Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/812 E. 2019/543 K. 13.06.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO: 2018/812 Esas
KARAR NO: 2019/543

DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ: 21/03/2011

BİRLEŞEN İSTANBUL 42. ASLİYE
TİCARET MAHKEMESİNİN 2011/243 ESAS SAYILI DOSYASINDA

DAVA/KARŞI DAVA: Tazminat
DAVA TARİHİ: 27/05/2011
KARŞI DAVA TARİHİ: 30/09/2011
KARAR TARİHİ: 13/06/2019

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
ASIL VE BİRLEŞEN DAVADA;
DAVA;
Asıl ve birleşen davacı vekili, davacı ile davalıların hissedarı oldukları dava dışı şirketlere ait … Şubesi ile … Şubesi’nin bina, personel, donanım ve eğitime başlamamış kursiyerlerin eğitim hakları ve … ruhsatları ile birlikte davacıya devrini konu edinen bir sözleşme imzalandığını, sözleşme ile davacının davalılara toplam 1.800.000 TL devir ücreti ödemeyi borçlandığını, kalan ücret tutarı olan 1.652.750 TL’nin teminatı olarak davacı tarafından davalılara 36 adet boş senet verildiğini, senetlerin bir kısmının iptal edildiğini, kalan 21 adet senedin davalıların elinde olduğunu, senetlerden toplam 700.000 TL bedelli 14 adedinin davalılar tarafından haksız olarak takibe konulduğunu ileri sürerek takibe konulan ve henüz konulmayan senetlerden dolayı davalılara borçlu olmadığının tespitine ve senetlerin iptaline karar verilmesini talep etmiş, birleşen davada ise davacının edimlerini eksiksiz yerine getirdiğini, davalının edimlerini yerine getirmediğini, sözleşme hükümlerine aykırı davrandığını, davacının zarara uğradığını ileri sürerek şimdilik 10.000 TL’lik kısmının, zararın oluştuğu tarihten itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte tahsiline, davalıların tümünden, sözleşmenin 4.1.a maddesi hükmünde öngörülmüş olan borçlarını ihlal etmeleri nedeniyle davacının uğramış olduğu 5.000.000 TL’lik zararın, şimdilik 10.000 TL’lik kısmının, zararın oluştuğu tarihten itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte tahsiline, davalıların tümünden, sözleşmenin yukarıda açıklanan hükümlerinde öngörülmüş olan borçlarını ihlal etmeleri nedeniyle sözleşmenin 5 nolu maddesi hükmü uyarınca davacının talebe hak kazandığı 3.000.000 USD’lik çezai şartın, şimdilik 10.000 TL’lik kısmının, ihtarnamenin davalıya tebliği edildiği 11.04.2011 tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, karşı davanın reddini istemiştir.

ASIL VE BİRLEŞEN DAVADA CEVAP;
Asıl ve birleşen davalı vekili, dava konusu senetlerin davacı tarafından davalılara teminat olarak verilmediğini, senetlerin sözleşme bedelinin ödenmesi amacıyla verildiğini, davalıların senetlerin vadeleri geldiğinde takibe koyduklarını savunarak davanın reddini istemiş, KARŞI DAVADA İSE; davacı-karşı davalının edimlerini yerine getirmediğini, sözleşme hükümlerine aykırı davrandığını, sözleşmede cezai şart olarak kararlaştırılan 3.000.000 USD’yi ödemesi gerektiğini ileri sürerek cezai şartın davalıdan tahsilini talep etmişler, davalı karşı davadaya cevapta vekiledeninin hiçbir şekilde başka bir marka ile dil eğitim sektöründe faaliyet göstermediğini, karşı tarafın asılsız iddialarda bulunduğunu, karşı davacının sözleşmeye aykırı davranışları nedeniyle zarara uğradığını beyanla karşı davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir.

GEREKÇE:
Mahkememizce yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; 14/07/2015 tarihli karar ile “…… dava konusu bonoların davacının üstlenmiş olduğu sözleşme bedeli ödeme borcunun taksitlere bölünmesi ve taksitler halinde ödenmesi amacıyla verildiği, davacı tarafından bonoların teminat amaçlı verildiğinin ve anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu hususlarının ispat edilemediği, davalıların sözleşmenin 4.4.b, 4.1.a ve 4.1.g maddelerini ihlal ettikleri, cezai şart talep hakkının bulunduğu, cezai şart miktarının davalıların ekonomik mahvına sebebiyet verecek nitelikte olması sebebiyle takdiren %40 oranında indirim uygulandığı, davalıların borç ihlalleri nedeniyle davacının bu borç ilişkisi nedeniyle uğradığı zarar tutarlarını talep edemeyeceği, cezai şartın davacının uğrayacağı farz edilen muhtemel zararların karşılanması amacıyla kararlaştırıldığı, davacının sözleşmenin 4.2.a, 4.2.b ve 4.2.c maddelerini ihlal ettiğinin tespit edilemediği gerekçesiyle asıl davanın reddine, birleşen davanın kısmen kabulüne 2.898.720 TL cezai şart alacağının 27.04.2011 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Yasanın 2/2 maddesi uyarınca değişen oranlı ticari avans faizi ile birlikte davalılardan tahsiline, birleşen davada karşı davanın reddine” karar verilmiş, hükmün taraf vekillerince temyizi üzerine mahkememiz kararı Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2016/11801 – 2018/2923 E.K. Sayılı, 23.05.2018 tarihli ilamı ile :”…Asıl ve birleşen davada davacının, birleşen davada davalıların cezai şart dışındaki temyiz itirazlarının reddine, ancak birleşen davada davacı lehine verilen cezai şarttan belirli oranda tenkisata karar verilmiş ise de bu miktarın davalıların ekonomik yönden mahvına sebebiyet verip vermeyeceği noktasında bilirkişi incelemesi yapılmadığı anlaşılmış olup soyut kanaat ile indirim yapılarak yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesiyle bozulmuştur. Mahkememizce bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce bozma ilamı doğrultusunda cezai şart alacağının davalıların mahfına sebebiyet verip vermeyeceği hususunda bilirkişi incelemesi yaptırılmış, 19.03.2019 tarihli raporda: ”…davacı ile davalı arasında yapılan sözleşmenin 5. maddesinde kararlaştırılan 3.000.000 USDlik ceza koşulunun davacı Bilge Adam tarafından talep edilebileceği hususunda bir tereddüt bulunmamakla birlikte, bunun davalılardan talep edilmesinin onlar için bir ekonomik yıkım olup olmadığının tespit edilmesi gerektiği, bunun da ancak davalıların bu ceza koşulunu ödemelerine yetecek mali durumlarının olup olmadığının belirlenmesine bağlı olduğu,
Davalıların ekonomik durumunun bu ceza koşulunun ödenmesi durumunda son derece sarsılarak ticaret hayatını terketme durumları söz konusu olacak ise kararlaştırılan ceza koşulu ahlaka aykırı kabul edilerek indirilmesi söz konusu olabileceği,
Davalılardan …A.Ş.’nin; 2011 yılında ödenmiş sermayesinin 4.000.000,00 TL, özvarlığının ise 5.252.157,50 TL olduğu, bu haliyle şirketin borca batık olmadığı ve sermayenin öz varlık içerisinde fazlası ile korunduğu, bu bağlamda şirketin ekonomik olarak zor durumda olmadığının müşahede edildiği,
Davalılardan …A.Ş.’nin; 2011 yılında ödenmiş sermayesinin 1.350.000,00 TL, özvarlığının ise 2.525.105,80 TL olduğu, bu haliyle şirketin borca batık olmadığı ve sermayenin öz varlık içerisinde fazlası ile korunduğu, bu bağlamda şirketin ekonomik olarak zor durumda olmadığının müşahede edildiği,
Davalılardan …’in; 2011 yılında ücret, gayrimenkul ve menkul sermaye iradi olarak gelirlerinin olduğu, neticeten, 388.217,88 TL vergiye tabii geliri olduğu ve buna binaen ekonomik olarak zor durumda olmadığının müşahede edildiği,
Davalılardan …’in; 2011 yılında ücret, gayrimenkul ve menkul sermaye iradi olarak gelirlerinin olduğu, neticeten, 375.546,25 TL vergiye tabii geliri olduğu ve buna binaen ekonomik olarak zor durumda olmadığının müşahede edildiği,
Buna göre davalıların 2011 Yılında Ekonomik olarak zor durumda olmadıkları…” tespit ve rapor edilmiştir.
Davacı … A.Ş. Vekilleri bilirkişi raporuna itiraz etmeksizin herhangibir tenkisat yapılmadan cezai şart alacaklarının kabulüne karar verilmesini talep etmişler, davalılar vekilleri ise rapora itirazla, yeni bir heyetten rapor alınmasını talep etmişlerdir. Ancak dosya kapsamına, itirazların içeriğinde göre davalılar vekillerinin yeniden rapor alınması talepleri reddedilmiştir.
Ceza koşulu açısından, sözleşme serbestisi ilkesine uygun olarak tarafların ceza koşulu miktarını serbestçe belirleyebileceği TBK m. 182 f. 1 ile hüküm altına alınmıştır. Bununla beraber, aynı maddenin 3. fıkrası ile de hâkime (aşırı gördüğü) ceza koşulunu kendiliğinden indirme yükümlülüğü getirilmiştir. Aşırı bulduğu ceza koşulunun indirilmesi konusunda hâkime tanınan bu yetki, sözleşmeye bağlılık ilkesinin bir istisnasını oluşturmaktadır.
Tacirlerin yararlanamayacağı hükümlerden bir tanesi de ceza koşulunun indirilmesine yönelik olarak TTK m. 22 ile belirlenmiştir. Buna göre, tacir sıfatına sahip borçlu aşırı kararlaştırılmış olduğu iddiası ile sözleşme cezasının indirilmesini talep etme hakkına sahip değildir. Bu hüküm, aşırı ceza koşulunun indirilmesi imkânı ile sözleşmeye bağlılık ilkesine bir istisna olarak getirilen TBK m. 182. f. 3 hükmünün tacir sıfatı taşıyan borçluya uygulanamayacağına ilişkin getirilmiş bir istisna niteliğindedir. Diğer bir deyişle, ceza koşulu açısından ticari işlerde sözleşmeye bağlılık ilkesine geri dönülmüştür. Tacir borçlunun aşırı kararlaştırılmış olduğu iddiası ile ceza koşulunun indirilmesini mahkemeden isteyemeyeceğine ilişkin TTK m. 22 hükmü emredici niteliktedir.
Tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi beklenmektedir. Nitekim bu husus TTK m. 18 f. 2 ile tacir olmanın hükümleri alt başlığı altında hükme bağlanmıştır. Tacirin ticari faaliyetlerinde basiretli bir işadamı gibi davranma yükümlülüğü objektif bir özen ölçüsü getirmektedir.
Buna göre, tacirin sübjektif olarak kendi yetenek ve imkânları dâhilinde kendisinden beklenebilecek özeni göstermiş olması yeterli değildir. Tacirden beklenen objektif özen kriteri aynı alanda faaliyet gösteren tedbirli ve öngörülü bir tacirden beklenen özeni göstermesini gerektirmektedir. Ticari işlerinde basiretli davranma yükümlülüğü olan tacir, ticari faaliyetleri ile ilgili olarak yükümlülük altına girerken tedbirli ve öngörülü hareket etmeli, verdiği taahhütlerin kapsamını ve bunlara aykırı davranması halinde doğabilecek sonuçları önceden iyi değerlendirebilmelidir. Bu düşünceden hareketle, tacirlerin bir takım koruyucu hükümlerden yararlanamayacağı öngörülmüştür.
Söz konusu düzenleme ile tacir sıfatını taşıyan borçlunun, ticari faaliyeti ile ilgili bir asıl borcunu hiç veya gereği gibi yerine getirmemesi ihtimaline karşılık alacaklıya karşı ceza koşulu taahhüdü altına girerken, basiretli bir iş adamı gibi tedbirli ve öngörülü davranarak bu taahhüdüne ilişkin olası riskleri iyi değerlendirmiş olduğu varsayılmıştır. Tacirler arası işlemlerde ceza koşulunun indirilememesi yönündeki bu düzenleme ticari
işlemlerin hız ve güvenliliğinin sağlanması açısından yerinde bir uygulamadır.
Bununla beraber, tacirlerin ticari faaliyetlerini devam ettirebilmek gayesiyle ekonomik olarak kendilerinden daha güçlü durumda olan tacirlerin dayattığı şartları kabul etmek durumunda kaldığı durumlara da sıklıkla rastlanmaktadır.
Ceza koşulunun aşırı olması ile ahlaka aykırı olacak şekilde yüksek olması arasındaki ayırım tacir sıfatını sahip borçlu açısından da son derece önemlidir. Zira ceza koşulunun ahlaka ve kişilik haklarına aykırı olacak şekilde yüksek olduğunu ve yerine getirilmesinin ekonomik olarak mahvına sebep olacağını iddia eden tacir sıfatına sahip borçlunun hâkimden ceza koşulunun tamamen kaldırılmasını veya uygun bir seviyeye indirilmesini talep etme hakkı olabilecek; ancak aşırı kararlaştırılmış olduğu iddiası ile hâkimden ceza koşulunun indirilmesini talep hakkı olmayacaktır.Tacirler açısından sözleşme özgürlüğünün sınırları aracılığı ile ekonomik özgürlüğünü kabul edilemeyecek şekilde kısıtlayacak ceza koşulu miktarının denetlenmesi imkânı söz konusudur.
Buna göre, basiretli bir iş adamı gibi davranma yükümlülüğünün bir sonucu olarak hâkimden aşırı kararlaştırılmış olduğu gerekçesi ile ceza koşulunun indirilmesini talep hakkı bulunmayan borçlu tacirin, bu yükümlülük nedeniyle ekonomik özgürlüğünü aşırı sınırlayacak şekilde yüksek kararlaştırılmış olsa dahi ceza koşulunu yerine getirmesi gerektiği sonucuna varılamaz. Zira, tacir dahi olsa, mesleki ve ekonomik alanda hareket imkanı ortadan kalkan veya kısıtlanan kişi bu durumdan ciddi şekilde zarar görecektir. Miktarı bakımından borçlunun ekonomik olarak yıkımına sebep olacak veya ekonomik geleceği açısından büyük risk oluşturacak şekilde yüksek kararlaştırılmış olan ceza koşulu ahlaka aykırı olarak değerlendirilecektir.
Doktrin ve uygulamada ceza koşulunun tacir borçlunun ekonomik özgürlüğünü aşırı şekilde sınırlaması nedeniyle ahlaka aykırı olduğu durumlarda, tamamen geçersiz sayılması veya makul bir seviyeye indirilmesinin mümkün olduğu kabul edilmektedir.
Bu açıklamalar ışığında davacı ile davalı arasında yapılan sözleşmenin 5. maddesinde kararlaştırılan 3.000.000 USD’lik ceza koşulunun davacı Bilge Adam tarafından talep edilebileceği hususunda bir tereddüt bulunmamakla birlikte, bunun davalılardan talep edilmesinin onlar için bir ekonomik yıkım olup olmadığının tespit edilmesi gerekmektedir. Bu da ancak davalıların bu ceza koşulunu ödemelerine yetecek mali durumlarının olup olmadığının belirlenmesine bağlı olup , davalıların ekonomik durumunun bu ceza koşulunun ödenmesi durumunda son derece sarsılarak ticari hayatı terketme durumları söz konusu olacak ise kararlaştırılan ceza koşulu ahlaka aykırı kabul edilerek indirilmesi söz konusu olabilecektir.
Mali yönden yapılan incelemede davalıların gerek sözleşmenin bağıtlandığı tarihte, gerek dava tarihi 2011 yıında ekonomik olarak zor durumda olmadıkları tespit edilmiş ise de, ceza koşulu için söz konusu olan kararlaştırılan miktarın davalılar için ekonomik yıkım olup olmadığınının ve bu doğrultuda ahlaka aykırı olup olmadığının tespiti olup, davalı şirketlerin sermaye ve özvarlık tutarlarına göre dahi 3.000.000-USD cezai şartın neredeyse dava tarihinde sermayelerinin tamamına eşit olduğu, gelinen tarihte ise sermayelerinin katbekat üstünde olduğu, ekonomik faaliyette bulunma özgürlüğünün aşırı sınırlandırılmasınında ahlaka aykırı olarak kabul edileceği, miktarı bakımından büyük risk oluşturacak şekilde yüksek kararlaştırıldığı, dolayısıyla tarafların durumuna göre mahkememizce daha evvel cezai şartta takdiren %40 oranında indirim yapılmasının ahlaka ve somut olaya son derece uygun olduğu kabul edilmekle, sözleşmenin 5. Maddesine göre 3.000.000-USD olarak kararlaştırılan ve dava tarihi 27/05/2011 tarihi itibariyle 1 USD = 1,6104-TL üzerinden 4.831.200-TL cezai şart miktarıdan %40 oranında indirim yapılması suretiyle 2.898.720-TL cezai şart alacağına hükmetmek yasal ve yerinde görülmüştür.
Bu itibarla;

HÜKÜM:
ASIL DAVADA
1-)Menfi tespit -istirdat davasının REDDİNE ilişkin 14.07.2015 tarihli mahkememiz kararı kesinleşmiş olmakla asıl dava yönünden yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına,
2-)BİRLEŞEN DAVADA;
DAVANIN KISMEN KABULÜNE; %40 taktiri indirim sebebi uygulanmak suretiyle, 2.898.720,00 TL (karşı dava tarihi 27/05/2011 tarihi itibariyle USD döviz satış kuru üzerinden) cezai şart alacağının 27/04/2011 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Yasa’nın 2/2.maddesi uyarınca değişen oranlı ticari avans faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı yana verilmesine,
Fazla taleplerin REDDİNE,
3-)Harçlar Yasası uyarınca alınması gerekli 198.011,56-TL harçtan peşin alınan 445,50-TL harcın ve 122.218,25-TL ıslah harcının mahsubu ile bakiye 75.347,82-TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-) Davacı tarafından yapılan 18,40-TL başvuru harcı, 445,50-TL peşin harç, 122.218,25-TL ıslah harcı toplamı 122.682,15-TL nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
5-) Davacı tarafından yapılan 2,90-TL vekalet harcı, 44,00-TL davetiye gideri olmak üzere toplam 46,90-TL yargılama giderinin red ve kabul oranına göre 18,90-TL ‘nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-) Davacı duruşmalarda kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 93.680,80-TL nispi vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
7-) Davalılar tarafından yapılan 24,00-TL yargılama giderinin red ve kabul oranına göre 14,28-TL’sinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
😎 Davalılar duruşmalarda kendilerini bir vekil ile temsil ettirdiklerinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 107.779,61-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
9-Birleşen Davada KARŞI DAVANIN REDDİNE (İlk hükümde olduğu gibi)
10-)Harçlar yasası uyarınca alınması gerekli 27,70-TL maktu red harcının peşin alınan 300,00-TL karşı dava harcından mahsubu ile bakiye 272,30-TL harcın karar kesinleştiğinde davalı-karşı davacılara iadesine,
11-) Davacı-karşı davalı duruşmalarda kendilerini bir vekil ile temsil ettirdiğinden, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 3.600,00-TL nispi vekalet ücretinin davalı-karşı davacılardan tahsili ile davacı-karşı davalıya verilmesine,
Davacı …A.Ş Vekilleri Av. … ile Av…. , tüm davalılar vekili Av … ile , davalı … hariç diğer davalılar vekili Av. …’ın yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile temyiz için Yargıtay’a başvurma hakları hatırlatılarak oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …