Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/300 E. 2020/394 K. 06.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/300 Esas
KARAR NO : 2020/394
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 06/02/2014
KARAR TARİHİ : 06/10/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Vekiledeninin davalıdan olan alacağı için …. İcra Müdürlüğünün 2012/… E sayılı dosyası ile takibe giriştiğini, takip borçlusunun takibe haksız yere itiraz ederek takibi durdurduğunu, davalının haksız itirazı neticesinde duran takibin devamını sağlamak amacıyla iş bu davayı açılma zorunluluğu doğduğunu beyanla, takibe yapılan itirazın iptaline, davalının %20 icra inkâr tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı şirket tarafından vekiledeni şirket aleyhine …. İcra Müdürlüğü’nün 2012/… E. sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi yapıldığını ve 10.04.2013 tarihinde takibe konu edilen 30.829,51.-TL aslı alacak ve işbu alacağa işletilmiş 1.049,47.-TL işletilmiş olan faize itiraz edildiğini, davaya konu edilen ve davacı yanın iddiasın aksine vekiledeni şirketin davacı şirkete gerçekte böyle bir borcu bulunmadığını, davacı şirketin, vekiledeni şirket işletmesinde bulunan … adlı işyerini çok kısa hir süreliğine vekiledeni şirket ile birlikte işlettiğini ve kısa bir süre davacı şirket ortağı V’in işbu işletmelerin bizzat kasada durarak hesapları tuttuğunu, davacı şirketin aslen vekiledeni şirket ile bağının … ile olduğunu, … … ‘in işletmenin kasasını tutarak cirodan belli bir pay almak hususunda vekiledeni şirket ile anlaşıldığını, dolayısı ile davacı şirket ile davalı şirket arasında iddia edilenin aksine bir mal alışverişi sözkonusu olmadığını, verilen hizmet karşılığı ücret üzerinde anlaşıldığını, davacı şirketin, vekiledeni şirket kasasını tuttuğu sırada kendi firması üzerinden aslında var olmayan mal ve hizmet alımlarını fatura ederek, vekiledeni şirketin muhasebe departmanına göndererek, kendisi ile vekiledeni şirket arasında aslında olmayan, ancak muhasebe kayıtlarında görünen bir cari hesap ilişkisi kurmaya çalıştığını, dilekçe ekinde sunulan ve cari hesaba konu 4 adet faturanın içeriğinde belirtilen mal ve hizmetlerin hiçbirinin davalı şirket tarafından alınmadığını ve teslim edilmediğini, fatura içeriğine bakıldığında faturaların irsaliyeli olduğunu, ancak, faturalarda irsaliye no ‘sunun bulunmadığını, ayrıca fatura içeriklerine bakıldığında fatura içeriğinde ” muhtelif alımlar bedeli, muhtelif gıda maddeleri alımları bedeli, hizmet bedeli (alımların hizmeti), 17.11.2012 dahil temin edilen yiyecek içecek malzemeleri ve temin organizasyon bedeli olarak, 11.07.2012 dahil, temin edilen yiyecek ve içecek malzemeleri ve temin organizasyon bedeli ve 31.07.2012 tarihli faturada belirtilen yiyecek, içecek ve hız/net bedeli” olarak yer aldığını, vekiledeni şirketin dökümü yapılan mal ve hizmeti almadığını, davaya konu cari hesaba dayanak yapılan faturalar incelendiğinde fatura içeriğindeki mal ve hizmetlerin belirlenemediği, işbu mal ve hizmetlere ilişkin irsaliyelerin bulunmadığı, davacı şirket tarafından tanzim edilen 18.07,2012 tarih, … No’lu 11.036,83.-TL bedelli faturada davacı şirket kaşesi altında yetkilisinin imzası bulunmadığının görüldüğünü, açıklandığı üzere davacı tarafından tanzim edilen faturaların gerek TTK. Ve gerekse de VUK. anlamında bir geçerliliği bulunmadığını, beyanla, davacı aleyhine alacağın % 20’ sinden az olmamak kaydı ile kötüniyet tazminatına mahkumiyetine, davacı yanın haksız davasının reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
GEREKÇE:
Dava; yanlar arasındaki ticari ilişki sebebiyle oluşan cari hesap alacağının tahsili için girişilen takibe vaki itiraz üzerine İİK 67 madde uyarınca açılan itirazın iptali davasıdır.
Mahkememizce 2014/…-2015/… E. K. sayılı, 17/12/2015 tarihli karar ile davacının alacağı olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine Mahkememiz kararı Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin 2019/…-2020/… E. K. Sayılı 03/02/2020 tarihli ilamı ile :”…Mahkeme, kısa kararında davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verdiği halde, gerekçeli kararında bu talep konusunda olumlu olumsuz bir karar vermemiştir, diğer anlatım ile kısa karar ve gerekçeli karar arasında kötüniyet tazminatı konusunda çelişki oluşmuştur.
Bu haliyle hükmün yukarıda açıklanan kısa kararla gerekçeli kararın birbirine uygun olması gerektiğine ilişkin ilke ve yasa hükümlerine aykırı olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Mahkemece, yukarıda açıklandığı üzere ve 10.4.1992 tarih ve 1991/7 Esas 1992/4 sayılı İçtihadi Birleştirme Kararında da benimsendiği gibi kısa karar ile bağlı kalınmadan, ancak kısa karar ile gerekçeli karar arasındaki çelişki giderilecek ve infazda tereddüt yaratmayacak şekilde, yeniden bir karar verilmesi için çelişkili olarak kurulan hükmün bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.” gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkememizce bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
Davaya dayanak … İcra Müdürlüğü’nün 2012/… E sayılı takip dosyasında; alacaklı … Ltd Şti tarafından borçlu … A.Ş. aleyhine 30.829,51-TL asıl alacak, 1.049,47-TL faiz olmak üzere toplam 31.878,98-TL alacağın tahsili için 09.10.2012 tarihinde ilamsız genel haciz yoluyla takibe girişildiği, borçluya ödeme emrinin 04/04/2013 tarihinde tebliğ edildiği, 10/04/2013 tarihinde süresinde borca , faize, ve tüm fer’ilerine itiraz edildiği anlaşılmaktadır.
Mahkememizce 2014/…-2015/… E. K. Sayılı dosyasında yapılan yargılama sırasında toplanan delillere, iddia ve savunmaya göre, davacının cari hesap alacağının oluşup oluşmadığı, davalı yandan alacaklı olup olmadığı ve var ise miktarının tespiti için Mali Müşavir bilirkişiden rapor alınmış, 24/10/2014 havale tarihli raporda: ”…Davacının ibraz edilen 2012 yılı ticari defterinin lehine delil vasfının bulunduğu, davalının, ibraz edilen 2012 yılı ticari defterinin lehine delil vasfının olmasının mahkemenin takdirinde olduğu, yanlar arasında sözleşme olmadığı, ibraz edilen davacı ticari defterlerine göre; davacının davalıdan 30.829,51 .-TL alacağı olduğu, ibraz edilen davalı ticari defterlerine göre; davalının davacıdan 12.467,60.-TL alacağı olduğu, davacının davalıdan 30.829,51.- TL alacağı olabilmesi için; davacının cari hesabı oluşturan faturalarda ver alan malları ve hizmetleri davalıya teslim ettiğini yasaya uygun deliler ile ispat etmesi gerektiği, davacı ispat yükümlülüğünün yasaya uygun deliller ile yerine getirdiği takdirde davalıdan takip tarihi itibariyle 30,829.51,-TL alacağı olacağı, ispat yükümlüğünün yerine getiremediği takdirde davalıdan alacağının olamayacağı…” tespit ve rapor edilmiştir.
Mahkememizin 2014/62-2015/1001 E. K. Sayılı dosyasında davacı vekili 01/12/2014 havale tarihli dilekçeleri ile HMK 180 madde uyarınca ”Taraflar arasında bir satım akdi değil ortaklık sözleşmesi mevcut olduğu, müvekkilinin kendi payını hizmet bedeli adı altında, sarf malzemeleri ile beraber davalıya fatura ettiğini, taraflardan mal karşılığı değil verilen hizmet karşılığı ücret üzeride anlaştıkları” beyanıyla, davalarını ıslah etmişler ve rapora itirazla yeniden başkaca bir bilirkişi heyetinden rapor alınmasına karar verilmesini talep etmişlerdir.
Mahkememizce 2014/62-2015/1001 E. K. Sayılı dosyasında … Bodrum Şubesinden davalı şirket nezdindeki 2012 yılı 6-12 aylar arasına ait hesap ekstreleri ve Ticaret Sicilden davacı … davalı şirket kayıtları getirtilmiş, bu kez yeni bir Mali Müşavir bilirkişi vasıtasıyla inceleme yaptırılmış, 19/11/2015 havale tarihli raporda : ”…Mahkemece taraflar arasındaki ilişkinin taraf defterlerine yansıyan fatura ve ödemeler kapsamında olduğunun kabulü halinde davacının 30.829,51 TL bakiye tutarı talep edebileceği, ancak yine Mahkemece taraflar arasındaki ilişkinin yazılı bağıtlanmadığı durumda fatura içerikleri ve mail yazışmalarında ki uygulama kapsamında davalının da iddialarının varit görüldüğü halde bu defa davacının şirket ortağı vasıtasıyla kafedeki hesaplarla ilgili nakit kasasından sorumlu olduğu ve nakit kasasının davalıya tesliminin arandığı durumda davacının alacağı kalmayacak olup bu nedenle bir talepte bulunamayacağı..” tespit ve rapor edilmiştir.
Toplanan tüm delillere ve dosya kapsamına, tarafların ticari defter ve belgelerine, özellikle ıslahtan sonra … Şubesi hesap kayıtları ve Vergi Dairesi kayıtları da incelenmek suretiyle oluşturulan 19.11.2015 havale tarihli Mali Müşavir bilirkişi raporuna göre; yanlar arasında yazılı olmayan, işletme ruhsatı davalı şirket adına olan, Bodrum’da faaliyet gösteren otele ait … ‘nin (… Cafe) işletilmesi hususunda davacı şirket ile davalı şirketin ortaklık yaptığı (ıslah dilekçesi ve cevap dilekçesi kapsamı), davacı şirket ortağı …’ın cirodan pay alması karşılığı kasayı tuttuğu ve ortaklığın bu şekilde oluşturulduğu ve cafeyi birlikte işlettikleri, davacının ıslah dilekçesi ve davalının savunmaları kapsamında takibe dayanak faturaların mal alım – satımına ilişkin olmadığı, işletme içerisinde sarf edilen malzemeler, ÖZELLİKLE organizasyon – hizmet bedeli adı altında …’ın ücretininde fatura edildiği bedellere ilişkin kesildiği, mevcut faturaların davacı-davalı defterlerinde aynen kayıtlı olduğu, incelenen POS cihazı dökümü ve mail yazışmaları ile davacı ıslah dilekçesinden, davalı yanın savunmalarına da itibar edilerek davacının şirket ortağı vasıtasıyla cafedeki hesaplarla ilgili nakit kasasından sorumlu olduğu ve sözlü ortaklık kapsamında nakit kasasının davalıya tesliminin gerektiği, bu durumda itiraz edilmeyen miktarlara göre ve davacının takip konusu ettiği faturalar dahil hesabın içinde olmak üzere, davacının davalıdan alacağı olmadığı ve davalı tarafından da davacı tarafından dava konusu icra takibinin kötüniyetli olarak aleyhine başlatıldığının ispat edilemediği anlaşılmakla davanın reddine, koşulları oluşmadığından davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar vermek yasal ve yerinde görülmüştür.
Bu itibarla;
HÜKÜM:
1-)Davanın REDDİNE,
2-)Davalının kötü niyet tazminatı talebinin REDDİNE,
3-)Harçlar Yasası uyarınca alınması gerekli 54,40-TL harcın başlangıçta peşin alınan 526,50-TL harçtan mahsubu ile bakiye 472,10-TL harcın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
4-)Davacı yanca yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-)Davalı duruşmalarda kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 4.624,35-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-)Davacının gider avansından artan bakiyesinin karar kesinleştiğinde re’sen davacıya/vekiline iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzünde; tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile Yargıtay nezdinde temyiz yoluna başvurma hakları hatırlatılmak suretiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 06/10/2020

Katip …
e-imzalıdır.

Hakim …
e-imzalıdır.