Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/141 E. 2019/89 K. 06.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/141 Esas
KARAR NO : 2019/89
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/02/2018
KARAR TARİHİ : 06/02/2019

Mahkememizde görülen İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi ile taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davalının 01/01/2017 tarihi itibari ile müvekkiline 324.573,59.-TL borçlu olduğu hususunda taraflar arasında mutabık kalındığını, bu tarihten sonra davalı tarafından ödemeler yapıldığını ve müvekkilinin 165.191.95.-TL’lik bir alacağının kaldığını, bu tutarın ise …. Noterliği’nin 02/03/2017 tarihli ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile davalıdan talep edildiğini, ancak davalı tarafından gönderilen ihtarnamede borç tutarının 130.174,36.-TL olarak belirtildiğini, icra takip tarihi olan 22/01/2018 tarihi itibari ile ise müvekkilinin alacağının 85.191.95.-TL olduğunu ve bu tutar üzerinden davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalının itirazları üzerine ise takibin durdurulduğunu beyanla neticeten davalarının kabulü ile itirazın iptalini ve takibin devamına, alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili Mahkememize sunduğu yanıt dilekçesi ile, müvekkilinin davacı şirketin eski çalışanı olduğunu, müvekkilinin işinden ayrıldıktan sonra ise kendi işini kurduğunu ve davacı ile ticari münasebetinin başladığını, davacı tarafından vaad edilen ürünlerin müvekkiline gönderilmediğini ve ayrıca müvekkiline düzenlenen faturalardaki ürünlerin bir kısmının davacı tarafından teslim edilmediğini, diğer yandan davacıya iadesi gereken ürünlerin de bulunduğunu, davacı tarafından düzenlenen faturalardaki ürünlerin müvekkiline teslim edildiğinin davacı tarafından ispatlanması gerektiğini, vekil eden davalı faturaları defterlerine işlediğini ancak ürünlerin gönderilmesini beklerken ihtarname ve ödeme emri gönderildiğini beyanla, davanın reddini, %20 oranında kötüniyet tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
Dava dayanağı takip dosyası getirtilmiş incelenmesinde, davacı tarafından davalı aleyhine cari hesap alacağına dayalı olarak başlatılan takip olup ödeme emrinin davalı yana 25/01/2018 tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçlunun 30/01/2018 tarihli dilekçesi ile borca itiraz ettiği görülmüştür.
Mahkememizce ön inceleme yapılmış, taraflar arasındaki uyuşmazlık tespit edilmiş, iddia ve savunma doğrultusunda bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi tarafından dosyaya ibraz edilen rapor ile davacı yanın kendi defterlerine göre takip tarihi itibari ile davalıdan 85.191,95 TL alacaklı olduğunu, davalı yanın defterlerini ibraz etmediğini ancak davacı tarafından sunulan ve davalıya ait cari hesap ekstrelerine göre 2017 yılbaşı itibari ile 324.573,72 TL bakiye verdiği, bu yönde taraf defterlerinin örtüştüğünü, bu tarihten sonraki kayıtların incelemesinde ise söz konusu kayıtların yalnızca davalı tarafından davacıya yapılan çek ödemelerini ve yine davalı tarafından davacıya düzenlenen iade faturalarını içerdiğini, yani bu tarihten sonra davacı tarafından davalıya mal teslimi yapılmadığının tespit edildiğini, dosyada mevcut ekstrelerde örtüşen tutarın akabinde davalı tarafından yapılan iade ve ödemelerin tenzili ile davacının alacak bakiyesinin 85.191,95 TL’ye indiğini beyan etmiştir.
Dava 2004 sayılı Yasanın 67.maddesine dayalı itirazın iptali istemine dairdir.
Davacı, davalı aleyhine cari hesaba dayalı olarak takip başlatmış, davalı borcu bulunmadığını beyanla takibe itiraz etmiştir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere;
Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 21. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.)
Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya PTT aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur.
Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir.
Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir.
Bu yasal çerçevede somut dosya değerlendirildiğinde yapılan bilirkişi incelemesi ile esasen taraf cari hesap ekstrelerinin takibe konu borç hususunda örtüştüğü tespit edilmiş olup davalı yanın incelenen belgelere itirazı bulunmadığı görülmektedir. Her ne kadar davalı vekili, faturalara karşılık ürün verilip verilmediğinin araştırılmasını talep etmiş ise de cari hesap kayıtlarının birbirini teyit etmesi karşısında ve davalı vekilinin cevap dilekçesinde belirttiği üzere faturalar davalı defterlerinde kayıtlı olup yasal süresi içinde iade ve itiraz edildiğine dair delil de sunulmamıştır. Bu itibarla yukarıda açıklandığı üzere davacının alacağını ispat etmiş olduğunun kabul edilmesi gerekmekle davanın kabulüne ve alacak miktarının likit olduğu nazara alınarak icra inkar tazminatına hükmedilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın kabulü ile davacı tarafından davalı aleyhine başlatılan ….İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasında vaki davalı itirazın iptali ile takibin 85.191,95 TL üzerinden devamına,
2-Hüküm altına alınan alacağın %20’si oranında hesaplanan 17.038,39 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Alınması gerekli 5.819,46 TL harçtan peşin alınan harcın mahsubu ile eksik kalan kısmın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 35,90 TL başvuru harcı ile 1.028,91 TL peşin harcın ve davacı tarafından karşılanan 826,00 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre hesaplanan 9.565,36 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6- Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar alenen okunup usulen anlatıldı. 06/02/2019

Katip …

Hakim …