Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/420 E. 2021/4 K. 05.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/420 Esas
KARAR NO : 2021/4
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 07/05/2018
KARAR TARİHİ : 05/01/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Rücuen Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
DAVA:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; http://….com internet sitesinde 02.05.2018 tarihinde “…’nin dizisinde bir çocuğun vücudunun yarısını yaktılar” başlığı ile yayınlanan yazıda söz konusu habere konu olan olayın manipüle edilecek tarzda okuyucu ile paylaşılması sebebiyle müvekkiline açıkça hakaret edildiğini, onun itibarının yerle bir edilmeye çalışıldığını ve manevi zarara sebep olunduğunu, oysa müvekkilinin sette kaza iddialarına karşı gerekli açıklamayı yaptığını, söz konusu kazanın müvekkil kurumun anlaşmış olduğu bir yapım firmasının çekimleri sırasında gerçekleştiğini, doğrudan müvekkili ile bağlantılı olmadığını, haberde ifade edildiği üzere müvekkilinin olayla ilgili olarak sessiz kalmasının, süreci takip etmemesinin, kazanın setteki ihmallerden kaynaklanmasının söz konusu olmadığını, buna karşın haber içeriğinin kamuoyunu yanlış yönlendirecek ifadelerle …’nin itibarını zedeleyecek tarzda olduğunu, … yönetici, çalışan ve tüzel kişiliğinin şeref ve haysiyetinin zedelendiğini, kamuoyu nezdinde müvekkiline haksız isnatlarda bulunularak düşmanlık geliştirme kampanyasına giriştiğini, onun saygınlık, itibar ve manevi kişiliğinin zedelediğini, gerçek kişiler gibi tüzel kişilerin de manevi tazminat talebinde bulunabileceklerini, sayılan gerekçelerle; TTK, TMK, TBK, Basın Kanunu ve ilgili diğer mevzuat uyarınca 50.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanacak ticari faiz ile birlikte müşterek ve müteselsilen davalılardan alınarak müvekkiline ödenmesini, yargılama gider ve harçları ile vekâlet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir..
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu olayın Asliye Hukuk Mahkemesinin görev alanına girdiğini, müvekkili …’ın … Ltd. Şti’nin yetkilisi olduğunu buna karşın … Ltd. Şti’nin ayrı bir tüzel kişiliğinin bulunduğunu, şirket yetkilisinin davalı olarak gösterilemeyeceğini, haberin …’nin kendi haberi olmadığını, yalnızca “… ” tarafından yapılan basın açıklamasının haberleştirilmesinden ibaret olduğunu, aynı olayın on binlerce medya organı ve haber sitesinde yer aldığını, aynı haberde …’nin açıklamalarına da “…’den Açıklama” ara başlığı ile yer verildiğini, haberin tamamen tarafsız, objektif, görünürdeki gerçeğe uygun olduğunu, cevap hakkına duyulan saygı ve tarafsız gazetecilik gereği davacı …’nin açıklamasının da haber metninde yer aldığını, haberin manipüle edilmediğini, hakaret kastı bulunmadığını, manevi tazminatı gerektirir bir durum olmadığı gibi, talep edilen 50.000 TL’lik tutarın da fahiş ve manevi tazminatın amacını aşar mahiyette olduğunu, dava konusu haberin … tarafından yazılmadığını, onun sorumluluğuna gidilmesinin yasal bir dayanağının bulunmadığını, açık yasal bir dayanak olmaksızın bir kişinin başka bir kişinin eyleminden sorumluluğu yoluna gidilemeyeceğini, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzeltilmesi Hakkında Kanun Hükümleri uyarınca internet ortamında yapılan yayınlarda sorumluluğun içerik sağlayıcı, erişim sağlayıcı ve yer sağlayıcıya ait olduğunu, imtiyaz sahibinin sorumluluğunu belirten hüküm bulunmadığını beyan ederek, söz konusu gerekçelerle davanın reddini yargılama gider ve avukatlık ücretinin davacı üzerine bırakılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE:
Davanın; haksız rekabet iddiasına dayalı manevi tazminat talebinden ibaret olduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce toplanan delillere, iddia ve savunmaya göre davacı tarafın tazminat talep etme hakkı bulunup bulunmadığı varsa miktarı, haksız rekabetin mevcut olup olmadığı hususunda bilirkişiden rapor alınmış 20/11/2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle; davalı tarafından başlıkta kullanılan dilin, basın özgürlüğü ve manevi zarar arasındaki dengenin oluşturulması için kullanılan aracın amaca uygunluğu ilkesini ihlal edebilecek mahiyet taşıdığı, dolaysıyla haksız rekabet oluşturduğu, haber metninde hem … nın hem de …’nin yapmış olduğu açıklamalara (“…’den açıklama” ifadeleri başlıkta kırmızı renkli ve koyu şekilde paylaşılmıştır) yer verilmesinin manevi tazminat miktarının tespiti açısından dikkate alınabilir mahiyette olduğu, manevi zarar miktarının tespitinin Mahkemenin takdirinde olduğu, içerik sağlayıcı, yer sağlayıcı ve erişim sağlayıcılar bağlamında doğan sorumluluğun tespiti ve davalılardan …’a sorumluluk yüklenip yüklenilemeyeceğine ilişkin değerlendirmenin bilirkişi heyetinin uzmanlık alanı dışında kaldığı, mahkeme inceleme ara kararında her ne kadar tarafların ilişki dönemini kapsar nitelikte ticari defter kayıt ve belgeleri üzerinde inceleme yapılması yönünde karar alınmış ise de, taraflar arasında her hangi bir sözleşmesel ilişki bulunmadığı, her hangi bir faturalaşma ve ticari anlamda borç/alacak ilişkisi de olmadığından bu yönde bir inceleme yapılması mümkün olmadığı, taraflar arasında ikame edilen huzurdaki davada haksız rekabete ilişkin manevi tazminat talebine ilişkin olarak açıldığı, manevi tazminatın talep edilip edilemeyeceğine ilişkin davalı yana sorumluluk yüklenmesinde ayrıca teknik inceleme gerektiği hususu tespit ve rapor edilmiştir.
Uyuşmazlık, davalıların yayın yolu ile gerçekleştirdikleri eylemlerinin davacıya karşı haksız rekabet teşkil edip etmediği noktasında toplanmaktadır.
6102 sayılı Yasanın 54.maddesi uyarınca haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.
Haksız rekabete ilişkin hükümlerin amacı hukuka uygun ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. Kanun ne “dürüst” ne de “bozulmamış” rekabeti tanımlamıştır. “Dürüst” terimi için kaynak kanunun Almanca metninde “saf, karışık ve katışık olmayan” anlamına gelen “lauter” sözcüğü için kullanılmıştır. Fransızca metinde ise “loyale” sözcüğü yer almaktadır. Fransızca sözcüğün sözlükte çeşitli karşılıkları vardır: Sadık, dürüst ve haksız olmayan gibi. Dürüst sözcüğü Fransızca “loyale”den çevrilmiştir. Ancak, hüküm yorumlanırken bu sözcüğe Almancadaki “saf, karışık, katışık olmayan” anlamı da verilmeli, ayrıca dürüst kelimesi, sadece doğru veya kanunlara uygun şeklinde anlaşılmamalıdır. Kastedilen saf, geniş anlamda, kurallara uygun, dürüst rekabettir. Hukuka uygun rekabet kanunî rekabete, kanun kurallarına uygun olarak yapılan rekabete özgülenemez. Hukuka uygun rekabet, oyunun dürüstlük kurallarına, centilmenliğe uygun olarak oynandığı katışıksız, saf bir rekabettir. “Bozulmamış” rekabet ise güven duyulan bir anlamda “hilesiz” demektir.
Rekabet hükümleri yukarıda vurgulanan “hukuka uygun/saf/dürüst” ve “bozulmamış” rekabeti tüm katılanların menfaatine sağlar. Tüm katılanlar ile rekabet hukukunun ünlü üçlüsü kastedilmiştir: Ekonomi, tüketici ve kamu. “Katılanlar” gibi çok geniş bir sözcüğün kullanılması ile rekabet kurallarının rakipler arası ilişkilere özgülenmesinin yolu kapatılmıştır.
İkinci fıkra haksız rekabete ilişkin ilkeyi koymaktadır. İlkenin taşıyıcı kolonu dürüst davranış kuralıdır. Dürüstlük kuralına aykırılık ya davranışlarla ya da ticarî uygulamalarla olur. Davranışlar ve ticarî uygulamalar iş etiğine, doğruluğa, dürüstlüğe ters, aldatıcı, yanıltıcı, kandırıcı olabilir. İsviçre Kanununun gerekçesinde ifade edildiği üzere dürüstlük kuralına aykırı davranışlar ve ticarî uygulamalar rekabetin işlevsel kurallarını zedeler, rekabetten beklenen sonuçların alınmasını engeller. Buradaki, yani rekabet hukukundaki dürüstlük kuralları İsviçre öğretisinde belirtildiği gibi Türk Medenî Kanununun 2. maddesinin birinci fıkrası hükmündeki dürüst davranış kuralları ile tam örtüşmeyebilir. Çünkü Türk Medenî Kanununu 2. maddesi anlamında dürüstlük kuralları sözleşmesel veya önsözleşmesel temelde ve taraflar arasındaki ilişkide var olan güvenle ilgilidir. Rekabet hukukunda ise bu anlamda taraf mevcut olmayabilir. Çoğu kez bir haksız fiil konumu bile söz konusu olabilir.
TTK’nın 55/1 maddesine göre “Başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek,” dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar arasında, haksız rekabet hallerinin başlıcaları içerisinde gösterildiği gibi TTK’nın 58.maddesinde de haksız rekabetin basın vasıtasıyla işlenmesi halinde basının mesuliyeti hüküm altına alınmıştır. Madde, 6762 sayılı Kanunun 60.maddesinden aynen alınmıştır.
Kötüleme soyut olaya göre karalamayı, perdelemeyi, değerini küçümsetmeyi ve düşürtmeyi kapsar. Kötüleme iki eylemle ifade edilmiştir: yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalar. Bu iki eylemin de nesnel bir değerlendirme ile gerçek olmaması gerekir; yani kötülemede bulunanın açıklamaları gerçekse haksız rekabet oluşmaz. “Yanlış” sözcüğü hükmün amacını açıkça belirtmektedir. Öğretide ve bazı mahkeme kararlarında “yanıltıcı” kavramı; iş ürününe, faaliyete, mallara veya fiyata ilişkin açıklamanın veya nitelendirmenin, takdim ediliş tarzının, seçilen sözcüklerin, resimlerin veya yapılan karşılaştırmanın hedef kitlede veya kişilerde bıraktığı genel izlenimle, bunların açıklama konusunu olduğundan değişik ve olumsuz algılaması şeklinde ifade edilmiştir. “Yanıltıcı” ibaresi hedef kitle veya farklı bir deyişle muhatapla birlikte değerlendirilmelidir. Gereksiz yere incitici beyanlar, amacını aşan değer yargılarıdır; amacın aşılmasıyla yargılar (eleştiri de denilebilir), gerçek dışı veya gerçeğe uymayan, gerçekle bağdaşmayan veya gerçeğe ters hâle gelmiştir. Ölçüsüzlük ve üslup gerçek payının mevcudiyetine rağmen eleştiri kavramı ile uyuşmuyorsa, eleştiri (beyan) inciticidir. Ölçüsüzlük hatta gerçeğe uygunluk sınırını zorluyorsa, gene gereksiz yere inciticilikten sözedilir. “Mal” ile gerçek anlamda ticarete konu, bir gereksinime cevap veren bir şey kastedilmiştir. İş ürünü ise çok daha geniştir. Bir patent, tasarım, makale, film, sahneye koyuş, bir icra iş ürünüdür. Kötüleme sebebiyle hükmün uygulanabilmesi için kusurun varlığı şart değildir. Hüküm “başkasının” yani doğrudan bir kişinin veya kişiliği olmayan bir topluluğun kötülenmesi halinde de uygulanır.
TTK’nın 56. maddesi uyarınca haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, mesleki itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse maddede belirtilen davaları açabilecek ve aynı maddenin d bendi uyarınca kusur varsa zarar ve ziyanın tazminini ve e bendi uyarınca da Borçlar Kanunu’nun 58. maddesinde gösterilen şartlar mevcutsa manevi tazminat verilmesini isteyebilecektir.
Borçlar Kanunu 58 .maddenin Türk Ticaret Kanunu’nun 56. maddesi ile birlikte mütalaası ile çıkan sonuca göre de davacının iktisadi menfaati yönünden zararın veya tehlikenin ve davalının kusurunun olması kafi bir sebeptir. Menfaat ihlalinin bir elem veya acıya sebebiyet vermiş olması gerekli olmayıp, tüzel kişiler için iyi şöhretin korunması amaçlanmaktadır.
Öte yandan Basın özgürlüğü Anayasa uyarınca her ne kadar güvence altına alınmışsa da hiç şüphesiz ne basın özgürlüğü ne de bu özgürlüğün sonucu tanınan ayrıcalıklar sınırsız değildir. Basın özgürlüğünün de kişi ve toplum yararı açısından sınırlandırılabileceği kuşkusuzdur. Basın haber verme fonksiyonunu yerine getirirken gerçeklik, kamu yararı ve toplumsal ilgi, güncellik, konu ile ifade arasında düşünsel bağlılık kurallarına uymakla yükümlüdür. Haber verme hakkı ancak bu sınırlar içinde kaldığı müddetçe hukuka uygundur. Sözünü ettiğimiz temel kurallardan olan, konu ile ifade arasında düşünsel bağlılık, haber gerçeği yansıtsa bile, kullanılacak dil ve ifadenin, yapılacak niteleme ve yorumun, haberin verilişinin gerektirdiği ve zorunlu kıldığı biçim ve ölçüde bulunmasını öngörür. Yine yayın yoluyla yapılan bir eylemin kişilik haklarına aykırılık teşkil edip etmediği gerçeğe uygunluk, kamusal ilgi ve toplumsal yarar, güncellik ve şekle uygunluk unsurlarının bulunup bulunmadığı değerlendirilerek tespit edilmelidir. Hukuka uygunluğun diğer tüm ilkeler bulunsa bile, yazının yazılış biçimi ve şekli, yazıda kullanılan ifadeler hukuka aykırı olabilir. Herhangi bir haber gerçeğe ne kadar uygun olursa olsun, haber verilişinin gerektirmediği tahkir edici bir dilin kullanılması durumunda, hukuka uygunluk durumu söz konusu olamaz. Kullanılan ifadenin, habere konu olan olay ile düşünsel bir bağlantısının bulunması zorunludur. Bu zorunluluğu aşan ve kişiyi objektif yönden tahkir edici ifadelerin kullanılması durumunda bu hakkın sınırı aşılmış, hukuka uygunluk sebebi ortadan kalkmış olur. Diğer bir deyişle yapılan beyan gerçek payı taşımasına rağmen beyanın üslubu, ölçüsüzlüğü veya zamanı itibarı ile amacın aşılması söz konusu olabilir.Kötüleme sebebiyle haksız rekabet oluşabilmesi için kusurun varlığı gerekli değildir.
Bu açıklamalar ışığında somut olayın değerlendirilmesinde; Dava, davalının http://….com internet sitesinde 02.05.2018 tarihinde “…’nin dizisinde bir çocuğun vücudunun yarısını yaktılar ” başlığı ile verilen haberden kaynaklanmaktadır. Davacı, anılan haberin, TTK’nın 54,56 maddesi, TMK24,25maddesi, TBK 49 ,57maddesi uyarınca haksız rekabet teşkil ettiğini beyanla manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Yukarıda açıklandığı üzere 6102 sayılı Yasanın 54,56 maddesi uyarınca haksız rekabet hallerinden sayılmış olup, somut durumda haberde kullanılan ifadelerin bu kapsamda kalmadığı, amacını aşan bir değer yargısı olmadığı, yazının yazılış biçimi ve şekli, yazıda kullanılan ifadelerde hukuka aykırılık bulunmadığı, gerek haber içeriği gerek kullanılan ifade itibari ile ölçüsüzlük bulunmadığı, internet sitesinde yaptığı haberler nazara alındığında eleştiri sınırları dahilinde kabul edilerek yapılan yayında basın özgürlüğü sınırlarının aşılarak kişilik haklarına saldırı boyutuna ulaşmadığı, toplumun haber alma özgürlüğü kapsamında kaldığı, haksız rekabetin unsurlarının gerçekleşmediği , davalılara atfedilen eylemde hukuka aykırılık unsurunun bulunmadığı, haksız rekabet hükümlerine dayalı tazminat talebinin kabulü açısından ayrıca zarar unsurunun oluştuğunu ortaya koyan ve HMK m.194 çerçevesinde somutlaştırılmış bir delil olmadığı, davaya taraf olan ve gazetecilik faaliyetiyle iştigal eden şirketlerin mevcut yayın politikaları karşısında okuyucu kitlelerinin genel olarak bu haberden etkilenebileceği yönünde somut bir delil bulunmadığı, davalıların haksız fiil niteliğindeki yanlış, yanıltıcı, gerçek dışı haber yapma eylemlerinden dolayı haksız rekabetin oluştuğuna ilişkin davacı iddiaları kanıtlanmış değildir. Yazılan yazılarda davacıyı kötüleme, incitme, toplumda hor görme amaçlarının da hedeflendiği belirgin değildir ve yayınlanan bu haberin davacı şirketin itibarını zedelediği de kanıtlanmış durumda değildir. Haber, özü itibariyle Basın Yasası’nın verdiği özgürlük sınırı içinde kaleme alınmış olup, B.K. 49., M.K’nın 24. ve 25.Maddeleri’nde yerini bulan koşullar da davacı yönünden gerçekleşmiş değildir. (Yargıtay 11 Hukuk Dairesinin 04/10/2017 tarih 2016/2228 Esas 2017/5069 Karar sayılı ilamı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 03/04/2014 tarih 2012/17232 Esas 2014/6509 Karar sayılı ilamı) Bu kapsamda davacının manevi tazminat talepleri yönünden davalılar hakkında yerinde görülmeyen davanın reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davacının davasının REDDİNE
2-Harçlar Kanununa göre alınması gerekli 59,30-TL karar ve ilam harcının başlangıçta alınan 853,88 TL peşin nispi harçtan mahsubu ile 794,58TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3- Davalılar kendisini duruşmalarda bir vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen manevi tazminat miktarı yönünden tarifenin 10.(3) maddesi nazara alınarak 4.080 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
4-Davacı ve davalılarca yatırılan gider/delil avansından artan bakiyenin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı/davalılar/vekillerine iadesine,
5-Yapılan tüm yargılama giderlerinin davacı üzerine bırakılmasına,
Dair taraf vekillerinin yüzünde; tarafların gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 05/01/2021

Katip …
¸e-imzalıdır.

Hakim …
e-imzalıdır.