Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/283 E. 2019/777 K. 10.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/283 Esas
KARAR NO : 2019/777
DAVA : Ticari Şirket (Tasfiyeye İlişkin)
DAVA TARİHİ : 08/05/2019
KARAR TARİHİ : 10/10/2019

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Tasfiyeye İlişkin) davasında,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde; Vekiledeni ile davalı arasında, Haziran 2014’te beraber katıldıkları fuar ile beraber ortak iş yapma fikri ortaya çıktığını ve buna binaen aydınlatma alanında faaliyet göstermek üzere aralarında sözlü olarak adi ortaklık sözleşmesi kurulduğunu. Tarafların, sözlü başlayan ortaklık ilişkilerini yazılı olarak da ifade etmek için 23.03.2015 tarihinde aralarında sözleşme bağıtladıklarını, iş bu sözleşme ve aralarındaki mutabakata göre, ortaklık sermayesinin toplam 912.121,212-TL + vekiledeninin emeği olarak kararlaştırıldığını, bunun 301.000-TL ‘sinin vekiledeni tarafından getirilmesi, davalının ise ortaklığa 609.121,212-TL değer biçtikleri …’in tüzel kişiliğini sermaye olarak getirmesinin kararlaştırıldığını, iş bu sözleşmede vekiledeninin sermaye borcunun hemen ödenmeyeceği zaman içerisinde ortaklık kazancı ile ödeneceğinin kararlaştırıldığını, aynı zamanda ilgili sözleşmede tarafların arasındaki adi ortaklık ilişkisinin ”… Şirketi” altında birleştirilmesi ve kurulacak şirketin %33’ünün vekiledenine ait olmasının kararlaştırıldığını, taraflar arasındaki ortaklık ilişkisinin sabit olduğunu, vekiledeninin ortaklık boyunca ”Genel Müdür” sıfatıyla … adına ve hesabına hareket ettiğini, e-posta örneklerinden de anlaşılacağı üzere vekiledeninin …’in yönetimini de üstlendiğini, taraflar arasındaki ortaklık ilişkisinin ve genel müdür sıfatıyla çalıştığının tanık beyanlarıyla da ispat edilebileceğini, vekiledenini sermaye borcu muaccel olmamasına rağmen, sermaye borcuna karşılık; 21.10.2015 tarihli 50.000-TL bedelli, 30.06.2015 tarihli 52.705,00-TL bedelli, 30.12.2015 tarihli 62.000-TL bedelli ve 17.02.2016 tarihli 22.055-TL bedelli olmak üzere toplam 186.760-TL bedelli 4 adet çeki …’e verdiğini, ayrıca davalının … adresindeki mağazasının ve … şubesindeki tadilat işleri ve sair giderleri için 146.611,72-TL tutarının banka hesabından EFT veya havale yoluyla gönderdiğini, kredi kartından ödemeler yaptığını, iş bu kredi kartından yapılan ödemeler için faturanında … adına kesildiğini, defterler incelendiğinde iş bu ödemelerin karşılığının görüleceğini, vekiledeni ile … arasındaki ortaklık ilişkisinin yazılı sözleşme tarihinden itibaren yaklaşık iki sene daha devam ettiğini, …’in vekiledeninin emeği karşılığı olarak kararlaştırdıkları aylık 5.000-TL ücreti ödememesinin, vekiledenine ortaklık için yaptığı giderlerin TBK ‘nun 627.maddesi uyarınca …’in sorumluluğunun sabit olmasına rağmen tam karşılığını ödememesi, TBK ‘nun 622.maddesi uyarınca paylaşmakla yükümlü olduğu ortaklık kazancından vekiledenine pay vermemesi ve … Anonim Şirketi’ni kurmaktan imtina etmesi üzerine taraflar arasındaki güven ilişkisinin sonra erdiğini ve ortaklık ilişkisinin Mart 2017 ‘de TBK’nun 639.maddesi uyarınca sona erdiğini, beyanla; taraflar arasında fesih olan adi ortaklığın, vekiledeni ortaklık için yapmış olduğu giderler, emeğine karşılık hak edilen ücret ve ödemiş olduğu sermaye dikkate alınarak tasfiye edilmesine, Haziran 2014- Mart 2017 yıllarına ait kar paylarına her yıl için ayrı ayrı yıllık %19,5 avans faizi işletilerek hesaplanacak miktarın davalıdan alınarak vekiledenine verilmesine ve davalının … adresinde bulunan … Sulh Hukuk Mahkemesi … D.iş sayılı delil tespiti davasında tespit edilen kalıpların ve daha sonrasında adrese getirilmiş olabilecek kalıpların, alüminyum profillerin, üretimde kullanılan makinelerin ve davalının … A.Ş’nin …/Tekirdağ adresinde bulunan … Sulh Hukuk Mahkemesi … D.iş sayılı delil tespiti davasında tespit edilen kalıpların, davanın ve alacaklarının haklılığı mevcut olduğundan, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından dava süresince karar kesinleşene kadar kalıp, profillerin, makinelerin başkalarına devrini önlemek için ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
GEREKÇE:
Dava; adi ortaklığın feshi ve tasfiyesine ilişkindir.
Eldeki davada davacı vekili aydınlatma alanında faaliyet göstermek üzere davalı ile aralarında sözlü olarak adi ortaklık sözleşmesi kurulduğunu, taraflar arasındaki sözlü mutabakata göre ortaklık sermayesinin toplam ” 912.121,212TL + davacının emeği” şeklinde kararlaştırıldığını, taraflar arasındaki adi ortaklık ilişkisinin “… Anonim Şirketi” altında birleştirilmesinin kararlaştırıldığını, taraflar arasında güven ilişkisinin sona erdiğini ve ortaklık ilişkisinin mart 2017’de sona erdiğini, taraflar arasında kurulmuş olan ve daha sonra feshedilen adi ortaklığın mallarının tasfiyesi için Mahkememize başvurulduğunu belirterek adi ortaklığın tasfiye edilmesini, Haziran 2014-Mart 2017 yıllarına ait kar paylarına her bir yıl için ayrı ayrı yıllık %19,5 avans faizi işletilerek hesaplanacak miktarın davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep ettiği anlaşılmaktadır.
Davacının tacir olup olmadığı hususunda TSM kayıtları çıkartılmış, incelendiğinde davacının herhangibir ticari faaliyet alanı bildirilmeden ticareti 1986 yılında terkettiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce İstanbul … Vergi Dairesi Müdürlüğü’ne yazı yazılarak davacı …’nın vergi mükellefi olup olmadığı hususunda araştırma yapılarak Mahkememize bilgi verilmesi istenmiş, İstanbul … Vergi Dairesi Müdürlüğü 28/06/2019 tarihli müzekkere cevabında Dairelerine … vergi kimlik numarası ile kayıtlı mükellefi …’nın … mh. … sk. No: … Fatih/İstanbul adresinde “Bina ve Diğer Yapıların İçi veya Dışında Yer ve Duvar Kaplama Faaliyetleri (Mermer, Granit, Karo ve Kaldırım Taşlarının, Parke Dahil Ahşap Yer ve Duvar Kaplamalarının Döşenmesi vb) (Halı, Taban Muşambası ve Kağıt Kaplama Hariç) ” faaliyetinden dolayı 01/02/2003 tarihinden itibaren mükellefiyetinin devam ettiğinin bildirildiği görülmüştür.
Adi ortaklığın tanımı, TBK’nun 620 (BK’nun 520) maddesinde “Adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir ” şeklinde yapılmıştır.
Adi ortaklık, bir ticari işletmeyi işletmek şeklinde olabileceği gibi esnaf işletmesi veya hiç bir işletme olmaksızın bir kaç kişinin muhtemel kazancı paylaşmak amacıyla emeklerini ve mallarını bir araya getirme şeklinde de olabilir.
6102 sayılı TTK. 4.maddesine göre bir davanın ticari dava olabilmesi için uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğmuş bulunması veya anılan yasa maddesinde sayılan mutlak ticari davalardan sayılması gerekir. Aynı Kanunun 12. maddesinde “Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir” hükmünü içermektedir.
TTK’nun 19.maddesinde “Bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır. Ancak, gerçek kişi olan bir tacir, işlemi yaptığı anda bunun ticari işletmesiyle ilgili olmadığını diğer tarafa açıkça bildirdiği veya işin ticari sayılmasına durum elverişli olmadığı takdirde borç adi sayılır. Taraflardan yalnız biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler, Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, diğeri için de ticari iş sayılır” hükmü bulunmaktadır.
6335 sayılı Kanunun 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca, ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı madde gereğince Asliye Ticaret Mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki (6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak) iş bölümü olmayıp görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, HMK’nın 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan, yargılamada yerel Mahkemelerce ve kanun yolu aşamasında da Bölge Adliye Mahkemeleri ve Yargıtayca re’sen incelenir.
Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; taraflardan … tacir olmadığı gibi, uyuşmazlık, aydınlatma alanında faaliyet göstermek üzere davalı ile aralarında akdedildiği belirtilen sözlü olarak adi ortaklık sözleşmesine ilişkin olup, İstanbul … Vergi Dairesi Müdürlüğü 28/06/2019 tarihli müzekkere cevabında Dairelerine … vergi kimlik numarası ile kayıtlı mükellefi …’nın … mh. … sk. No: … Fatih/İstanbul adresinde “Bina ve Diğer Yapıların İçi veya Dışında Yer ve Duvar Kaplama Faaliyetleri (Mermer, Granit, Karo ve Kaldırım Taşlarının, Parke Dahil Ahşap Yer ve Duvar Kaplamalarının Döşenmesi vb) (Halı, Taban Muşambası ve Kağıt Kaplama Hariç) ” faaliyet gösterdiği hususundaki yazı cevabı da dikkate alındığında davacı …’nın ticari işletmesine ilişkin olmadığı anlaşılmaktadır.
Görev ile ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olduğundan taraflarca ileri sürülmese bile yargılamanın her aşamasında resen gözetileceğinden somut uyuşmazlık yönünden Mahkememizin görevli olup olmadığı hususunun öncelikle incelenmesi gerekmiştir.
Emsal niteliğindeki Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 02/11/2015 tarihli 2015/15473 esas 2015/16967 karar sayılı ilamında; adi ortaklığın tarafların her ikisinin de ticari işletmesi ile ilgili kurulduğunun anlaşıldığından bahisle davanın ticari dava olarak kabulü ile Ticaret Mahkemesinde açılan davada Mahkemece uyuşmazlığın esası hakkında hüküm tesis edilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Yine emsal niteliğindeki İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi 15/02/2019 tarih … esas … karar sayılı ilamında; uyuşmazlığın tarafların ticari işletmelerine ilişkin olmayıp, ortak oldukları iddia edilen işletmeye ilişkin olduğundan ve adi ortaklık sözleşmesinin konusunun ticari iş olmasının adi ortakların birbirlerine karşı açtıkları davanın ticari dava olduğunun kabulü için yeterli olmadığından bahisle, davanın ticari dava niteliğinde bulunmadığı gözetilerek Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davada Mahkemenin görevli olduğu ve Mahkemece uyuşmazlığın esası hakkında hüküm tesis edilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Yukarıda alıntılanan emsal niteliğindeki Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 02/11/2015 tarihli 2015/15473 esas 2015/16967 karar sayılı ilamı ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3.Hukuk Dairesi 15/02/2019 tarih 2019/220 esas 2019/191 karar sayılı ilamı, taraflar arasında sözlü olarak akdedildiği iddia edilen adi ortaklığın aydınlatma alanında faaliyet gösterilmesine ilişkin olduğu, İstanbul … Vergi Dairesi Müdürlüğü 28/06/2019 tarihli müzekkere cevabında Dairelerine … vergi kimlik numarası ile kayıtlı mükellefi …’nın … mh. … sk. No: … Fatih/İstanbul adresinde “Bina ve Diğer Yapıların İçi veya Dışında Yer ve Duvar Kaplama Faaliyetleri (Mermer, Granit, Karo ve Kaldırım Taşlarının, Parke Dahil Ahşap Yer ve Duvar Kaplamalarının Döşenmesi vb) (Halı, Taban Muşambası ve Kağıt Kaplama Hariç) ” faaliyet gösterdiği hususundaki yazı cevabı da dikkate alındığında adi ortaklığın faaliyetinin davacı …’nın ticari işletmesine ilişkin olmadığı, adi ortaklığın tarafların her ikisinin de ticari işletmesi ile ilgili kurulmaması halinde davanın ticari dava olarak kabul edilemeyeceği ve adi ortaklık sözleşmesinin konusunun ticari iş olmasının adi ortakların birbirlerine karşı açtıkları davanın ticari dava olduğunun kabulü için yeterli olmadığı hususları da dikkate alındığında davanın ticari dava olmadığı netice ve kanaatine varılmakla dava konusu uyuşmazlığa ilişkin Ticaret Mahkemelerinin görevli olmadığı, genel Mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu anlaşıldığından HMK ‘nun 114/(1)-c ile 115/(2) madde uyarınca Mahkememizin görevsizliği sebebiyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine, HMK 20 madde uyarınca karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın görevli ve yetkili İstanbul Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş, HMK 138(1) madde; ”Mahkeme, öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verir; gerektiği takdirde kararını vermeden önce, bu konuda tarafları ön inceleme duruşmasına dinleyebilir” hükmü uyarınca dava şartları konusunda dosya üzerinden karar verilmesinin mümkün olmasına göre, Anayasanın 141/son ve H.M.K.’nun 30. maddelerinde düzenlenen usul ekonomisi ilkesi de nazara alınarak dosya üzerinden karar verilmiştir.
Bu itibarla;
HÜKÜM: Yukarıda izah olunan nedenlerle;
1-)HMK ‘nun 114/(1)-c ile 115/(2) madde uyarınca Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİ sebebiyle davanın dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
2-)HMK 20 madde uyarınca karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın GÖREVLİ VE YETKİLİ İSTANBUL NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3-)H.M.K.’nun 20. maddesi uyarınca taraflardan birinin, bu karar verildiği anda kesin ise bu tarihten itibaren, süresi içerisinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize başvurarak dosyanın görevli ve yetkili Mahkemesine gönderilmesini talep ettikler takdirde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesine, süresi içerisinde talep olmaması halinde dosyanın Mahkememizce re’sen ele alınarak davanın açılmamış sayılacağı hususunda karar verileceğinin ihtarına,
4-)Yargılama giderleri, harç ve vekalet ücreti hususunun H.M.K’nun 331. maddesi uyarınca davaya görevli ve yetkili mahkemede devam edilmesi halinde o mahkemede, davaya başka bir mahkemede devam edilmediği takdirde dosya ele alındığında davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi halinde mahkememizce değerlendirilmesine ,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, davacı ve davalıya gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren; iki hafta içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK 341. madde uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yoluna başvurma hakları hatırlatılmak suretiyle oybirliğiyle karar verildi. 10/10/2019

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …