Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/289 E. 2020/292 K. 09.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/289 Esas
KARAR NO:2020/292

DAVA:Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ:23/03/2018
KARAR TARİHİ:09/09/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 10/11/2017 tarihli sigortasız … plakalı aracın park halinde bulunan …, …, … ve … plakalı araçlar ile yaya konumunda bulunan …’na çarpması neticesinde …’nun vefat ettiğini ve vefat neticesinde gerideki imam nikahlı eşinin tek desteğinden yoksun kaldığını, müteveffa …’nun 1972 doğumlu olup kaza tarihinde 45 yaşında olduğunu, müvekkili imam nikahlı eş …’nın … doğumlu olup kaza tarihinde 42 yaşında olduğunu, müteveffanın kaza tarihindeki gelirinin asgari ücret olduğunu, müteveffa ile müvekkilinin müşterek çocuğu …’ın babası muris … olup, annesinin de müvekkili … olduğunu, bu durumun bile muris ile müvekkilinin imam nikahlı olarak yaşadıklarına delalet teşkil ettiğini, Mülga BK 45, meri TBK 53. Maddesinde belirtildiği üzere, destek kavramı hukuki bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu içerdiğinden, MK uyarınca evlilik bağı kurulmasa bile karı-koca diye birleşen, bu amaç ve duygu ile yaşamlarını sürdüren çiftlerin birbirine destek sayılması gerektiği, doktrinde ve Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamalarında kabul edilmiş bir olgu olduğundan ve müteveffa ile imam nikahlı eşin aynı evde yaşadıkları dikkate alınarak geride kalan imam nikahlı eş yönünden destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanması gerektiği, aynı zamanda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 15/06/2011 tarih, 2011/17-142 E. 2011/411 K sayılı ilamı, yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 22/02/2012 tarih ve 2011/17-787: 2012/92 E sayılı kararları oy çokluğu ile alınmış ve daha sonra 27/06/2012 tarihinde oy birliği ile alınan 2012/17-215E. 2012/413 K sayılı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı ile; “Davacıların ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil de destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatı ile dava açtıkları …2918 sayılı KTK ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’na göre, aracın sigortacısı davalı sigorta şirketi işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığına ve sürücünün kusurlu, destekten yoksun kalanların ise üçüncü kişi konumunda bulunduklarına göre davalı sigorta şirketinin zarardan sorumlu olduğu ve davacıların davalıdan tazminat isteyebilecekleri oybirliği ile kabul edilmiştir.” dediğini, muris …’nun resmi nikahlı eşi … için davalı kuruma yapılan başvuru neticesinde olumlu cevap alamadıklarını, davalı kurumun avans faizinden sorumlu olduğunu, fazlaya ait ve munzam zarardan kaynaklı hakları saklı kalmak kaydıyla, müteveffa …’nun vefatıyla geride kalan imam nikahlı eşi … için şimdilik 5.000-TL destekten yoksun kalma tazminatın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi, yagılama masrafları ve avukatlık ücreti ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili kurumun, Sigortacılık Kanunu’nun 14. Maddesi ve … Yönetmeliği’nin 9/b maddesi gereğince hak sahibine ödeme yapmak ile yükümlü bulunduğunu, … Yönetmeliği’nin 16. Maddesi ile müvekkili kuruma yasada belirtilen nedenlerle yaptığı ödemeler için zarara neden olanlara (aracın işletenine, sürücüsüne ve diğer sorumlulara) rücu etme hakkı tanındığını, bu nedenle kaza anında … plakalı aracın sürücüsü …’ya davanın ihbar edilmesini talep ettiklerini, davacı vekili, müvekkili …’nın müteveffanın imam nikâhlı eşi olduğunu iddia ederek destekten yoksun kalma tazminatı talep etmişse de davacı vekilinin bu iddiasını somut delilerle kanıtlaması gerekmektiğini, aksi halde, davacı yanın müteveffanın desteğinden yoksun kaldığının ispatlayamamasından bahisle davanın reddini talep ettiklerini, davacı vekili tarafından sunulan belgelerin hiçbirinin davacı yanın müteveffanın imam nikahlı eşi olduğunu, beraber yaşadıklarını ve müteveffanın davacıya destek sağladığını ispatlar nitelikte olmadığını, kaldı ki müteveffa evli olup müvekkil kurum tarafından resmi nikahlı eşine destekten yoksun kalma tazminatı için ödeme yapıldığını, davacı yanın müteveffanın imam nikâhlı eşi olduğunun tartışmasız delillerle ispatı halinde ise Borçlar Kanunu’nun 51. maddesi (EBK m. 43) dikkate alınarak belirlenecek tazminat miktarında indirime gidilmesi gerektiği, söz konusu duruma ilişkin Yargıtay Kararlarında da: “Evlilik sözleşmesi olmaksızın birlikte yaşayan nikâhsız eşin, desteğin ölümü ile nikâhlı eş gibi, yaşam süresinin sonuna kadar ve özellikle yaşı, sosyal durumu, yaşadığı ortam ve aile bağları gibi nedenlerle, kocasının evinde yaşamını sürdüremeyeceği, güçlü olmayan aile bağı nedeniyle müşterek haneyi terk ederek, kendisine yeni bir yaşam seçeceği üstün olasılık içinde olduğu, giderek bakım ihtiyacının nikâhlı eşte olduğu gibi desteğin bakiye ömrünün sonuna kadar devam etmeyeceği varsayımı göz önünde tutularak, Borçlar Kanunu’nun 43.maddesi gereğince belirlenen tazminattan hak ve adalete uygun bir indirim yapılması gerektiği de tartışmasızdır.” denilmektedir. (21.HD.08.07.1997 gün 3331-4819 sayılı, 24.03.1998 gün 843-2117 sayılı, 18.02.1999 gün 693-899 sayılı, 03.02.2000 gün 711-637 sayılı sayılı kararları) Yine Yargıtay 21. H.D.’nin 29.04.2003 tarih 2003/1873 E. ve 2003/4031 K. sayılı ilamında: “Hal böyle olunca, tazminat isteminde bulunanın nikâhsız eş olması, yaşı, çocuk sayısı ve sosyal durumu nazara alındığında, nikâhlı eşe, nazaran evlenme olasılığının daha fazla olduğu söz götürmez. Bu bakımdan, nikâhsız eş için %30 oranındaki evlenme şansının çok az olduğu %50 den az olmamak üzere evlenme şansı nedeniyle indirim yapılmak gerektiği açıktır. Tarafların hal ve mevkiine, kusur oranlarına, olayın oluşuna, ve olay tarihinden itibaren yürütülecek yasal faiz ile birlikte hükmedilen tazminat miktarına göre; olayda, Borçlar Kanununun 43. maddesi gereğince %50 den az olmamak üzere hakkaniyete uygun bir indirim yapılmak gerekirken takdirde hata sonucu %30 oranında bir indirim yapılması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.” denilmekte olup davacı eşin müteveffanın nikâhsız eş olduğunun ispatı halinde BK m. 51’in (EBK m. 43) uygulanarak belirlenen tazminat miktarında %50 oranından az olmamak üzere indirime gidilmesini, yapılacak yargılama neticesine aleyhe hüküm kurulması halinde, …’nın sorumluluğu kaza tarihi itibariyle sakatlık hallerinde Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası teminat limiti ile sınırlıdır. 10.11.2017 tarihinde meydana geldiği belirtilen kazaya ilişkin vefat ve maluliyet halinde teminat limiti kişi başına 330.000,00 TL ile sınırlı olduğunu, müvekkili aleyhine karar verilmesi durumunda …’nın sorumluluğu kaza tarihindeki poliçedeki teminat limitini aşamayacağını, müvekkili kurumun sorumluluğunun hem asıl alacak ve hem de avukatlık ücreti, yargılama giderleri ve harç açısından bu limitle oranlı olarak sınırlandırılması gerektiğini, haksız ve mesnetsiz açılan davanın esastan reddine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacı yan üzerine bırakılmasını talep etmişlerdir.
Dava; trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma nedeniyle tazminat davası olduğu anlaşılmıştır.
Dava konusu kazaya ilişkin …nın … sayılı Hasar dosyası, ….Ağır Ceza Mahkemesinin … esas sayılı dosyası celp edilmiş, …Asliye Ticaret Mahkemesine yazılan talimat aracılığıyla davacı tanıklarının beyanları alınmış, davacı ile müteveffa Köroğlu arasında destek ilişkisinin araştırılması için … İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne müzekkere yazılmış, araştırma tutanakları dosyamız arasına alınmıştır.
Davacı tanığı … Talimat Mahkemesince alınan beyanında; “Ölen … benim eski arkadaşımdır, … da …’da dolayı tanırım. Benim bildiğim … vefat etmeden 6 yıl önce … ile resmi nikahları yoktu imam nikahı ile evlendiler. Bir tane de çocukları vardır, öldüğünde beraber karı koca olarak yaşıyorlardı dedi. Beyanı okundu,tanığa beyanında ısrar edip etmediği soruldu, cevaben eski beyanımı tekrar ederim” demiştir.
Davacı tanığı … Talimat Mahkemesince alınan beyanında; “Ben müteveffa … ile inşaatta 6 yıl beraber çalıştım. … … eşidir. Resmi nikahkları yoktu ancak dini nikahları var diye biliyorum, beraber karı koca hayatı yaşıyorlardı ve bir tanede 5 yaşında çocukları vardır” demiştir.
Dosya Adli Tıp Kurumuna gönderilerek, kusur oranının saptanması istenilmiştir. Adli Tıp Kurumunun 29/03/2019 tarihli kusur raporunda; “Sürücü …’nın %100 (yüzde yüz) oranında kusurlu olduğu, müteveffa yaya …’nun kusursuz olduğu” belirlendiği görüldü.
Tarafların tüm delilleri toplandıktan sonra dosya iddia, savunma ve yanların tüm delilleri ile belgeleri üzerinde inceleme yapılarak 10.11.2017 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu müteveffanın imam nikahlı eşi olan davacının destekten yoksun kalma nedeniyle talep edebileceği maddi tazminat miktarlarının hesaplanması için aktüer bilirkişiye verilmiştir. Bilirkişinin düzenlediği 13/01/2020 tarihli raporunda özetle; “Müteveffanın imam nikahlı eşi olan davacı …’nın, bakiye teminat limiti ile sınırlı olarak davalı …’ndan talep edebileceği maddi tazminat miktarının 89.911,00 TL olduğu (Talep: 5.000,00 TL), hüküm altına alınacak maddi tazminatın başvuru tarihini izleyen 8 işgünü sonraki tarih (temerrüt tarihi) olan 08.03.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’ndan tahsili gerektiği” sonuç ve kanaatiyle raporunu sunmuştur.
Dosyaya getirtilen yanlara ait tüm deliller, sunulan belgeler üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen raporlar ve tüm dosya kapsamı birlikte incelendiğinde ve değerlendirildiğinde;
10/11/2017 tarihinde Sürücü …, yönetimindeki … plakalı kamyonet ile seyrederken, sevk ve idare hatası sebebiyle direksiyon hakimiyetini kaybederek yaya …’na çarptığı ve …’nun öldüğü, dosya kapsamında bulunan delillerden, davacı tanıklarının beyanlarından, nüfus kayıtlarından ve destek ilişkisine dair kolluk araştırma tutanağından kaza tarihi itibarı ile davacı ile müteveffanın imam nikahlı olarak yaşadıkları ve aralarında destek ilişkisinin bulunduğu, bu nedenle davacı imam nikahlı davacı eş yönünden destekten yoksun kalma maddî tazminat şartlarının oluştuğu ve davacı …’nın, müteveffa …’nun desteğinden mahrum kaldığı anlaşılmıştır.
Trafik Sigortası (Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası) motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya birşeyin zarara uğramasına neden olması halinde o aracı işletenin zarara uğrayan 3.kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan sorumluluk sigortasıdır. Trafik Sigortacısının Sorumluluğunun sınırı ise KTK’nın 92. Maddesinde belirlenmiş olup meydana gelen olayın poliçe teminatı kapsamında kaldığı ve dolayısıyla davalı sigorta şirketinin, sigortalısının sebep olduğu zarardan kusuru oranında sorumlu olduğu sonucuna varılmıştır.
Maddi destek tazminatı hesabı yönünden Mahkememizce aktüer bilirkişiden alınan 13/01/2020 tarihli raporda Müteveffanın imam nikahlı eşi olan davacı …’nın, bakiye teminat limiti ile sınırlı olarak davalı …’ndan talep edebileceği maddi tazminat miktarının 89.911,00 TL olduğu (Talep: 5.000,00 TL), hüküm altına alınacak maddi tazminatın başvuru tarihini izleyen 8 işgünü sonraki tarih (temerrüt tarihi) olan 08.03.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’ndan tahsili gerektiği tespit ve rapor edilmiş olup raporun denetime açık ve hüküm kurmaya elverişli olduğu kanaatine varıldığından destekten yoksun kalma nedeniyle davacı eş … için 89.911,00-TL maddi tazminatın temerrüt tarihi olan 08/03/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda izah olunan nedenlerle;
DAVANIN KABULÜNE,
1-Destekten yoksun kalma nedeniyle, davacı imam nikahlı eş … için 89.911,00-TL maddi tazminatın temerrüt tarihi olan 08/03/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
2-Karar tarihi itibariyle alınması gereken 6.141,82 TL harçtan 35,90-TL peşin harç ve 290,00-TL ıslah harcı olmak üzere toplam 325,90TL harcın mahsubu ile bakiye 5.815,92 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan 35,90-TL başvurma harcı, 35,90-TL peşin harç, 290,00TL ıslah harcı, 650,00-TL bilirkişi ücreti, 314,00-TL ATK rapor ücreti, 288,75 TL posta gideri olmak üzere toplam 1.614,55 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı duruşmalarda kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/1 maddesi uyarınca 12.488,43-TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Yatırılan gider avansından artan bakiyenin karar kesinleştiğinde yatırana/vekiline iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalı/vekilinin yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 09/09/2020

Katip …
e-imzalıdır.

Hakim …
e-imzalıdır.