirlik sözleşmesinin tamamı; davalı … (Müşavir) müşavirlik hizmeti için alacağı bedel olduğu yazılı 1.900.000 USD ‘dan amme borçları ve üçüncü kişilere karşı olabilecek borçların düşüleceği üzerine kurulmuştur. Davada ise üçüncü kişilere karşı bir borç olmadığı gibi …, yönetim kurulu üyesi ya da şirket temsilcisi değildir. Bu nedenle yöneticinin sorumluğu davasında, sorumlu tutulmasının doğru olmadığı kanaatine varılmıştır. Müşavirlik sözleşmesi ile ilgisi olmayan bu hususlar ve ücretin yüksekliği dikkate alındığında zımni olarak iş bu sözleşmenin her ne kadar adı “Müşavirlik Sözleşmesi” olsa da, …’ün 31.12.2003 tarihinde Yeminli Mali Müşavirlik mührünü teslim ettiği dikkate alındığında bu sözleşmenin ortaklıktan ayrılmak için düzenlenmiş olduğu kanaatine varılmaktadır. Müşavirlik sözleşmesinde müşavirin vermesi gereken vergisel ya da muhasebesel hizmetler sözleşmenin konusunu oluşturması gerekmektedir. Oysa ki taraflar arasındaki sözleşmede müşavirlik hizmetinin konusuna dair bir düzenleme söz konusu olmayıp, sözleşmenin 2. Maddesinde gerek doğmuş gerekse doğabilecek her türlü amme borcunun ödemelerinde müşavirin yükümlülüğünü belirlemek üzerine düzenlendiği açıkça yazılmıştır. Dava konusu bedelin, …ün şirket hisselerini devretmesi karşılığında kendisine ödenmesi taahhüt edilen bedel olabileceği kanaatini taşımaktayız. Bu yönüyle sözleşmedeki taraflardan davalı …’ün bu sözleşme nedeniyle davacı şirketi zarara uğrattığına dair bir bulgu ya da belge tespit edilememiştir. Şirket kayıtlarının incelenmesi neticesinde şirket kayıtlarından … hesabına para aktarıldığına dair muhasebe kaydına rastlanmamıştır.
Netice itibariyle bu tutarın davalıların şahsi hesaplarına aktarıldığına, bu paranın şirket harcamaları ya da yatırımları için kullanılıp kullanılmadığı, bu tutarın ne şekilde kim tarafından kullanıldığı muhasebe kayıtlarından tespit edilmesi kayıtlarda yer almadığı için mümkün değildir. Bu nedenle davalıların yasal olarak sorumlu tutulmalarının mümkün olmadığı…” tespit ve rapor edilmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılamaya, uyulmasına karar verilen Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2019/2900 -7881 E/K sayılı ilamına göre; … Bilgisayar Sistemleri San. Ve Tic. A.Ş’den davaya konu edilen tutarın çekilmesine ilişkin 08.09.2004 ve 13.09.2004 tarihli talimat yazılarında imzası bulunduğu bildirilen …’in anılan tarihlerde yönetim kurulu üyesi ve ya şirket temsilcisi olup olmadığı, Yöneticisi ise imza ve temsil yetkisinin kapsamı, Davalılara atfedilen eylem ve işlemlerin davacı şirketi zarara uğratan işlemler olup olmadığı, Davacı şirketin zarara uğrayıp uğramadığı, Şirketin bir zararı var ise bundan davalıların sorumlu olup olmadığı sorularının cevaplandırılması gerekmektedir.
Bozma ilamındaki gerektirici nedenlere ve bozma sonrası alınan bilirkişi heyeti kök ve ek raporları ile ticaret sicil kayıtları kapsamına göre; davalılardan …’in 08.04.2002 tarihli yönetim kurulu kararı ile mali işlerden sorumlu genel müdür olarak atandığı, 26.06.2003 tarihli genel kurul toplantısında …’in 1 yıl süre ile denetçi seçildiği, 23.03.2004 tarihli 2003 yılı Olağan Kurul Toplantısında şirket yönetim kuruluna başkan …, başkan yardımcısı …, üye …’ın seçildiği, ikisinin müşterek imzası ile şirketi temsil ve ilzama yetkili kılındıkları, …’ün bir yıl süre ile denetçi seçildiği, yönetim kurulunun 30.03.2004 tarihli 2004/03 nolu kararı ile şirket ortağı … ile şirket ortağı …’ın şirkete müdür olarak atandıkları ve müşterek imzaları ile her hususta şirketi temsil ve ilzama yetkili kılındıkları, bu kararın sicil gazetesinde 06.04.2004 tarihinde ilan edildiği, 27.08.2004 tarihli yönetim kurulu kararıyla hava limanı serbest bölgesi için … ve …’ın 3 yıl süre ile müdür olarak atandıkları, 12.11.2004 tarihinde ise müdürlükten alındığı, davalı …’ün, 11.05.2004 tarihli genel kurulda tespit edilen yeni ortak ve paylara göre ortaklığa girdiği, şirket yönetiminde bulunmadığı ve müdür olarak çalışmadığı, ancak şirket ortağı olan dava dışı … ve … adlı kişiler ile Davalı … arasında “18.11.2004 tarihli müşavirlik sözleşmesi” ve aynı tarihli “hisse devir sözleşmesi” tanzim edildiği, bu tarihte bozma ilmında da değinildiği gibi …’in yönetim kurulu üyesi veya şirket temsilcisi olmadığı, dört maddeden oluşan müşavirlik sözleşmesi kapsamında davalı …’e (Müşavir) Müşavirlik hizmeti adı altında toplam 1.900.000 USD ödenmesinin, bu tutardan amme borçları ve üçüncü kişilere karşı olabilecek borçların düşüleceğinin kararlaştırıldığı, rapordaki tespitlere göre üçüncü kişilere karşı bir borç olmadığı, davanın yönetici sorumluluğuna ilişkin olduğu, ancak davalı …’ün yönetim kurulu üyesi ya da şirket temsilcisi olmadığı, yine raporda değinildiği gibi, taraflar arasındaki sözleşmeye müşavirlik sözleşmesi denilmiş ise de, bu işle ilgili olmayan hususların düzenlenmiş olması, ücretin yüksekliği ve …’ün 31.12.2003 tarihinde Yeminli Mali Müşavirlik mührünü teslim ettiği dikkate alındığında, iş bu sözleşmenin ortaklıktan ayrılmak için düzenlenmiş olduğu izlenimini verdiği, bu yönüyle sözleşme taraflarından davalı …’ün sözleşme nedeniyle davacı şirketi zarara uğrattığına dair bir bulgu, tespit ya da belgeye rastlanmadığı, Ayrıca ….Ağır Ceza Mahkemesi … Esas sayılı dosyasına sunulan 25.10.2010 tarihli bilirkişi raporunda, 20.01.2009 tarihli … raporunda 13 parti halinde çekilen paraların şirkete getirilmediği, …, …, … ve … tarafından paylaşılarak kendilerinin ve yakınlarının hesaplarına yatırıldığı iddialarını doğrulayacak yeterli ve somut kanıt bulunamadığının belirlendiği, bankadan çekilen toplam 1.170.403 USD’nin şirket kayıtlarına intikal ettiği, kasa besabına alınması gerekirken avans hesabına alındığı, … raporu ve dava dosyasındaki tüm bilgi ve belgeler değerlendirildiğinde bu tutarın gizli ortaklara pay dağıtımı niteliğinde olduğu, şirket kayıtlarından nasıl çıkarıldığının somut olarak tespit edilemediği, ancak dosyada mevcut delil ve belgelerin incelenmesi sonucunda şirketi zarara uğrattıklarına dair somut bir duruma ulaşılmadığı anlaşıldığından kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmakla;
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-)Asıl ve birleşen davaların REDDİNE,
ASIL DAVA YÖNÜNDEN;
2-)Harçlar yasası uyarınca alınması gerekli 59,30-TL ilam harcının başlangıçta peşin olarak alınan 21.270,00-TL harçtan mahsubu ile bakiye 21.210,00-TL harcın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
3-)Davalı … tarafından yapılan 320,00-TL davetiye / tezkere masrafının davacıdan tahsili ile davalı …’a verilmesine,
4-)Davalı … tarafından yapılan 400,00-TL davetiye / tezkere masrafının davacıdan tahsili ile davalı …’e verilmesine,
5-)Davalılar duruşmalarda kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 88.158,89-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
BİRLEŞEN …. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ … E K SAYILI DOSYASI YÖNÜNDEN;
6-)Harçlar yasası uyarınca alınması gerekli 59,30-TL ilam harcının başlangıçta peşin olarak alınan 5.977,13-TL harçtan mahsubu ile bakiye 5.917,83-TL harcın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
7-)Davalılar duruşmalarda kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 32.950,00-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
İlişkin davacı vekilinin, davalı … vekilinin, davalı … vekilinin, davalı asil …’ın, davalı asil …’in yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren onbeş gün içerisinde Mahkememize verilecek bir dilekçe ile veya başka bir yer Mahkemesi aracılığı ile gönderilecek bir dilekçe ile Yargıtay nezdinde Temyiz yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 21/10/2021

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır