Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/98 E. 2022/874 K. 02.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2019/98 Esas
KARAR NO:2022/874

DAVA:Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:30/03/2015
KARAR TARİHİ:02/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili mahkememize vermiş olduğu 07.02.2013 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 01.10.2007 tarihinde davalı şirkette Genel Müdür Yardımcısı olarak çalışmaya başladığını, 31.12.2007 tarihinden itibaren yönetici olarak çalıştığını, müvekkilinin son 3 aylık maaşının eksik yatırılması sebebi ile 4857 sayılı İş Kanununun 24/II-(e) maddesi uyarınca 03.01.2011 tarihinde iş sözleşmesini haklı olarak feshettiğini, müvekkilinin aylık net ücretinin 5.000,00 TL olduğunu, bordrolarda maaşının asgari ücretten gösterildiğini, asgari ücret kısmının bankadan kalanının ise elden ödendiğini, müvekkilinin yasal hak ve alacaklarının ödenmediğini, müvekkilinin kullanmadığı yıllık izin ücretlerinin de ödenmediğini beyan ederek, fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydı ile kıdem tazminatı, izin ücreti alacağı ve eksik ödenen maaş alacağının işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili dosyaya sunduğu 18.03.2013 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle, davacının müvekkil şirkette 23.11.2007 tarihinde işe başladığını, 12.01.2011 tarihinde işten ayrıldığını, davacının müvekkil şirkette Genel Müdür olarak çalıştığını, müvekkil şirkette karar mekanizmasının davacı tarafından yürütüldüğünü, davacının müvekkil şirketin Genel Müdürü iken aynı zamanda başka bir şirketin de ortağı olduğunu, davacının müvekkil şirketin ticari sırlarından faydalanarak ortağı olduğu şirkete kazanç sağladığını, davacının müvekkil şirketin güvenini kötüye kullandığını, davacının yasal haklarının ödenmediği iddiasının tamamen asılsız olduğunu, davacının maaş alacaklarının banka hesabına yatırıldığını, maaş bedelini ayarlama yetkisinin davacıda olduğunu, davacının yıllık izinlerini kullanmada kendisinin karar verdiğini, ayrıca davacının taleplerinin 5 yıllık zaman aşımına uğradığını beyan ederek, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; Davacının 2010 yılı Ekim, Kasım, Aralık aylarına ait eksik yatan birimiş ücret, kıdem tazminatı, yıllık izin ücretlerinin davalı şirketten tahsili talebine ilişkindir.
Mahkememizin 09/02/2018 tarih ve … sayılı kararı ile; Davada iş mahkemeleri görevli olmakla, mahkememizin görevsizliğine, görevsizlik sebebiyle dava dilekçesinin reddine karar verilmiş, verilen bu karar davacı tarafça istinaf edilmekle İstanbul BAM’a gönderilmiş,
İst. BAM 37. H.D’nin 30/01/2019 Tarih, … E., 2019/455 K. Sayılı ilamında özetle; “6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 342 . maddesinde, “ Şirket muamelelerinin icra safhasına taalluk eden kısmı, esas mukavele veya umumi heyet veya idare meclisi karariyle idare meclisi azasından veya ortaklardan olmıyan bir müdüre tevdi edildiği takdirde müdür, kanun veya esas mukavele yahut iş görme şartlarını tesbit eden diğer hükümlerle yükletilen mükellefiyetleri, gereği gibi veya hiç yerine getirmemiş olması halinde idare meclisi azasının mesuliyetlerine ait hükümler gereğince şirkete, pay sahiplerine ve şirket alacaklarına karşı mesul olur. Bu esas aykırı bir şartın esas mukaveleye konması veya müdürün idare meclisinin emri ve nezareti altında bulunması mesuliyeti bertaraf edemez” yönünde düzenleme bulunmaktadır.
Bu düzenleme ile anonim şirket genel müdürlerinin iş görme edimini yerine getirmemiş olmaması halinde, şirket yönetim kurulu üyeleri ile aynı hükümlere tabi tutularak sorumlu olacağının kabul edildiği görülmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2010/9-328 esas-2010/370 karar ve 07.07.2010 tarihli ilamında “Anonim şirket ile yönetim kurulu üyesi arasındaki ilişkinin hukuki niteliği karşılaştırmalı hukukta tartışmalı olmakla beraber, Alman hukukunda sözleşme şartlarına göre, vekalet veya hizmet sözleşmesi olarak nitelendirilmekle birlikte, daha çok hizmet sözleşmesi olduğu yönündedir. Fransız hukukunda da, bu ilişkinin bir vekalet sözleşmesi olduğu kabul edilmiştir. İsviçre hukukunda ise vekalet hakkındaki hükümlerin uygulanacağı kabul edilmektedir (Mimaroğlu, S. Kemal: Anonim Şirketlerde İdare Meclisi Azalarının Hukuki Mesuliyeti, Ankara 1967, s. 100). Türk öğretisinde de, bu ilişkinin vekalet sözleşmesi olduğu görüşü hakimdir (Çamoğlu, Ersin: Anonim Ortaklık Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğu, İstanbul 1972, s.102-104; Mimaroğlu, S.Kemal: a.g.e., s. 101- 102)Yargıtay, yönetim kurulu üyeleri ile şirket arasında bir hizmet sözleşmesi bulunmadığını kabul etmiştir (H.G.K.’nun 5.2.2003 gün ve 2003/9-82 E.-65 K. sayılı ilamı) Genel olarak yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu TTK. 320 ve TTK. 336. maddelerine göre belirlenir. Şirket yönetim kurulu üyeleri ile şirket arasında bir vekalet sözleşmesi ilişkisi bulunduğundan, üyelerin şirkete karşı vekil gibi sorumlu olmaları doğaldır.” denilmektedir. Yukarıda da özetlendiği üzere, 6772 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 342. maddesinde ki düzenleme gereğince, anonim şirket genel müdürleri, yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunu düzenleyen hükümlere tabiidir ve yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu da Türk Ticaret Kanununda özel olarak düzenlenmiştir. Somut olayda davacı, davalı şirkette genel müdür olarak çalıştığı dönemde ödenmeyen aylık maaş nedeniyle alacak isteminde bulunmuş olup, TTK’nın 4/1 maddesi uyarınca mutlak ticari dava olan uyuşmazlığın Ticaret Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin yargı yeri olarak belirlenmesine” denilerek, dosyayı mahkememize göndermiş ve işbu esasa kaydedilmiştir.
Davacı tanığı …, davalı işyerinde yaklaşık olarak 6 ay gibi bir süre çalıştığını, çalıştığı yılı tam olarak hatırlamadığını, 2010 veya 2011 senesi olabileceğini, kendisinin operasyon müdürü olarak görev yaptığını, davacının da genel müdür olarak çalıştığını, davacının iş akdinin sona erme sebebini bilmediğini, davacının almış olduğu ücreti bilmediğini, kendisi orada çalışırken davacının iş akdinin sona erdiğini, maaşların tam ve eksiksiz ödendiğini, ödemelerde herhangi bir sıkıntı olmadığını, ödemelerin bir kısmının bankadan, bir kısmının elden ödendiğini, yol ve yemek parası verildiğini, işyerinde çalıştığı dönemde davacının güvenlik şirketinin olduğunun konuşulduğunu, bunu söyleyenlerden birinin de operasyon müdürü olan Mümtaz bey olduğunu, asıl patronların bu şirketten haberdar olup olmadıklarını bilmediğini, davacının maaşını tam olarak bilmediğini, ancak çalıştığı dönemde 5.000,00 – 6.000,00 TL civarında olduğunu duyduğunu beyan etmiştir.
Davalı tanığı …, Ekim 2009 tarihinden itibaren davalı işyerinde çalıştığını, şu an operasyon müdürü olarak görev yaptığını, davacının ise genel müdür olduğunu, kendisini işe davacının aldığını, davacının aynı şekilde davalı işyerinde cüzi oranda bir payının olduğunu da bildiğini, davacının kendisine işi öğrettiğini, kendisinin modus isimli güvenlik şirketinde de çalışmasını istediğini, daha doğrusu bu şirketin güvenlik işi ile ilgili denetimlerine kendisini gönderdiğini, aynı zamanda hem davalı şirketin işlerini yapıyordu hem de davacının yönlendirdiği modusun denetimlerini yaptığını, davacıya bu modus şirketindeki çalışmalarından dolayı davalı şirket yöneticileri ile sorun yaşayabileceğini ifade ettiğini, davacının ise yöneticilerin bu durumdan haberdar olduğunu söylediğini, daha sonrasında şirket yöneticileri ile bu konuyu görüştüğünde davacının modus şirketindeki pozisyonundan haberdar olmadıklarını ve bu durumun etik olmadığını ifade ettiklerini, davacının işten çıkmak istediğini de ifade ettiklerini, sonraki süreçte birebir ne görüştüklerini ve sözleşmenin hangi sebeple sona erdiğini bilmediğini, patronlara davacının modus’taki konumu ile ilgili beyanda bulunduktan sonra kendileri bu konu ile ilgili bir araştırmaya girdiklerini, yaklaşık 6 ay sonra davacının iş akdinin sona erdiğini, davalı şirketin güvenlik ihalelerine girdiğinde modusun da aynı ihaleye girdiğini, daha düşük bir teklifle modusun bu ihaleyi aldığını, davalı şirketin ihalelerdeki teklifini hazırlayanlardan birinin de davacı olduğunu, bu tekliflerin sunulduğu tarihlerde şirket yönetiminin davacının modustaki yönetici ya da ortak olup olmadığı hususunun o dönem araştırdığını, davacının ücreti konusunda bilgisi olmadığını, ücretlerin bankadan ödendiğini, davacının kendisini ofisboy olarak işe aldığını, davacının kendisine modus şirketinin işlerini yaptırdığı zaman davacının modus şirketin ortağı olduğunu ifade ettiğini, asıl sahibinin reklamcı olduğunu, güvenlik işini hiç bilmediği için davacının ısrarları üzerine bu işi yaptığını öğrendiklerini, davacının işyerinden ayrılırken aynı zamanda davalı işyerine ait projeleri de modus şirketine kaydırdığını beyan etmiştir.
Davacı Tanığı … beyanında “ben davalı şirkette davacı ile birlikte yaklaşık 1 yıl kadar çalıştım, ben 2008 yılında davalı şirketten ayrıldım, davacı şirkette PPS şirketinin genel müdürü idi, ben davacıdan önce işten ayrıldım, bu nedenle davacının neden işten ayrıldığını bilemiyorum, benim bildiğim kadarıyla davacının genel müdür olarak çalışması 2007 yılı sonlarındadır, ben davacının 2.000,00 TL maaş alıyor diye biliyordum, ben şirkette mali ve idare işlet yetkilisi idim, benim maaşım 2.300,00 TL maaş alıyordım, ben tüm şirketlerin idari ve mali işlerine baktığım için genel müdür konumundaki davacıdan daha yüksek maaş alıyordum, maaşlar asgari ücretten bankaya yatırılıyordu, geri kalan kısmı ise gayri resmi olarak elden veriliyordu” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davalı Tanığı … beyanında “davalı şirket grup şirketlerden biridir, ben tüm grup şirketlerin insan kaynakları müdürü olarak çalışıyorum, davacının işe başlama tarihini şuan hatırlamıyorum, davacı pps özel güvenlik şirketinin genel müdürü olarak göreve başlamıştı ne zaman ayrıldığını hatırlamıyorum, ayrıca davacı üst düzey yönetici olduğu için neden işten ayrıldığını da bilmiyorum, ne kadar maaş aldığını da bilmiyorum, ben maaşların bankaya yattığını biliyorum, benim maaşım 2.500,00 TL dir, benim maaşın tamamı bankaya yatmaktadır, ben davacının pps nin genel müdürü iken başka bir özel güvenlik şirketinde de çalıştığı yönünde konuşmalar duydum ama kesin bilgim yoktur” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda dosyanın bilirkişi heyetine tevdii edildiği, 01.04.2016 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Kıdem tazminatı Alacağı Olarak, Davacının kıdem yönünden talepleri incelendiğinde olayda haksız fesih olup olmadığı yönünden irdelenmesi gerekir. Kıdem Tazminatı, ilgili kanunlarda aynı işverene İş ya da işyerlerinde her 1 yıllık çalışmanın doldurulması ile hak kazanılmakta ve her bir yıla 30 günlük ücret olarak son ücreti üzerinden hesaplanarak ödenmektedir. Yargıtay bu tazminatı işverene ait iŞ yeri ya da işyerinde belli bir süre çalışmış işçinin, işini kayhetmesi halinde, işinde yıpranması ve yeni bir iş edinmede karşılaşacağı güçlükler ve işyerine sağladığı katkı göz önüne alınarak, geçmiş hizmetlerin karşılığı olmak üzere, kanuni esaslar dahilinde işverence işçiye ödenen toplu para” olarak izah etmiştir. Davacı taraf şirkette ortak sıfatı ve genel müdürlük görevi ifası esnasında aynı konuda hizmet veren başka bir şirkette ortak, yönetim kurulu üyesi ve müdür olarak faaliyet göstermesi esas itibariyle ortağın ya da çalışanın haksız rekabetine girmektedir. Ancak olayımızda, laraflar arasında ortaklıktan ayrılma ya da iş akdinin feshinden sonra TBK m. 444/1 e göre haksız tekabet yasağına dair bir anlaşma bulunmamakla birlikte davalı şirketin buna muvafakat ettiğine dair bir belge veya onay da davacı tarafından sunulmamıştır. Davacının iş bağıtıyla çalışlığı görüşüyle — birlikte işçiye ait bazı borçları bulunmaktadır. Bunlar genel olarak, işin şahsen görmesi ve özenle yapılmasına yönelik iş görme borcu, işverenin çıkarlarını koruma gibi bağlılık borcu, kendi namına veya başkası hesabına işverenin veya ortaklığın alanına giren vb. işleri yapmama borcu, işyerinin nizam ve kurallarına uyma borcu gibi sorumlulukları bulunmaktadır. Olayımızda ve özellikle iş süresince kendinin veya başkasının hesabına işverenin muvafakatini almaksızın işverenin faaliyet alanına giren işleri yapmaması gerekirken buna aykırı davrandığı görülmüştür. Tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde davacının, SGK’ ya bağlı işçilik bağıtıyla çalışması kanaatine varıldığı ve 4857 sayılı iş kanumu 25/11 gereği İşverenin “Ahlak ve iyi niyet kurallarına ve benzerlerine aykırılıktan” olayımızda haklı fesih hakkı olduğu ve davacının kidem tazminatına hak kazanamayacağı kanaatine varılmıştır. Ücret Alacağı Olarak; Dosyamız içinde İŞKUR’a yapılan 106132903421 sayılı başvuruya B.13.2.TİKA.34.00.00/350.07 sayılı cevapta ücretin 5.000 TL olduğunun tespit edilemediği ve yargılamayı gerektirdiği, 2010 yılı Ekim, Kasım, Aralık ayı ücretlerinin bankadan yatırıldığından ücret yönünden bir alacağın bulunmadığı belirtilmiştir. Dosyaya sunulan 08.07.2008 tarihli ve 09.04.2009 tarihli ücretin 4.000TL olduğuna dair yazıların gerçek ücreti göstermediği, bunların daha çok ilgili banka vb. gibi kuruluşlara kredi vb. gibi başvurularda gelirin yüksek göstermek için olduğu, gerçek ücretin ise itirazsız şirket ücret bordroları olduğu, davacının ücretinin ise bunlara karşı itirazsız imzalanmayı veya bunkadan yatan ücrete geçmişe doğru itirazsız kabul edildiğinden uygulumada bu ücret kabul edildiğinden davacı için bankaya Ekim, Kasım, Aralık aylarına ait olarak aylık 666.75TL üzerinden hak edilen ücretlerin yatırıldığı ve bu ücretlerinin ödendiğinden ücret alacağının bulunmadığı, Yıllık İzin Ücreti Alacağı Olarak; Dosyamız içinde İŞKUR’a yapılan 106132903427 sayılı başvuruya B.13.2….4.34.00.00/350.07 sayılı cevapta: İzin alacağı yönünden çalışmayının karşılığı olan 3 yıl 1 ay 20 gün karşılığında, 14+14+14 = 42 günlük izin ücret tespitinin yapıldığı görülmüştür. Dosyaya davalı şirket tarafından iznin kullandırıldığına dair her hangi bir belge sunulmamış ve İŞKUR müfettişliğince de iznin kullanılmadığı tespit edilmiş olunmakla davacının son ücret bordrosu ve bunkaya yaran son maaş üzerinden Yyapılan tespitlerle 666.75TL ücretinin gözüktüğü ve geçmiye doğru itirazsız bunkadşwfrm ücretin kabul edildiği, bu ücrel üzerinden ücretin 666.75 TL / %30×42=933,45 TL izin ücretine hak kazanılmış olduğundan bu ücretin dava tarihinden itibaren işleyecek yasul faizi birlikte davacı tarafın hak kazanmış olduğu tespit edilmiştir. Vekâlet İlişkisi Yönünden; Hukukumuzda Vekâlet; EBK’ m., 386′ da “Veküler. bir akittir ki. onunla vekit mukavele dairesinde mukavele dairesinde kendisine tahmil olunan işin idaresini veya tekabül eylediği hizmetin ifasını iltizam eder. Diğer akitler hakkındaki kanuni hükümlere tabi olmayan işlerde dahi, vekalet hükümleri cari olur. Mukavele veya teamül varsa vekil ücrete müstahak olur” denmekte; TBK m. 502’de “Vekâlet sözleşmesi, vekilin vekaler verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir. Vekâlete ilişkin hükümler, niteliklerine uygun düştükleri ölçüde, bu Kununda düzenlenmemiş olan işgörme sözleşmelerine de uygulanır. Sözleşme veya teamlil varya vekil, ücrete hak kazanır” şeklinde benzer hükümler getirilmiştir. Davacının işçi statüsünde ücret, iş görme ve bordrolu bağımlılık olan bir çalışma üstlenildiği ve bu konuda anlaştıklarından olayımıza vekâlet hükümleri uygulanamayacağı kanaatinde olduğumuzu, ancak takdirin Sayın Mahkemeye ait olduğunu belirtiriz. Vekâlet ilişkisi halinde, fiili olarak davacı için bankaya yatan aylık 666.75 TL ücretten farklı bir ücretin tespit edilip karara bağlanmadığı gibi, 5.000 TL ücret ödeneceğine dair herhangi bir ayrı sözleşme bulunmadığı, davacının şirket ortağı olduğu ve bunun ancak bilanço üzerinden karın dağıtılması kararı alınıp. bu karın pay oranları üzerinden karın dağıtılabileceğinden, şirketçe davacının tespit edilen ve bankaya yatan ücretten Jarklı bir ücrete hak kazanamayacağı, diğer bir ifade ile şirketçe davacıya ödenmesine karar verilen ve bankaya yatan bu 666.75 TL ücretin ödenmiş olunduğundan, ücret ve diğer talepler yönünden bir alacağın bulunmadığı tespit ve rapor edilmiştir.
Tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda dosyanın bilirkişi heyetine tevdii edildiği, 07/01/2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle; 1- a) Davacının 14.02.2012 tarih, 8515 sayılı başvuruya karşılık Türkiye İş Kurumu İl Müdürlüğünün 05.11.2012 tarihli B.13.2….4.34,00.00/350.07 sayılı yazılarında; Davalı işveren tarafından davacıya, Beyoğlu 20.Noterliğinden 11.01.2011İ tarih, … yevmiye no.su ile düzenlenmiş yazı ile işe gelmeme ve rekabet yasalarına aykırı hareket edilmiş olması ve başka bir şirketin kurucu ortağı ve yönetim kurulu üyesi olmasının anlaşılması nedeni ile iş akdinin fesih edildiğine dair ihbarnamenin gönderildiğinin anlaşıldığı, davacı iddiası ile davalı şirketten aylık 5.000.-TL maaş aldığına dair tespitin yapılamadığı, 2010 yılı Ekim, Kasım, Aralık maaşlarının banka kanalı ile yapılmış olduğu, Aralık 2010 maaş bordosunda brüt 760,50 TL, Net 666,75 TL olan ücret bordrosunun davacı tarafından imzalanmış olduğunun tespit edildiği, bu sebeplerle davacının maaş alacağının bulunmadığı, 3 yıl, 1 ay 20 günlük çalışma karşılığı, 42 günlük izin ücretinin ödenmesi gerektiğinin tespit edildiği, b) İstanbul 18.İş Mahkemesinin 25.06.2013 sayılı bilgi talebi yazılarına karşılık İTO İç Ticaret Şubesi Ticari İşlemler Servisince gönderilen 06.09.2013 tarih, 125658 sayılı cevabi yazılarında davacının doğum tarihi ve çalışma tarihlerine uygun yöneticinin alabileceği emsal ücret tutarının, işveren ile çalışan yönetici arasındaki anlaşmaya bağlı olarak değişebileceğinden, çalışanın çalıştığı döneme ait maaş bordrosunda belirtilen ücret olacağının anlaşıldığını bildirir cevabi yazıları görülmüştür. b) Davacı adına, 2010 yılında dava konusu edilen Ekim, Kasım Aralık aylarında olduğu gibi, dava konusu dışında kalan bir önceki üç aylık döneme ilişkin olarak Temmuz, Ağustos, ve Eylül 2010 ayı dönemlerinde de davacının pirime esas kazanç brüt ücretinin 760,50 TL, net 666,75 TL/ay olarak SGK aylık bildirimlerinde göründüğü, Eylül 2010 Prime esas kazanç tutarlarına karşılık gelen 666,75 TL’lik net ücretleri bankadan tahsil ettiği ve dava konusu aylara ilişkin ücret bordrolarında, itiraz hususunun yer almadığı, c) Dosya içerisindeki SGK Kayıtlarından, davacının dava konusu yapmadığı dönemlere Temmuz, Ağustos, Eylül 2010 dönemlerinde de prime esas kazanç tutarlarının, dava konusu edilen Ekim, Kasım ve Aralık 2010 aylarında olduğu gibi 760,50 TL olarak aynı tutarda olduğunun görüldüğü, d) Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden, davacının iddiasını teyit eder ücret bordrosu, SGK aylık bildirimi, ya da ortak olduğu dönemde dağıtılacak kar payı alacağından başka davalı şirket tarafından alınmış bir karar, sözleşme ya da geçerli olabilecek bir belgeye dosya içerisinde rastlanılmadığından, davacının talebi ile bağlılığı gereği Ekim, Kasım, Aralık 2010 aylarına ilişkin ücret alacağının bulunmadığı kanaati ile davacı işçi tarafından feshi gerektirir 4857 Sayılı İş Kanunu 24/1l-e maddesine aykırılık tespit edilememiştir. Davacının 14.02.2012 tarih, 8515 sayılı başvuruya karşılık Türkiye İş Kurumu İl Müdürlüğünün 05.11.2012 tarihli B.13.2….4.34.00.00/350.07 – sayılı yazıları ile yapılmış olan tespite göre, davalı taraf beyanlarından anlaşıldığı üzere, davacının davalı şirkette, fiili çalışma süresinin 3 yıl, 1 ay 20 gün olarak belirtildiği ve çalışma süresine bağlı olarak, 4857 sayılı İş Kanununun ücretli izin düzenlemesine ilişkin 93. maddesi gereği, davacının çalışma süresine göre belirlenmiş izin alacağı, çalışılan her tam yıl için hak edilen izin hakkı 14 gün olduğu, 4857 sayılı İş Kanunun izin sürelerine ait ücret tutarının belirlenmesine ilişkin 59. maddesinde; İş sözleşmesinin, herhangi bir nedenle sona ermesi halinde işçinin hak kazanıp da kullanmadığı yıllık izin sürelerine ait ücreti, sözleşmenin sona erdiği tarihteki ücreti üzerinden kendisine veya hak sahiplerine ödeneceği hüküm altına alınmış olup, Buna göre; davacının (14 Gün*3 Yıl)- 42 gün ücretli izine hak kazanmış olacağı, sözleşmenin sona erdiği Ocak 2011 dönemi için davalının davacı adına tahakkuk ettirmiş olduğu son brüt ücreti üzerinden (796,50/30*42)-1.064,70 NET.866,54 TL izin ücretine hak kazanmış olacağı ve bu ücretin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi birlikte davalı tarafından, davacıya ödenmesinin gerekeceği, tanık beyanlarından; tanıkların, genel olarak davalı şirketin davacıya ödediği tutardan daha fazla maaş aldıklarını beyan ettikleri, ancak dosya içerisinde buna ilişkin bir bilgi ve belgenin yer almadığı gibi, davacının da iddiasında belirtildiği üzere aylık 5.000.-TL ücret aldığına dair herhangi bir bilgi, belge, sözleşme ya da davalı şirkete bu hususta keşide etmiş olduğu herhangi bir ihtarname dosya içerisinde yer almadığından davalı şirket banka kayıtlarından davacının talebi ile bağlılığı gereği dava konusu etmiş olduğu dönemlere ilişkin tahakkuk etmiş olan 2010 yılı Ekim, Kasım ve Aralık maaşlarının bankaya yatırılmış olduğunun görüldüğü, …Tic. AŞ. Logolu kağıtlarda 08.07.2008 ve 09.04.2009 tarihlerinde “İlgili Makama” başlığı altında hazırlanan yazılarda davacının maaşının 4.000 TL olduğu belirtilmesine karşın, söz konusu belgelerin kim tarafından hazırlandığının tespitinin dosya kapsamından mümkün olmadığı, bu hususu destekler başka kayıtlara da ulaşılmadığı, konuya ilişkin takdirin Sayın Mahkemede olduğu, Kıdem Tazminatı yönünden; davacının bankaya yatan ücretleri dışında eksik maaş aldığını gösterir dosya içerisinde her hangi bir bilgi, belge ya da sözleşme yer almadığından, dava konusu 4857 sayılı Kanun 24/11-e maddesine göre kıdem tazminatına hak kazanamayacağı,
Bilirkişinin 29/01/2021 tarihli ek raporunda özetle; Bilirkişi kök raporuna yapılan itirazlar neticesinde gerçekleştirilen inceleme dâhilinde dosyanın mevcut kapsam ve içeriği bağlamında kök raporda ortaya konulan görüş ve hesaplamalarda herhangi bir değişiklik bulunmadığı
tespit ve rapor edilmiştir.
Tüm dosya kapsamı bilirkişi kök raporu ve ek raporu birlikte değerlendirildiğinde;
davacının 30.11.2007 tarih, davalının almış olduğu 2007-3 nou kararı 2.maddesinde; Özel Güvenlik görevlilerine emir ve komuta etme, alınacak güvenlik tedbiri ve bunların yerini, sırasını, zamanını belirleme ve değiştirme yetki ve sorumluluğuna sahip yönetici olarak seçildiği ve yetkilendirildiği, 10.06.2009 tarihinde 510 Hisse 5100 TL pay ile davalı şirkete ortak olduğu, buna ilişkin ilanın 10.06.2009 tarih, 7329 sayılı TTSG yapıldığı, huzurdaki uyuşmazlığa ilişkin olarak, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi tarafından verilen Dosya Numarası …, Karar No: 2019/455 ve 30.01.2019 tarihli İstinaf Kararında 6762 sayılı TTK m. 342’den hareketle, anonim şirket genel müdürlerinin iş görme edimini yerine getirmemiş olması halinde, şirket yönetim kurulu üyeleri ile aynı hükümlere tabi tutularak sorumlu olacağının kabul edildiği, bu bağlamda Türk Hukukunda anonim şirketin, yönetim kurulu üyesi ile ilişkisinin vekalet sözleşmesi olduğu görüşünün hakim bulunduğunun (HGK 2010/9-328 E., 2010/370 K. 07.07.2010 T.) ifade edildiği,
Davacının talep etmiş olduğu ücret, kıdem ve yıllık izin talebinin ilgili BAM kararı doğrultusunda vekalet sözleşmesi hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği, davacının bu talepleri bakımından SGK dan gelen cevap ve dosya kapsamı göz önüne alındığında, davacı tarafından fesih gerektirir 4857 sayılı İş kanununa aykırılık tespit edilemediği, ücret alacağı, kıdem tazminatı alacağı ve yıllık izin talebine ilişkin talebin hak kazanamayacağı hususunda tespit ve rapor edildiği, denetlemeye ve hükme dayanak etmeye elverişli bilirkişi raporuna göre davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-)Harçlar Yasası uyarınca alınması gerekli 80,70 -TL harcın başlangıçta peşin alınan 24,30-TL harçtan mahsubu ile bakiye 56,40 -TL harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,,
3-)Davacı yanca yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-)Davalı duruşmalarda kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 1.000,00 -TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-)Tarafların gider avansından artan bakiyesinin karar kesinleştiğinde re’sen taraflara/vekiline iadesine,
Dair davacı vekili ve davalı vekilinin yokluklarında ; tarafların gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 02/12/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır