Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/455 E. 2021/136 K. 17.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/455 Esas
KARAR NO:2021/136

DAVA:İtirazın İptali
DAVA TARİHİ:16/09/2014
KARAR TARİHİ :17/02/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; “Sigorta ettiren ile davalı arasında 30.06.2011 tarihinde,23.06.2011 tarihinden itibaren geçerli olmak kaydıyla sigortalısı … olan Kredi Koruma Teminatlı Hayat Sigortası Poliçesi imzalandığını, sigortalının 15.09.2011 tarihinde vefatı üzerine müvekkillerinin davalı şirkete sigorta tazminatının ödenmesi için gerekli belgeleri ibraz ederek yaptığı başvurunun reddedildiğini, bunun üzerine ….İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası ile yaptıkları takibe davalı şirket tarafından haksız olarak itiraz edildiğini ve takibin durduğunu belirterek, itirazın iptali ile takibin devamına,davalı aleyhine %40’tan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçisinde özetle; Davacıların sigortalı …’nin yasal mirasçıları olarak hayat sigortası poliçesine dayalı olarak tazminat talep ettiğini,söz konusu sigorta poliçesinde lehtarın, vefat halinde sigortalının mirasçıları değil,…A.Ş adlı kuruluş olduğunu,bu olgunun poliçenin lehdar hanesinde rahatlıkla görüldüğünü,davacıların bu olguya rağmen doğrudan kendi adlarına dava açtıklarını,söz konusu somut sigorta poliçesinin Kredi Koruma Teminatlı Hayat Sigortasına ilişkin olduğunu,buradaki sigortanın,kredi kullanan sigortalının vefatı halinde lehtarın alacağını garanti altına aldığını,somut olayda sigortalının vefat ettiğini,poliçede teminat verilen rizikonun gerçekleştiğini,sigorta tazminatı talep etme hakkının davacılara değil lehtara ait olduğunu,davacıların bu nedenle aktif husumet ehliyetlerinin bulunmadığını, rizikonun teminatın henüz başlamadığı istisna süresi içinde gerçekleştiğinden,davacıların talebinin sigorta teminat kapsamı dışında olduğunu, sigortalının, sigorta sözleşmesi yapılırken beyan etmediği mevcut hastalığının, rizikonun gerçekleşmesine neden olduğunu, davacıların talebinin bu nedenle de sigorta teminat kapsamı dışında olduğunu beyanla, davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddini, bu itiraz doğru görülmediği takdirde esastan reddini talep etmiştir.
Dava, İİK’nun 67.maddesine dayalı olarak açılmış olup, davalının hakkındaki takibe yönelik itirazlarının iptali istemine ilişkindir.
… (Kapatılan) ….Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyasında yapılan yargılama neticesinde; davacının, davacıların aktif husumet yokluğu nedeniyle HMK’nun 114/1-d ve 115/2.maddeleri uyarınca usulden reddine karar verilmiş, kararın davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya temyiz incelemesi yapılmak üzere Yargıtay ilgili Hukuk Dairesine gönderilmiştir.
Yargıtay 11.HD 22/10/2013 tarih 2013/… esas 2013/… karar sayılı ilamında; “…Davacılar vekili, müteveffanın ölümünden sonra kredi borcunun tümünün davacılar tarafından ödendiğini iddia etmiştir. Mahkemece bu husus üzerinde durulmamıştır. Asıl borçlunun ölümünden sonra, kredi sözleşmesi çerçevesinde, davacı mirasçıların borcun tamamını ödeyip ödemediğinin ilgili bankadan sorulması ve eğer borcun tamamı ödenmiş ise davacıların aktif dava ehliyetlerinin varlığının kabulü gerekir. Borcun tamamının davacılar tarafından ödenmediğinin belirlenmesi halinde de, dava konusu edilen ve davalı tarafından düzenlenen sigorta poliçesinde, dava dışı …A.Ş’nin dain-i mürtehin olduğu kayıtlı olduğundan, mahkemece davacıya anılan bankanın davaya muvafakatinin temini için süre verilip, buna göre davacının aktif dava ehliyetinin bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekirken, belirtilen hususlar üzerinde durulmadan, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış…” gerekçesiyle … (Kapatılan) …Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas … karar sayılı 03/12/2012 tarihli kararının bozulmasına karar verilmiş, bozma üzerine dosya … (Kapatılan) …Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sırasına kaydedilmiş olup, ….Asliye Ticaret Mahkemesinin kapatılması üzerine dosya Mahkememizin … esas sırasına kaydedilmiştir.
Mahkememizin … esas sayılı dosyasında yapılan yargılama neticesinde, davanın kabulüne karar verilmiş, Mahkememizin … esas… karar sayılı 05/11/2014 tarihli kararının davalı vekilince süresi içerisinde temyiz edilmesi üzerine dosya temyiz incelemesi yapılmak üzere Yargıtay ilgili Hukuk Dairesine gönderilmiş, Yargıtay 17.HD 11/12/2017 tarih 2015/2722 esas 2017/11482 karar sayılı ilamında; “…Davacılar murisi ile davalı arasında imzalı sigorta poliçesinin, “Kredi Koruma Teminatlı Hayat Sigorta Poliçesi” olduğu tarafların kabulünde olup dosya kapsamı ile de sabittir. Davalı sigortacı tarafından dosyaya sunulan Kredi Koruma Teminatlı Hayat Sigortası Özel Şartları’nın, “tanımlar” başlıklı 2-D maddesinde “istisna süresi” adıyla yapılan düzenlemede; “teminatın işlerlik kazanabilmesi için, poliçe başlangıç tarihinden itibaren geçmesi gereken 90 günlük süredir” ifadesine yer verilmiştir. Davacılar murisi ile davalı arasında imzalı poliçenin tanzim tarihi 23.06.2011 ve davacılar murisinin ölüm tarihi ise 15.09.2011 olup; 90 günlük istisna süresi dolmadan davacılar murisi ölmüş ve riziko gerçekleşmiştir.
Bu durum karşısında mahkemece; Kredi Koruma Teminatlı Hayat Sigortası Özel Şartları’nın 2-D maddesindeki istisna süresinin, davacılar murisi ile davalı arasında imzalı poliçe bakımından uygulanmasının mümkün olup olmadığı; bu özel şartın poliçe gereği davacılar murisine bildirilip gerekli bilgilendirmenin yapılıp yapılmadığı hususlarının, poliçenin tanzim tarihi ve riziko tarihi itibariyle yürürlükte olan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümleri, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu ve 26684 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Sigorta Sözleşmelerinde Bilgilendirmeye İlişkin Yönetmelik hükümleri dahilinde ele alınması; istisna süresinin somut uyuşmazlık bakımından uygulanma imkanı olduğunun kabulü halinde, istisna süresi içinde rizikonun gerçekleşmiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
2-Davacılar murisinin kullanmış olduğu banka kredisi nedeniyle hayat sigorta sözleşmesi düzenlenmiş; poliçenin düzenlenmesinden sonra, 15.09.2011 tarihinde davacıların murisi vefat etmiştir.
Poliçenin tanzim edildiği ve rizikonun gerçekleştiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nun, sigorta sözleşmesi kurulurken sigortalıya yüklenen doğru bilgi verme (ihbar) yükümlülüğünü düzenleyen 1290. maddesi, her ne kadar mal sigortalarına ilişkin bulunmakta ise de, Dairemizin yerleşik kararları ile hayat sigortalarında da uygulanmaktadır.
Gerek TTK’nun 1290. maddesi ve gerekse Hayat Sigortası Genel Şartlarının C-2.2. maddesi düzenlemesine göre; sigorta şirketinin sorusu üzerine veya her hangi bir soru sorulmadan (dolayısı ile buna ilişkin bir form doldurulmadan) sigortalı, sözleşmenin yapılması sırasında kendisinin bildiği ve sigortacının sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını gerektirecek bütün halleri sigortacıya bildirmekle yükümlüdür.
Poliçenin düzenlenmesi sırasında sigortalının, doğru beyan yükümlülüğüne aykırı hareket ettiğinin ve sigortacının TTK’nun 1290. maddesine göre, sözleşmeden cayma hakkını kullanmasının haklı olduğunu kabul için ise, sigortalının gizlediği iddia olunan hastalık ile riziko (ölüm) arasında illiyet bağının bulunması gerekmektedir. Anılan bu tespit ve değerlendirmenin yapılması da, tıbbi ve teknik bilgiyi gerektiren bir iştir.
Somut olayda; davalı sigortacı, daha önce … (kemik tümörü- kanser) hastalığı bulunan davacılar murisi sigortalının, bu rahatsızlığını poliçe tanzimi sırasında bildirmediğini ve ölümün de bu sebepten gerçekleştiğini belirterek zararın teminat dışı olduğunu savunmaktadır. Mahkeme tarafından, alınan bilirkişi raporuna göre, davalının itirazının haksız olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, dosya kapsamında alınmış herhangi bir bilirkişi raporu bulunmadığı görülmektedir. Eksik inceleme ile karar verilemez.
Bu durumda mahkemece; davacılar murisine ait eksik kalan tüm tedavi ve hastane kayıtlarının ilgili yerlerden getirtilmesi; davacılar murisinde poliçe tanziminden önce mevcut olduğu iddia olunan kanser rahatsızlığı konusunda uzman onkolog ile kalp damar uzmanı doktor bilirkişi ve sigorta hukukçusundan oluşan üç kişilik bilirkişi heyetinden, sigorta ilişkisinin kurulmasından önce sigortalı muriste bulunduğu ve sigortacıya bildirilmediği iddia olunan … ile ölüm rizikosu arasında illiyet olup olmadığı konusunda, ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli bir rapor alındıktan sonra, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken; eksik incelemeyle, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
3-Davacılar murisi ile davalı sigortacı arasında imzalı poliçede, ölüm halinde başlangıç teminatının 20.056,00 TL. olarak belirlendiği, ölüm rizikosu için “azalan oranlarda teminat” ilkesine göre teminat tutarlarının belirlendiği; poliçe tanziminden sonraki üçüncü ayda ölüm olayının gerçekleştiği ve bu dönem için verilen teminatın 19.151,26 TL. olduğu görülmektedir. Bu durum karşısında, davacılar tarafından başlatılan icra takibindeki 20.056,00 TL. asıl alacak bakımından kabul kararı verilmesi ve poliçedeki teminat limitlerinin dikkate alınmaması da doğru değildir.
4-Davacılar tarafından talep edilen tazminat miktarı likit (muayyen, belirli) olmayıp gerçek zarar miktarının tespiti ve davalı tarafın zarardan sorumlu olup olmadığı yargılama yapılmasını, bilirkişi incelemesi yaptırılmasını gerektirmektedir. Bu nedenle, davacı tarafın şartları oluşmayan icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu gibi davalı aleyhinde icra inkar tazminatına karar verilmesi de doğru görülmemiştir…” gerekçesi ile Mahkememizin … esas 2014/359 karar sayılı 05/11/2014 tarihli kararının bozulmasına karar vermiş, bozma üzerine dosya Mahkememizin 2018/455 esas sırasına kaydedilmiştir.
Mahkememizin 2018/455 esas sayılı dosyasında usul ve yasaya uygun olduğu değerlendirilen Yargıtay 17.HD 11/12/2017 tarih 2015/2722 esas 2017/11482 karar sayılı bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş, bozma ilamı doğrultusunda inceleme yapmak üzere dosya …’den oluşan heyete tevdi edilmiş, 24/07/2020 tarihli Bilirkişi heyeti raporunda özetle; Davaya konu poliçe imza tarihi 30.06.2011 olup 23.06.2011-23.06.2014 dönemini kapsadığını, riziko yani sigortalının vefatı 15.09.2011 tarihinde gerçekleştiğini, Kredi Koruma Teminatlı Hayat Sigortasının Genel Şartlarının 1. Sigortanın Konusu ve Kapsamı maddesinde d) İstisna Süresi “Teminatın işlerlik kazanabilmesi için poliçe başlangıç tarihinden itibaren geçmesi gereken 90 günlük süredir” cümlesinde tanımlandığını, Kredi Koruma Teminatlı Hayat sigortası Bilgilendirme Formunun; B.Teminat İçerikleri bölümündeki tablonun hemen altında “Poliçe başlangıç tarihinden itibaren 90 günlük istisna süresi mevcuttur” ibaresi yer aldığını, bu durumda rizikonun gerçekleşmesi ile sözleşme başlangıç tarihi arasında 84 gün, sözleşme imza tarihi arasında 77 gün geçmiş olup istisna süresi dolmadığını, kardiopulmonerarrestin bir ölüm sebebi olarak kabul edilmesi mümkün olmayıp hastanın gerçek ölüm sebebi … olduğunu, tıbbi belgelerin incelenmesinde davacılar murisinin 23.10.2000 yılında … tanısını aldığı, yapılan biopsi ilk tedavinin ardından ve 2010 yılından sonra yoğun şekilde onkolojik tedaviye yeniden başlanmış olduğu görülmektedir. Sigortalı 30.06.2011 tarihli sözleşme esnasında ölümüne sebep olan hastalığın kendisinde mevcut bulunduğuna vakıf olduğunu, bu durumda, davacılar murisi …’nİn 30.06.2011 tarihli sözleşme sırasında raporumuzun 4. 5. ve 6. Sayfalarında poliçenin ilgili bölümleri alıntılanarak ayrıntılı şekilde açıklanan beyan yükümlülüğünü yerine getirmemiş olduğu tespit ve rapor edilmiştir.
Tüm dosya kapsamı birlikte incelendiğinde ve değerlendirildiğinde;
Bozma ilamı doğrultusunda alınan bilirkişi heyeti raporu ile davacıların murisi …’nin gerçek ölüm sebebinin … olduğu, davacıların murisi …’ye 23.10.2000 yılında … tanısını konulduğu ve 2010 yılından sonra yoğun şekilde onkolojik tedaviye başladığı, davacıların murisi olan Sigortalı …’nin poliçe tanziminden öncesinde ölümüne sebep olan hastalığından haberdar olduğu belirlendiğinden davacıların murisi sigortalının, beyan yükümlülüğünü yerine getirmediği anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda izah olunan nedenlerle;
1-Davanın reddine,
2-Karar tarihi itibariyle alınması gereken 59,30 TL harcın peşin alınan 210,20 TL harçtan mahsubu ile bakiye 150,90-TL harcın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine ,
3-Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesaplanan 4.080,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Taraflarca yatıralan gider avansından artan bakiyenin karar kesinleştiğinde yatırana/ vekiline iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren onbeş gün içerisinde Mahkememize verilecek bir dilekçe ile veya başka bir yer Mahkemesi aracılığı ile gönderilecek bir dilekçe ile Yargıtay nezdinde Temyiz kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.17/02/2021

Katip …
e-imzalıdır.

Hakim …
e-imzalıdır.