Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/392 E. 2020/106 K. 18.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/392 Esas
KARAR NO : 2020/106
DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/06/2019
KARAR TARİHİ : 18/02/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket … A.Ş.’nin (…) elektronik güvenlik sistemlerinin kurulması ve Alarm Haber Alma Merkezi aracılığıyla bu sistemlerin izlenmesi alanında hizmet veren ülkemizin en büyük ve kurumsal şirketlerinden birisi olduğunu, müvekkili şirket ile davalı … arasında 20.01.2014 tarihinde hizmet sözleşmesi akdedildiğini, davalının müvekkili şirket’te direkt satış departmanında farklı zamanlarda sistem danışmanı, güvenlik danışmanı ve araçlı portföy yöneticisi olarak çalıştığını, davalının performans düşüklüğü nedeniyle sözleşmesinin feshedildiğini, müvekkili şirket ile davalı arasında rekabet yasağına ilişkin olarak 16.02.2016 tarihinde “Rekabet Yasağı Sözleşmesi” ve “Gizlilik Sözleşmesi” akdedilmiş olup ilgili yasağa aykırı davranması sebebiyle davalı hakkında huzurdaki işbu davanın açılması zarureti hasıl olduğunu, iş sözleşmesinin sona ermesinden sonraki rekabet yasağına aykırılık nedeniyle ikame edilen davalarda görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, somut olayda davacı tarafın, davalının sözleşmesinin sona ermesinden sonra gerçekleşen eylemi sebebiyle cezai şart istemekte olduğunu, taraflar arasında akdedilen 16.02.2016 tarihli Rekabet Yasağı Sözleşmesinin 9. maddesinde; “9 maddeden ibaret bu sözleşmeden doğan uyuşmazlıklarda, İstanbul Mahkemeleri ve İcra Müdürlükleri yetkilidir.” şeklinde belirtilmiş olup yetkili mahkeme konusunda tarafların mutabık kaldıklarını, müvekkili şirket ile davalı arasındaki iş sözleşmesinin feshedilmesinin ardından davalının, davacı müvekkili şirket ile aynı faaliyet konusunda hizmet veren … A.Ş/de satış ve pazarlama müdürü olarak çalışmaya başladığını, davalının müvekkili şirket’in müşterisine … in dolandırıcı olduğu ve müşterilerini kandırdığı yönünde birtakım beyanlarda bulunduğunu, bu söylemlerin müvekkil şirketin ticari itibarını zedelediğini, ayrıca davalının, müvekkili şirketin müşterisine dolandırıldığından bahisle … ile olan sözleşmesinin feshetmesini ima ettiğini, davalının haksız rekabet teşkil eden bir harekette bulunduğunu, davalının bilerek ve isteyerek müvekkili şirket hakkında ticari itibarı zedeleyici beyanlarda bulunması ile beraber müvekkili şirketin kişilik hakkının zedelendiği ve müşterilerini kaybetme tehlikesiyle karşılaştığının aşikâr olduğunu, açıklanan ve sayın mahkemece resen tespit edilecek olan hukuki sebeplerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla; davalarının kabulü ile davalının. Rekabet Yasağı Sözleşmesi’ne aykırı davranması sebebiyle işbu sözleşmenin 5. maddesinde de belirtildiği üzere davalının son brüt ücreti üzerinden hesaplanan 12 aylık ücret toplamından fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 6 aylık ücret toplamına denk gelen 14.766,00 TL tutarındaki cezai şartın davalıdan tahsili ile müvekkili şirkete ödenmesine, davalının, müvekkili şirketin ticari itibarına saldırıda bulunulması nedeniyle davalı aleyhine 5.000,00 TL manevi tazminata hükmedilme, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davacı şirket ile 20.01.2014 tarihinden iş akdinin davacı tarafça feshedildiği 30.06.2017 tarihine kadar çalıştığını, davacının haksız uyarılar vererek iş akdini sonlandırdığını, müvekkilinin iş akdi haricinde herhangi bir sözleşmeye imza atmadığını, ne arabuluculuk sürecine ve iş bu davaya konu olan Rekabet Yasağı Sözleşmesi Ve Gizlilik Sözleşmesi’ndeki imzanın müvekkiline ait olmadığını, mahkemenin iş bu dava da yetkisiz olduğunu, taraflar arasında imzalandığı iddia edilen sözleşmenin 9. Maddesinin yetki sözleşmesi niteliğinde değerlendirilebilmesi için yetki sözleşmesinin unsurlarını taşıması gerektiğini, taraflardan müvekkilinin tacir olmadığı gibi davacı tarafın işçisi olarak çalışmış olup, aralarında işveren-işçi ilişkisi bulunduğunu, müvekkilin iş sözleşmesini akdettiği ve davacı şirketle iş ilişkisini sürdüğü yer, davacı tarafın aralarında akdettiğini iddia ettiği sözleşmenin yapıldığı yer ve yine müvekkilinin yerleşim yerinin Bursa olduğunu, bu nedenle yetkili mahkemelerinde Bursa mahkemeleri olduğunu, alacağının tam ve kesin olarak belirleyebilecek bir durumda olması halinde alacağının tahsili için kısmi dava açılmasının mümkün olmadığını, müvekkilinin, davacı tarafın iddia ettiği üzere … AŞ.’de satış ve pazarlama müdürü olarak çalışmadığını, müvekkilinin … …’e ait … adlı şahıs şirketinde bilgisayar bakım onarımcısı olarak çalışmakta olduğunu, dava konusu uyuşmazlığa konu olan sözleşmenin geçersiz olduğunu, çünkü sözleşmedeki imzanın müvekkiline ait olmadığını, müvekkilinin davacı şirketin itibarını zedeleyerek çıkar sağlayabileceği bir şirkette çalışmadığı ve işinin mahiyeti bunu gerektirmediği, davacının müvekkilinden manevi tazminat talep etmesinin son derece haksız ve mesnetsiz olduğu, müvekkilinin davacının itibarını zedeleyecek iş ve davranışlarda bulunmadığı gibi davacının esasen olumlu bir itibarının da mevcut olmadığını, davacı şirket hakkında Google gibi arama motorunda yapılan kısa bir inceleme neticesinde … kullanıcılarının, davacı hakkında yapmış olduğu her yorumun olumsuz nitelikte olduğunun, açıklanan sebeplerden dolayı haksız ve mesnetsiz olarak müvekkilinin imzasının ve dahi haberinin bulunmadığı bir sözleşmeye dayanarak açılmış olan iş bu davanın öncelikle yetkisizlik kararı verilerek yetkili mahkemesine gönderilmesini, akabinde davanın gerek konusuz olması gerek hukuka aykırı elde edilen delillere dayanması ve gerekse kısmi dava niteliğinde açılamayacağı hususları gözetilerek, manevi tazminat açısında da müvekkilinin davacı şirketin itibarını zedeleyici şekilde eylemlerde bulunduğu hususunun ispatı mümkün olmadığından nitekim müvekkilinin bu yönde eylemi de olmadığından davanın reddine karar verilmesini yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE:
Dava; Taraflar arasında akdedilen rekabet yasağı sözleşmesi ve gizlilik sözlemesine davalı tarafından aykırı davranıldığı iddiasına dayalı cezai şart ve manevi tazminat davasıdır.
Görev hususu dava şartı olması nedeniyle Mahkeme görev hususunu yargılamanın her aşamasında re’ sen dikkate alabileceği gibi taraflar da her aşamada ileri sürebilir.
HMK.nun 1. Maddesine göre “…….göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir.” anılan kanunun 114/c maddesinde ise mahkemenin görevi dava şartı olarak gösterilmiş olup aynı kanunun 115.maddesi ile getirilen “Mahkeme dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır.” hükmü gereğince re’sen görevsizlik kararı verilebilecektir.
01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6335 Sayılı Yasa ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre; her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir.
Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının, TTK’da ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur.
Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 6335 sayılı Yasa ile değişik 4.maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nun 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise; tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile, bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların, Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği kuşkusuzdur.
Türk Ticaret Kanunun 3. maddesine göre ise, “Bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir.” denilmektedir.
Bir hukukî işlemin veya fiilin TTK’nın kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen bu kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bir hukuki işlemin veya fiilin olması gerekir.
… Mahkemesi … Hukuk Dairesi … Es. ve … K. sayılı ilamında “7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 5/1-a maddesine göre: ” 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına iş mahkemelerinde bakılır. Davalı işçinin iş akdinin sona erdiği tarihte yürürlükte olan 7036 sayılı yasa 6102 sayılı TTK’ dan sonra yürürlüğe girmiş ve TTK’nın 4/1-c maddesindeki düzenlemeyi değiştirmiştir. Bundan önce iş akdinin son ermesinden sonra oluşacak rekabet yasağına ilişkin davalarda ticaret mahkemelerinin görevli olduğu yönündeki Yargıtay kararları hükmünü yitirmiş olduğundan mahkemenin verdiği karar yerindedir.” yönünde karar verilmiştir.
Somut olayda davacı şirket ile davalı arasında arasında 20.01.2014 tarihinde iş sözleşmesi akdedildiği, davalının davacının çalışanı olduğu, taraflar arasında işçi-işveren ilişkisinin olduğu, rekabet yasağı sözleşmesinin taraflar arasında iş akdi devam ederken 16.02.2016 tarihinde akdedildiği ve davacı tarafından davalının iş sözleşmesinin 4857 sayılı iş kanunun 17. ve 18. Maddeleri uyarınca 30.06.2017 tarihinde feshedildiği anlaşılmakla 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesi hükmü uyarınca İş Kanunu’na göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanunu’na dayalı her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözümünde İş Mahkemesi görevlidir. İş mahkemeleri, ticaret mahkemelerine göre daha özel yetkili mahkemeler olduğundan ve yukarıda İstinaf kararında da belirtildiği üzere iş bu davaya bakmaya Mahkememiz görevli olmadığından HMK ‘nun 114/1-c ve 115/2 madde uyarınca Mahkememizin görevsizliği sebebiyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine, HMK 20 madde uyarınca karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın Görevli İstanbul İş Mahkemesine gönderilmesine karar vermek yerinde görülmüştür.
Bu itibarla;
HÜKÜM:
1-)İş bu davaya bakmaya Mahkememiz görevli olmadığından HMK ‘nun 114/1-c ve 115/2 madde uyarınca Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİ sebebiyle davanın dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
HMK 20 madde uyarınca karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın GÖREVLİ İSTANBUL İŞ MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
2-)H.M.K.’nun 20. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesi tarihinden itibaren taraflardan herhangi birinin iki hafta içerisinde Mahkememize başvurarak dosyanın görevli ve yetkili Mahkemesine gönderilmesi talebinde bulunmaması halinde dosyanın Mahkememizce resen ele alınarak davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
3-)Yargılama giderleri, harç ve vekalet ücreti hususunun H.M.K’nun 331. maddesi uyarınca davaya görevli ve yetkili mahkemede devam edilmesi halinde o mahkemede, davaya başka bir mahkemede devam edilmediği takdirde dosya ele alındığında davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi halinde mahkememizce değerlendirilmesine,
Dair taraf vekillerinin yüzünde; tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK 341. madde uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yoluna başvurma hakları hatırlatılmak suretiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 18/02/2020

Katip …

Hakim …