Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/352 E. 2018/1080 K. 29.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/352 Esas
KARAR NO : 2018/1080
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 13/04/2018
KARAR TARİHİ: 29/11/2018
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili verdiği dava dilekçesinde; vekiledeninin , …Şti ‘nin ortağı olup, diğer şirket ortağı olan …’ın şahsi bir borcundan dolayı, davalıya bono verdiğini, davalı tarafından İstanbul … İcra müdürlüğünün… E. sayılı dosyasında 119.635,73 USD nin tahsili için icra takibine girişildiğini, vekiledenine usulsüz şekilde şirket adresine tebligat yapılarak, şirket adresine hacze gelindiğini, haciz sırasında vekiledeni, işbu adresin …Şti olduğunu ve dosya borçlusuyla ilgisi bulunmadığı belirtildiği halde, alacaklı tarafından haciz ve muhafaza işlemi yapıldığını, vekiledeni tarafından, uygulanan haciz işleminin usulsüz olduğundan bahisle istihkak iddiasında bulunmuş ise de; alacaklı tarafın mal kaldırmaya yönelik ısrarları üzerine cebri icra baskısı altında icra kefili olduğunu ve haciz tazyiki altında kendisinden zorla alınan taahhüt kapsamında vekiledeni tarafından 20/03/2017 tarihinde 82.710 USD karşılığı 300.000,00 TL, 13/04/2017 tarihinde 62.950 USD karşılığı 231.058,06 TL olmak üzere toplam 145.660 USD karşılığı 531.058,06 TL’nin icra dosyasına ödendiğini, davalı tarafından ilgili dosya kapsamında vekiledenine icra emri gönderilmesi üzerine , icra emrinin iptali için İstanbul … İcra Hukuk Mahkemesinin… E. Sayılı dosyasıyla dava açıldığını, mahkemece 17/10/2017 tarihli karar ile icra emrinin iptaline karar verildiği beyanla, vekiledeninin borçlu olmadığının tespitiyle, cebri icra tehditi altında ödemiş olduğu toplam 531.058,06 TL karşılığı 145.660 USD’nin, fiili ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde; öncelikle görev itirazları bulunduğunu, dava konusu yapılan istirdada ilişkin icra takibi, her ne kadar kambiyo senetlerine özgü ise de, dava konusu yapılan ve istirdadı istenilen bedellerin bu kambiyo senedinden kaynaklı bir bedel olmadığını, davacının icra dosyası kapsamında vermiş olduğu kefalet neticesinde borçlu olup olmadığının tespiti ve ödenen paranın geri verilip verilmeyeceği olduğunu, istirdadı istenilen bedellerin davacı tarafça kefalete dayandırılarak talep edildiği ve dava konusu kambiyo senedine dayanmadığından Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olmadığını, görevli mahkemenin İstanbul Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu, esasa ilişkin olarakta; haciz esnasında davacıdan alınan kefaletin hukuken geçerli bir kefalet olup, tamamen usul ve yasaya uygun olduğunu, davacı taraftan zorla kefalet alınmadığını, davacı tarafın kendi özgür iradesi ile kefil olduğunu, bahsi geçen İstanbul… İcra Hukuk Mahkemesinin… E. Sayılı dosyasıyla kefaletin geçersizliğine ilişkin olarak herhangi bir karar verilmediğini, iş bu dosyada sadece icra emrinin iptaline karar verilildiğini ve kararın henüz kesinleşmediğini, kararın istinaf edildiğini, kefaletin geçersizliğine ilişkin genel mahkemelerde herhangibir dava açılmadığını, bu nedenle kefalet hala geçerli olduğundan istirdat davası açılamayacağını beyanla davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
GEREKÇE:
Dava; haciz baskısı altında usulsüz icra kefaleti dolayısıyla takip dosyasına ödenen paranın istirdadı talebinden ibarettir.
Dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden sonra 13/04/2018 tarihinde açılmıştır.
6102 sayılı TTK. 4. Maddesine göre bir davanın ticari dava olabilmesi için uyuşmazlığın her iki tarafının ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğmuş bulunması veya anılan yasa maddesinde sayılan mutlak ticari davalardan sayılması gerekir.
6102 sayılı TTK 16/1 maddesinde: ” Ticaret şirketleriyle, amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar.” ve TTK’nun 19. Maddesinde “bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır. Ancak, gerçek kişi olan bir tacir, işlemi yaptığı anda bunun ticari işletmesiyle ilgili olmadığını diğer tarafa açıkça bildirdiği veya işin ticari sayılmasına durum elverişle olmadığı takdirde borç adi sayılır. Taraflardan yalnız biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça diğeri için de ticari iş sayılır” hükmü düzenlenmiştir. Kanun’un 5/3. maddesine göre ise ” Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır.” hükmü getirilerek asliye ticaret mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisine dönüştürülmüştür.
Yasal düzenlemeler gereğince bir davaya Asliye ticaret mahkemesinde bakılabilmesi için 6102 sayılı yasada düzenlenen hususlardan doğmuş bir dava olması yahut her iki tarafında ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğması şarttır.
Somut olayda mahkemenin görevini belirlerken uyuşmazlığın hangi hukuki sebebe dayandığına bakmak gerekir. Eldeki davada davacı, bonoya değil, bonodan kaynaklı takipte icra kefili olması dolayısıyla tarafına gönderilen icra emri üzere borçlu kılınması ve buna istinaden yapmış olduğu ödemelerin haciz baskısı altında olduğu gerekçesi ile takip dosyasına icra kefaleti dolayısıyla ödediği paranın istirdatını talep etmektedir. O halde dava Ticaret Kanunu’nda düzenlenen kambiyo senedi/bonodan kaynaklı değil, icra baskısı altında haksız ödemeden kaynaklı olup, mutlak ticari davalardan olmadığı gibi, her iki tarafın ticari işletmesi ile de ilgili olmadığından, evveliyat bononun veriliş sebebinin dahi dava dışı şirket ortağı …’ın şahsi borcundan kaynaklı olduğu bildirildiğinden ve taraflarda şahıs olup, borcun kaynağı ticari işletmeleri ile ilgili hususlardan kaynaklanmadığından davayı görmeye Ticaret Mahkemeleri değil genel mahkeme sıfatıyla Asliye Hukuk Mahkemeleri görevli olmakla davada mahkememizin görevsizliğine karar vermek yasal ve yerinde görülmüştür.
Bu itibarla;
HÜKÜM
1-)HMK ‘nun 114/(1)-c ile 115/(2) madde uyarınca Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİ sebebiyle davanın dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
2-)HMK 20 madde uyarınca karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın GÖREVLİ VE YETKİLİ İSTANBUL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3-H.M.K.’nun 20. maddesi uyarınca taraflardan birinin, bu karar verildiği anda kesin ise bu tarihten itibaren, süresi içerisinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize başvurarak dosyanın görevli ve yetkili Mahkemesine gönderilmesini talep ettikler takdirde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesine, süresi içerisinde talep olmaması halinde dosyanın Mahkememizce re’sen ele alınarak davanın açılmamış sayılacağı hususunda karar verileceğinin ihtarına ,
4-Yargılama giderleri, harç ve vekalet ücreti hususunun H.M.K’nun 331. maddesi uyarınca davaya görevli ve yetkili mahkemede devam edilmesi halinde o mahkemede, davaya başka bir mahkemede devam edilmediği takdirde dosya ele alındığında davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi halinde mahkememizce değerlendirilmesine ,
Davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK 341. madde uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yoluna başvurma hakları hatırlatılmak suretiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
Başkan …
Üye …
Üye …
Katip …