Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/228 E. 2018/198 K. 20.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/228 Esas
KARAR NO : 2018/198

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 08/03/2018
KARAR TARİHİ : 20/03/2018

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde; 18/11/2017 tarihinde sürücü …’ın sevk ve idaresinde ki … plaka sayılı aracın seyir halinde iken vekiledeni …’ın sevk ve idaresinde ki motosiklete çarpması neticesinde vekiledeni …’ın ağır şekilde yaralanmasına neden olduğunu, dava açılmadan önce yasal zorunluluk nedeniyle gerekli olan genel şartlara uygun olarak … Kargo vasıtasıyla davalı … şirketine başvuru yapıldığını, söz konusu başvurunun davalı … şirketine 05.01.2018 tarihinde teslim edildiğini, ancak davalı … şirketine yapılan başvuruya herhangi bir cevap verilmediği gibi vekiledenlerinin zararlarınında karşılanmadığını beyanla, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla, vekiledeni …’ın daimi Maluliyeti için 3.500,00 TL, geçici iş göremezlik için 200,00-TL, bakıcı gideri için 300,00-TL olmak üzere toplam 4.000,00-TL maddi tazminatın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
CEVAP:
Davalıya dava dilekçesi tebliğe gönderilmemiş, dosya üzerinden karar verilmiştir.
GEREKÇE:
Dava; 18.11.2017 tarihli yaralamalı trafik kazası nedeniyle TBK 49-54 maddeye dayalı maddi tazminat talebinden ibarettir.
2918 sayılı Yasanın 85 ve devam maddeleri gereğince bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar. Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur. Maddi tazminatın biçimi ve kapsamı ile manevi tazminat konularında Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır. Yasa gereğince işleten; doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olmakla, Yasanın 3.maddesindeki tanım çerçevesinde, sürücü ve şoför; aracı sevk ve idare eden kişi, araç sahibi; araç için adına yetkili idarece tescil belgesi verilmiş veya sahiplik veya satış belgesi düzenlenmiş kişi, işleten ise; araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Buna göre, kural olarak zarar gören, sürücünün trafik kazasının oluşmasında kusurlu bulunması durumunda Borçlar Kanunu’nun 49.maddesine göre sürücüye, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85/1 maddesi hükmünce de motorlu araç işletenine karşı dava açabilecektir. Sürücü ile araç işletenin sorumluluğu BK md 61 anlamında dayanışmalıdır.
Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları, korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir (Fikret Eren, Borçlar Hukuku, 9. Bası, s. 631 vd.; Ahmet Kılıçoğlu, Borçlar Hukuku, Genişletilmiş 10, Baskı, s. 264 vd). 2918 sayılı Kanunun 86. maddesinde ise, bu Kanunun 85.maddesinde düzenlenen sorumluluktan kurtulma ve sorumluluğu azaltma koşullarına yer verilmiş olup, bu düzenlemelere göre, araç işleteni veya araç işleteninin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulabilecek; sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi ise kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hakim, durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilecektir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesinde, “işletenlerin, bu kanunun 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”, aynı Yasa’nın 85/1. maddesinde, “bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı”, aynı Yasa’nın 85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur” hükümlerine yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A-1. maddesinde de, “sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” şeklinde ifade edilmiştir.
Anılan yasal hükümlerden, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasının; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.
Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları, korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir.
İşletenin sorumluluğu hukuki nitelikçe tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunmakla, işletenin hukuki sorumluluğunu üstlenen zorunlu sigortacının 91. maddede düzenlenen sorumluluğu da bu kapsamda değerlendirilmelidir. Hem işleten hem de sigortacının sorumluluğu, hukuki niteliği itibariyle tehlike sorumluluğuna ilişkindir.
Güvence Hesabı Yönetmeliğinin 9. maddesi uyarınca, sigortalının veya sigortayı yaptırmakla sorumlu olanın tespit edilememesi durumunda kişiye gelen bedensel zararlar için, rizikonun meydana geldiği tarihte geçerli olan teminat tutarları dâhilinde sigortasını yaptırmamış olanların neden olduğu bedensel zararlar için, sigorta şirketinin malî bünye zaafiyeti nedeniyle sürekli olarak bütün branşlarda ruhsatlarının iptal edilmesi ya da iflası halinde ödemekle yükümlü olduğu maddi ve bedensel zararlar için Güvence Hesabına başvurulabilir.ZMSS Genel Şartlarının 1. maddesi gereği de, sigortacı, poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder.
6098 sayılı Yasanın 49 ve devam maddeleri gereğince kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler. Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler. Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir. Zarara hafif kusuruyla sebep olan tazminat yükümlüsü, tazminatı ödediğinde yoksulluğa düşecek olur ve hakkaniyet de gerektirirse hâkim, tazminatı indirebilir.
6100 sayılı Yasanın 114/1-c maddesi gereğince mahkemenin görevli olması dava şartlarından olup 115.madde gereğince de Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.
Dava tarihi itibari ile yürürlükte bulunan 6102 sayılı Yasanın 4 ve 5.maddesi gereğince her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın bu Kanunda öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Bir yerde asliye ticaret mahkemesi varsa, asliye hukuk mahkemesinin görevi içinde bulunan ve 4 üncü madde hükmünce ticari sayılan davalarla özel hükümler uyarınca ticaret mahkemesinde görülecek diğer işlere asliye ticaret mahkemesinde bakılır. Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır.
Yasal düzenleme gereğince bir davaya Asliye Ticaret Mahkemesinde bakılabilmesi için 6102 sayılı Yasada düzenlenen hususlardan doğmuş bir dava olması veyahut her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan bir dava olması gerekir.
Somut olayda, mahkemenin görevini belirlerken, taraflar arasındaki uyuşmazlığın hangi hukuki sebebe dayandığına bakmak gerekir. Hukuki dayanakları yukarıda yazılan eldeki dava 6098 sayılı Yasanın 49 ve devam maddelerinde düzenlenen haksız fiilden kaynaklanmaktadır.
Her ne kadar trafik kazasından kaynaklanan davalara ilişkin olarak Yargıtay 20.Hukuk Dairesinin 16/10/2017 tarih, 2017/9248 esas ve 2017/7849 karar sayılı ilamında “zorunlu sigortanın 6102 sayılı TTK’da düzenlenmesine ve aynı Kanunun 4.maddesi uyarınca bu kanunda düzenlenen işlerden kaynaklanan hukuk davalarının ticari dava niteliğinde olduğunun kabul edilmesine göre, ticari dava niteliğindeki uyuşmazlığın ticaret mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği” veya Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 14/06/2017 tarih, 2015/1718 esas ve 2017/6787 karar sayılı ilamında “sigorta hukuku 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6.kitabında 1401 ve devamı maddelerinde, zorunlu sorumluluk sigortası ise 1483 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Bu durumda Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen hususlardan olması nedeniyle dava TTK 4/1-a maddesi gereği mutlak ticari dava olup 5/1 maddesi gereği asliye ticaret mahkemesi tarafından bakılıp sonuçlandırılması gerektiği ” belirtilmiş ise de eldeki davada 6102 sayılı Yasada düzenlenen sigorta hukukunun uygulanma yeri bulunmamaktadır ve bu hükümler de uygulanmamaktadır. Yukarıda ayrıntılı olarak yazıldığı üzere eldeki davada uygulanacak hükümler Karayolları Trafik Kanunu ile Türk Borçlar Kanununda düzenlenmiştir. Davalılardan birinin sigortacı olması, davanın haksız fiilden kaynaklandığı gerçeğini değiştirmediği açıktır. Zaten yargılama yapılırken de 6102 sayılı Yasanın hükümleri uygulanmayıp tamamen 2918 ve 6098 sayılı Yasa hükümlerine göre yargılama yapılmakta ve hüküm verilmektedir.
Görevli mahkemenin tayininde tarafların sıfatlarının değil, taraflar arasındaki temel uyuşmazlığın esas alınması gerektiği pek çok Yargıtay kararında belirtilmiştir. Örneğin, Yargıtay 6.Hukuk Dairesinin 03/10/2016 tarih, 2015/10428 esas ve 2016/5617 karar sayılı ilamı; 01/10/2015 tarih, 2015/8087 esas ve 2015/7737 karar sayılı ilamı; Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 12/12/2017 tarih, 2017/16711 esas ve 2017/17495 karar sayılı ilamı; 29/03/2017 tarih, 2017/1820 esas ve 2017/4186 karar sayılı ilamı; Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 26/04/2017 tarih, 2017/2058 esas ve 2017/6010 karar sayılı ilamı; 16/02/2017 tarih, 2017/2425 esas ve 2017/1505 karar sayılı ilamı; Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 26/01/2017 tarih, 2016/3083 esas ve 2017/535 karar sayılı ilamında tarafların sıfatlarına bakılmaksızın, uyuşmazlığın kiralama sözleşmesinden kaynaklanması nedeni ile görevli Mahkemenin Sulh Hukuk Mahkemesi olduğu belirtilmiştir. Üstelik bu ilamların bir kısmında, davada kambiyo senedine dayanılmasına rağmen, uyuşmazlığın temeli yönünden değerlendirme yapılmıştır.
Trafik kazalarında sorumlular ayrık durumlar dışında genel olarak işleten, sürücü ve sigortacıdır (2918 sayılı Kanun madde 3, 85, 91 ve devamı ) Zarar görenler ortaklaşa ve zincirleme sorumluluk kurallarına dayanarak, aynı davada bunların hepsini dava edebilecekleri gibi, yalnız birini de dava edebilirler. Trafik kazası ölümle veya bedensel zararla sonuçlanmış ise davalı ister işleten veya sürücü olsun, ister tek başına sigorta şirketi dava edilsin, her zaman ve her durumda görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Çünkü ölüm sonucu destekten yoksun kalma veya bedensel zararlar nedeniyle tazminat davalarının yasal dayanağı Ticaret Kanunu değil Borçlar Kanunu hükümleridir. (6098 sayılı TBK 53,54,55 ve 818 sayılı BK 45,46). Özel Dairelerin uygulaması nedeni ile aynı olay için iki ayrı mahkemenin görevli sayılması durumu ortaya çıkmakta olup, işleten, araç sahibi, sürücü gibi sorumlular için Asliye Hukuk Mahkemesi görevli olurken; sigorta şirketleri için Ticaret Mahkemeleri görevli sayılmaktadır. Kazaya karışan araç ticari araç olsa dahi eğer ölüm veya bedensel zararlar nedeni ile tazminat istenmişse bu bir ticari dava değil bir hukuk davasıdır. Davalılar arasında işleten ve sürücü yer almayıp, yalnızca sigorta şirketinin dava edilmesi durumunda dahi tazminat isteğinin yasal dayanağı Borçlar Kanunu hükümleri olduğundan ve zarar görenler ile sigorta şirketi arasında ticari ilişki bulunmadığından görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Esasen Zorunlu Trafik sigortası da 2918 sayılı Yasada düzenlenmiş bir husustur. (Çelik Ahmet Çelik, Trafik Kazalarında Tazminat ve Sigorta Hukuk ve Ceza Sorumluluğu, 1.baskı, sayfa 294 ve devamı.)
Dava dayanağı TTK’da düzenlenen bir husus olmadığından davanın mutlak ticari dava olmasından söz edilemeyeceği, davanın dayanağını 6098 sayılı Yasadan alması ve davalılardan birinin sigorta şirketi olması durumunun, davanın, taraflarından bağımsız olan hukuki dayanağını değiştirmeyeceği, aksi kabulün tarafların sıfatlarına göre görevli mahkemenin belirlenmesi sonucunu doğuracağı ki, görevli mahkemenin tarafların sıfatlarına göre değil, taraflar arasındaki uyuşmazlığa göre belirleneceği, somut durumda da uyuşmazlığın haksız fiilden kaynaklandığı, nitekim trafik kazası uyuşmazlıklarının haksız fiil esasına dayandığının yukarıda belirtilen Yüksek Mahkemelerin rücuen açılan tazminat davalarına ilişkin kararlarında da açıkça belirtildiği, Mahkemece yargılama yapılırken, tazminatın biçimi ve kapsamı belirlenirken, 6102 sayılı Yasanın değil; 2918 sayılı Yasa da atıf yapılan 6098 sayılı Yasanın uygulanacağı, zorunlu trafik sigortasının da 2918 sayılı Yasada düzenlendiği anlaşılmakla, mahkememizin görevsizliğine karar vermek yasal ve yerinde görülmüştür.
Bu itibarla;
HÜKÜM:
1-)Davanın 6100 sayılı Yasanın 114/1-c maddesi delaleti ile 115/2.maddesi gereğince görev dava şartı yokluğu nedeni ile USULDEN REDDİNE,
2-)HMK 20 madde uyarınca karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın GÖREVLİ VE YETKİLİ … ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3-H.M.K.’nun 20. maddesi uyarınca taraflardan birinin, bu karar verildiği anda kesin ise bu tarihten itibaren, süresi içerisinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize başvurarak dosyanın görevli ve yetkili Mahkemesine gönderilmesine, süresi içerisinde talep olmaması halinde dosyanın Mahkememizce re’sen ele alınarak davanın açılmamış sayılacağı hususunda karar verileceğinin ihtarına ,
4-Yargılama giderleri, harç ve vekalet ücreti hususunun H.M.K’nun 331. maddesi uyarınca davaya görevli ve yetkili mahkemede devam edilmesi halinde o mahkemede, davaya başka bir mahkemede devam edilmediği takdirde dosya ele alındığında davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi halinde mahkememizce değerlendirilmesine ,
Davacı vekilinin ve davalının yokluğunda, tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK 341. madde uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yoluna başvurma hakları hatırlatılmak suretiyle, dosya üzerinden karar verildi. 20/03/2018

Katip …

Hakim …