Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/25 E. 2020/639 K. 24.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/25 Esas
KARAR NO : 2020/639

DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/02/2015
KARAR TARİHİ : 24/12/2020
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde; Vekiledeninin davalı …’ın abonesi olduğunu, diğer davalı kurumdan da belirli dönemlerde elektrik enerjisi satın aldığını, ödenen faturalarda kayıp-kaçak bedeli(K/K), dağıtım bedeli, iletim bedeli, perakende satış bedeli, sayaç okuma bedeli, … fon payı adı altında davalı kurum tarafından davacıdan haksız bedel tahsil edildiğini ileri sürerek son 10 yıllık tüm haksız kesintilerin ve bu kesintiler üzerinden her faturada alınan KDV’lerinin net tutarı bilirkişi incelemesi ile netleştiğinde sonradan artırılmak üzere şimdilik 5.000 TL tutarındaki haksız kesintiler ve KDV’lerin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek bankaların en yüksek mevduat faizi ile birlikte her bir davalının sorumlu olduğu dönemle sınırlı davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir. Islahla talebini 410.986,27 TL olarak artırmıştır.
CEVAP:
Davalı …A.Ş.’nin (Bedaş) vekilinin 23.03.2015 tarihli cevap dilekçesinde özetle; zaman aşımı, husumet, görev yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davaya bakmakla yükümlü mahkemenin Danıştay olduğunu bu nedenle davanın görev yönünden reddinin gerektiğini, husumet yönünden dava reddedilmediğinde davanın EPDK’ya ihbar edilmesini, faturalarda yer alan kayıp-kaçak tahakkukunun kaçak enerji kullanımından dolayı faturada yer alan bir bedel olmadığını, bu bedelin elektrik sisteminde meydana gelen teknik ve teknik olmayan kaybın maliyetinin kayıp-kaçak hedef oranları doğrultusunda karşılanabilmesi amacıyla belirlenen bir bedel olduğunu, ödeme bildirimlerinin Elektrik Piyasası Tarifeler Yönetmeliği hükümleri çerçevesinde EPDK’nın kararı ile onaylanarak yürürlüğe giren tarifelere göre oluşturulduğu 28.12.2010 tarih 2999 sayılı EPDK Kararı ile onaylanan Perakende Satış Bedeli, Perakende Satış Hizmetleri(PSH), Dağıtım, İletim Sistemi kullanımı, TRT Payı, BTV, KDV bedellerine ek olarak Kayıp Enerji ve PSH Sayaç Okuma eklendiğini, EPDK’nn düzenlediği işlemlerin tüm tüzel ve gerçek kişileri bağlayıcı niteliğe haiz olduğunu, bundan dolayı … ve tüm diğer dağıtım şirketlerinin söz konusu karara aykırılık teşkil edecek işlemde bulunmalarının mümkün olmadığını, bu nedenle davanın reddi gerektiğini belirterek davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili 02.04.2015 tarihli cevap dilekçesinde özetle ; dava konusu anılan bedellerin EPDK Kurul Kararları uyarınca tahsil edildiğini, Kayıp-Kaçak bedelinin müşterilerden tahsil edilmesinin mevzuattan doğan bir yükümlülük olduğunu, davaya konu olan taleplerin muhatabının kurumlarının olmadığını, Kayıp-Kaçak bedelinin hedeflenen K/K oram sonucunda bulunan enerji miktarı esas alınarak hesaplanarak tahakkuk ettirildiğini, K/K bedellerinin tahsil edilmesinin idari kararlar ile olup uyuşmazlıkların çözümünün Adli Yargının dışında olduğunu, K/K Bedeli dışındaki diğer fatura kalemlerinin tahsil edilmesinin EPDK mevzuatına uygun yapıldığını, Katma Değer Vergisinin hizmet tesliminden kaynaklandığını, bu nedenle davacı tarafından iadesinin talep edilmesinin haksız olduğunu belirterek davanın reddine karar verilerek yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

GEREKÇE:
Dava; elektrik abonelerinden tahsil edilenkayıp-kaçak bedeli(K/K), dağıtım bedeli, iletim bedeli, perakende satış bedeli, sayaç okuma bedeli, … fon payı adı altında tahsil edilen bedellerin istirdadı (alacak) istemine ilişkindir.
Mahkememizce …-… E. K. sayılı, 25/05/2016 tarihli karar ile :”… davacının kayıp kaçak bedelini talep etme hakkı olduğu, Yargıtay’ın kararlarında faturalara yansıyan K/K bedelleri ile birlikte, iletim ve dağıtım bedellerinin de tüketicilere iadesine karar verdiği gerekçesi ile davanın kabulüne” karar verilmiş,
Davalılar vekilinin temyizi üzerine Mahkememiz kararı Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 2016/7245 – 2019/4230 E. K. Sayılı, 14.10.2019 tarihli ilamı ile :”…HMK’nın 298/2. maddesi “Gerekçeli karar tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz” hükmünü içermektedir. Somut olayda, sonradan oluşturulan gerekçeli karar ile kısa karar arasında çelişki meydana gelmiştir. Kararların hüküm kısımları infaz edilecek olması nedeniyle kararın gerekçe ve hüküm fıkrası arasında mevcut bu çelişki HMK’nın 298/2. maddesi hükmüne aykırı olmuştur. Öte yandan, 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas 1992/4 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurul kararına göre kısa karar ile gerekçeli kararın çelişkili olması mutlak bozma nedeni oluşturacağından kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de; davanın 5235 sayılı Adlî Yargi İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 5. maddesine göre heyetle görülmesi gereken davalardan olup tek hakimle görülmesi doğru görülmemiştir.” gerekçesiyle bozulmuştur. Mahkememizce bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
Islah tarihi olan 17.03.2016 tarihi itibariyle miktar yönünden davanın heyetle görülmesi gereken davalardan olduğu anlaşılmakla dosya heyete tevdi edilmiştir.
Davacı ve davalı yan dayandıkları delillerini ibraz etmişler, davalı nezdinde bulunan abone dosyaları ve detaylı faturalar getirtilip incelenmiştir.
Davalıların, dava şartarına ilişkin itirazları ve ilk itirazlar mahkememizce incelenerek reddedilmiştir.
Dava açıldığı 23.02.2015 tarihinde yürürlükte olan mevzuata ve uygulamaya göre;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.05.2014 günlü ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 Karar Sayılı ilamıyla; 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 4. maddesi ile Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na tüketicilere yapılacak elektrik satışlarında uygulanacak fiyatlandırmaya esas unsurları tespit etme görevi verildiği, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun bu maddeye dayanarak 11.08.2002 gün ve 24843 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Perakende Satış Hizmet Geliri ile Perakende Enerji Satış Fiyatlarının Düzenlenmesi Hakkında Tebliğ” uyarınca, lisans sahibi şirketlerinde bu tebliğe uygun olarak tüketiciden kayıp-kaçak bedeli adı altında bedel tahsil ettikleri, ancak anılan madde ile Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumu’na sınırsız bir fiyat belirleme hak ve yetkisinin verilmediği, özellikle kaçak (elektrik enerjisinin hırsızlanması) bedelinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödendiğinin bilinmesininde hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğu, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu kararları ile bu bedelin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınmasının hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir.
Anayasanın Vergi ödevi Başlıklı 73. maddesindeki “… Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır…” şeklindeki düzenlemesi ve yukarıda açıklanan Hukuk Genel Kurulu kararı doğrultusunda, Yargıtay ilgili daireleri tarafından da pek çok kararla kayıp-kaçak bedeli gibi dağıtım şirketleri tarafından faturalara yansıtılan dağıtım bedeli, sayaç okuma bedeli, parekende satış hizmeti bedeli ve iletim bedelinin, tüketicilerden tahsil edilemeyeceği kabul edilmiştir.
Dava açıldıktan sonra, henüz yargılama süreci devam ederken 17.06.2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmü getirilerek,Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun Kanundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.
Yine, 6719 sayılı kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen;
Geçici 19. maddede; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmü ile,
Geçici 20. maddede; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” hükmü düzenlenmiştir.
Mevcut yasal değişikliklerin açılan ve hala devam eden davalarda da geçmişe etkili olacak şekilde uygulanması gereken hükümler içermesine göre, somut olaya etkisinin tartışılması gerekmiştir.
Mahkememizce olaya uygulanması gereken 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na 04.06.2016 tarihli ve 6719 sayılı yasanın 26.maddesiyle eklenen geçici 20.maddenin (1) numaralı fıkrasının iptaline karar verilmesi talebiyle İstanbul .. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E sayılı dosyasında Anayasa Mahkemesi’ne müracaat edilmiş ve talep Anayasa Mahkemesi’nin…Esasına kaydedilmiş ise de, halen Anayasa Mahkemesi tarafından esastan karar verilmediği anlaşılmıştır. Oysa, Anayasa Mahkemesi işin kendisine noksansız olarak gelişinden başlamak üzere 5 ay içinde kararını vermeli ve açıklamalıdır. (Anayasa m. 152, III; An.Mah. m 28,IV C,2) Anayasa Mahkemesi, bu süre içinde kararını vermezse, Anayasa Mahkemesine başvurmuş ve onun kararını beklemekte olan mahkeme, beklemeye son vererek, davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır. Ancak, İstanbul …Asliye Ticaret Mahkemesi’nin başvurusu yasal süreden çok fazla zaman geçtiği halde halen sonuçlandırılmamıştır. O halde, artık Anayasa Mahkemesi’nin vereceği karar beklenmeksizin ve mahkememizce verilen Anayasa Mahkemesi’ne müracaat sonucunun beklenmesi hususundaki ara kararlardan dönülerek, uyuşmazlığın mevcut mevzuat kapsamında çözümlenmesi gerekmiştir.
Somut olayda kanunun 21. Maddesi 17/06/2016 tarihinden sonrasını, geçici 20. Maddeyi öngören 26. Maddeside 17/06/2016 tarihine kadar açılan takip ve davalar ile başvuruları kapsamaktadır. Bahsi geçen yasal düzenlemeler iptal edilmedikleri, yürürlükte kaldıkları sürece uygulanacak olup davalı dağıtıcı/tedarikçi şirket mevcut yasal düzenleme ile kayıp kaçak v.s bedelini abonelerine yansıtabilecektir.
Davacı vekili yargılama sırasında açılan davanın o tarihte yürürlükteki mevzuata göre haklı olduğunu beyanla, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmişler tahkikata dair başkaca talepde bulunmamışlardır.
Bu noktada uyuşmazlık; davanın açıldığı tarihte davacının haklı olup olmadığı, davalının, davanın açılmasına sebebiyet verip vermediği, yargılama giderlerinden hangi tarafın sorumlu tutulacağı noktasında toplanmaktadır.
Yargılama harç ve giderleri, kural olarak davada haksız çıkan tarafa, eş söyleyişle aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilir (HMK m. 326/I). Davayı kazanan taraf, davayı bir vekil aracılığı ile takip etmişse, haksız çıkan taraf, yargılama gideri olarak vekalet ücreti ödemeye de mahkum edilir (HMK m. 323/1-ğ).
Bir tarafın, dava açıldığı andaki mevzuata veya içtihat durumuna göre davasında veya savunmasında haklı olup da, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren yeni bir kanun hükmü veya yeni bir içtihadı birleştirme kararı gereğince davada haksız çıkmış olması halinde, yargılama giderlerine mahkum edilemeyeceği kuşkusuzdur. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.11.2009 günlü ve 2009/18-421 E.-2009/526 K. sayılı ilamı).
Somut olayda; davacı, davanın açıldığı andaki mevzuata ve içtihat durumuna göre dava açmakta haklıdır. Zira YHGK’nun 21/05/2014 günlü 2013/7-2454 E 2014/679 K sayılı ilamı ve Yargıtay ilgili hukuk dairelerinin yerleşik kararlarına göre dava konusu kayıp kaçak, dağıtım, iletim, perakende satış bedeli, sayaç okuma bedeli adı altında tahsil edilen bedellerin kurallara uyan abonelerden tahsil edilmesinin hukuka uygun olmadığı kabul edilmekte idi. Davaya konu bedelleri tahsil eden davalı, iş bu davanın açılmasına sebebiyet vermiştir. Davacı yanca dava açıldığı tarihteki yasal düzenleme doğrultusunda karar verilmesi gerektiği ileri sürülmüş ise de, halen mevcut yasal düzenlemelerin ve geçmişe etkili hükümlerini yok saymak olanaklı değildir. O halde dava açıldıktan sonra değiştirilen/ yeni çıkan kanun hükmü nedeniyle, davanın konusuz kalması nedeniyle esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davalılardan tahsiline ve davacı yararına maktu vekalet ücretine (Yargıtay 3 HD 2017/2534-3956 E K sayılı, 28.03.2017 günlü ilamı) hükmetmeye karar vermek yasal ve yerinde görülmüştür.
Bu itibarla;
HÜKÜM:
1-)DAVANIN KONUSUZ KALMASI NEDİYLE ESASI HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-)Harçlar Yasası uyarınca alınması gerekli 54,40-TL karar ve ilam harcının peşin alınan 7.018,62-TL harçtan mahsubu ile bakiye 6.964,22-TL harcın karar kesinleştiğinde davacı yana iadesine,
3-)Davacı tarafından yapılan 27,70-TL peşin harç, 7.018,62-TL başvuru harcı, 4,10-TL vekalet harcı, 13.703,18-TL ıslah harcı, 690,00-TL bilirkişi – davetiye gideri olmak üzere toplam 21.443,60-TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen/ davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-)Davacı duruşmalarda kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 4.080,00-TL maktu vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen/ davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-)Davacı / davalılar gider/ delil avansından artan bakiyelerini karar kesinleştiğinde re’sen davacıya/ davalılara / vekillerine iadesine,
İlişkin davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren onbeş gün içerisinde Mahkememize verilecek bir dilekçe ile veya başka bir yer Mahkemesi aracılığı ile gönderilecek bir dilekçe ile Yargıtay nezdinde Temyiz yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.24/12/2020

Başkan
¸e-imzalıdır
Üye
¸e-imzalıdır
Üye
¸e-imzalıdır
Katip
¸e-imzalıdır