Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/15 E. 2021/602 K. 15.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/15 Esas
KARAR NO:2021/602

DAVA:Alacak (Ticari İşletmenin Satılması Veya Devrinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:07/01/2020
KARAR TARİHİ:15/09/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari İşletmenin Satılması Veya Devrinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ….Ltd.Şti. ‘nin yetkilisi… (… Vatandaşı ve Türkçe bilmediğini) ve … (… Vatandaşı ve Türkçe bilmediğini), Nisan 2018 tarihinde … olarak işletmek üzere bir dükkan arayışına girildiğini, ve Davalı … ile tanıştığını, Davalı …, … Mah. … Cad. No:…/… … adresindeki …’nin ona ait olduğunu ve işletmeyi devir etmek istediğini belirttiğini, Müvekkili bu işletmeyi devir almak istediğini, Mayıs 2018’in ilk haftasında, Davalı ile davalının avukatı olarak beyan ettiği avukatın ofisinde buluştuğunu, işletme devir sözleşmesi ve kira kontratı imzaladığını, Müvekkili ve yetkilileri Türkçe bilmedikleri için …’nin aracı kıldığını bir … sözlü olarak tercüme ettiğini, İşletme devri için 75.000,00-USD bu toplantıda Müvekkili tarafından nakden ödendiğini, Bu bedelin yanı sıra 50.000,00- TL depozito bedeli, 13.200 TL bir aylık kira bedeli ve 13.200,00- TL komisyon bedeli müvekkili tarafından nakden …’ye ödendiğini, Müvekkili bu sözleşmeleri imzaladığını, tüm ödemeleri yaptığını, ancak dükkân tesliminden önce sözleşmelerin asıllarını Müvekkilime vermeyeceklerini bildirdiğini, Tüm sözleşmelere imza atan Müvekkili yalnızca sözleşme fotokopilerini alabildiğini, Ayrıca dükkânın mülk sahibi adına kira sözleşmesine imza atan Davalı avukatı müvekkilime mülk sahibi tarafından düzenlenen bir vekâlet göstermediğini ve vermediğini, Tüm bunlara ek olarak bir yeminli tercüman vasıtası ile sözleşmeler Müvekkillerimin dillerine çevrilmemiş, sözlü olarak üstün körü ve yalan bir çeviri yapıldığını, Sözleşme imzalandıktan iki hafta sonra Davalı, çeşitli sebeplerle para istemeye başlandığını, Müvekkilime sürekli olarak baskı ve tehditlerde bulunulduğunu, Müvekkilimden para alındığını, Bu sebeplerden biri tüm binanın su faturasının ödenmesi gerektiği ve bu faturayı Müvekkilime ödettiğini, Bunun yanı sıra, Davalı belli aralıklarla bu yolla 1000-USD ve 5.000,00- TL para aldığını, Dükkân Müvekkilime teslim edilmiş ve Müvekkilim dükkâna makineler, aydınlatma, dekorasyon, reklam ve benzeri yatırımlar için 25.000,00- USD değerinde masraf yaptığını, Ve hala kontratı Müvekkilime teslim edilmediğini Müvekkilime baskılar devam etmiş ve dükkânda çalışmasını engelleyecek her yola başvurulduğunu, Bu süre zarfında Müvekkilim kira kontratında yazılan hesap numarasına kira bedellerini ödemeye devam ettiğini, Müvekkilinin dilimizi bilmemesinden yararlanıldığını, sözleşmeye ilişkin yanlış bilgiler verildiğini, sözleşme ilişkisi bu sebeple kurulamadığını işletmenin devrine ilişkin bu sözleşmenin geçersiz olduğunu, Müvekkili ile yapılan devir sözleşmesinde, Müvekkilinin işletmeyi devir aldığını düşünerek ödemeler yaptığını, ancak sözleşmede yazılı olan ve Müvekkili tarafından imzalanan sözleşme şartlarından müvekkilinin haberinin olmadığını Davalı, … bir arkadaşını bu sözleşmede