Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/506 E. 2019/878 K. 15.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/506 Esas
KARAR NO : 2019/878

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/07/2019
KARAR TARİHİ : 15/11/2019

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkili şirketin 3996 Sayılı bazı yatırım ve hizmetlerin yap-işlet-devret modeli çerçevesinde yaptırılması hakkında kanun hükümlerine göre … Köprüsü ve Kuzey Çevre Otoyolu’nun işletme hakkı sahibi; davalı ise, işletme hakkı müvekkil şirkette bulunan köprü ve otoyolları kullanmış bulunan tüzel kişi olan tacir olduğunu, işletme hakkının müvekkili şirkette bulunan köprü ve otoyollardan geçişler 6001 Sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün Hizmetleri Hakkında Kanun’un 30/5 maddesi kapsamında ücretlendirilmekte ve aynı düzenleme kapsamında ücret ödemeksizin yapılan geçişlerde; icra takibinden sonra yapılan kanuni değişiklik sonrasında geçiş ücretinin dört katı tutarında ceza uygulaması yapıldığını, bununla birlikte geçiş tarihini izleyen 15 günlük sürede geçiş ücretini ödeyenlere 6001 sayılı Kanun’un 30/7 maddesi uyarınca ceza uygulaması yapılmadığını, davalnın, …,…,… plakalı araçları ile 12.04.2018-21.04.2018 tarihleri arasında ücret ödemeksizin köprü ve otoyol geçişi yaptığını, bedeli ödenmeyen geçiş ücretleri ve bu ücretlere ait yasal cezalar toplamı 6.332,00 TL olduğunu, geçiş ücretlerinin süresi içerisinde ödenmemesi üzerine İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden ödenmeyen geçiş ücretleri ve yasal ceza bedellerinin ödenmesinin sağlanması amacıyla icra takibine girişildiğini, davalı ise, alacaklı müvekkil şirkete herhangi bir borcu bulunmadığı gerekçesiyle icra takibine itiraz ettiğini, davalı borçlu tarafından icra takibine haksız bir şekilde itiraz edildiğini beyanla davanın kabulü ile icra takibine konu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere belirlenecek icra inkâr tazminatının davalıdan tahsili ve yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına, peşin olarak ödenen yargılama giderleri ve harçlarla tespit edilecek avukatlık vekâlet ücretinin davalı borçludan tahsili ile müvekkiline verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde; Müvekkili aleyhine İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün …E. Sayılı dosyası kapsamında haksız olarak icra takibi başlatıldığını, müvekkili tarafından bu icra takibine itiraz edilmiş ve akabinde davacı tarafından olarak itirazın iptali davası açıldığını, davaya usul ve esas yönünden itiraz ettiklerini, usul yönünden müvekkilinin ikamet adresinin Konya’da olduğunu bu nedenle davanın Konya Mahkemelerinde açılması gerektiğini, esas yönünden ise müvekkilinin köprü geçiş ücretlerini ödediği, köprü geçiş ücretine ilişkin ceza kesme yetkisi devlet tekelinde olduğunu, davacı tarafından açılan davanın reddine karar verilerek alacaklının kötü niyetle takip başlatılmasından dolayı %20’den az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretlerinin davacı taraf üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE:
Dava ; otoyol geçiş ihlalinden kaynaklı alacağa ilişkin başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasından ibaret olduğu görüldü.
Davaya dayanak … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında; alacaklı … – tarafından Borçlu … – aleyhine 13.930,40-TL asıl alacak olmak üzere toplam 13.960,18-TL alacağın tahsili için 09/05/2018 tarihinde ilamsız genel haciz yoluyla takibe girişildiği, ödeme emrinin borçluya 15/05/2018 tarihinde tebliğ edildiği, 21/05/2018 tarihinde süresinde borca, faizine ve tüm ferilerine itiraz edildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere tüm davalar için uygulanan yetki kuralı, genel yetki kuralı olup; buna göre genel yetkili mahkeme davalının ikametgahı mahkemesidir. (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m.6/1; mülga 1086 sayılı HUMK m.9/1) Bazı davalarda ise genel yetkili mahkeme yanında başka yer mahkemeleri de yetkili kılınmıştır ki bu da özel yetki kuralıdır. Öte yandan davacının genel yetki ile özel yetki kuralı arasında seçimlik hakkı vardır. 6100 sayılı HMK’nun 10.maddesinde (mülga 1086 sayılı HUMK m.10) sözleşmeden doğan davalar için özel yetki kuralı öngörülmüş olup; sözleşmeden maksat ise konusu mal varlığı hakkı olan Borçlar Hukuku’na ilişkin sözleşmelerdir. (Yargıtay HGK 23/10/2013 gün ve 2013/65 E. 2013/1480 K.)
Taraflar arasındaki uyuşmazlık mal varlığına ilişkin olmayıp bir hizmetin verilmesine ilişkindir. Yetki Sözleşmesi de bulunmadığına göre somut olayda Sözleşmenin İfa Yerinin yetkili olduğuna ilişkin HMK.nun 10.maddesinin uygulama yeri bulunmamaktadır.
…nun 89 (Mülga 818 sayılı Borçlar Kanununun 73.) maddesinde para borçlarının alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edileceği belirtilmektedir. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın Otoyol Geçiş İhlalinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere borçlar, sözleşmeden, haksız fiilden ya da sebepsiz zenginleşmeden doğar. Bu üç borcun kaynağına göre yetkili mahkeme ayrı ayrı düzenlenmiş olup, genel yetkili mahkeme ise HUMK.nun 9.(6100 sayılı HMK.nın 6.) maddesi gereğince davalının ikametgahı mahkemesidir. Yetkiye ilişkin diğer düzenlemeler, bu düzenlemenin yanında özel düzenlemeler olup, genel düzenlemeyi ortadan kaldırıcı nitelikte değildir.
Türk Borçlar Kanununun 89.maddesinde yer alan düzenleme ile para borçlarının ifa yerine göre yetkili mahkemeyi belirleme esası getirilmiştir. Dava Otoyol Geçiş İhlalinden kaynaklanmakta olup, alacağın varlığı öncelikle sözleşmenin mevcudiyeti, daha sonra da davacının edimini yerine getirilip getirilmediğinin tespitinden sonra belirlenecektir. Bir başka ifade ile davanın konusu münhasıran para borcuna ilişkin değildir. Sözleşmenin mevcudiyeti tartışıldıktan ve davacının edimini yerine getirildiğinin tespitinden sonra nihayetinde bir paraya hükmedilecek olması uyuşmazlığın esasının para borcu olduğu sonucunu doğurmamaktadır. Aslında tüm borç kaynaklarına göre değerlendirme yapıldığında dahi, neticede bir para ödeme kararına hükmedildiği için, tüm borçların para borcu olduğu gibi bir sonuca ulaşılır. Haksız fiilden kaynaklanan bir borçta sonuçta haksız fiilin varlığının tespiti halinde para borcuna dönüşeceği gibi sebepsiz zenginleşmeye dayalı bir borçta, sebepsiz zenginleşme koşulların varlığı kabul edildiğinde bir tazmin hükmüne varıldığı için neticede bir para borcuna dönüşecektir. Tüm bu borç ilişkilerinden doğan borçların para borcu olduğu kabul edildiğinde. HMK.nun yetkiye ilişkin genel hükmü olan 6.madde hükmü neredeyse uygulanamaz hale gelecek, özel hüküm olan 10.madde genel hüküm halini alacaktır.
Bilimsel içtihatlarda bu görüş kabul edilmektedir. Prof. Dr. Ahmet M. Kılıçoğlu Borçlar Hukuku Genel Hükümler adlı kitabında (Ankara, 2006, 7. Bası, sh.391) “kanımca BK. md.73 b.1’deki para borçlarında ifa yeriyle ilgili kuralı, kaynağı ne olursa olsun bütün para borçları için getirilmiş bir kural olarak yorumlamak mümkün değildir. Böyle bir yorum tarzı, borç ilişkilerinin tamamına yakın kısmında ifa yerinin alacaklının yerleşim yeri olması sonucunu doğuracaktır. Zira sözleşmelerin büyük bir kısmında borcun konusu para olduğu gibi (kiracının kira borcu, alıcının bedel borcu, işverenin ücret borcu, vekil edenin ücret borcu gibi), haksız fiillerde ve sebepsiz zenginleşmede de failin ve zenginleşen kişinin borcu olayların büyük çoğunluğunda paradır. Bu durumda BK. md.73 b.3’de yer alan “Bunlardan başka her borç doğumu zamanında borçlunun mukim bulunduğu yerde ifa edilir” şeklindeki ana kural istisna, BK. md.73 b.1’deki istisna ise kural haline getirilmiş olacaktır. Öte yandan bu yorum tarzı Türk Hukuku için oldukça sakıncalı sonuçlar doğuracaktır. Yukarıda açıklamış olduğumuz gibi, ifa yeri özellikle yetkili mahkemeyi ve icra dairesini tayin bakımından önem taşımaktadır. HUMK.muza göre kural olarak her dava açıldığı tarihte davalının yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir (HUMK.md.9). BK. md.73 b.1’deki ifa yeri ile ilgili hükmün “kaynağı ne olursa olsun bütün para borçlarıyla” ilgili olduğu yorumu yapılacak olursa, borç ilişkilerinin tamamına yakın kısmında ifa yeri verme zamanında alacaklının yerleşim yeri olacak, borç ilişkisinden doğan bütün davaları alacaklı kendi yerleşim yeri mahkemelerinde dava edebilecektir. Bu durum HUMK.muzda davalarda yetki ile ilgili ana kuralı adeta istisna haline getirmiş olacaktır. Bundan başka HUMK.muz sözleşmeden doğan davalarda sözleşmenin yapıldığı ya da ifa edileceği yer mahkemelerinin de yetkili olduğuna ilişkin bir kural getirmiştir (HUMK. md.10). BK. md.73 b.1’de para borçlarında ifa yeri ile ilgili kuralı, kaynağı ne olursa olsun bütün para borçları için geçerli bir kural olarak yorumlayacak olursak, sözleşmeden doğan borçlarla ilgili HUMK.muzun getirmiş olduğu sözleşmenin yapıldığı yer mahkemelerinin de yetkili olduğuna ilişkin hükmün uygulanma alanı oldukça daraltılmış adeta bir istisna hükmü haline getirilmiş olacaktır. Bütün bu açıklamalardan sonra, BK. md. 73 b.1 ile getirilen, para borçlarında ifa yerine ilişkin kuralın, konusu alacaklının borçluya vermiş olduğu bir miktar paranın borçlu tarafından alacaklıya iadesi borcu ile, yani karz sözleşmesinden doğan borçlarla sınırlı olduğunu kabul etmek gerekir.” demek suretiyle sözleşmeden doğan borçlarda tüm sözleşmelerin para borcu gibi değerlendirilip, buna göre yetkili mahkemenin belirlenmesinin, genel yetki hükmü olan 6. maddeyi istisna, özel yetki hükmü olan 10. maddeyi ise kural haline getireceğini haklı olarak ileri sürülmüştür. Nitekim Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin yerleşmiş uygulaması da bu yöndedir. Dairenin 11.10.2012 tarih 2011/6415 E. – 2012/6394 K., 24.01.2013 tarih 2012/973 E. – 2013/345 K., 20.11.2013 tarih 2013/2895 E. – 2013/6110 K., 11.03.2014 tarih 2013/3454 E. – 2014/1693 K. sayılı kararlarında da aynı ilke benimsenerek para borçlarında ifa yerine ilişkin kuralın, konusu alacaklının, borçluya verdiği bir miktar paranın iadesi talebini içeren karz sözleşmesinden doğan borçlarla sınırlı olduğu kabul edilmiştir. (YHGK 19.03.2014 gün ve 2013/11-630 E. 2014/332 K./Karşı Oy) Somut olaydaki uyuşmazlık karz aktinden kaynaklanan bir uyuşmazlık olmayıp, Otoyol Geçiş İhlalinden kaynaklanan alacağa ilişkin bulunduğundan davalının ikametgahının bulunduğu Konya Asliye Ticaret Mahkemesinin yetkili olduğundan aşağıdaki şekilde karar verilmiştir (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi Dosya No: 2017/1711 Esas, Karar No: 2017/1375, 05/10/2017 Tarihli İlamı)
HÜKÜM:
1-Mahkememizin HMK’nun 114/(1) – ç maddesi gereğince yetkisiz olması nedeniyle davanın HMK’nun 115/2.maddesi gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine,
-Dosyanın, karar kesinleştiğinde ve H.M.K’nun 20. maddesi gereğince iki haftalık yasal sürede talep edildiği taktirde, yetkili KONYA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNE gönderilmesine,
-Karar kesinleştiğinde, HMK nun 20/1 maddesi gereğince; dosyanın gönderilmesi iki haftalık yasal sürede talep edilmediği takdirde, davanın açılmamış sayılmasına dair ek karar yazılmasına ve ek kararda harç hesaplamasının yapılmasına,
2-Dava esastan sonuçlandırılmadığından dolayı, 6100 sayılı HMK’nun 331/2 maddesi gereğince; harç, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin, yetkili mahkemede değerlendirilmesine,
3-Davacı tarafından yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmının, karar kesinleştiğinde, HMK nun 331/2 maddesi gereğince davacıya iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda tarafların gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.15/11/2019

Katip …

Hakim …