Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/60 E. 2018/1028 K. 20.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/60 Esas
KARAR NO : 2018/1028

DAVA : Hisse İadesi (İnanç Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/05/2014
KARAR TARİHİ : 20/11/2018

Mahkememizde görülen İtirazın İptali (İnanç Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacıların vekili dava dilekçesinde; davacıların babalarından ve eşinden dolayı eşit hisse ile davalı şirkette hissedar olduklarını, …, … ve …’in hisselerini idare etmesi için …’e şirket hisse intikali ve hisse devir yetkisi de veren vekaletname verdiklerini, tüm hisselerin … üzerinde toplanmasına ailecek karar aldıklarını, ancak …’in diğer hissedarların vekili olduğu için hisseleri kendi üzerine geçiremediğini, bu nedenle hisselerin … üzerinde toplanması için …’in, vekili olduğu kişilerin hisselerini …’e daha sonra kendi adına devredilmesi kaydıyla 01/02/2012 tarihinde limited şirket hisse devri sözleşmeleriyle davalı …’e devretmek zorunda kaldığını, bu sözleşmenin inanç sözleşmesi olduğunu, bu işleme göre şirket hisselerinin kısa bir süre sonra …’e devredilmesini öngördüğünü, ancak daha sonra …’in geçici olarak kendi üzerinde bulundurduğu hisseleri …’e devretmekten kaçındığını, ancak 30/07/2013 tarihinde …’in söz konusu hisseleri inanç sözleşmesi (işlemi) gereği …’e devredeceğini yazılı olarak 31/01/2014 tarihinde taahhüt ettiğini, ancak davalı …’in bu hisseleri taahhüdüne rağmen devretmekten kaçındığını ileri sürerek davacılar tarafından davalıya devredilen şirket hisselerinin davacılardan …’e veya hisseleri oranında diğer davacılara devredilmesine karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
Davacılar vekili 11.04.2015 havale tarihli tavzih dilekçesi ile davacıların tamamının hissesinin 1/6 olduğunu, dava dilekçesinde sehven 1/8 yazıldığını beyanla hisse oranının düzeltilmesini talep etmişlerdir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde; 01.02.2012 tarihli hisse devir sözleşmesinin, o tarihte hiçbir şerh ya da ihtirazı kayıt konulmadan ya da iddia edilen konuda taraflar arasında ayrı bir sözleşme yapılmadan yapıldığını ve hisse devri gerçekleştiğini, davacıların dilekçelerinde dayandığı, taahhütnamenin ise iş bu hisse devir sözleşmesinden 1.5 sene sonra yapılmış, 30.07.2013 tarihli bir taahhütname olduğunu, söz konusu taahhütnamenin yasal bir bağlayıcılığı olan bir taahhütname olmadığını, 30.07.2013 tarihli, hiçbir yasal bağlayıcılığı ve hukuki zorlayıcılığı olmayan ve karşılığında bir şey alınmamış bu taahhütnameye dayanılarak bu davadaki taleplerin ileri sürülmesinin ve vekiledeninin bugünkü hissesinin 1/8’inin iptali İle davacılar adına tescilinin talep edilmesinin mümkün olmayacağını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
GEREKÇE:
Dava; inançlı işlem nedeniyle devredilen limited şirket hisse devrinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkememizce yapılan yargılama sonunda 2014/194-2015/957 E.K. sayılı 10/12/2015 tarihli karar ile ” … Davacıların şirketteki hisselerini …’e noterden 20.10.2011 tarihli vekaletname ile satıp devretmek hususunda yetki verdikleri, bu yetki uyarınca davacı …’in temsil ettiği diğer davacıların paylarını 01.02.2012 tarihinde davalı …’e noterden devrettiği ve devrin 13.02.2012 tarihli ortaklar kurulu tarafından tasdik edildiği, 28.02.2012 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiği, bu işlemlerden sonra … tarafından imzalı 30.07.2013 tarihli Taahhütname başlıklı ”Ortağı olduğu … Ltd. Şti’nde bulunan bana ait 750,00-TL ‘lik hissemi en geç 31.01.2014 tarihine kadar …’e devredeceğimi taahhüt ve beyan ederim.” içerikli yazılı belge düzenlendiği, inanç sözleşmesinin varlığı nedeniyle hisselerin iade ve adlarına tescilini talep ettikleri, inanca dayalı olduğu iddia edilen temlik işlemin resmi ve yazılı bir sözleşme ile noterden gerçekleştirildiği, sözleşmenin aksi iddia edilmiş ise de davacıların bu hususu aynı kuvvette yazılı delille ispatlamalarının gerektiği, tanıkla ispat kuralının geçerli olmadığı, resmi şekilde yapılan hisse devrinden 1,5 yıl sonra düzenlendiği anlaşılan 30.07.2013 tarihli taahhütname başlıklı yazılı belgenin içeriği ve adi yazılı belge olması nedeniyle davaya dayanak teşkil etmeyeceği” gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, karar davacılar vekilinin temyizi üzerine Yargıtay … Hukuk Dairesinin … E.K. Sayılı 16/10/2017 tarihli ilamı ile, “… mahkemece, vekil tarafından yapılan ilk devir işleminin inançlı işlem olup olmadığı yönünde mevcut deliller ve 30/07/2013 tarihli taahhütname değerlendirilerek gerektiğinde bu taahhütnamenin veriliş sebebi ve niteliği bakımından davalının isticvap edilerek bu belgenin değerlendirilmek suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmediğinden bahisle ” bozulmuş, mahkememizce bozma ilamına uyulmuştur.
Yargıtay bozma ilamı uyarınca davalı … isticvap edilmiş, beyanında ; “30/07/2013 tarihli taahhütname altındaki imzanın kendisine ait olduğunu, taahhütname içeriğinde ne yazılı olduğunu bildiğini, … Ltd Şti’nin 1. ve 2. sermaye artışlarının bulunduğunu, 1.sermaye artışında bütün ortakların katılımı öngörülmüş olmasına rağmen davacı ve diğer ortakların bu toplantıya katılmadıklarını, bunun karşılığında davacıların, bir sermaye arttışı yapılmak isteniyorsa hisselerin geri verilmesine dair öneri sunduklarını ve kendisinin de davacıların bu önerisini kabul ettiğini ve hisseleri geri iade edeceğine dair taahhütte bulunduğunu, ancak bir aksilik çıkması halinde yani sermaye artışından geri dönmeleri yada kendisinden taahhüt alıp da sermaye artışına icazet vermemeleri halinde taahhütnameye uymayacağını açıkça bildirdiğini, davacılar sözlerinden dönmeyeceklerini bildirdiklerin 30/01/2013 tarihli taahhütnameyi imzaladığını, bir müddet sonra şirkette sermaye artışı yaptığını, ancak davacıların toplantıya katılmadıklarını, sermaye artışını kardeşi … ile birlikte yaptığını, ancak daha sonra bankadan kredi çekmek için yeniden sermaye artışı yapma gereği duyduğunu, en son sermayeyi 115.900-TL ye yükseltmek istediğini, ortaklara çağrı yaptığını ancak davacıların yine toplantıya katılmadıklarını ve 1. ve 2. sermaye artış kararlarının iptali için ayrı ayrı dava açtıklarını, davaların derdest olduğunu, bu davaları geri çekerlerse taahhüdüne uyup hisseleri devredeceğini ” beyan etmiştir.
Davacılar vekili isticvapda beyan edilen hususların gerçeği yansıtmadığını, diğer ortaklarla birlikte sermaye artışı da dahil her türlü kararı alabilecek hisseye sahip davalının, sermaye artışı için hisseleri aldığı beyanının doğru olmadığını beyanla tanıkların dinlenmesini talep etmişlerdir.
Mahkememizce bozma ilamı ve davanın geldiği aşama itibariyle tanık dinlenmesi olanaklı görülmekle davacı tanıkları dinlenmiş, beyanlarında davalı … ile davacı …’in amca çocukları olduğunu, davacı …’in annesi ve kız kardeşi olan davacılarında felçli olduklarını, diğer kız kardeşinin ise Belçika’da oturduğunu, dolayısıyla şirkette var olan ve babalarından intikal eden hisselerini yönetme yetkisini ve payların alım satım yetkisini davacı …’ e verdiklerini, bir müddet sonra bu hisseleri tümden davacı …’e devretmek istediklerinden, …’in hem alıcı hem satıcı olamayacağı cihetle payların öncelikle …’e devredildiğini, devrin sadece bu amaçla yapıldığını, …’in hisseleri geri devredeceğini bizzat ağzından duyduklarını beyan etmişlerdir.
Toplanan tüm delillere, dosya kapsamına, Yargıtay bozma ilamı ve isticvap ve tanık beyanlarına göre;
Davanın inançlı işleme dayandırıldığı, inanç sözleşmesi inananla inanılan arasında yapılan onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade şartlarını) içeren borçlandırıcı bir işlemdir. Bu sözleşme tarafların hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder. İnanç sözleşmesinin akitten önce yada sonra düzenlenmiş olmasının sonuca etkisi yoktur.
Davalı …’in imzasını da ikrar etmek suretiyle kabul ettiği, 30/07/2013 tarihli taahhütnamenin BK 18 madde ve 1945/20-1947/6 sayılı İBK’na göre inanç sözleşmesi mahiyetinde olduğu, hernekadar davalı … isticvabında bunu inkar etmiş ise de, şirket pay durumuna göre, davalı …’in diğer dava dışı kardeşi … ile birlikte toplantı ve karar alma hisse adedine sahip oldukları, bu doğrultuda savunmasının haklı ve samimi olmadığı, davacının inanç ilişkisinin varlığını, yazılı bir sözleşme ile ve aksi sabit isticvap beyanı ve tanık beyanlarıyla ispat ettiği, taahhütnamenin veriliş sebebinin, taahhütname altına imza atan …’in beyanının aksine, sadece davacı olan diğer paydaşlardan, paylarını yönetmek ve paylarını alıp satmak üzere vekaletname alan davacı …’in, hem satıcı hem alıcı olarak diğer davacıların paylarını üzerine alamayacağı gereğine göre zorunlu olarak ve inanç anlaşması yapılmak suretiyle amca oğlu davalıya devredildiği ve davalının da hisseleri 31/01/2014 tarihine kadar …’e devredeceğini yazılı olarak taahhüt ettiği, ve yazılı bu taahhüdün inanç sözleşmesi mahiyetinde olduğu anlaşılmakla davanın kabulüne karar vermek yasal ve yerinde görülmüştür.
Bu itibarla;
HÜKÜM
1-)Davanın KABULÜNE ,
31/01/2014 tarihi itibariyle sermayesi 6.000-TL olan Davalı … nezdinde davalı … üzerine kayıtlı 750,00-TL miktarlı payın İptali ile davacı … adına kaydına,
2-)Harçlar Yasası uyarınca alınması gerekli 989,68-TL karar ve ilam harcından başlangıçta peşin alınan 247,45-TL harcın mahsubu ile bakiye 742.23-TL harcın davalı …’den tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-)Davacı tarafından yapılan 25,20-TL başvuru harcı, 247,45-TL peşin harç, 15,00-TL vekalet harcı, 175,75 davetiye -teskere gideri olmak üzere toplam 463,40-TL yargılama giderinin davalı …’den tahsili ile davacılara verilmesine,
4-)Davacı duruşmalarda kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 2.180,00-TL vekalet ücretinin davalı …’den tahsili ile davacılara verilmesine,
5-)Davacıların gider avansından artan bakiyenin karar kesinleştiğinde davacılara/ vekillerine iadesine,
Davacı asil … ile tüm davacılar vekili, davalı asil … ile tüm davalılar vekilinin yüzüne karşı, taraflara gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile temyiz için Yargıtay’a başvurma hakları hatırlatılarak verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı . 20/11/2018

Katip …

Hakim …