aracı kıldığını ancak Müvekkiline bu aracı tamamen yanlış ve sözleşmede yazılanlardan farklı bilgiler verildiğini, Müvekkili davalıya yaptığı ödemeleri İşletmeyi devir almak amacıyla yaptığını, ancak işletme devri gerçekleşmediğini, ve Davalı işletmeyi müvekkiline devretmediğini, Müvekkiline imzalanan kira kontratı teslim edilmediğini, teslim edilen dükkân birkaç ay içerisinde korkutma ve tehditle alınmaya çalışıldığını, nihayetinde Davalı tarafından kapı kilidi değiştirilerek dükkâna el koyulduğunu Müvekkilinin ödediği bedellerin hiçbirinin iade alınmadığını, Davalı kötü niyetli olarak, bu dükkan üzerinden bir çok yabancı yatırımcıya aynı yöntemle işletmeyi devir etme vaadi verdiğini, yanlış bilgilerle onları kandırdığını ve birkaç ay içerisinde bu insanların bilgisizliğinden ve yabancı bir ülkede olmanın onlara verdiği tedirginlikten faydalanarak, bu insanları korkutmakta , tehdit etmekte ve dükkandan atmakta olduğunu, Zira, süreci takip ettiğimiz üzere, Müvekkili ile aralarında geçenlerin aynısı , Müvekkillinden sonra başka bir yabancı yatırımcı ile de yaşandığını, bu yatırımcıdan da dükkan korkutma ile zorla alınmış ve devir işlemi gerçekleşmediğini, yukarıda belirtilen nedenlerle ve fazlaya ilişkin talep ve dava hakkımız saklı kalmak kaydı ile davamızın kabulüne, 1.000,00-TL alacağımızın, alacak hakkımızın doğduğu tarihten itibaren hesaplanacak en yüksek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, sonradan mağduriyet yaşanmaması için ihtiyari tedbire hükmedilmesine, yargılama giderinin davalıya yükletilmesine, karşı taraf vekalet ücretinin Avukat olarak adımıza hükmedilmesine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı yan, yukarıdaki numarası yazılı dosya ile müvekkili şirkete husumet yöneltildiği … isimli bir kişi tarafından davacı şirketten bir takım bedeller tahsil edildiğini, çevirisiz sözleşme imzalatıldığını, müvekkili şirket adresinde bulunan işletmenin devredilmediği iddiası ile müvekkil şirkete yönelik huzurdaki dava açıldığını, Açılan dava usul ve yasaya aykırı olduğunu, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, dosyada yer alan tebligat usulsüz olduğunu, müvekkili şirketin belirtilen adresten taşınmasının söz konusu olmadığını, Müvekkili şirkete yapılan ilk tebligatta müvekkili şirketin adresten taşındığı iddiası ile tebligat iade edildiğini, daha sonra T.K. 35 e göre tebligat yapıldığını, Yapılan tebligatların usulsüz olduğunu, müvekkili şirket 17.09.2020 tarihli açık tebligatın 25.09.2020 tarihinde şirket çalışanına tebliği ile haberdar olduğunu, 23.09.2020 tarihinde tebliğ memuru tarafından yine müvekkili şirkete gelindiğini hiçbir tahkikat yapılmaksızın maktu kaşeler vurulduğunu 2 gün sonra 25.09.2020 tarihinde bu tebligatta usulsüzlük yapıldığı anlaşıldığını tekrar müvekkili şirkete gidildiğini bu sefer müvekkili şirket çalışanına 25.09.2020 tarihinde tebliğ edildiğini, Bu hususlar açık tebligatın üstünde açıkça görülmekte olduğunu Bu sebeple cevap süremiz içerisinde cevaplarımızı ve delillerimizi sunmakta olduğunu,
Davacı yan dava dilekçesinde; davalı dediği fakat dilekçede taraf olarak belirtmediğini ve davayı yöneltmediğini … isimli kişinin söz konusu dönemde müvekkili şirketin adresinde bulunan işletmenin sahibi olduğunu, davacılara belirli bedeller karşılığında devrettiğini, tercümesiz sözleşmeler yapıldığını, daha sonra devrin gerçekleşmediğini, dilekçe içerisinde davalı dediği fakat davayı yöneltmediği … isimli kişi tarafından söz konusu adresten zorla atıldığı şeklinde iddialarda bulunduğunu, Öncelikle belirtmek gerekir ki … isimli şahıs, müvekkili şirketin işlettiği işletmenin sahibi olmadığını, hiçbir zaman müvekkili şirketten herhangi bir payı bulunmadığını, Müvekkili şirket, … isimli kişi tarafından … Mah. … Cad. No:… …/… Adresinde 06.11.2017 tarihli … ilanı ile kurulduğunu, Şirket kurucusu kendisine ait bulunan şirket paylarının tümünü 01.04.2019 tarihli … ilanı ile … isimli kişiye devrettiğini, … isimli şirket eski ortağı, kendisine ait payları 03.06.2019 tarihli … ilanı ile … isimli kişiye devrettiğini, … isimli şirket eski ortağı, müvekkili şirketin son sahibi olan müvekkil … ‘e şirket paylarının tümünü devrettiğini, Müvekkili şirketin pay devir işlemleri bu şekilde gerçekleşmiş olduğunu, … isimli kişi hiçbir zaman müvekkili şirkette bir paya sahip olmadığını, Tarafımızca yapılan incelemede … isimli kişinin pay sahibi olduğunu dönemde … isimli kişinin müdür olarak yer aldığının anlaşıldığını, Hisselerin satılmasında sonra da bu şahsın görevi sona erdiğini, Müvekkili şirket ile dava dilekçesinde iddia edilen olaylar arasında herhangi bir ilişki bulunmadığı iddia edilen olayların tümünün … isimli kişi tarafından görevi de olmadığı halde gerçekleştirildiğini müvekkili şirket ile bir ilgisinin ve bilgisinin bulunmadığını, iddiaya göre şahsen sorumlu olacağının ortada olduğunu, Bu haliyle husumetin müvekkili şirkete değil, … isimli şahsa yöneltilmesi gerektiğini, Dava dilekçesinin birçok yerinde davalı … olarak geçtiği dikkate alınarak müvekkili şirketin söz konusu uyuşmazlık ile bir ilgisinin bulunmadığını bu sebeple pasif husumetinin olmadığının ortada olduğunu, Davacı yan, dava dilekçesinde müvekkilin işletme devri yaptığını bu şekilde bedeller tahsil ettiğini iddia etmişse de müvekkili şirket tarafından herhangi bir bedel tahsil edilmesi veya işletme devri söz konusu olmadığını, Dava dilekçesinde bahsedilen iddialar ile müvekkili şirketin bir ilgisi bulunmadığını, Ne tarafımızca ne de şuan ki müvekkili şirket ve ortakları tarafından … isimli şahıs tanınmadığını, Müvekkili şirketin ortağı usul ve yasaya uygun bir şekilde şirketi edindiğini, İmzalandığı iddia edilen kira sözleşmesi ve protokollerde müvekkili şirket adına herhangi bir imzanın söz konusu olmadığını, Bu durum dahi olayın mal sahibi ile … isimli kişiler arasında şirkete sorulmaksızın onay alınmaksızın görevi olmadan yapıldığı ortaya çıkmakta olduğu, Müvekkili şirket kuruluşun itibaren yukarıdaki adreste faal olarak çalışmış olup devri söz konusu olmadığını, Yukarıda arz ve izah edilen sebeplerle öncelikle müvekkili şirkete yapılan tebligatların geçersizliğini tespiti ile davanın pasif husumet yokluğu sebebiyle usulden reddine, akabinde esastan reddine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
Dava, taraflar arasında akdedildiği belirtilen işletme devir sözleşmesi kapsamında davalı tarafa ödenen bedellerin iadesine ilişkin alacak davasıdır.
Tüm dosya kapsamı birlikte incelendiğinde ve değerlendirildiğinde;
Davacı dava dilekçesinde; … aracılığıyla davalının adresinin bulunduğu yerdeki cafeyi devralmak üzere davalı ile işletme devir sözleşmesi ve kira sözleşmesi imzaladığını, işletme devri için 75.000USD’yi toplantıda nakden ödediğini, ayrıca 50.000TL depozito bedeli, 13.200TL bir aylık kira bedeli ve 13.200TL komisyon bedelinin müvekkili tarafından nakden …’ye ödendiğini, belli aralıklarla para ödediğini, dükkana da yatırım için bazı masraflar yaptığını, 15/11/2018’de davalı ve avukatının dükkanın kilidini değiştirerek tüm çalışanlarını dışarı attığını, yanıltma nedeniyle sözleşme ilişkisinin kurulmadığını işletme devrinin gerçekleşmediğini, imzalanan sözleşmenin davacıya teslim edilmediğini belirterek alacak talebinde bulunmuş,
Davalı taraf ise cevap dilekçesinde; …’nin davalının işletmesinin sahibi olmadığını, şirketi …’den pay devri suretiyle aldıklarını ve … isimli kişinin, pay devri öncesi …’nin pay sahibi olduğu dönemde müdür olduğunu, iddia edilen olaylarla ilgilerinin olmadığını belirterek husumet itirazında bulunmuştur.
TSM’den gelen kayıtlar incelendiğinde …’nin 2017-2019 arası müdür olarak münferiden davalı şirketi temsile yetkili olduğu görülmüş olup, yetkili temsilcinin işletme devir sözleşmesi yapma yetkisi bulunduğundan ve davacının iddialarına göre bu işlemlerin 2018 yılında gerçekleştiği dikkate alındığında, davalının husumet itirazı yerinde görülmemiştir.
Esasa ilişkin incelemeye gelince, davacı taraf dava dilekçesinde dayandığı ve dava dilekçesinde delil olarak dükkan devrine ilişkin protokolü ve kira sözleşmesinin kendilerine verilen kısmını, video görüntülerini göstermişse de dava dilekçesi ekinde anılan belgelerin bulunmadığı, davacının cevaba cevap adı altında sunduğu 08/11/2020 tarihli dilekçede de bu delillere dayandığı ancak sunulmadığı, ön inceleme duruşmasında verilen kesin süre içerisinde de gerek davacı tarafça gerek davalı tarafça herhangi bir belge sunulmadığı ve davalı tarafça cevap dilekçesinde davacının tüm iddialarını reddettiği dikkate alındığında, dosya kapsamında davacının iddialarını ispata yarar hiçbir delil sunulmadığı gibi celp edilecek delil de bulunmadığı, davacının iddialarının soyut nitelikte kaldığı, inceleme yapılacak bir husus bulunmadığı anlaşıldığından davacının davasını ispatlayamadığı kanaatine varılmakla davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-İspatlanamayan davanın reddine,
2- Karar tarihi itibariyle alınması gereken 59,30-TL harçtan, peşin alınan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90-TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
– 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-14 maddesi ile Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin 26.maddesine göre; Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan arabuluculuk ücretinin davada haksız çıkan taraftan karşılanması gerekmekle, 1.320,00-TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
3-Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Kendini vekille temsil ettiren davalı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesaplanan 1.000,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Yatırılan avanstan artan bakiyenin karar kesinleştiğinde yatırana/vekiline iadesine,
Dair, davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize verilecek bir dilekçe ile veya başka bir yer Mahkemesi aracılığı ile gönderilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 15/09/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır