Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/209 E. 2020/609 K. 10.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/209 Esas
KARAR NO : 2020/609
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/10/2015
KARAR TARİHİ : 10/12/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde ; müvekkilinin davalıya yaptığı imalat işlerine ilişkin çalışılan dönemde her işle ilgili teminat adı altında müvekkilinin hakedişlerinden %10 civarında kesinti yapıldığını ve aralarındaki iş ilişkisi bitmesine rağmen, meydana gelen iş kazası sebebiyle … İş Mahkemesinin 2009/… esas sayılı dosyasına ödenecek tazminat olduğu belirtilerek kesintinin iade edilmediğini belirterek 304.752,00-TL alacağın reeskont faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
CEVAP : Davalı vekilince cevap dilekçesi ile, davacı taraf ile aralarında imzalanan sözleşmelerin 37. maddesinde anlaşmazlıkların tahkim yolu ile çözüleceği, yetkili mahkemenin İstanbul mahkemeleri ve icra daireleri olduğu, %10 teminat miktarının sözleşmeler ile belirlendiği ve iade şartının henüz gerçekleşmediği, davacının işçileri tarafından müvekkili aleyhine açılan davaların halen derdest olduğu ve bu davalar nedeni ile 431.122,09-TL risk olduğu, davacının ibraname ile müvekkilindeki teminat alacağından kesinti yapılmasına muvafakat ettiği, davacının talebinin hatalı hesaplandığı, davacının sigorta poliçesinin bulunmasının bu dava konusu olmadığı ve faiz talebinin hatalı olduğu savunmaları ile davanın reddi talep edilmiştir.
DELİLLER
Davacı vekili delil ve belgelerini ibraz etmiş, davada; ticari defter ve kayıtlara, … Noterliği’nin … Yevmiye nolu 14.07.2015 tarihli ihtarnamesi, … Noterliği’nin 27.07.2015 tarih ve … sayılı cevabi ihtarnamesi, … Sigorta A.Ş’nin … nolu poliçesine, hakediş ve teminat kesme forumlarına, muavin defter kayıtlarına, fatura ve hakedişlere, SGK’na yapılan ödemeye ilişkin dekonta, bilirkişi incelemesine, SGK ve Çalışma Bölge Müdürlüğü’ne davalı şirkette işin bittiğini bildiren 28.05.2015 tarihli yazıya dayanmışlardır.
SGK’na yazılan teskereye cevap verilmiş olduğu gerek davacı gerek davalının 09.10.2010 tarihinden sonra kuruma sosyal güvenlik prim borcu bulunmadığının bildirildiği görüldü.
Dava konusu hakedişlerden yapılan kesintilerin yasa ve sözleşmeye uygun olup olmadığı ve miktarı yönünden alınan 28.09.2019 tarihli raporda:”…yüklenicinin özen borcuna aykırı hareket etmiş olmasından davalı yüklenicinin zarara uğraması ihtimali söz konusudur. Zira işçilerin açmış oldukları davada ileri sürmüş oldukları tazminat talebi, yüklenicinin muhtemel bir özen borcuna aykırılığına işaret etmektedir. Davalı iş sahibinin iş mevzuatından kaynaklanan müteselsil sorumluluk dolayısıyla zarar tazmin etme riski bulunmaktadır. Taraflar arasındaki sözleşmenin 34. Maddesinde açıkça yüklenicinin eser sözleşmesiyle hiçbir ilişkisinin kalmaması durumunda teminatın iadesi öngörüldüğünden özen borcuna aykırılık olarak tezahür eden iş davası sonuçlanmadıkça yüklenicinin özen borcundan dolayı sorumluluğu devam edeceğinden teminatın iadesi koşulları bu hususta son takdirin Mahkemeye ait olmak üzere oluşmayacağı…” tespit ve rapor edilmiştir.
Yargılama sırasında getirtilip incelenen; … İcra Müdürlüğü’nün 2017/… E sayılı takip dosyasında; alacaklılar … tarafından borçlular … San. Tic.Ltd. Şti., … A.Ş aleyhine 936.765,55-TL alacağın tahsili için 29/09/2017 tarihinde ilamsız genel haciz yoluyla takibe girişildiği anlaşılmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, taşeronluk sözleşmesinden kaynaklanan nakdi teminat kesintilerinin iadesi istemine ilişkindir.
Dava öncelikle … Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/… Esasına tevzi edilmiş, mahkeme 2017/… E K sayılı kararı ile; ”…Taraflar arasında yapılan sözleşmeler ile İstanbul mahkemelerinin yetkisi konusunda yetki sözleşmesi yapıldığından 6100 sayılı HMK 17 maddesi uyarınca mahkememiz yetkisiz olduğundan açılan davanın mahkememizin yetkisizliği…” ilamı ile yetkisizlik kararı verilerek mahkememizin iş bu esasına kayıt edilmiştir.
Taraflar arasında 03.09.2007 tarihli taşeronluk sözleşmesi bulunduğu hususlarında ihtilaf yoktur. İhtilaf, yüklenicinin teminatın iadesini talep edip edemeyeceğini ilişkindir. Teminatın ne şekilde iade edilmesi gerektiğine ilişkin taraflar arasındaki sözleşmede özel bir düzenleme bulunmaktadır. Taraflar arasındaki sözleşmenin 34. maddesinde, kesin teminat, kesin hesap ve kesin hakedişin şirketçe onaylanmasından, kesin kabul işlemlerinin sonuçlanmasından, yüklenicinin SSK’dan sigorta prim borcu olmadığına ilişkin belgesini getirmesinden, yüklenicinin SSK’dan sigorta prim borcu olup olmadığına dair ilişiksiz belgesi getirmesinden, yüklenicinin şirketle herhangi bir ilişiği kalmadığı anlaşıldıktan ve şirketi ibra edecek bir belgenin yükleniciye verilmesinden sonra geri verilir. Teminatın geri verilmesi ayrıca yüklenici işçilerin bütün haklarının verilmesi şartına bağlıdır. İşçilerin bu yolda şirkete başvurmaları halinde yüklenici bu hakları verdiğini belgelemedikçe yüklenici hakkedişinden veya teminattan işçi hakları kesilerek hak sahibine ödeneceği kararlaştırılmıştır.
Anılan madde kapsamına göre; yüklenicinin eser sözleşmesinden doğan hiçbir borcun kalmaması koşuluyla iş sahibince alıkoyulmuş olan teminatların iadesi mümkün olabilecektir. Somut olayda davacı yüklenici eser sözleşmesinden doğan bütün borçlarını ifa ettiğini ileri sürüp teminatın iadesi gerektiğini ileri sürerken, davalı iş sahibi de halen derdest olan iş davalarını ileri sürerek iadeden kaçınmaktadır.
Eser sözleşmesi kapsamında yüklenicinin borçlarından biri de özen borcudur. Yüklenici, sözleşme ile üstlendiği eseri eksiksiz, sözleşmenin ve işin niteliğine uygun bir biçimde iş sahibine teslim etmek yükümlülüğü altındadır. Yüklenicinin teslim borcu, bir sonuç meydana getirme sorumluluğudur. Asıl olan yüklenicinin sonucu sözleşmede kararlaştırılan şekilde yerine getirmesidir. Sonuç iş sahibinin istediği şekilde yerine getirilmemişse, diğer bir deyişle eser ayıplı yapılmışsa iş sahibinin ayıba karşı tekeffül hükümlerinden yararlanması mümkündür. Fakat bazı durumlarda, eser ayıplı olmamakla beraber iş sahibi sözleşmeden beklediği menfaati, çeşitli sebeplerle tam olarak elde edemeyebilir. Bu noktada özü itibariyle ayıba karşı tekeffül niteliği doğurmayan fakat işin niteliği gereği yerine getirilmesi gereken bir borç olarak özen borcu devreye girmektedir. …m.471/f.Il’ye göre, “yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken mesleki ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır”. Özen derecesinin tayininde objektif ölçütler, esas alınmaktadır. Yüklenici, yalnızca işin başında birtakım tedbirler almakla yetinmemeli, eserin meydana getirilmesi ve teslim aşamasına kadar özen borcuna uygun hareket etmelidir. Yüklenici, eseri meydana getirirken, özellikle iş sahi-binin kişisel değerlerine zarar vermemek, vücut bütünlüğü ile malvarlığı değerlerini tehlikeye sokacak hareketlerden kaçınmakla yükümlüdür. Yüklenici, özen borcunun gereği olarak eseri meydana getirme çalışmaları sırasında üçüncü kişilere verdiği zararlardan da sorumludur.
Mahkememizce hükme elverişli olduğu değerlendirilen bilirkişi raporu, yukarıda değinilen hukuksa durum ve somut olayın birlikte değerlendirildiğinde; yüklenicinin özen borcuna aykırı hareket etmiş olmasından davalı yüklenicinin zarara uğraması ihtimali söz konusu olduğu, zira işçilerin açmış oldukları davada ileri sürmüş oldukları tazminat talebi, yüklenicinin muhtemel bir özen borcuna aykırılığına işaret ettiği, davalı iş sahibinin iş mevzuatından kaynaklanan müteselsil sorumluluk dolayısıyla zararı tazmin etme riski bulunduğu, taraflar arasındaki sözleşmenin 34. Maddesinde açıkça yüklenicinin eser sözleşmesiyle hiçbir ilişkisinin kalmaması durumunda teminatın iadesi öngörüldüğünden özen borcuna aykırılık olarak tezahür eden iş davası sonuçlanmadıkça yüklenicinin özen borcundan dolayı sorumluluğu devam edeceğinden teminatın iadesi koşulları oluşmadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM:Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-)Davanın REDDİNE,
3-)Harçlar Yasası uyarınca alınması gerekli 54,40-TL maktu red harcının peşin alınan 5.204,41-TL harçtan mahsubu ile bakiye 5.150,01-TL harcın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine ,
4-)Davacı yanca yapılan tüm yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-)Davalı duruşmalarda kendilerini bir vekil ile temsil ettirdiğinden, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 29.782,64-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-) Davacı tarafından yatırılan gider avansından artan bakiyenin karar kesinleştiğinde re’sen davacı/vekillerine iadesine,
Davacı vekilinin, davacı şirket yetkilisi … ve davalı vekilinin yüzüne karşı tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK 341. madde uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yoluna başvurma hakları hatırlatılmak suretiyle oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 10/12/2020

Başkan …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır