Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/8 E. 2019/1007 K. 19.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/8 Esas
KARAR NO : 2019/1007
DAVA : Genel Kurul Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 20/09/2013
KARAR TARİHİ : 19/12/2019

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davacılar …’ın davalı şirketin %10,50, …’ın ise davalı şirketin %10 oranında sermayesine sahip olduğunu, vekiledenlerinin şirkette azınlık hissedarı statüsünde olduklarını, davalı şirketin 24/06/2013 tarihinde yapılan Olağanüstü Genel Kurul Toplantısında yeni TTK ile uyumlu hale getirmek amacıyla şirket ana sözleşmesinde çeşitli değişikliklerin yapıldığını ve yeni yönetim kurulu üyelerinin seçildiğini, şirket ana sözleşmesinin yeni TTK’ya uyumlu hale getirilebilmesi amacıyla yapılan tadillerin görüşülmesi sırasında hukuka aykırı düzenlemeler olduğunu ve vekiledenleri tarafından olumsuz oy kullanıldığını, muhalefet şerhi konulduğunu, buna rağmen genel kurulun 2 nolu kararı ile davalı şirket ana sözleşmesinin TTK’ya aykırı olarak düzenlendiğini, bu haliyle şirket ana sözleşmesinin tadil edilmiş 7. Maddesinin TTK’nın “sözleşmesel bağlam kurallarını” düzenleyen ilgili hükümlerine açıkça aykırılık teşkil ettiğini beyanla, TTK’nun 449. Maddesi uyarınca 24/06/2013 tarihli olağan genel kurul toplantısının 2 nolu kararının yürütülmesinin geri bırakılmasını ve ilgili kararın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; vekiledeni şirketin 24/06/2013 tarihli Olağanüstü Genel Kurul ile esas sözleşmenin birçok maddesini değiştirdiğini, davacının talebinde bu değişikliklerin hangilerinin iptalini istediğini anlayamadıklarını, genel kurul kararlarının 2. maddesinde davacıların muhalefet şerhlerinin bulunmadığını, davacıların muhalefet şerhlerinin şirket ana sözleşmesinin tadil edilmiş yeni halinin 7, 8 ve 13. Maddesine ilişkin olduğunu, davacıların davayı açmakta hiçbir hukuki yararının olmadığını, davanın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, iptali istenen 2 nolu karar, şirket ana sözleşmesinde yeni düzenlenmiş bir hüküm olmadığını, şirketin tadil edilen ana sözleşmesinin önceki haliyle aynen mevcut olduğunu, vekiledeni şirketin nama çıkardığı nama yazılı bir pay olmadığını, davacının talep ettiği Yeni TTK’nın 493/2.deki hükmünün uygulanmasına esasen imkan olmadığını beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
GEREKÇE:
Dava; 24/06/2013 tarihli Olağanüstü Genel Kurul toplantısının 2. Maddesi altında yapılan ana sözleşme değişikliğine ilişkin 7, 8 ve 13. maddelerin iptali istemine ilişkindir.
Mahkememizce … Esas- … E. K. sayılı, 12.05.2015 tarihli karar ile:”…Davacıların genel kurul toplantısında ana sözleşme değişikliğine ilişkin 7., 8. ve 13. maddelere ilişkin muhalefet şerhinin bulunduğu, davacıların talebine de bu şekilde açıklık getirdiği, 24/06/2013 tarihli genel kurul toplantısının ikinci maddesi ile değiştirilen ana sözleşmenin 7. maddesinin kanuna, esas sözleşmeye ve dürüstlük kuralına, nihayet 6102 sayılı TTK 493/7. maddeye aykırı olduğu, esas sözleşmede devredilebilirlik şartlarının ağırlaştırılamayacağı, bu nedenle ilgili maddenin iptali gerektiği, ancak ana sözleşmedeki değişikliğe dair 8. (yönetim kurulu ve süresi ile ilgili) ve 13. (karın tespiti ve dağıtım) maddeleri yönünden ise iptali gerektirecek esas ve koşulların mevcut olmadığı, madde düzenlemelerinin usul ve yasaya, ana sözleşme hükümlerine aykırı olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 24/06/2013 tarihli genel kurul toplantısının 2. maddesi ile değiştirilen ana sözleşmenin 7. maddesi hükmünün iptaline, ana sözleşmedeki değişikliğe dair 8. ve 13. maddelerin iptali taleplerinin reddine” karar verilmiş,
Davacılar ve davalı vekilinin temyizi üzerine Mahkememiz kararı Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2016/2637 – 2017/494 E. K. Sayılı, 25.01.2017 tarihli ilamı ile :” Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalı vekilinin tüm, davacılar vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan ve yönetim kurulu ile süresine ilişkin anasözleşme değişikliğine dair 8.maddenin iptali isteminin reddine yönelik temyiz itirazları yerinde değildir.
Dava, davalı şirket genel kurulunda ana sözleşme değişikliğine dair 2 nolu karar altında yer alan 7., 8. ve 13. maddelerin iptali istemine ilişkindir. Mahkemece 7. maddenin TTK’nın 493/7. maddesi gereği iptaline, 8. ve 13. maddenin usul ve yasaya ve anasözleşmeye aykırı olmadığı ve iptali gerekmediğine karar verilmiştir. Dosya kapsamında alınan bilirkişi raporu ve ek raporda 7. maddenin iptali şartlarının oluşup olmadığı kapsamlı şekilde değerlendirilmiş olmakla birlikte, özellikle kar dağıtımına ilişkin düzenlemelerin yer aldığı 13. madde yönünden yeterli inceleme ve değerlendirme yapılmamış, mahkemece de rapora itibar edilerek karar verilmiştir. 13. madde karın tespiti ve dağıtımına ilişkin olup, ana sözleşmenin önceki halinde bu maddenin içeriğinin ne şekilde olduğu, yeni düzenlemenin şirket ortaklarının aleyhine olup olmadığı konusunda bir değerlendirme yapılmadığı gibi bu yeni düzenlemenin TTK’nın 445. maddesi uyarınca kanuna, ana sözleşmeye ve özellikle dürüstük kuralına aykırı olup olmadığı konusunda da bir değerlendirme yapılmamış olması doğru olmamış” gerekçesiyle bozulmuş, mahkememizce bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
Bozmadan sonra görevlendirilen bilirkişiler kurulundan 09/07/2019 tarihli rapor alınmıştır. Raporda bozma ilamında da değinildiği üzere 13.maddeninde TTK 445 madde hükmüne aykırılık nedeniyle iptali gerektiği kanaati bildirilmiştir.
İddia, savunma, toplanan tüm deliller, bilirkişiler raporları, bozma ilamı ve tüm dosya kapsamına göre;
Dava konusu, değiştirilen 7. madde içeriği “hissedarlar şirketteki sermaye paylarını ancak yönetim kurulunun yazılı muvafakati ile üçüncü şahıslara devredebilirler. Yönetim kurulu hiçbiri gerekçe göstermeksizin payların devrine muvafakat etmeme yetkisine sahiptir. Ana sözleşmeye uygun olarak pay devreden kişiler her açıdan ana sözleşme hükümleri ile bağlı olacaklardır.” şeklindedir. Davalı şirkette payların nama yazılı olduğu anlaşılmaktadır. 6102 Sayılı TTK ve borsaya kote edilmeyen nama yazılı paylarda esas sözleşmeye konulacak önemli sebep ile payların devrinin onayını reddetmek olanağı yönetim kuruluna tanınmıştır. (TTK’nun 493/1-2.) Bu hükümle aile şirketleri dahil kapalı şirketlerde kişisel olarak nitelendirilecek menfaatlerin korunması amaçlanmıştır. Kapalı A.Ş.’lerin pay sahiplerinin kapalı bir çevreye özgülenmesi ortaklığın işletme konusu bakımından bazı kazanımlar sağlayacak, ortaklığın ekonomik bağımsızlığının korunmasına katkı verecekse, devre sınırlama getirilebilir. TTK’nun 493/2 maddenin amacı budur. Ancak bu hükmün dar olarak yorumlanmaması gerekir. (Prof. Dr. Ünal Tekinalp- Anonim Ortaklıkta yeni bağlam sistemleri esasları) Somut olayda devralanın onay talebinin reddi imkanının yönetim kuruluna verilmesi keyfi kullandırılabilecek bir içeriğe bürünmüş olup, yasanın amacına aykırı düşmüştür. Mevcut değişiklik yani 7. Maddenin 1. Fıkrasının dürüstlük kuralına da aykırı olduğu kabul edilmiştir. O halde 24/06/2013 tarihli Genel Kurul toplantısının ikinci maddesi ile değiştirilen ana sözleşmenin 7. Maddesinin kanuna, esas sözleşmeye ve dürüstlük kuralına, nihayet 6102 sayılı TTK 493/7. Maddeye aykırı olduğu, esas sözleşmede dervedilebilirlik Şartlarının ağırlaştırılamayacağı, bu nedenle ilgili maddenin iptali gerektiği, gerekçesi ile 12/05/2015 tarihinde karar verilmiş, davalı vekilinin temyiz itirazları reddedilmekle, kararın bu madde ile ilgili kısmı ve yine davacı vekilinin anasözleşme değişikliğine dair 8.maddenin iptali talebinin reddine yönelik temyiz itirazları reddedilmekle bu maddelere ilişkin olarak mahkememiz hükmü kesinleşmiştir.
Bozmadan sonra özellikle 13.madde ile yapılan değişiklik yönünden yapılan incelemede ise; 13.maddenin değişiklikten önceki halinde “Bu suretle meydana gelecek kardan %5 kanuni ihtiyat akçesi ayrıldıktan ve itfa edilmemiş pay senetlerinin bedelleri ödenen kısmının %5’i nispetinde birinci temettü verilmesine yetecek miktar çıkarıldıktan sonra geriye kalan kısmın; yüzde biri kuruculara, yüzde biri İdare Meclisi Üyelerine, yüzde biri İdare Meclisinin tespit edeceği şekilde ikramiye olarak memur ve müstahdemlerine, geri kalan kısmı Genel Kurulun tespit edeceği şekil ve surette dağıtılacaktır.” düzenlemesi içermekte olup,
24/06/2013 tarihli Olağan Genel Kurulda Tadil edilen 13.maddenin yeni şekli ise;
“Şirket net dönem karı, yapılmış her çeşit masrafların çıkarılmasından sonra kalan miktardır. Net dönem karından her yıl %5 genel kanuni yedek akçe ayrılır; kalan miktarın %5’i pay sahiplerine kar payı olarak dağıtılır. Kar payı, pay sahibinin esas sermaye payı için şirkete yaptığı ödemeler ile orantılı olarak hesaplanır.
Net dönem karının geri kalan kısmı, genel kurulun tespit edeceği şekil ve surette dağıtılabilir veya sonraki tarihlerde dağıtmak veya sermayeye ilave etmek üzere serbest yedek akçeler olarak şirket uhdesinde bırakılabilir. Pay sahiplerine yüzde beş oranında kar payı ödendikten sonra kardan pay alacak kişilere dağıtılacak toplam tutarın %10’u genel kanuni yedek akçeye eklenir.
TTK ve iş bu sözleşme hükümlerine göre ayrılması gereken yedek akçeler ve diğer karşılıklar ayrılmadığı sürece pay sahiplerine her hangi bir kar payı ödemesi yapılmayacaktır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Davalı şirketin esas sözleşmesinde, değişiklikten önceki 13. maddesi, sadece karın dağıtımına ilişkin olmayıp, anılan madde aynı zamanda mülga TTK md.298’de “sağlanabilecek hususi menfaatler” TTK md.348’de ise “kurucu menfaati” olarak adlandırılan ve TTK md. 339 (2)’de de yer verilen kuruculara, yönetim kurulu üyelerine ve diğer kimselere şirket karından sağlanacak menfaatlere ilişkin bir hüküm de içermektedir. Maddenin değişik halinde söz konusu özel menfaatlerin kaldırıldığı görülmektedir.
Kuruculara veya üçüncü kişilere esas sözleşme ile tanınan menfaatlerin hukuki mahiyeti konusunda bugün alman doktrinde hakim görüş bunun bir alacak hakkı olduğu yönündedir. Tanınan menfaat pay sahibi olma şartına bağlanmış olsa dahi bir alacak hakkıdır ve (özel) pay sahipliği hakkı olarak nitelendirilemez. Kurucu haklara pay sahibi olsun olmasın herkes malik olabilir. Kurucu veya pay sahibi tüm paylarını devretse dahi, kurucu haklarını devretmemişse bunlara sahip olmaya devam eder, (Akdağ Güney Necla, Anonim Şirketlerde Kuruluş, İstanbul 2014, s. 165) Yargıtay 11.H.D. kararıda bu doğrultudadır (Yargıtay 11 Hukuk Dairesi 2008/4682 – 2010/1316 E.K.sayılı 05/02/2010 tarihli ve 2008/9248 – 2010/4881 E.K.sayılı 04/05/2010 tarihli kararları).
O halde davalı şirket ana sözleşmesinin 13. Maddesinde değişiklik öngören genel kurulun 2 nolu gündem maddesi ile kabul edilen ve şirket esas sözleşmesi ile getirilen özel menfaatleri ortadan kaldıran bu kararın esas sözleşme ile değiştirilemeyeceği, alınan kararın TTK 445 maddesi hükmüne aykırı olduğu anlaşılıp kabul edilmekle ana sözleşmenin 13. Maddesine ilişkin değişiklik yönünden de kararın iptaline karar vermek gerekmiştir.
Bu itibarla;
HÜKÜM:
Mahkememizce daha evvel verilen 12/05/2015 tarihli hükmün kesinleşen kısımlarının da tekrarıyla;
1-)Dava konusu edilen 24/06/2013 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında 2 nolu karar başlığı altında ana sözleşmenin tadiline ilişkin 7.madde hükmünün İPTALİNE,
Keza ana sözleşme değişikliğine ilişkin 8.madde hükmü yönünden iptal talebinin REDDİNE,
Ana sözleşme değişikliğine ilişkin 13.madde hükmünün İPTALİNE,
2-)Harçlar yasası uyarınca alınması gerekli 44,40-TL karar ve ilam harcından başlangıçta peşin olarak alınan 24,30-TL harcın mahsubu ile bakiye 20,10-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-)Davacılar tarafından yapılan 24,30-TL peşin harç, 24,30-TL başvuru harcı, 7,50-TL vekalet harcı olmak üzere toplam 56,10-TL’ nin davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine,
4-)Davacılar tarafından yapılan 178,20-TL davetiye teskere gideri, 2.300-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.478,20-TL yargılama giderinin red ve kabul oranına göre 1.652,13-TL’sinin davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine,
5-)Davacılar duruşmalarda kendilerini bir vekil ile temsil ettirdiklerinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 2.725,00-TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine,
6-)Davalı duruşmalarda kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 2.725,00-TL maktu vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davalıya verilmesine,
7-)Gider /delil avansından artan bakiyelerin karar kesinleştiğinde davacılara / davalıya / vekillerine iadesine,
İlişkin davacı ve davalı vekilinin ve davacı asil …’ın yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren onbeş gün içerisinde Mahkememize verilecek bir dilekçe ile veya başka bir yer Mahkemesi aracılığı ile gönderilecek bir dilekçe ile Yargıtay nezdinde Temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 19/12/2019

Başkan …
e-imzalıdır.

Üye …
e-imzalıdır.

Üye …
e-imzalıdır.

Katip …
e-imzalıdır.