Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/727 E. 2019/1015 K. 26.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/727 Esas
KARAR NO : 2019/1015
DAVA : Ticari Şirket (Fesih ve Tasfiyeye ilişkin)
DAVA TARİHİ : 03/08/2018
KARAR TARİHİ : 26/12/2019

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Fesih ve Tasfiyeye ilişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde; Davacının, ana sözleşmesi 17.09.1998 tarihinde tescil edilen … Paz.Ltd.Şti.’nin ortağı olduğunu, şirketin dört ortaklı bir şirket olduğunu, ortaklarının; …, …, … ve … olduğunu, şirket sermayesinin ödendiğini, 17.09.2048 tarihine kadar şirketi temsil ve ilzama münferit yetkili olmak üzere vekiledeni … ve …’ın şirket müdürü tayin edildiğini, şirket kurulduktan sonra, kuruluş amaçlarına yönelik hazırlık ve alt yapı çalışmaları ve proje üretme aşamasında ortaklar arasında ciddi fikir ayrılığı ve anlaşmazlıklar çıktığını ve söz konusu bu anlaşmazlıklar nedeni ile de ortaklar arasındaki güven ilişkisinin tamamen sona erdiğini, şirketin amaçlarını gerçekleştirmesi için gerekli olan gelir getirici faaliyeti ve mal varlığı olmadığını, şirketin faaliyetlerinin tamamen durduğunu, şirketin devamlı kar sağlayamadığını, şirket ortaklar kurulunun en son 2011 yılında toplandığını ve bu tarihten sonra bugüne dek hiç bir şekilde toplanmadığını ve ortakların bir araya gelmediğini, ortaklar arası iletişim sona erdiğinden şirket organlarının da çalışamaz hale geldiğini, 2014 yılından beri şirketin gayrı faal olduğunu, vergi dairesine boş beyanname verildiğini, pay sahibi ortaklara kar payı dağıtılmadığını, şirketin yönetimi ve varlığını devam ettirmesi hususunda ortakların anlaşamadıklarını ve ortaklık ilişkisinin çekilemez hale geldiğini, uzun yıllardan beri tamamen gayri faal durumda olan ve amaçlarını gerçekleştirmeye yönelik fiilen hiçbir faaliyette bulunmayan şirketin devam ettirilmesinde hiçbir yarar olmadığını beyanla, davanın kabulüne; TTK 636 ve devamı maddeleri uyarınca şirketin feshine ve tasfiyesine karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
CEVAP:
Davalı şirkete usulüne uygun tebliğe rağmen davaya cevap vermemişler, duruşmalarada yetkili temsilcileri yada vekilleri katılmamışlardır.
GEREKÇE:
Dava, … Ltd.Şti.’nin TTK 636/(2), (3) maddelerine dayalı sebeplerle feshi ve tasfiyesi istemine ilişkindir.
Dava usul ve yasaya uygun olarak feshi ve tasfiyesi talep edilen şirket aleyhine açılmıştır.
Davalı …’ne ait Ticaret Sicil dosyası getirtilip incelenmiş, davalı şirketin İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicilinde kayıtlı olup, ana sözleşmesinin 17/09/1998 tarihinde tescil edildiği, insan sağlığı ile ilgili araştırma ve tedavi yapan diğer mümesselerle iş birliği yapmak ve ana sözleşmesinde yazılı olan diğer işleri yapmak üzere kurulduğu, şirketin sermayesinin 30.000-TL olduğu, şirketi temsile, … ve …’in münferiden yetkili oldukları, şirketin en son tescilini 22/11/2011 tarihinde yaptığı, herhangibir genel kurul kararı bulunmadığı, bildirilmiştir.
Davanın mahiyeti gereği şirket müdürleri dinlenmek üzere duruşmaya çağrılmışlar, sadece davacı asil … davete icap etmiş, duruşmada alınan beyanında;
Davalı şirketin 1998 yılında kendisi ve doktor arkadaşları tarafından sağlık hizmeti sunulmak üzere kurulduğunu, başlangıçta faaliyetlerini kısmen de olsa sürdürmüş iken 2011 yılından sonra ortakların bir araya gelemediğini, ticari faaliyetin sürdürülemediğini, hiç bir genel kurul yapılamadığını, ancak boş beyannameler verildiği için şirketin re’sen terkine tabi tutulmadığını, artık ortakların bir araya gelmesi ve şirketin faaliyet amacını gerçekleştirmesinin mümkün olmadığını, şirket sermayesinin tamamının ödendiğini ancak eridiğini, şirketin hiçbir malvarlığı bulunmadığını beyanla, şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesini talep ettiklerini bildirmişlerdir.
Davacı yanca tanık deliline dayanılmış olmakla, duruşmada dinlenen ve şirketin muhasebecisi olan tanık … beyanında;
Davalı şirketin 2005 yılından bu yana muhasebesini tuttuğunu, şirketin 2014 yılından bu yana hiç bir faaliyeti olmadığını, beyannamelerini boş olarak verdiklerini, yıllık olarak şirket defterlerinide onaylattığını, şirketin sermayesinin eridiğini, hiçbir malvarlığının olmadığını, alacağı/borcuda olmadığını, müdür davacı …’in, ödenmesi gereken beyanname, damga vergileri ve defter tasdik bedellerini bizzat cebinden karşıladığını bildirmiştir.
Ticaret sicil müdürlüğünden davalı şirketin tüm genel kurul tutanakları ve eki belgeler ile dayanak deliller toplanmak suretiyle şirketin gelir getirici faaliyetleri ve mal varlığı yönünden mali müşavir bilirkişiden rapor alınmıştır. Raporda vergi dairesi kayıtları incelenemediği bildirildiğinden, Beyoğlu ve Mecidiyeköy vergi dairelerine teskere yazılıp kurumlar vergi beyannameleri istenmiş, bilirkişiden ek rapor alınmıştır.
Toplanan tüm delillere, dosya kapsamına, bilirkişi kök ve ek raporuna göre;
Davacı şirketin, davacı dışında da münferit yetkili temsilcisi bulunmakla şirkete bu dava yönünden kayyum atanması gerekli görülmemiştir.
Davalı şirketin 17/09/1998 tarihinde ortakları olan Doktorlar tarafından 50 yıl süre ile ve sağlık hizmetlerinin gelişmesi amacıyla çağdat tıp teknolojileri kullanılarak özel hastane, tıp merkezi, sağlık merkezi ve poliklinikler kurmak, işletmek ve kiralamak, diş hekimliği ile ilgili hertürlü malzeme alımı, imalatı ve ithalatı yapmak, tıbbi tahlil rontgen araştırma laboratuvarları kurmak ve işletmek, hertürlü tıbbi malzeme cihaz ve aletlerle birlikte yedek parçalarını ithal ve ihraç etmek, tıbbi konularda danışmanlık ve bilirkişilik yapmak, iştigal konularıyla ilgili gayrimenkul satın almak, kiralamak veya kiraya vermek vs. amacıyla kurulduğu,
İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün 20.11.2018 tarihli cevabi yazısında, davalı şirketin kuruluşundan dosyasına intikal eden herhangi bir genel kurul kararının bulunmadığı, şirketin son tescilini 22.11.2011 tarihinde yaptırdığı, dava dosyasına sunulu gazete suretlerinden, söz konusu tescilin tüm ortakların katılımıyla adres nakline ilişkin olduğu anlaşıldığı, bu durumda 22.11.2011 tarihinden sonra şirket ortaklarının herhangi bir karar yada genel kurul yapmak amacıyla toplanmadıkları,
Şirketin 2014 yılından itibaren herhangibir gelir üretici faaliyetinin bulunmadığı, dava tarihine kadar sermaye yapısında herhangi bir değişiklik olmadığı, 2014 yılından itibaren gelir getirici faaliyet bulunmamasına dayalı olarak meydana gelen artışlar nedeni ile öz varlık tutarının sürekli azaldığı ve 31.12.2017 tarihi itibarıyla (dava tarihinden önce kesinleşmiş son mali veri tarihi) şirket sermayesinin öz varlık içerisinde 2.255,91/30 000 = 0,075 oranında korunduğu, bu anlamda şirketin TTK 376(2) maddesinde yer verilen hükümler çerçevesinde borca batık hale geldiği,
Neticede 22.11.2011 tarihinden sonra şirket ortaklarının herhangi bir karar ya da genel kurul yapmak amacıyla toplanmamış olmaları, şirketin amaçlarını gerçekleştirmesi için gerekli olan gelir getirici faaliyeti ve mal varlığının bulunmaması, bugüne kadar hiç kar dağıtımının yapılamamış olması, şirketin 2014 yılından itibaren sürekli zarar etmesi, geçmiş yıllar karlarının 2014 yılından sonraki zararlar nedeni ile karşılıksız kalması ve bunların sonucunda şirketin borca batık duruma gelmiş olması karşısında, şirketin amaçlarını gerçekleştirme imkânının kalmadığı,
TTK’nın 636. maddesinde haklı sebeplerin varlığı halinde her ortağın şirketin feshini isteyebileceği düzenlendiği, ancak söz konusu maddede haklı sebebe ilişkin bir tanıma veya haklı sebebin sınırına ve kapsamına ilişkin herhangi bir düzenlemeye yer verilmediği, anonim şirketlerde de haklı sebeple şirketin feshinin düzenlendiği 531. maddede de aynı şekilde bir tanım, sınır veya haklı sebebe örnek gösterilmediği, bununla birlikte, genel kurulun birçok kez kanuna aykırı şekilde toplantıya çağrılması, azlık hakları ile bireysel hakların devamlı ihlali, özellikle bilgi alma ve inceleme haklarının engellenmesi, şirketin sürekli zarar etmesi, dağıtılan kâr payının sürekli azalmasının haklı sebep sayıldığı gerekçede belirtildiği,
TTK’nun sona erme sebepleri ve sona erme sonuçları başlıklı 636.maddesinde; ” …. Uzun süreden beri şirketin kanunen gerekli organlarından biri mevcut değilse veya genel kurul toplanamıyorsa, ortaklardan veya şirket alacaklılarından birinin şirketin feshini istemesi üzerine şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi, müdürleri dinleyerek şirketin, durumunu Kanuna uygun hâle getirmesi için bir süre belirler, buna rağmen durum düzeltilmezse, şirketin feshine karar verir.
Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir …. ” hükmü düzenmiş olup, somut olayda davalı şirketin durumu doğrudan doğruya TTK 636 (2) maddeye temas etmekle ve artık şirketin durumunu düzeltmesi, amacını gerçekleştirmesi olanaklı görülmemekle, toplanan tüm deliller doğrultusunda davalı şirketin fesih ve tasfiyesine, talep doğrultusunda tasfiye memuru olarak davacı …’in tayinine karar vermek yasal ve yerinde görülmüştür.
Bu itibarla;
HÜKÜM:
DAVANIN KABULÜNE ,
1-)İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil nosunda kayıtlı … LİMİTED ŞİRKETİ’nin TTK 636 (2) maddesi uyarınca FESİH VE TASFİYESİNE,
2-)Tasfiye Memuru olarak davacı …’in tayinine,
3-)Tasfiye Memuruna ücret takdirine yer olmadığına,
4-)Harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
5-)Davacı tarafından yapılan 35,90-TL başvuru harcı, 35,90-TL peşin harç, 5,20-TL vekalet harcı, 800-TL bilirkişi ücreti, 136,85-TL davetiye-teskere gideri olmak üzere toplam 1.013,85-TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-)Davacı kendilerini bir vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 2.725,00-TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-)Gider avansından artan bakiyenin karar kesinleştiğinde davacıya / vekiline iadesine,
Davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK 341. madde uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yoluna başvurma hakları hatırlatılmak suretiyle oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 26/12/2019

Başkan …
e-imzalıdır.

Üye …
e-imzalıdır.

Üye …
e-imzalıdır.

Katip …
e-imzalıdır.