Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/20 E. 2021/387 K. 25.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/20 Esas
KARAR NO:2021/387

DAVA:Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:09/01/2020
KARAR TARİHİ:25/05/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;Müvekkili şirketin, türkiye’nin en önemli ve en büyük medya kuruluşlarından … bağlı olan … logolu televizyon kanalının sahibi olduğunu, müvekkiline ait … logolu televizyon kanalında, … yılının … ayında düzenlenen … … sırasında, sınırın sıfır noktasında saat 09.30’dan itibaren aralıklarla canlı olarak an be an son durum bilgisinin yayınlandığını, yapılan bu haberler sırasında basın mensuplarının bulunduğu binanın çok yakınına havan topunun düştüğünü ve basın mensuplarının ciddi bir tehlike yaşadığını, bu sırada … muhabirinin üzerinde çelik yelek ve kask bulunduğunu, ayrıca kendini korumak maksadıyla canlı yayın esnasında ve yayın dışında binanın duvarını kendine siper yaparak bu şekilde kendini korumaya çalıştığını, müvekkili şirketin muhabirinin, duvar kenarında beklerken … muhabirininde …’de bir canlı yayına çıktığını ve son durum bilgilerini izleyicileri île paylaştığını, bu sırada … muhabirinin üzerinde de çelik yelek bulunduğunu ve fakat kaskının olmadığını, birbirini süre olarak takip eden bu yayınlar sırasında müvekkili kanal muhabirinin de halen kendisini korumak amacıyla ve bombanın etkisi ile duvar kenarında eğilmiş vaziyette durarak yayına devam etmekte olduğunu, takip eden dakikalarda … muhabirinin yayın yaptığı esnada ise … muhabirinin ayakta durarak yayınına devam ettiğini, davalı yayın hakkı sahibi olduğu haber sitesinde canlı yayına bağlanan … muhabirinin “…” dediği anlarda hemen yanında bulunan … muhabirinin kasksız ve rahat bir şekilde yayın yapması sosyal medyada alay konusu olduğunu, haber bültenine bağlanan muhabir, bulunduğu bölgede yoğun bir çatışma olduğunu ve başının üzerinden kurşunlar geçtiğini iddia ettiğini, ifadelerine yer verilmiş olması, müvekkili şirketin yalan haber yaptığı, içerisinde bulunduğu durumu abarttığı, kamuyu yanlış yönlendirdiği izlenimini yaratmakta olduğunu, dava konusu haberin, müvekkili hakkında gerçeğe aykırı beyanlar ile dolu, tamamen çarptırılmış ve hayal ürünü olan, müvekkilini karalamaya yönelik, gerçeği yansıtmayan ve tamamen müvekkili şirkete zarar verme kastı içeren bir haber olduğunu beyanla açıkça hukuka aykırı ve müvekkilinin manevi haklarına tecavüz teşkil eden dava konusu yayın nedeniyle; 50.000 TL manevi tazminatın yayın tarihi olan … tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, dava konusu yayının Türk Medeni Kanunu’nun 25. maddesi uyarınca internet ortamından kaldırılmasına, masrafı davalılardan alınmak suretiyle kararın, tirajı en yüksek ulusal iki gazetede yayınlanmasına, yargılama giderleri ile ücreti vekâletin davalı üzerinde bırakılmasına, karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; yakınma konusu haberin yayınlandığı sitenin içerik sağlayıcısınin … Şirketi olduğunu, müvekkilinin söz konusu sitenin içerik sağlayıcısı olmadığının anlaşıldığı takdirde davanın husumet yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, … muhabirinin, … … esnasında- korunaklı bir duvarın kenarında oturur vaziyette- çatışma bölgesinden yayın yapmaktayken, hemen arkasında yayın yapmakta olan … muhabirinin ayakta ve kasksız haber yapıyor olması izleyiciler tarafından dikkat çektiğini ve bu konunun sosyal medya üzerinde çok fazla sayıda kullanıcı tarafından konuşulduğunu ve paylaşıldığını doğal olarak, bu olayın sosyal medyada konuşulması ve çok ses getirmesi nedeniyle, çok sayıda haber kanalı veya sitesinin konuya yayınlarında yer verdiğini, birçoğunun atılan tweetlerden alıntılar yaptığını veyahut müvekkili yayıncı kuruluş gibi olayı özetleyen ve açıklayan nitelikte haberler yaptığını, yakınma konusu edilen haberin gerek anayasa gerekse aihs kapsamında basın özgürlüğünün sınırları içinde olup görünür gerçekliğe uygun olduğunu, Basın Kanunu’nda da basının hür olduğu, bilgi edinme, yayma eleştirme, yorumlama, eser verme haklarını içerecek şekilde kullanılacağının belirtildiğini, basın mensuplarının haber konusu olarak değerlendirdikleri olayları kendi düşünceleri doğrultusunda açıklama, eleştirme, yayma ve yorumlama hürriyetine sahip olduklarını, yorum yaparken rahatsız edici, sert, çarpıcı, şoke edici, kaba üslup kullansa bile hakaret boyutuna ulaşmayacağı hakkında Yargıtay Kararlarının mevcut olduğunu, manevi tazminat davalarında zarar karşılığı olarak talep edilen miktarın, talepte bulunanı zenginleştirecek oranda olmaması gerektiğini beyanla haksız ve mesnetsiz davanın ve fahiş tazminat talebinin, esastan reddine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE:
Dava; Manevi tazminat davasıdır.
Davacı vekili davada;Dava konusu haber örneği, olay anına ilişkin yayın kaydı örneği, arabuluculuk tutanağı, tanık beyanları, yemin, gerektiğinde bilirkişi incelemesi ve her türlü yasal delile dayanmıştır.
Davalı vekili davada; Site künyesi, gerektiğinde haber sitelerinin haberleri, AİHM ve Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay Karaları, kanuni ve takdiri her türlü delile dayanmıştır.
Davacı vekili dava dilekçesinde tanık deliline dayanmasına rağmen 15.12.2020 tarihli ön inceleme duruşmasında verilen kesin süre içerisinde tanıklarını bildirmemiştir.
Mahkememiz tarafından… Bölge Müdürlüğüne müzekkere yazılarak “…” url bağlantısındaki haber sitesinin kime ait olduğu hususunda Mahkememize bilgi verilmesi istenilmiş olup … Bölge Müdürlüğü tarafından cevaben talep konusu haber sitesinin kime ait olduğuna ilişkin bilgi ve belgeler Başkanlıklarında mevcut olmadığından talebimiz hakkında herhangi bir işlem tesis edilemediği bildirilmiştir.
Davalı vekili tarafından cevap dilekçesinde husumet itirazında bulunulmuştur. Ancak davalının cevap dilekçesinde ki beyanlarından ve dosya kapsamında toplanan delillerden dava konusu yayının davalı tarafından yapıldığı anlaşılmakla Mahkememiz tarafından davalı vekilinin husumet itirazının reddine karar verilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve 4. Hukuk Dairesinin istikrar kazanmış içtihatlarında da belirtildiği gibi, Basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 1 ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Ne var ki, basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasa’nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Toplanan delillere ve dosya kapsamına göre; davacı tarafından … tarihinde davalının yayın hakkı sahibi olduğu haber sitesinde yapılan haberden kaynaklı davalı aleyhine açılan manevi tazminat davasında, dosyada mevcut haber çıktılarının incelenmesi neticesinde … muhabirinin canlı yayına çıktığı sırada davacı şirketin muhabirinin duvar kenarında eğilmiş vaziyette durarak yayına devam etmekte olduğu görülmekle yapılan haberin toplumun bilgi edinme, gerçekleri öğrenme ve basının haber verme hakkı kapsamında kaldığının kabul edilmesi gerektiği ve davalının basın görevini yerine getirirken özellikle haberin gerçek olmasını, konunun güncelliğini gözettiği, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de koruduğu, yine davalının objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle haber yaptığı, haberin güncelliğini koruduğu ve bu yönü ile biçim ile öz arasındaki dengenin davacı yararına bozulmadığı bu haliyle davalının yaptığı haberin hukuka uygun olup basın ve ifade özgürlüğü kapsamında korunacağı, davacının isim, şöhret ve ekonomik itibarını zedeleyecek nitelikte olmadığı bu haliyle ifade özgürlüğüne getirilmesi gereken bir sınırlamanın gerekli olmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar vermek yerinde görülmüştür.
Bu itibarla;
HÜKÜM:
1-)Davanın REDDİNE,
2-)Harçlar Yasası uyarınca alınması gerekli 59,30-TL harcın başlangıçta peşin alınan 853,88-TL harçtan mahsubu ile bakiye 794,58,11-TL harcın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
3-)Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-)Davalı duruşmalarda kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/1 maddesi uyarınca 7.300,00-TL nisbi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-)Davacının gider avansından artan bakiyesinin karar kesinleştiğinde re’sen davacıya/vekiline iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzünde; tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK 341. madde uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yoluna başvurma hakları hatırlatılmak suretiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 25/05/2021

Katip …
¸

Hakim …
¸