Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/359 E. 2018/1139 K. 11.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/359 Esas
KARAR NO : 2018/1139
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 01/11/2012
KARAR TARİHİ : 11/12/2018

…. Tüketici Mahkemesinin … E. … K. Sayılı 21/05/2013 tarihli görevsizlik kararı üzerine dosya mahkememize tevzi edilmiş olmakla yapılan duruşma sonunda:
DAVA:
Davacı vekili öncelikle tüketici mahkemesine verdiği dava dilekçesinde özetle; vekiledeninin davalı sigorta şirketine Bireysel Emeklilik Sigortası yaptırıldığı sırada kendisine önerilen ve sağlık halinde güvence sunan “…” başlıklı sözleşme ile sigorta yaptırdığını, poliçenin her yıl otomatik olarak yenilendiğini, poliçe ve ödeme ilişkisinin halen sürdüğünü, bu poliçe karşılığında tehlikeli hastalıklar olarak sayılan pek çok hastalık durumunda sağlık güvencesi sağladığı belirtilerek vekiledeninin poliçeye teşvik edildiği ve yüksek teminatlı güvence sunulduğunu, kalp krizininde bu hastalıklardan birisi olarak belirtildiğini, vekiledeninin Bireysel Emeklilik başvurusundan birkaç yıl sonraki bir tarih olan 05.10.2011 tarihinde kalp krizi geçirdiğini, halen sürekli tedavisi ve ilaç bağımlılığı devam eden kalp hastası durumunda olduğunu, davalı şirkete 02.11.2011 tarihinde başvuru yapılarak poliçe gereği ödemenin yapılması talep edilmesine rağmen herhangi bir ödemede bulunulmadığını, davalının kalp yetmezliği oranı gibi bir gerekçe yaratarak ödeme yapmaktan imtina etmesinin aldatıcı olduğunu, kalp yetmezliğinin ayrıca ve başlıbaşına bir hastalık olduğunu, kalp krizi ile ilgisinin olmadığını, olsa olsa kalp krizinin sonuçlarından birisi olduğunu, tek sayfa olarak düzenlenen poliçede bu tür ayrıntıların bulunmadığını, ilk poliçe yazımı sırasında tüm bu hususların açıklıkla belirtilmeyip, yanıltıldığını ve neticede dolandırıldığını, poliçede yer alan tehlikeli hastalık karşılığındaki teminat miktarı olan 30.907,00 TL hastalık teminatının 02.11.2011 tarihinden itibaren işleyecek ticari reeskont faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle iş bu davada ticaret mahkemelerinin görevli olduğunu beyanla görev itirazında bulunmuşlar, esasa ilişkin olarak; davacı ile vekiledeni şirket arasında … poliçe numaralı 01.08.2011 tarihli 1 yıl süreli “… Sözleşmesi” (…) imzalandığını, … Sigortası; sigortalınını ölümü veya tarife kapsamında olan hastalıklardan birine yakalanması halinde, belirlenen şartlar çerçevesinde tazminat ödenmesine ilişkin teminatları içerdiği, dava konusu olayda davacının 02.11.2011 tarihinde “kalp krizi” geçirdiğini belirtmek suretiyle vekiledeni şirkete başvurduğunu, poliçe kapsamında tazminat ödenmesi istemininde bulunduğunu, tehlikeli hastalık teminatlı Hayat Sigortası özel şartlarının “Tehlikeli hastalık teminatı kapsamına dahil olan hastalıklar” başlıklı 1.maddelerinin b alt başlıklı Kalp Krizi (Myokard enfaktüs) maddesine göre; dava konusu poliçe kapsamında tazminat ödemesi yapılabilmesi için kalp krizi teşhisinin 5 kriterle desteklenmesi gerektiğini ve bu 5 kriterin; -klinik bulgular, -kalp krizi olduğunu teyit eden yeni EKG değişiklikler, -Kardiyak enzim CK-MB’nin yüksekliği, -Troponin yüksekliği, -Hastalık meydana geldikten 3 ay yada daha sonra sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonunun %45’den daha az olduğunun kardiyolojik tetkiklerle tespit edilmesi olarak sayıldığı, davacının, vekiledenine ilk 4 kriteri destekleyen evrakları teslim etmesine karşın 5. Kriter olan “Hastalık meydana geldikten 3 ay ya da daha sonra sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonunun %45 ten daha az olduğunun kardiyolojik tetkiklerle tespit edilmesi” maddesine karşılık bulan bir ekokardiografık tetkik sunamadığı için bu 5. Kriterin kalp krizi teşhisini destekleyip desteklemediği tespit edilemediğinden tazminat ödemesinin yapılmadığını, sigorta açısından risk hesaplamasının bu 5. Kriterde yer alan ‘sol ventikül ejeksiyon fraksiyonunun %45 ten daha az olduğunun kardiyolojik tetkiklerle tespit edilmesi durumunun varlığına göre risk hesaplanmakta olduğundan 5. Kriterin ‘olmazsa olmaz’ bir kriter olduğunu, davacının kalp krizi geçirmiş olmasının tazminat ödenmesi için yeterli olmadığını beyanla, davanın reddine karar verilmesi talep etmişlerdir.
… Tüketici Mahkemesinin … E. … K. Sayılı 21/05/2013 tarihli görevsizlik kararı üzerine dosya mahkememize tevzi edilmiştir.
GEREKÇE;
Dava; teminatlı hayat sigortası poliçesi kapsamında tazminat talebine ilişkindir.
Mahkememizce yapılan yargılama sonunda; 2013/319-2014/218 E.K. Sayılı 25/09/2014 tarihli karar ile: “Davanın kabulüne, 30.907,00 TL tazminat alacağının 02/11/2011 tarihinden itibaren talep doğrultusunda işleyecek ticari reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,” karar verilmiş,
Davalı vekilinin temyizi üzerine Mahkememiz kararı Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2015/2502-2017/10732 E. K. sayılı, 20/11/2017 tarihli ilamı ile”… Taraflar arasındaki sigortalılık ilişkisinin uzun süredir devam ettiği; davacının 2008 yılında imzaladığı bilgilendirme formu ile, sigorta teminatı kapsamındaki tehlikeli hastalıklara ilişkin özel şartlar konusunda bilgi sahibi olmasının sağlandığı; somut olayın özellikleri ile sigortalılık ilişkisinin uzun süredir devam ettiği gözetildiğinde, özel şartlara ilişkin basılı belgenin davacıya verilmemiş olmasının, bilgilendirmenin yapılmadığının kabulüne tek başına yeterli olmadığı, sigorta ilişkilerinde iyiniyet prensibinin cari olduğu ve tarafların hakları ile sorumluluklarının sınırını tayinde bu ilkeye göre değerlendirme yapılması gerektiği; uzun süredir devam eden ve davacı sigortalının imzalı bilgilendirme formuna rağmen, özel şartlar konusunda bilgilendirilmediği yönündeki iddiasının Medeni Kanun hükümlerine göre hakkın kötüye kullanımı vasfında olduğu dikkate alınarak, taraflar arasındaki poliçe ile poliçeye ilişkin özel şartlar dahilinde, davaya konu edilen zararın sigorta teminatı kapsamında olup olmadığı konusunda gerekli araştırmalar yapıldıktan sonra değerlendirme yapılıp, oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme ve hatalı gerekçeyle, yazılı olduğu biçimde hüküm tesisi doğru görülmediği ” gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkememizce verilen 25/09/2014 tarihli kararda direnilmesine karar verilmiştir.
Taraflarca dayanılan tüm delil ve belgeler toplanmıştır.
Toplanan deliller ve dosya kapsamına göre, mahkememizce Kardiyoloji uzmanı ve sigorta uzmanı bilirkişilerden oluşturulan bilirkişi kurulundan 29/05/2014 tarihli rapor alınmıştır.
Davacı sigortalı … ile ilgili olarak davalı …tarafından … numaralı Tehlikeli Hastalık Teminatlı Hayat Sigortası poliçesi düzenlendiği, yanlarca sunulan poliçenin incelenmesinde; 01.08.2011-2012 vadeli olarak düzenlendiği, tehlikeli hastalık teminatının 30.907,00 TL, ölüm teminatının 61.814,00 TL olarak kararlaştırıldığı, poliçenin 1 sayfadan ibaret olduğu, “Bu sigorta sözleşmesi Hayat Sigortası Genel Şartları ve İlişik Tehlikeli Hastalık Teminatlı Hayat Sigortası özel Şartları uyarınca akdedilmiştir ” şeklindeki açıklama ile sözleşmenin hangi genel ve özel şartlara tabi olacağı yönünde atıfta bulunulduğu,
BES+Kritik Tehlikeli Hastalık Teminatlı Hayat Sigortası özel şartlarında 21 adet hastalık “Tehlikeli Hastalık” olarak kabul edildiği ve poliçe kapsamına dahil olan hastalıklar tanımına dahil edildiği, poliçe özel şartları incelendiğinde, her ne şekilde olursa olsun belirtilen hastalıkların teşhisinin konulması halinde şartsız olarak teminat kapsamına alınmadığı, her bir hastalıkla ilgili, poliçe kapsamında kabul edilmesi için tanım yapıldığı, şartlarının belirlendiği, düzenlenen poliçe, tedavi giderlerinin karşılanması amaçlı düzenlenmemiş olması dikkate alındığında sağlık poliçesi olmadığı, poliçede yer alan limitin meblağ sigortası mahiyetinde olup, poliçe özel şartlarında belirtilen hastalığa yakalanması halinde, sigortalıya ödenmesi kararlaştırılan limit olduğu, bu poliçe teminatının devreye girmesi için, sigortalının hastalığının, poliçe özel şartlarında sayılan tanıma uygun olması, yine belirtilen kriterlerle teşhisin desteklenmesi şartı bulunduğu, dosya kapsamındaki hastane kayıtlarına göre, davacının hastalığının “davacı göğüs ağrısı şikayeti ile acil servise başvurmuş, troponin yüksekliği ve elektrokardiyografi (EKG) değişikliği olduğu için kalp krizi tanısı konularak acil olarak koroner angiografi yapılmış ve koroner angiografide İki (LAD ve CX) damar hastalığı saptanmış ve öncelikli olarak yeni tıkanan bir koroner damarına ertesi günde tıkalı olan diğer koroner damarına stent yerleştirilmiştir.” şeklinde açıklandığı,
Tıbbı olarak hastada kalp krizi tanısı koymak için EKG değişikliği ile birlikte yada EKG değişikliği olmaksızın troponin olarak adlandırılan kalp enziminin yüksek olması kalp krizi tanısı koydurmaya yeterli olmasına karşın, davalı sigorta şirketi kalp krizini poliçe kapsamında değerlendirmek için, kalp krizini tanımladığı ve 5 kriterin bir arada olmasını poliçe teminatı açısından zorunlu kıldığı, poliçede, kalp krizinin “kalp kasının yetersiz kanlanan bölümündeki hücrelerin hayatiyetini kaybetmesidir” olarak tanımlandığı, incelenen hastahane kayıtlarına göre ve uzman bilirkişi raporuna göre davacı hastanın ejeksiyon fraksiyonu (EF) değerinin %45’in altına düşmediği, sigorta özel şartların 9. maddede; “Tehlikeli Hastalık Teminatlı Hayat Sigortası tedavi masraflarını içermez. Tehlikeli hastalıklar teminatı olası vefat riskine bağlı ödemenin hızlandırılmasına yönelik olarak verilmektedir.” açıklamasına yer verildiği, genel olarak yakalanan hastalığın sigortalının yaşam riskine sebep olması kriterinin varlığının arandığı, mevcut dosya kapsamına göre, poliçe özel şartları tanımına uygun kalp krizi hali dosyada ispat edilmiş olmadığı açıklanmaktadır.
ANCAK davacının dava dilekçesinde “Tek sayfalık poliçede bu tür ayrıntılar da bulunmamaktadır” şeklindeki ifadesi dikkate alındığında, düzenlenen poliçenin 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu 11. md. düzenlemesine aykırı olduğu hususu vurgulanmış olmakla düzenlenen poliçenin sigortacılık kanunu 11. md. düzenlemesinde yer verilen şartlara uygunluğu incelendiğinde,
5684 sayılı Sigortacılık Kanunu 11. Maddede;
“(1) Sigorta sözleşmelerinin ana muhtevası, Müsteşarlıkça onaylanan ve sigorta şirketlerince aynı şekilde uygulanacak olan genel şartlara uygun olarak düzenlenir. Ancak, sigorta sözleşmelerinde işin özelliğine uygun olarak özel şartlar tesis edilebilir. Bu hususlar, sigorta sözleşmesi üzerinde ve özel şartlar başlığı altında herhangi bir yanılgıya neden olmayacak şekilde açık olarak belirtilir.
(2) Hayat sigortalarına ilişkin sözleşmelerin yapılmasına, dair teklifnanenin sigorta şirketine ulaştığı tarihten itibaren otuz gün içinde sigorta şirketi tarafından reddedilmemesi halinde sigorta sözleşmesi yapılmış olur.
(3) Sigorta şirketleri ve sigorta acenteleri tarafından, gerek sözleşmenin kurulması gerekse sözleşmenin devamı sırasında sigorta ettiren, lehdar ve sigortalıya yapılacak bilgilendirmeye ilişkin hususlar yönetmelikle düzenlenir.
(4)Sigorta sözleşmelerinde kapsam dahiline alınmış olan riskler haricinde, kapsam dışı bırakılmış riskler açıkça belirtilir. Belirtilmemiş olan riskler teminat kapsamında sayılır.
(5) Sigorta sözleşmelerinde yabancı kelimelere yer verilemez. Yabancı kelimelerin karşılığı olarak Türk Dil Kurumu tarafından belirlenen kelimelerin kullanımı esastır.” düzenlemesine yer verildiği, Poliçe bir sayfadan ibaret olup, teminat altına alınan tehlikeli hastalıklar ve buna ilişkin özel şartlar konusunda, “Bu sigorta sözleşmesi Hayat Sigortası Genel Şartları ve İlişik Tehlikeli Hastalık Teminatlı Hayat Sigortası özel Şartları uyarınca akdedilmiştir,” açıklaması yapılarak atıfta bulunulduğu, düzenlenen poliçede Sigortacılık Kanunu ll/l md. belirtilen şekilde özel şartlara herhangi bir yanılgıya neden olmayacak şekilde açıklıkla yer verilmediği, yine yasanın 11/3 md. belirtilen şekilde sigortalıya bilgilendirme yönetmeliğine uygun şekilde bilgilendirme yapıldığının da dosya kapsamında belirsiz olduğu anlaşılmaktadır.
5684 sayılı Sigortacılık Kanunu 11. Maddesi düzenlemesi ve ayrıca 28.10.2007 günlü Resmi Gazetede yayınlanan Sigorta Sözleşmesinde Bilgilendirmeye ilişkin; Yönetmeliğin
5.maddesinde “Sigortacının bilgilendirme yükümlülüğünün sigortacı tarafından sigorta ettirene ve sigorta sözleşmesine taraf olmak isteyen kişilere karşı sözlü ve yazılı şekilde yerine getirileceği, bilgilendirmenin yazılı yapılmasının esas olduğu, sigortacının asgari bilgilendirmenin yapıldığını ispatla yükümlü bulunduğu, bilgilendirme yükümlülüğünün sigorta sözleşmesinin kurulmasından önce başlayacağı ve sözleşmenin geçerli olduğu süre içinde de devam edeceği, sigortacının dürüstlük ilkeleri çerçevesinde davranmak, sigorta ettireni yanıltıcı her türlü hal ve davranıştan kaçınmak zorunda bulunduğu”
7.Maddesinde “bilgilendirme yükümlülüğü gereği gibi yerine getirilmemiş, bilgilendirme formu gereği gibi teslim edilmemiş veya bilgiler gerçeğe aykırı düzenlenmiş ise bu hallerden herhangi birinin sigorta ettirenin kararına etkili olmuş ise sigorta ettirenin sigorta sözleşmesini feshedebileceği veya uğradığı zararının tazminini de talep edebileceği”
8.Maddesinde, “bilgilendirme formu içeriğinden akdedilecek sözleşmeye ilişkin genel uyarılar, sözleşme ile verilen teminatlar, sözleşmeye eklenebilecek özel hükümler… vs bulunacağı”
9.Maddesinde “bilgilendirme formunun en az 2 nüsha düzenlenerek sigortacı tarafından kaşelenip imzalandıktan sonra 1 nüshasının sözleşmeye taraf olmak isteyen kişiye imza karşılığı verileceği, imzanın sigorta ettirenin sigorta sözleşmesi ve işleyişi hakkında bilgi sahibi olduğu hususunda aksi ispat edilebilir karine teşkil edebileceği” nin öngörüldüğü,
Poliçe düzenleme tarihi ve riziko tarihi itibarıyla yürürlükte olan 6762 sayılı TTK’da Hayat Poliçelerinin başlık halinde düzenlendiği, Tehlikeli Hastalık Teminatlı Hayat Sigortası genel ve özel şartlarına yasada yer verilmediği, bu durumda taraflar arasında oluşan ihtilafların çözümünde poliçenin bağlı bulunduğu genel ve özel şartlar düzenlemesi dikkate alınacak olup, düzenlenen genel ve özel şartların TTK hükümlerine aykırı olmaması şartıyla geçerli olduğu,
Bozma ilamında bildirildiği üzere; Poliçenin tanzim edildiği ve davaya konu rizikonun gerçekleştiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nun 1263 vd. maddelerinde düzenlenen sigorta akitleri yönünden, tarafların hak ve borçlarına ilişkin tüm düzenlemelerde iyiniyet ilkesinin temel alınacağı; sigorta akdinin kuruluşundan sona ermesine kadar tarafların sahip olduğu hak ve sorumluluklar için iyiniyet ilkesi çerçevesinde hareket edilmesini zorunlu kılan belirlemeler yapıldığı açıklanmaktadır. Taraflar arasındaki sigortalılık ilişkisinin, 4-5 yıldır devam ettiği ve her yıl yenilenen poliçeler ile sürdüğü, sigorta ilişkisinin uzun süreli olduğu, davalı tarafından dosyaya sunulan, davacı sigortalının imzasının da bulunduğu 07.05.2008 tarihli “Hayat Sigortaları Bilgilendirme Formu (Bes+ Kritik Tehlikeli Hastalık Teminatlı Hayat Sigortası)” başlıklı belgede; belgenin 2007 tarihli Bilgilendirme Yönetmeliği’ne istinaden hazırlandığı belirtildikten sonra, B.1. maddesinde sigorta teminatının kapsamı genel olarak belirtilmiş; B.2. maddesinde, teminat kapsamına dahil olan tehlikeli hastalıklar 9 bent halinde tek tek sayılmış; İstisnalar başlıklı C. maddesinde ise, “teminat dışında kalan durumlar için Hayat Sigortaları Genel Şartlarına ve Tehlikeli Hastalık Teminatlı Hayat Sigortası Özel Şartlarına bakınız” düzenlemesine yer verildiği, davacı sigortalının, davaya konu ettiği rizikonun gerçekleştiği 05.10.2011 ile anılan belgeyi imzaladığı tarih arasında 3,5 yıl gibi azımsanmayacak uzunlukta bir süre bulunduğu belirtilmekte ise de, bozma ilamında da özel şartların davacıya okunup teslim edildiğine dair belge imzalatıldığından bahsedilmemektedir. Davacının 2008 yılında imzaladığı bilgilendirme formu ile sigorta teminatı kapsamındaki tehlikeli hastalıklara ilişkin özel şartlar konusunda bilgi sahibi olmasının sağlandığı, özel şartlara ilişkin basılı belgenin davacıya verilmemiş olmasının, bilgilendirmenin yapılmadığının kabulüne tek başına yeterli olmadığı gerekçesine dayalı bozma yapılmış ise de, bu gerekçeye katılmak mümkün olmamıştır.
Taraflar arasında sigortalılık ilişkisinin 4-5 yıldır devam etmesine rağmen yenilemenin davalı sigorta şirketi tarafından kendiliğinden yani taraflar arasındaki zımni muvafakat gözetilerek devam ettirildiği ve yenilemelerde davacıya ayrıca bilgi verilmediği, bilgilendirme yönetmeliğine uygun şekilde aydınlatıldığına dair belge imzalatılmadığı dosya kapsamı ile sabittir.
Dosyada, poliçe sigortalı/davacı tarafından teslim alınmış olmasına karşın özel ve genel şartların teslim alınmasına ilişkin kanıt sunulmadığı, bu yönde davacı tarafın da kabulü olmadığı, bu sebeple davalı sigorta şirketinin, poliçenin bağlı olduğu genel ve özel şartları sigortalısına poliçe eki olarak verdiğini, poliçe ile ilgili bilgilendirme yönetmeliğine uygun olarak bilgilendirmeyi yaptığını ispatla mükellef olup, ancak bu hususu ispat etmesi şartıyla sigorta özel şartlarına dayanak talebin teminat dışı sayılması mümkün olabileceği,
Poliçe, poliçe özel şartları olmadan değerlendirildiğinde, sigorta şirketinin, herhangi bir şarta bağlı olmaksızın, “yaşam kaybı ve kritik tehlikeli hastalık risklerine karşı, poliçede karşılarında belirtilen limit dahilinde güvence sağladığı” şeklinde anlaşılmakta olup, poliçenin konusu dahi belirtilmediği, poliçenin mevcut 1 sayfalık hali ile genel ve özel şartlar olmadan başlıbaşına sigortalı yönünden aldatıcı nitelikte olduğu, ancak özel şartların poliçe ekinde sigortalıya teslim edildiğinin ve sigortalının bilgilendirildiğinin sigorta şirketi tarafından ispatı halinde, taraflar arasında özel şartların bağlayıcılığı bulunduğu, aksi halde, sigorta şirketinin talepten sorumlu olacağı neticesine ulaşılmaktadır.
6102 sayılı TTK’nun 1423/1.maddesinde de “sigortacı ile acentesinin, sigorta sözleşmesinin kurulmasından önce gerekli inceleme süresi de tanınmak şartıyla kurulacak sigorta sözleşmesine ilişkin tüm bilgileri, sigortalının haklarını, sigortalının özel olarak dikkat etmesi gereken hükümleri, gelişmelere bağlı bildirim yükümlülüklerini sigorta ettirene yazılı olarak bildireceği düzenlenmiştir.
Yargıtay 11 H.D.’nin 2012/10343 – 2013/8491 E.K. sayılı kararında; “…Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davalının poliçede yer alan özel şartın yorumu açık bırakıldığı, bunun yanında sigortalının teminatlar konusunda açıkça bilgilendirilmemiş olmasının da aydınlatma yükümlülüğüne aykırı olup, sigortacı kusuru olduğu Poliçe ile 700 işçi için teminat alınmış olduğu, ancak bu 700 işçinin nitelik ve kimlikleri belirtilmeyerek ekli listeler ve zeyilnamelerin ibraz edilmediği, poliçenin yazılım tekniğinin yanıltıcı nitelikte olması ve teminatın nevini anlamak için yorum gerektirmesi olguları bir arada ele alındığında bilgilerin sigortalıyı yanıltıcı ve 10 taşerondan fazlası için rücu hakkı olmak kaydı ile teminatının bulunduğu izlenimini doğurduğu, dolayısıyla 5684 S.K m 11/3 gereği 01.06.2007 tarihinde yürürlüğe giren Sigorta Sözleşmelerinde Bilgilendirmeye İlişkin Yönetmeliğin 5 ve 7 maddesi ve daha genel nitelikte bulunan M.K.’nun 2 gereği, davacının sigortacıya rücu edebileceği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir….” gerekçesi ile mahkeme hükmünün onanmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Yine Yargıtay 17 H.D.’nin 2014/25229 – 2015/5264 E.K. sayılı kararında; “…Dosyada mübrez poliçe nüshasında davacı sigortalının imzası bulunmamaktadır. Özel şartı içeren kasko poliçesinin, sigorta sözleşmelerinde Bilgilendirmeye İlişkin Yönetmelik hükümlerine göre düzenlendiği konusunda sigortalı ve sigorta ettirenin imzalarını içeren bilgilendirme formu da ibraz edilmiş değildir.
Bu durumda ispat külfeti kendisine düşen davalı sigorta şirketine özel şartın poliçe metninde bulunduğuna ilişkin savunmasını ispat zımnında kasko poliçesinde teminat dışı bırakılan özel şartlarla ilgili olarak davacının usulüne uygun şekilde bilgilendirildiğine ilişkin davacının imzasını içeren poliçe aslını veya poliçenin yönetmelik hükümlerine uygun düzenlendiğine ilişkin davacının imzasını içeren bilgilendirme formunu ibraz etmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken….” şeklinde karar verildiği görülmektedir.
Dolayısıyla; yargılama sırasında davalı sigorta şirketine yönetmelik hükümleri kapsamında davacıya Sigorta Özel şartlarını tebliğ ettiğini ve özel şartlar konusunda davacıyı açıkça bilgilendirdiğini kanıtlaması babında süre verilmiş ancak 04/07/2014 tarihli beyan dilekçesinde “sözleşme ve özel şartların yer aldığı eklerin sigortalılara adi posta yolu ile gönderilmiş olması sebebiyle ve 2008 yılında tanzim edilmiş özel ve genel şartların bulunduğu ilk poliçe için teslimat bilgisine ulaşılmasının mümkün olamadığını” bildirmişlerdir.
O halde, 03/06/2007 tarihli ve 5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu ile buna dayalı olarak çıkarılan 28/10/2007 günlü Resmi Gazete’de yayınlanan sigorta sözleşmesinde bilgilendirmeye ilişkin Yönetmeliğin ilgili maddeleri uyarınca yanlar arasında bağıtlanan sözleşmede bildirilen özel şartların poliçe ekinde sigortalıya teslim edildiğinin kanıtlanamadığı, bu durumda bilirkişi raporunda bildirilen davacının 05/10/2011 tarihinden sonra çekilmiş ve hastanın enjeksiyon fraksiyonu (EF) değerini gösteren veri aranmasının sonuca etkili olmadığı, toplanan tüm kanıtlar ve hükme dayanak etmeye elverişli ayrıntılı bilirkişiler kurulu raporu doğrultusunda MK. 2 maddeside referans alınarak, davacı hastanın kalp krizi geçirdiği ve evveliyatta davalı sigorta şirketi ile bağıtlanan Tehlikeli Hastalık Teminatlı Hayat Sözleşmesi kapsamında, poliçe teminatı olan 30.907-TL poliçe limitinin ödenmesinden davalı sigorta şirketinin sorumlu olduğu anlaşılıp kabul edilmekle, mahkememizce davanın kabulüne ilişkin verilen 25/09/2014 tarihli kararında direnilmesine, davanın kabulüne 30.907,00 TL tazminat alacağının 02/11/2011 tarihinden itibaren talep doğrultusunda işleyecek ticari reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, karar vermek yasal ve yerinde görülmüştür.
Bu itibarla;
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜNE,
30.907,00 TL tazminat alacağının 02/11/2011 tarihinden itibaren talep doğrultusunda işleyecek ticari reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ÖDENMESİNE,
2-)Harçlar Yasası uyarınca alınması gerekli 2.111,25-TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-)Davacı tarafından yapılan 3,30-TL vekalet harcı, 1.200,00-TL bilirkişi ücreti, 51,50-TL davetiye gideri olmak üzere toplam 1.254,80-TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-)Davacı duruşmalarda kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 3.699,77-TL nisbi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-)Davacının gider avansından artan bakiyenin karar kesinleştiğinde davacıya / vekiline iadesine,
Davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, tarafların gerekçeli kararın tebliği tarihinden itibaren 15 gün içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile temyiz için Yargıtay’a başvurma hakları hatırlatılmak suretiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 11/12/2018

Katip …

Hakim …