Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/358 E. 2020/492 K. 27.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/332 Esas
KARAR NO : 2020/491
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/04/2018
KARAR TARİHİ : 27/10/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin İstanbul’da ticari faaliyet gösterdiğini, davalının ise Ankara’da İmza Kuyumculuk İsimli firmanın sahibi olduğunu, davalı yan almış olduğu davaya konu 24.10.2009 tarih … seri nolu açık fatura bedeli olan 30.094.46 TL’lık alacağı nedeniyle davalı aleyhine … İcra Müdürlüğünü 2017/… E sayılı dosyasından icra takibine girişildiğini, borçlunun itirazı ile takibin durduğunu, tarafların tacir olduğunu, yaptıkları işin ticari olduğunu, davanın da ticari borçtan doğduğunu, borçlunun yapmış olduğu itirazın haksız ve kötü niyetli olduğunu, her ne kadar borçlu faturadaki imzanın kendisine ait olmadığı iddia edilse de faturada açıkça görüleceği üzere Babası …’in isim ve imzasının atılı olduğunu, ve faturaya konu malların borçluya verildiğini, davalının, süre kazanmak için kötü niyetli olarak vekiledeni alacağına kavuşmasının engellendiğini beyanla, davanın kabulüne, itirazın iptaline, takibin devamına, davalı aleyhine %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davaya konu 24.10.2009 tarih … seri nolu faturadaki imzanın kendisine ait olmadığını, bu nedenle söz konusu faturadaki imzaya ayrıca itiraz edildiğini, dava dilekçesindeki 24.10.2009 tarihli düzenlendiği iddia edilen faturada belirtilen malların tarafina teslim edilmiş olduğuna ilişkin iddiaların gerçek dışı olduğunu, bu tarihte davacı tarafından kendisine herhangi bir mal teslim alınmadığını, davacı şirket ile ticari ilişki olmadığını, 2009 yılında teslim edildiği iddia edilen mallar için yıllar sonrasında icra takibi ve dava açılmasının, davacının iddiaalannın yetersizliği ve kötü niyetini kanıtlar nitelikte olduğunu, bu yönüyle de alacağın zamanaşımına uğradığından itiraz edildiğini, borcun tamamına itiraz edildiğini, borcun olmadığına ilişkin dinlenecek tanıklarla ispat edilebileceğini beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
GEREKÇE:
Dava; Fatura alacağından kaynaklı alacağın tahsili için başlatılan icra takibine davalının itirazı üzerine açılan İİK. 67. maddesine dayalı itirazın iptali davasıdır.
7101 sayılı kanunun 61. Maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4 üncü maddesinin ikinci fıkrası ”Ticari davalarda da deliller ile bunların sunulması 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine tabidir; miktar veya değeri yüz bin Türk lirasını geçmeyen ticari davalarda basit yargılama usulü uygulanır.” şeklinde değiştirilmiş olup 15.03.2018 tarihinde resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğü girmiştir.
Mahkememizde görülen iş bu davada 7101 sayılı kanunun resmi gazetede yayınlandığı tarihten sonra 10.04.2018 tarihinde açılmış olup 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre basit yargılama usulüne tabi olmasına rağmen Tensip zaptıyla her ne kadar yazılı yargılama usulünün uygulanması gerektiği belirtilmiş olsa da 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yapılan değişiklik dava tarihinden önce olması nedeniyle tensip zaptında yazılı yargılama usulünün uygulanacağının belirtilmesi taraflara kazanılmış hak sağlamayacağından 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4 üncü maddesinin ikinci fıkrası gereğince26.02.2019 tarihli basit yargılama ön incelemeye hazırlık tutanağında iş bu davada basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilmiş olup davacı vekiline ve davalıya tebliğ edilmiştir.
Davacı vekili delil ve belgelerini ibraz etmiş davada; … İcra Müdürlüğünün 2017/… Esas Sayılı İcra Dosyası, faturalar ve irsaliyeler, Ticari Defterler, Bilirkişi incelemesi, tanık, yemin ve her türlü yasal delile dayanmıştır.
Davalı davada; Ticari defter ve kayıtlar, … İcra Müdürlüğünün 2017/… Esas sayılı icra dosyası, tanık anlatımı, bilirkişi incelemesi ve sair her türlü yasal delile dayanmıştır.
Davalı cevap dilekçesinde tanık deline dayanmasına rağmen Mahkememiz tarafından verilen kesin süre içerisinde tanıklarını bildirmemiştir.
Davaya dayanak … İcra Müdürlüğünü 2017/… E sayılı dosyasında; alacaklı … tarafından borçlu … aleyhine 30.094,46 TL faturadan kaynaklı alacağın tahsili için 22.02.2017 tarihinde ilamsız genel haciz yoluyla takibe girişildiği, borçluya ödeme emrinin tebliğ edildiği ve borçlu tarafından süresinde borca itiraz edildiği anlaşılmaktadır.
Mahkememiz tarafından … Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğüne müzekkere yazılarak …’in hizmet dökümünün Mahkememize gönderilmesi istenilmiş olup … Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü tarafından cevap verilmemiştir.
Mahkememiz tarafından İstanbul … Vergi Dairesi Müdürlüğüne müzekkere yazılarak davacı …’nin 2009 yıllarına ait BS-BA formlarının Mahkememize gönderilmesi istenilmiş olup İstanbul … Vergi Dairesi Müdürlüğü cevaben istenilen 2009 yıllarına ait BS-BA formlarının Mahkememize gönderildiği bildirilmiştir.
Mahkememiz tarafından … Vergi Dairesi Müdürlüğüne müzekkere yazılarak davalı …’in 2009 yılına ait BS-BA formlarının Mahkememize gönderilmesi istenilmiş olup … Vergi Dairesi Müdürlüğü tarafından cevaben davalının BS-BA formu verme zorunluğunun bulunmadığı bildirilmiştir.
Davalı tarafından cevap dilekçesinde zamanaşımı itirazında bulunulmuştur.
TBK.’nın 146.maddesinde ” Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir. ” şeklinde düzenleme yapılmıştır.
Dava konusu icra takibine konu alacak, faturadan kaynaklı alacak olması nedeniyle ve yasada özel olarak başka bir süre öngörülmediğinden, genel zamanaşımı süresinin düzenlendiği TBK’nun 146. maddesi gereğince 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir.
Zamanaşımı süresi her alacak için o alacağın istenebileceği tarihte başlar. Bu nedenle somut olay özelinde, fatura tarihinin 2009 yılına dayanmakta olduğu Mahkememiz tarafından tespit edilmiştir.
Zamanaşımı süresi işlemeye başladıktan sonra, borçlunun veya alacaklının bazı eylem ve işlemleri zamanaşımı süresinin işlemesini haklı olmaktan çıkarabilir ya da yeniden bu sürenin başlaması sonucunu doğurabilir. İşte bu hallerde zamanaşımının durması ve kesilmesinden söz edilebilir.
Zamanaşımını kesen sebepler TBK. m.154-157 maddelerinde düzenlenmiş olup, TBK. 154/2 maddesi uyarınca borçlu aleyhine icra takibi başlatılması halinde, zamanaşımı süresi kesilir ve alacağın takibine ilişkin her işlemden sonra yeniden işlemeye başlar.
Somut olayda; davacı şirket tarafından, faturadan kaynaklı alacağının tahsili amacıyla davalı aleyhine, 22.02.2017 tarihinde ilamsız genel haciz yoluyla takip başlatıldığı, faturanın 2009 yılında düzenlendiği ve 10 yıllık zamanaşımı dolmadan davacı tarafından davalı aleyhine icra takibi başlatıldığı ve TBK. 154/2 maddesi uyarınca zamanaşımının kesildiği ve takip tarihi itibariyle tekrardan işlemeye başladığı ve dava tarihi itibariyle 10 yıllık zamanaşımının dolmadığı mahkememiz tarafından tespit edilmiş ve davalının zamanaşımı itirazının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Davacı tanığı … 03.12.2019 tarihli duruşmada ifadesine ” davacıyı tanıdığını, davacının iş yerinde 2017 ‘ye kadar çalıştığını, davalıyıda 2007’den beridir tanıdığını, davacı ile aralarındaki ticari ilişkiden dolayı tanıdığını, davacıdan 2009 Ekiminde …’in oğlunun adına dava konusu malları teslim alıp faturaya da kendisinin imza attığını” beyan etmiştir.
Mahkememiz tarafından iddia, savunma ve toplanan deliller ve tarafların ilişki dönemini kapsayan davalı ticari defter ve dayanağı belgeler üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak davacı yanın icra takip ve dava tarihi itibariyle davalıdan alacağı varsa miktarın saptanmasına, davalı defterlerinin usulüne uygun düzenlenip düzenlenmediğinin belirlenmesi için … ASHM’ye (Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) talimat yazılmasına karar verilmiş olup talimat mahkemesinde 25.02.2020 tarihinde yapılan talimat duruşmasında davalı ” kuyumculuk işi yaptığını, yaklaşık 2 yıl önce işyerini kapattığını, söz konusu olan faturanın 11 yıl önceye ait olduğunu, 11 yıl önceye ait olan faturalarıma ulaşmasının söz konusu olmadığını, ayrıca bu fatura bedelinin ödemesinin yapıldığını, herhangi bir borcunun bulunmadığını, saatlik bile fiyat değişimi yaşanan kuyumculuk mesleğinde bir alacağının 11 yıl beklemesi söz konusu olmadığını, altın ödemelerinin müşteriden aldıkları hurda altından altına- altın şekilde yapıldığını, davacı şirkete şahsi olarak bir borcunun bulunmadığını, defter ve kayıtlarını sunmayacağını” beyan etmiştir.
Mahkememiz tarafından iddia, savunma ve dosya kapsamında toplanan tüm deliller ve tarafların ilişki dönemini kapsayan davacının ticari defter ve dayanağı belgeler üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak davacı yanın icra takip ve dava tarihi itibariyle davalıdan alacağı varsa miktarın saptanmasına, davacının defterlerinin usulüne uygun düzenlenip düzenlenmediğinin belirlenmesi için doyanın bilirkişiye tevdine karar verilmiş olup bilirkişi tarafından sunulan 13.08.2020 tarihli raporda ayrıntısı açıklandığı üzere sonuç olarak “…Davacı tarafından davalı 2009 yılı içinde 2 adet belge üzerinden yapılan satışın BS formunda 37.595.00 TL olduğunun tespit edildiği, dava konusu 24.10.2009 tarih … seri nolu 30.094.46 TL bedelli faturanın davalının bababsı … e teslim edildiği,
Davalı …’in söz konusu faturaya TTK23/2 maddesi anlamında her hangi bir itirazı olmadığı ve fatura içeriğinin kabul edilmiş sayılacağı,
Ancak fatura konusu malın (has altın) davacı tarafından davalıya teslim edildiğine ilişkin her hangi bir somut belgenin taraflarca dosyaya ibraz edilmediği ve malın teslim edildiğinin davacı tarafından ispata muhtaç olduğu,
Diğer yandan, taraflar arasında ihtilaf konusu 30.094.46 TL bedelli faturanın 31.12.2009 tarihi itibariyle tahsil edilmediğinin 23009 yılı ticari defterlerinde tespit edilmiş olması karşısında, davacı tarafından 7 yıl 4 ay sonra 22.02.2017 tarihinde icra takibi, başlatıldığı,
Takip tarihi itibariyle söz konusu davacı alacağı 2010 ila 2017 dahil arasındaki geçen dönem içinde davalı ticari defterleri ibraz edilmediğinden tahsil edilip edilmediği ve halen davacı alacağının var olduğuna ilişkin tespit yapılamadığının” tespit ve rapor edilmiştir.
Bilirkişi raporu davacı vekiline ve davalıya tebliğ edilmiştir.Davacı vekili tarafından rapora karşı beyan dilekçesi sunulmuştur.
Toplanan tüm delillere ve dosya kapsamına göre; davacı tarafından 30.094,46 TL faturadan kaynaklı alacağın tahsili için davalı aleyhine icra takibi başlatılmış; ancak davalı tarafından borca itiraz edilmiştir. Talimat mahkemesinde 25.02.2020 tarihinde yapılan talimat duruşmasında davalı tarafından ödeme def’inde bulunulmuştur.Davalı tarafından dava konusu icra takibinin dayanağını oluşturan alacak kalemi yönünden ödeme savunmasında bulunduğundan ispat yükü bu kez davalıya geçmektedir.Davalı savunmasını yazılı delille ispatlamak zorunda olup davalı tarafından dava konusu icra takibinin dayanağını oluşturan borcu davacıya ödediğine dair herhangi bir yazılı delil sunulmadığı ve ödeme savunmasını ispat edemediği anlaşılmakla davanın kabulü ile davalının … İcra Dairesinin 2017/… Esas sayılı dosyasındaki itirazının iptali ile takibin koşullarıyla devamına, alacağın likid olması nedeniyle davalının alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatına mahkumiyetine karar vermek yasal ve yerinde görülmüştür.
Bu itibarla;
HÜKÜM:
Davanın KABULÜ ile;
1-)Davalının … İcra Dairesinin 2017/… Esas sayılı dosyasındaki itirazının iptali ile takibin koşullarıyla devamına,
2-)Alacağın %20’si oranındaki 6.018,89 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
3-)Harçlar Yasası uyarınca alınması gerekli 2.055,75-TL karar ve ilam harcından başlangıçta peşin alınan 363,47-TL harcın mahsubu ile bakiye 1.692,28-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-)Davacı tarafından yapılan 35,90-TL başvuru harcı, 363,47-TL peşin harç, 5,20-TL vekalet harcı, 650,00-TL bilirkişi ücreti, 506,80-TL davetiye-teskere-talimat gideri olmak üzere toplam 1.561,37-TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-)Davacı duruşmalarda kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 4.514,17-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-)Davacının gider avansından artan bakiyenin karar kesinleştiğinde re’sen davacıya / vekiline iadesine,
Dair davacı vekilinin ve davalı …’in yüzüne karşı; tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK 341. madde uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yoluna başvurma hakları hatırlatılmak suretiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 27/10/2020

Katip …
e-imzalıdır.

Hakim …
e-imzalıdır.