Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/1 E. 2020/371 K. 29.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/1 Esas
KARAR NO : 2020/371
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 02/01/2020
KARAR TARİHİ : 29/09/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 6.04.2018 tarihinde meydana gelen ve davalı tarafından … poliçe numaralı Genişletilmiş Kasko Sigorta Poliçesi ile sigortalanmış … plakalı aracın asli ve tam kusuru ile sebebiyet verdiği kazada araçta yolcu olarak bulunan müvekkilleri … , … Ve …’nin basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek şekilde yaralandıklarını, kaza tutanağından ve ifadelerden de açıkça anlaşılacağı üzere dava konusu trafik kazası sigortalı araç sürücüsünün asli ve tam kusuru ile meydana geldiğini, dava konusu kazadan dolayı davalı şirkete 30.05.2018 tarihinde yazılı başvuru yapılarak manevi tazminat talep edilmişse de şu zamana kadar herhangi bir ödeme yapılmadığını, ticari davalarda zorunlu arabuluculuk kapsamında yapılan arabuluculuk başvurusu ve yapılan görüşmelerde anlaşmaya varılamadığından son tutanak 22.02.2019 Tarihinde düzenlenerek taraflarca imzalandığını, dava konusu kazadan dolayı müvekkili … acil olarak … Hastanesine kaldırılıp ilk tedavilerinin burada yapıldığını, vücudunun muhtelif yerlerinde kırıklar meydana gelen müvekkilin tüm tedavilere rağmen iyileşemediğini ve sürekli sakatlığa maruz kaldığını, uykusundan uyanacak derecede şiddetli ağrılar sebebi ile günlük yaşamında zorluklar çektiğini ve psikolojisinin de bozulduğunu, müvekkiller … ile …’in de kazadan sonra acil olarak … Hastanesine kaldırıldıklarını, ilk tedavilerinin burada yapıldığını, vücudunun muhtelif yerlerinde kırıklar meydana gelen müvekkillerinin tarifi mümkün olmayan acılar çektiğini, yaşadıkları bu trajik olayı atlatamadıklarını, günlük yaşamında zorluklar çeken müvekkillerinin psikolojilerinin de bozulduğunu, bu durumun iş yaşamlarını ve hatta günlük hayatlarını da olumsuz etkilediğini beyanla, Müvekkili … için 30.000,00-TL “manevi tazminatın” sigortaya başvurunun gerçekleştirildiği de düşünülerek temerrüt tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini, müvekkili … … için 10.000,00-TL “manevi tazminatın” sigortaya başvurunun gerçekleştirildiği de düşünülerek temerrüt tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini, müvekkili … için 10.000,00-TL “manevi tazminatın” sigortaya başvurunun gerçekleştirildiği de düşünülerek temerrüt tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacıların yaralanmasına neden olduğu iddia olunan … plakalı araç, müvekkili şirket nezdindeki … nolu … (A) (Genişletilmiş Kasko) Poliçesi ile sigortalı olduğunu, kabul anlamına gelmemekle beraber, söz konusu poliçeye göre teminatın, maddi ve bedensel hasarlarda -Trafik Sigortası teminatı hadlerini aşan kısım yönünden- ve poliçedeki İMM teminatı limitinin (100.000 TL) ile sınırlı olduğunu, ancak bu otomatikman her olayda ödenmesi gereken bir meblağ olmadığını, gerçek zarar ve trafik sigortalısının kazanın meydana gelmesindeki kusur miktarına göre tazminat meblağının belirleneceğini, teminat limiti dâhilinde gerçek zarar ve sigortalı araç sürücüsünün kusur oranı ile sınırlı olduğunu, öncelikle bu nedenle kusur oranlarının tespiti gerektiğini, trafik poliçesinin (ZMMS) teminatı içinde kalan zararları müvekkilim şirketten talep olunamayacağını, Somut olayın incelenmesinde, davacıların sigortalı araçta yolcu olduğu ve kazadan dolayı ağır engelli durumuna gelmediği ve hatta malul dahi kalmadıklarının anlaşıldığını, davacı tarafından talep edilen manevi tazminat miktarının çok yüksek olduğunu, -kabul anlamına gelmemek kaydıyla- TBK.nun 52/1 maddesi gereğince başvuru sahibinin talep ettiği tazminat tamamen kaldırılmalı ya da en azından müterafik kusur/hatır taşıması indirimi (hakkaniyet İndirimi) yapılması gerektiğini beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
GEREKÇE:
Dava; 06.04.2018 tarihinde meydana gelen yaralamalı trafik kazasından kaynaklı manevi tazminat davasıdır.
Mahkememiz tarafından … Trafik Tescil Şube Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak … plakalı aracın ruhsat bilgilerinin Mahkememize gönderilmesi istenilmiş olup … Trafik Tescil Şube Müdürlüğü tarafından Mahkememize gönderilen ruhsat bilgilerinin incelenmesinden … plakalı aracın kullanım amacının hususu olduğu ve malikininde gerçek kişi olduğu tespit edilmiştir.
Davalı tarafından dosyaya sunulan kasko poliçesinin incelenmesinden … plakalı aracın kullanım amacının hususu olduğu ve malikininde gerçek kişi olduğu tespit edilmiştir.
Görev hususu dava şartı olması nedeniyle Mahkeme görev hususunu yargılamanın her aşamasında re’ sen dikkate alabileceği gibi taraflar da her aşamada ileri sürebilir.
HMK.nun 1. Maddesine göre “…….göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir.” anılan kanunun 114/c maddesinde ise mahkemenin görevi dava şartı olarak gösterilmiş olup aynı kanunun 115.maddesi ile getirilen “Mahkeme dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır.” hükmü gereğince re’sen görevsizlik kararı verilebilecektir.
01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6335 Sayılı Yasa ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre; her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı yasanın 5/3.maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler uyarınca Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde olduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının, TTK’da ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur.
Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 6335 sayılı Yasa ile değişik 4.maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nun 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise; tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile, bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların, Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği kuşkusuzdur.
Türk Ticaret Kanunun 3. maddesine göre ise, “Bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir.” denilmektedir.
Bir hukukî işlemin veya fiilin TTK’nın kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen bu kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bir hukuki işlemin veya fiilin olması gerekir.
Somut olayda davacılar sigorta kasko sigorta sözleşmesine dayanarak işbu davayı açmıştır. Dava dışı sigortalıya ait araç hususi otomobil olup ticari nitelikteki araçlardan değildir. Dava haksız fiile dayanılarak açılmıştır. Taraflar arasında ticari ilişki veya sözleşme ilişkisi bulunmamaktadır. İş bu davanın 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda düzenlenen mutlak veya nisbi ticari dava niteliğinde bulunmadığı anlaşılmakla ve yukarıda belirtilen İstinaf kararında da belirtildiği üzere iş bu davaya bakmaya Mahkememiz görevli olmadığından HMK ‘nun 114/1-c ve 115/2 madde uyarınca mahkememizin görevsizliği sebebiyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine, HMK 20 madde uyarınca karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar vermek yasal ve yerinde görülmüştür.
Bu itibarla;
HÜKÜM:
1-)İş bu davaya bakmaya Mahkememiz görevli olmadığından HMK ‘nun 114/1-c ve 115/2 madde uyarınca Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİ sebebiyle davanın dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
HMK 20 madde uyarınca karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın GÖREVLİ İSTANBUL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
2-)H.M.K.’nun 20. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesi tarihinden itibaren taraflardan herhangi birinin iki hafta içerisinde Mahkememize başvurarak dosyanın görevli ve yetkili Mahkemesine gönderilmesi talebinde bulunmaması halinde dosyanın Mahkememizce resen ele alınarak davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
3-)Yargılama giderleri, harç ve vekalet ücreti hususunun H.M.K’nun 331. maddesi uyarınca davaya görevli ve yetkili mahkemede devam edilmesi halinde o mahkemede, davaya başka bir mahkemede devam edilmediği takdirde dosya ele alındığında davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi halinde mahkememizce değerlendirilmesine,
Dair davacılar vekilinin yüzünde, davalı/vekilinin yokluğunda; tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK 341. madde uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yoluna başvurma hakları hatırlatılmak suretiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 29/09/2020

Katip …
e-imzalıdır.

Hakim …
e-imzalıdır.