Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/125 E. 2022/140 K. 23.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/125 Esas
KARAR NO:2022/140

DAVA:Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:07/02/2018
KARAR TARİHİ:23/02/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; Müvekkil şirket aleyhine …. İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip başlatıldığını, dava konusu icra dosyasında; kambiyo senetlerine özgü icra takibi yapıldığı, takibe konu çekin de; … Bankası A.Ş. … Şubesine ait 31/09/2015 tarihli ve 22.980,00 TL bedelli çek olduğu anlaşıldığı, ancak ilk ciranta olarak gözüken müvekkile atfen atılan imzanın sahte olduğunu, müvekkiline ait olmadığını, bu nedenle menfi tespit davası açma zarureti hasıl olduğunu, icra takibine konu olan emre muharrer çek üzerindeki imza müvekkiline ait olmadığını, İcra dosyası incelendiğinde çıplak gözle dahi görüleceği üzere icra takibine konu olan emre muharrer çek üzerindeki imza müvekkiline ait olmadığını, icra dosyası celp edildiğinde takibe ve davaya konu çek ile dilekçe ekinde sunulan imzalar karşılaştırıldığında bilirkişi marifetiyle de ortaya çıkacağı üzere imzaların birbirinden farklı olduğunu, müvekkili şirketin bu nedenle davalı yana bir borcu bulunmadığını, çek üzerindeki tarih de imkansız bir tarihtir, bu bakımdan da çek vasfını haiz olmayan bu evrak hakkında borçlu olmadığımızın tesbitine dair karar verilmesi gerektiğini, çek hukuki niteliği itibariyle nitelikli bir havale olduğunu, bu havale bir takım şekil şartlarını içermeli, yazılı olmalı, soyut ve kayıtsız, şartsız bir ödeme emri şeklinde olması gerektiğini, Çekin keşide tarihi olarak 31.09.2015 tarihinin gösterildiğini, bu neviden bir tarih, imkansız bir tarih olduğunu, Eylül ayının 31 günü bulunmadığını, davalı alacaklı kötü niyetlidir. aleyhine tazminata hükmedilmesi gerektiğini, …. İcra Müdürlüğü … E. Sayılı dosyasından başlatılan takipte; takibe konu olan çekte kendisinden önce ciro eden herkesi borçlu olarak gösterildiğini, bu durum takibin haksız ve kötü niyetli takip olduğunu, bu kötü niyetli ve haksız takip nedeniyle müvekkil mağdur olduğunu, mağdur olmaya da devam ettiğini, müvekkili şirket bakımından telafisi imkansız zararlar doğmaması, müvekkili şirketin, ticari ilişkilerinin daha fazla zarar görmemesi ve itibarının zedelenmemesi bakımından ihtiyati tedbir kararı verilerek icra takibinin dava sonuna kadar durdurulması ve davalı-alacaklı kambiyo senedini takibe koymakta kötü niyetli olduğundan takip konusu alacağın %20’den aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesi gerektiğini, müvekkili şirket yetkilisinin imzası ile çekin üzerindeki imzanın uyuşmaması nedeniyle müvekkilin borçlu olmadığının tespitiyle menfi tespit davamızın kabulüne, davalı kambiyo senedini takibe koymakta kötü niyetli olduğundan takip konusu alacağın %20’den aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini, beyan ve talep etmiştir.
Davalı vekilinin davaya karşı sunmuş olduğu cevap dilekçesinde; Mahkemeniz dosyasında görülmekte olan işbu menfi tespit savasında davacı, vekili aracılığı sunduğu dava dilekçesinde senetler üzerindeki şirket kaşesi altındaki imzalara açıkça itiraz etttiğini, söz konusu dava haksız olarak ikame edildiğini, müvekkili bankanın alacağını sürüncemede bırakma amacıyla açılan davanın hukuki dayanaktan yoksun ve kötü niyetli olduğunu, imzalara itiraz eden davacı, müvekkili bankaya borçlu olduğunu, imzaya hukuki dayanaktan yoksun şekilde itiraz edildiğini, imza tarihinden önce olacak şekilde imza örneklerinin olduğu evraklar üzerinde bilirkişi incelemesi yapıldığında bu hususun ortaya çıkacağını, çekin üzerinde imkansız bir tarihin olması çek vasfını etkilemediğini, 31.09.2015 tarihli çekin keşide tarihinin o ayın son günü olarak kabulü gerektiği Yargıtay kararlarıyla da sabit olduğunu, davacı çok eski bir tarihli Yargıtay kararını dosyaya sunarak çekin üzerinde imkansız bir tarih yazması yüzünden çekin geçersiz olduğunu ileri sürüldüğünü, güncel Yargıtay kararlarına bakıldığı zaman, böyle bir tarih olması durumunda o ayın son gününün keşide tarihi olarak kabulü gerektiğini, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2004/10-200 Esas, 2004/218 numaralı Kararı’nda; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.6.2000 tarih, 2000/1011-1076 sayılı Kararı’nda, “tanzim tarihinin 30.02.1997 yazılmasının, belgenin bono olma özelliğini ortadan kaldırmayacağı, bunun yanılgıdan kaynaklandığı, tanzim tarihinin Şubat ayının son günü olarak kabul edilmesi lazım geldiği”, 12. Hukuk Dairesinin 5.11.2001 gün ve 16461-17872 sayılı Kararı’nda “çekteki keşide tarihinin 31.02.2001 olarak yazılmasının çekin niteliğini etkilemediği, çekin Şubat ayının son gününde keşide edilmiş sayılması gerektiği” vurgulandığı belirtilerek, takvimde bulunmayan 32 ve benzeri diğer tarihlerin keşide tarihi niteliğinde kabul edilemeyeceğini, dolayısıyla takvimimizde bazı aylarda bulunabilen 31. günün imkansız bir tarih sayılamayacağını, keşide tarihi 31.02.2002 olarak gösterilmiş bulunan çekin 28.02.2002 tarihinde keşide edilmiş sayılması gerektiğini, çekin ibraz tarihinin 30.09.2015 tarihi olması da bu keşide tarihinin yanılgı sonucu yazıldığı ve çekin geçerli olduğu, aşağıda buna ilişkin başka emsal Yargıtay kararı da bulunduğunu, müvekkili kurum iyi niyetli yetkili hamil olarak yasal hakkı doğrultusunda çeki takibe koyduğunu, kötü niyetin varlığını kanıtlama yükümlülüğü davacı tarafta olduğu gibi bu hususa ilişkin herhangi bir kanıt da dosyaya sunulamadığını, davacı takipte çek üzerinde daha önce çeki ciro eden herkesi takipte borçlu olarak göstermememizin kötü niyetli olduğumuzun kanıtı olduğunu ileri sürdüğünü, böyle bir zorunluluklarının olmadığını, gibi bu hususun kötü niyeti nasıl kanıtladığı da tarafımızca anlaşılamadığını, davacı tamamen alakasız konular ileri sürerek müvekkili kötü niyetle itham edildiğini, buradaki tek amaç açıkça haksız bir şekilde kötü niyet tazminatı elde etmek olduğunu, müvekkili bankanın çek üzerindeki imzaların sahte veya gerçek olduğunu bilebilmesine imkan bulunmadığı gibi bunu araştırma gibi bir yükümlülüğü bulunmadığını, müvekkili sadece çek alacaklısı olarak karşılıksız çıkan çek sonucunda yasal hakkı doğrultusunda icra takibine geçildiğini, müvekkilin kusurlu olmadığı açık olup, aleyhine vekalet ücreti veya yargılama giderlerine hükmedilmesinin mümkün olmadığını, davaya konu edilen çek müvekkili Banka’ya ciro ve teslim edildiğini, çeki takibe koyan hamilin sadece çeki icra takibine koyduğu sebebine dayanılarak kötü niyet tazminatına veya vekalet ücretine hükmedilmesi mümkün olmadığını, kötü niyetin ve ağır kusurun varlığı ve ispatı gerektiğini, son hamil durumunda olan bankanın çek üzerinde ki imzaların kime ait olduğu, gerçek mi sahte mi olduğu konusunda bilgisinin olmaması hayatın olağan akışı içerisinde normal olduğunu, müvekkilinin aleyhine davanın açılmasına kusuru ile sebebiyet vermediğinden vekalet ücretine de hükmedilemeyeceğini, davanın reddine, davacı aleyhine %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini, beyan ve talep etmiştir.
Davanın davacı yanın davalı tarafından haklarında yapılan takibe konu çekteki imzanın davacının eli mahsulü olmadığından imza inkarına yönelik menfi tespit davası olduğu anlaşıldı.
…. İcra Dairesinin … esas takip sayılı dosyası celp edilerek dosyamız arasına alınmış olup, takip dosyası incelendiğinde; alacaklının … olduğu, borçluların … Plastik San. Tic. Ltd. Şti, …-… … Kiralama, … San. Tic. Ltd. Şti. Takibin 23.709,66-TL alacağa ilişkin Kambiyo takibi olduğu, 11/04/2016 tarihli ödeme emrinin borçlulara tebliğ edildiğini, anlaşılmıştır.
Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin 15/06/2020 tarihli heyet raporunda özetle; Tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından yapılan incelemede; İnceleme konusu çek arka yüz 1.ciro … … Kiralama …’ye atfen atılı imza ile …’nin mevcut mukayese imzaları arasında ilgi ve irtibat tespit edilemediği hususları, tespit ve rapor edilmiştir.
Tüm dosya kapsamı birlikte incelendiğinde ve değerlendirildiğinde;
…. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasından 14/11/2018 tarihinde gönderilen, takibe konu … … Şubesi’ne ait … çek nolu, 31/09/2015 tarihli 22.380,00 TL bedelli Keşidecisi … … … olan çeke ilişkin olarak davacı çekin arka yüzündeki ilk ciroda yer alan (lehtarın ilk ciranta olarak atılan) imzayı inkar etmiştir.
Çekte bulunan lehtar imzasının sahte olduğu iddiası mutlak def’ilerden olup hamilin iyi niyetli olup olmadığına bakılmaksızın her hamile karşı ileri sürülebilir.
Davacıya ait toplanan mukayese imzalarını içerir ıslak imzalı evrak asılları ile birlikte dosya Adli Tıp kurumuna gönderilmiş ve Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin 15/06/2020 tarihli raporunda İnceleme konusu çekin arka yüzünde yer alan …’ye atfen atılı ilk imza ile …’nin mevcut mukayese imzaları arasında ilgi ve irtibat tespit edilemediği belirlenmiştir.
Çekteki imzanın davacıya ait olmadığı ATK raporu ile belirlendiğinden, davacının menfi tespit talebinin kabulü ile davacının …. İcra Dairesinin … esas sayılı takip dosyasında takibe konu … Bankası AŞ … Şubesine ait keşidecisi … Ticaret Ltd Şti olan … çek nolu 31/09/2015 tarihli 22.380,00-TL bedelli çekten dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine karar vermek gerekmiştir.
Ayrıca davacı tarafça kötüniyet tazminatı talep edilmiş ise de, çekte davacıya atfen atılan imzadan sonra ve davalıdan önce çekin dava dışı kişilerce ciro edildiği ve son cirantasının davalı …Ş. olduğu görülmektedir. Bu durumda davalı çeki doğrudan lehtar olan davacıdan ciro yoluyla almadığından davalının davacıya atfen atılan imzanın davacı eli ürünü olup olmadığını bilemeyeceği ve dolayısıyla takipte kötüniyetli olduğunun kabul edilemeyeceği anlaşılmakla davacı kötü niyet tazminat talebinde haklı görülmediğinden davacının kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. (Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 21/09/2017 tarihli 2016/20166 E., 2017/6112 K.)
HÜKÜM:
1-Davanın kısmen kabulüne,
Davacının …. İcra Dairesinin … esas sayılı takip dosyasında takibe konu … Bankası AŞ … Şubesine ait keşidecisi … Ticaret Ltd Şti olan … çek nolu 31/09/2015 tarihli 22.380,00-TL bedelli çekten dolayı davalıya borçlu olmadığının TESPİTİNE,
Davacının kötü niyet tazminatı talebinin REDDİNE,
3-Karar tarihi itibariyle alınması gereken 1.619,61-TL harçtan peşin alınan 404,91-TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.214,00-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan 190,00-TL tebligat gideri, 35,90-TL başvurma harcı, 404,91-TL peşin harç, 5,20-TL vekalet harcı olmak üzere toplam 636,01-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Kendini vekille temsil ettiren davacı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 5.100,00-TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Yatırılan avanstan artan kısmın karar kesinleştiğinde yatırana/vekiline iadesine,
Dair davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Mahkememize verilecek bir dilekçe ile veya başka bir yer Mahkemesi aracılığı ile gönderilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.23/02/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır