Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1213 E. 2021/573 K. 08.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/1213 Esas
KARAR NO:2021/573

DAVA:Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:28/12/2018
KARAR TARİHİ:08/07/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde;
Vekiledeninin Türkiye çapında tanınmış … markası ile faaliyet gösterdiği 8000’i aşkın mağazada satışa sunmak üzere … distribütörü olan davalı şirket ile sözleşme bağıtladığını ve … marka cep telefonu, mobil cihaz ve cep telefonu aksesuarları ürünlerini satmak üzere anlaştıklarını, söz konusu ürünlerin afiş tarihinin davalı tarafçada 13.09.2018 tarihi olarak kabul edildiğini, ardından e-posta yazışmaları ile 4 eylül tarihinde davalı yanın vekiledeni şirketle iletişime geçtiğini ve vekiledeni tarafından belirlenmiş satış fiyatına ve ürünlerin afiş tarihine müdahalede bulunarak ürünlerin satış fiyatlarının ve afiş tarihlerinin değiştirilmesini talep ettiğini, davalı tarafın söz konusu telefonları kendi açacağı ”…” mağazasında satışa sunacak olması sebebiyle gerçekleştirdiği sözleşmeye aykırı davranışlarının kabul edilemeyeceğini, söz konusu elektronik posta yazışmalarında da görüleceği üzere vekiledeninin bu talebi kabul etmediğini ve ürünlerin belirlenen tarihte teslimini talep ettiğini, ancak, davalı yanca belirlenen ürünlerin tesliminin gerçekleşmediğini beyanla, davanın kabulü ile; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 700.000-TL sözleşmeden doğan cezai şart alacağının sipariş tarihinden işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile taraflarına verilmesine, 10.000-TL yoksun kalınan kar bedelinin sipariş tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile vekiledenine verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde; Taraflar arasında akdedilen ”Çerçeve Sözleşme” madde 4’te belirtildiği üzere satıcı sıfatına haiz olan vekiledeni şirketin kabul ve taahhüt ettiği emtealara dair teslim tarihi ve saati her koşulda geçerli olacağını, çünkü işbu halin asli unsur olduğunu, dolayısıyla vekiledeni şirketin satıcı olarak kabul etmediği hiçbir tarihte teslimata davacı tarafça zorlanamayacağını, vekiledenim şirketçe … cep telefonlarının satış fiyatı açısından hiçbir güncelleme veya yükseltme talebi iletilmediğini, mevcut ilişki kapsamında tedarik fiyatının aynı kalacak olmasına rağmen, Ağustos 2018 ayında Türkiye Cumhuriyetinde meydana gelen aşırı dövüz artışı ve fiyat bozulmaları nedeniyle, söz konusu cep telefonlarının son tüketiciye … mağazalarındaki satış fiyatında artı 100-TL’lik bir ekleme yapılması talep edilmiş ve bu yönde müzakere başlatıldığını, iş bu talebin nedeni, dövizdeki öngörülemeyen iki kat artış neticesinde ve resmi distribütör sıfatı kapsamına vekiledenim şirketin davacı şirket haricinde diğer tedarik noktalarında piyasa şartlarını korumak istemesinden kaynaklı olduğunu, davacı tarafça beyan edilen son tüketiciye satış fiyatları, satış tutarları ve satış oranları tamamen tahmini verilere dayandığını, bununla ilgili hiç bir teknik analiz, veri girişi resmi kurumlarca düzenlenmediğini, finansal gerekçelendirme olmadan %10 oranında kar marjı bulunduğunun beyanının herhangibir dayanağının malesef olmadığını, ürünlerin satışa çıkarılması konusunda afişlerin hazırlanması gerektiğini, ancak karşı taraftan afiş teklif talebi olmadığını ve bu olaya herhangibir onay vermediklerini beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
DELİLLER
Davacı vekili delil ve belgelerini ibraz etmiş, davada; taraflar arasında bağıtlanan çerçeve sözleşmeye, ihtarnamelere, faturalara, bilirkişi incelemesine, tanık beyanlarına ve yemin deliline dayanmışlardır.
Mahkememizce öncelikle yanlar arasında bağıtlanan çerçeve sözleşmesinin 14.maddesi uyarınca davacı defterlerinin kesin delil olacağı münhasır delil olacağı kararlaştırılmış olmakla davada davacı yanca çerçeve sözleşmesi mali ve sektörel yönden ve davacı yanın münhasır kılınan ve ilişkiye mahsus dönemler için ticari defterlerinin incelenmesi suretiyle cezai şart ve yoksun kalınan kar bedeli alacağı olup olmadığı, var ise miktarı hususunda rapor aldırılmış 27.12.2019 tarihli raporda:
”…İncelenen davalı şirkete ait 2018 yılı ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdik/beratlarının yasal süresinde yaptırılmış olduğu, bu anlamda ticari defterlerin usulüne uygun tutulduğu,
Taraflar arasında geçerli salım sözleşmeleri bulunduğu ve bu sözleşmelerden doğan taşınırların zilyetliğinin devri borçlarının, Çerçeve Sözleşmenin 8. maddesinde açıkça belirtildiği üzere mallanrı “süresinde” teslim edilmemesi suretiyle ihlâl edildiği, borçlunun borçların ihlâlinde kusurunun bulunduğu, bu nedenlerle sözleşme cezası alacağının geçerli bir biçimde doğmuş ve muaccel hale gelmiş olduğu,
Mahkemece de bu görüşümüz benimsenerek davacı yanın cezai şart talebinin yerinde bulunması halinde, sözleşme çerçevesinde verilen tüm siparişler için (mobil telefon ve aksesuarlar) toplam cezai şart tutarının 1.548.208,00 TL olacağı,
Taraflar arasındaki Çerçeve Sözleşmenin açık hükmü gereği, davacı yanın, sözleşme cczası alacağının yanı sıra, davalı tarafın satım sözleşmelerinden doğan taşınırların zilyetliğinin devri borçlarında ihtarsız temerrüde düşmesi neticesinde oluşan maddî zararının tazmini talebini de ayrıca ileri sürebileceği,
Davacı vanın sözleşme çerçevesinde davacıdan alacalı tûm ürünleri satabileceği varsayımından hareketle, tüm ürünlerin satışlarından elde edebileceği brüt satış karının 417.254,24 TL olacağı,
Ancak, kar mahrumiyeti hesaplamasının brüt kar üzerinden değil, giderlerden sonra kalan faaliyet karı üzerinden yapılması gerektiğinden, davacı yanın 2018 yılı kurumlar vergi beyannamesini ibraz etmesi halinde, davaya konu ürünlerin satış tutarının toplam satış hacmi içerisinde payının tespit edilerek, bu oranın toplam faaliyet giderlerine tatbik edilmesi sureti ile elde edilecek faaliyet gideri tutarının, davaya konu ürünlerden elde cdilecek brüt kar imarından mahsup edilmesi neticesinde, davacı yanın mahrum kaldığı karın hesaplanmasının mümkün olabileceği, bu hususların TBK uyarınca Sayın Mahkemenizce hayatın olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, hakkaniyete uygun olarak belirleneceği…” tespit ve rapor edilmiştir.
Davacı vekilinin sunduğu 2018 yılı kurumlar beyannamesi doğrultusunda dosya yeniden bilirkişiler kurulana verilmek suretiyle ek rapor aldırılmış, 9.06.2020 tarihli raporda:
”…Kök raporda yer verilen kar mahrumiyeti hesaplaması, taraflar arasındaki sözleşme baz alınarak, sadece sözleşmede yer verilen ürün adetleri, bunların alış maliyetleri, hazırlanan afişlerde belirtilen satış bedelleri dikkate alınmak sureti ile yapılmıştır. Kök raporda belirttiğimiz gibi kar mahrumiyeti hesaplaması brüt kar üzerinden değil, giderlerden sonra kalan faaliyet karı üzerinden yapılması gerektiğinden, şirketin sunmuş olduğu 2018 yılı kurumlar vergi beyannamesindeki gelir tablosu verilerinden, şirketin 2018 yılı faaliyet karı/net satışlar oranı (718.228.022,42 / 18.669.308.582,3 =) 0,03847 olarak tespit edilmiştir. Davacı yanın sözleşmede yer verilen ürünlerden 6.977.380,00 TL hasılat elde edeceği dikkate alınarak, davacı yanın mahrum kaldığı kar miktarı 6.977.380,00 x 0,03847 = 268.419,81 TL olarak hesaplandığı…” tespit ve rapor edilmiştir.
Davalı vekili iş bu ek rapora itiraz etmiş, bilirkişi ek ve kök raporları kanaat verici nitelikte bulunduğundan davalı vekilinin itirazlarının reddine karar verilmiş ve bilirkişi tarafından hesaplanan cezai şart tutaranın davalının ekonomik olarak yıkımına sebep olup olmayacağı hususunda bir araştırma yapılmadığı anlaşıldığından bu kapsamda dosyanın daha önceki heyette yer alan mali müşavir…’e tevdii edilerek yeniden bu kapsamda rapor aldırılmış, 28.01.2021 tarihli 2.ek raporda:
”… davalı şirketin karara en yakın tarihteki mali tabloları incelenemediğinden, işbu ek raporda,hesaplanan cezai şart tutaranın davalının ekonomik olarak yıkımına sebep olup olmayacağının tespitinin mümkün olmadığı…” tespit ve rapor edilmiştir.
Davalı şirketin 2018 ve 2019 yıllarına ait kurumlar vergisi beyannamelerinin ilgili vergi dairesinden celp edilerek, değerleme yapılması için dosya yeniden bilirkişiye verilmiş ve 14.04.2021 tarihli 3.ek raporda:
”…Davaya konu olayda hesaplanan cezai şart tutarı 1.548.208,00 TL olup, bu tutarın ödenmesinin -şirketin kaydi öz varlık tutarı dahi dikkate alındığında- şirketin mahvına sebebiyet vermeyeceği değerlendirilmiştir. Zira şirketin önemli miktarda duran varlığının mevcut olduğu görülmekle, söz konusu varlıklarının rayiç değerler üzerinden değerlendirmeye tabi tutulması halinde, şirketin gerçek öz varlığının, kaydi öz varlık tutarının çok üzerinde olacağı da açıktır.
Bununla birlikte şirketin hazır değerlerinde, 31.12.2019 tarihi itibarıyla cezai şart tutarını karşılamaya yetecek varlığı bulunmadığı görülmektedir. Bu anlamda şirketin bu tutarı ödemesinin, alacaklarının tahsiline ya da satışlardan elde edeceği nakit girdilere bağlı olduğu, ya da yabancı kaynak kullanması gerektiği…” tespit ve rapor edilmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava sözleşmeden kaynaklanan cezai şart alacağı ve yoksun kalınan kar bedeli talebine ilişkindir.
Taraflar arasında, davalının ithalatçısı olduğu … marka cep telefonu, mobil cihaz ve cep telefonu aksesuarlarının davacıya ait mağazalarda satışa sunulması için Çerçeve Sözleşme imzalandığı, daha sonra ürünlerin adet ve teslim tarihlerinin belirlendiği özel koşulları içeren bir başka sözleşme imzalandığı, Çerçeve sözleşmenin 2.maddesinde; Satıcının usule aykırı feshi ya da sözleşmenin feshine sebep alması durumunda, ortaya çıkacak zararlardan ayrı olarak aylık satılan ürün miktarında bedelin cezai şart olarak alıcıya ödeneceğinin kararlaştırıldığı, ancak satıcının anlaşılan ve alıcı tarafından ilanı yapılan tutara ilave yapılmasını istediği, bu talebin kabul edilmemesi üzerine kararlaştırılan tarihte ürünlerin davacı alıcıya teslim edilmediği hususlarında taraflar arasında çekişme bulunmamaktadır.
Davacı yan, davalının belirlenen satış fiyatına ve ürünlerin afiş tarihine müdahalede bulunarak ürünlerin satış fiyatlarının ve afiş tarihlerinin değiştirilmesini talep ettiğini, sözleşmeye aykırı davranışlarının kabul edilemediğini, ürünlerin belirlenen tarihte tesliminin gerçekleşmediğini beyanla, şimdilik 700.000,00-TL sözleşmeden doğan cezai şart alacağının ve 10.000-TL yoksun kalınan kar bedelinin tahsilini dava etmiş, ıslah dilekçesi ile 1.548.208,00-TL cezai şart ve 268.419,81-TL mahrum kalınan kar alacağı olmak üzere toplam talebini 1.816.627,81-TL’sine yükseltmiştir. Davalı yan ise, dövizdeki artış nedeniyle sözleşmede kararlaştırılan fiyatların revize edilmesi gerektiğini savunmuş, ayrıca cevap dilekçesini ıslah ederek çerçeve sözleşmenin matbu olduğunu, 7,14 ve 17 maddelerinin davacının hakim konumunu kullanarak davalıya dayattığını, bu ve benzeri maddelerin müzakere edilemediğini, bu nedenle sözleşmenin genel işlem koşulları içeren maddelerinin geçersizliğine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Buna göre çekişme; davacı alıcının cezai şart ve yoksun kalınan kar taleplerinin yerinde olup olmadığı, yerinde ise tutarı, cezai şartın tahsilinin davalının ekonomik yönden mahvına yol açıp açmayacağı ve nihayet davalının ıslah ettiği cevap dilekçesinde ileri sürdüğü çerçeve sözleşmenin genel işlem koşulları içerip içermediği noktalarında toplanmaktadır.
Mahkememizce hükme elverişli bulunan 27.12.2019 tarihli bilirkişi kök raporu ile 09.06.2020 ve 14.04.2021 tarihli ek bilirkişi raporlarında özetle; Çerçeve Sözleşmenin 8. maddesinde açıkça belirtildiği üzere mallanrın “süresinde” teslim edilmemesi suretiyle davalı yanca sözleşmenin ihlâl edildiği, borçlunun borçların ihlâlinde kusurunun bulunduğu, bu nedenlerle sözleşme cezası alacağının geçerli bir biçimde doğmuş ve muaccel hale gelmiş olduğu, sözleşme çerçevesinde verilen tüm siparişler için (mobil telefon ve aksesuarlar) toplam cezai şart tutarının 1.548.208,00 TL olacağı, bu tutarın ödenmesinin şirketin kaydi öz varlık tutarı dikkate alındığında davalı şirketin mahvına sebebiyet vermeyeceği, taraflar arasındaki Çerçeve Sözleşmenin açık hükmü gereği, davacı yanın, sözleşme cezası alacağının yanı sıra, davalı tarafın satım sözleşmelerinden doğan taşınırların zilyetliğinin devri borçlarında ihtarsız temerrüde düşmesi neticesinde oluşan maddî zararının tazmini talebini de ayrıca ileri sürebileceği, kar mahrumiyeti hesaplaması brüt kar üzerinden değil, giderlerden sonra kalan faaliyet karı üzerinden yapılması gerektiğinden, şirketin sunmuş olduğu 2018 yılı kurumlar vergi beyannamesindeki gelir tablosu verilerinden, şirketin 2018 yılı faaliyet karı/net satışlar oranı (718.228.022,42 / 18.669.308.582,3 =) 0,03847 olarak tespit edildiği, davacı yanın sözleşmede yer verilen ürünlerden 6.977.380,00 TL. hasılat elde edeceği dikkate alınarak, davacı yanın mahrum kaldığı kar miktarı 6.977.380,00 x 0,03847 = 268.419,81 TL olarak hesaplandığı anlaşılmakta olup, mahkememizin kabulü de bu yöndedir.
Öte yandan davalı yanın ıslah ettiği cevap dilekçesinde ileri sürdüğü çerçeve sözleşmenin matbu olduğu, 7,14 ve 17 maddelerinin davacının hakim konumunu kullanarak davalıya dayattığı, bu maddelerin müzakere edilememesi nedenle sözleşmenin genel işlem koşulları içeren maddelerinin geçersizliğine karar verilmesine yönelik savunması kapsamında değerlendirme yapılması gerekmiştir.
TBK.m.21 hükmüne göre, karşı tarafın menfaatine aykırı genel işlem koşullarının sözleşmenin kapsamına girmesi, sözleşmenin yapılması sırasında düzenleyenin karşı tarafa, bu koşulların varlığı hakkında açıkça bilgi verip, bunların içeriğini öğrenme imkânı sağlamasına ve karşı tarafın da bu koşulları kabul etmesine bağlıdır. Aksi takdirde, genel işlem koşulları yazılmamış sayılır.
Çerçeve sözleşmenin ilgili maddeleri şu hükümleri taşımaktadır;
Madde 7-“Satıcı, bu sözleşme konusu alım satımlarda Türk Ticaret Kanunu’nun 25/3 maddesinin uygulanmayacağını, ayıp ihbar süresinin emteanın tesliminden itibaren altı ay olduğunu…”
Madde 14-“…ihtilaf vukuunda Alıcı ticari defter ve kayıtlan HUMK 287. Maddesi gereğince geçerli ve doğru delil olarak kabul edilmiştir.”
Madde 17-“…sözleşmede yazılı maddelerin sonuçlarının bilincinde olup, maddelerin geçersizliği yada sözleşmenin yasaya aykırılığı iddiasından taraflar peşinen feragat etmiştir.”
Dosya kapsamına göre taraflar 6102 Sayılı Ticaret Kanunu’nun 16. Maddesi uyarınca tacirdir. Aynı Kanunun 18/II maddesi uyarınca her tacirin ticaretine ait faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir. Tacir özellikle ticari işletmesi ile ilgili sözleşme yaparken ve bu sözleşmeden doğan borçlarını yerine getirir iken basiretli bir iş adamı gibi davranmak zorundadır. Tacir ister icapta bulunan isterse kabul eden durumda olsun akdin kurulmasından önce ve kurulması sırasında ticaretin özelliğini göz önünde tutan tedbirli ve ileriyi makul ve mutat oranda gören bir tacir gibi davranmak zorundadır. Araştırma yapılmaksızın ve tedbirsiz bir şekilde icapta ve kabul beyanında bulunan tacir basiretli bir iş adamı gibi davranma mükellefini yerine getirmemiş sayılacak olup, kendini borç altına sokan işbu eylemlerinden de sorumlu olacaktır. Bununla birlikte taraflar Çerçeve Sözleşmenin 17. Maddesinde yer alan; “Her iki tarafta tacir olduğundan taraflar, sözleşmede yazılı maddelerin sonuçlarının bilincinde olup, maddelerin geçersizliği yada sözleşmenin yasaya aykırılığı iddiasından taraflar peşinen feragat etmişlerdir.” şeklindeki düzenlemeden de anlaşılacağı üzere sözleşmenin maddelerini tartışılarak kabul ettikleri, sözleşmenin kendilerine yüklediği edimlerin bilincinde oldukları anlaşılmaktadır.
Bir an için bu düzenlemelerin genel işlem koşulu niteliği taşıdığı kabul edilse bile TBK.m.21 hükmüne göre, genel işlem koşulları içeren maddeler yazılmamış sayılır. Aynı kanunu 22.maddesine göre de; sözleşmenin yazılmamış sayılan genel işlem koşulları dışındaki hükümleri geçerliliğini korur. Somut olay bu açıdan değerlendirildiğinde genel işlem koşulu içerdiği ileri sürülen maddeler yazılmamış sayılsa bile sözleşme geçerliliğini koruyacak olup cezai şart düzenlemesinin yazılmamış sayılma yaptırımından etkilenmeyeceği anlaşıldığından davalı yanın bu yöndeki itirazlarını yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır.
Mahkememizce yapılan yargılama, toplanan taraf delilleri, hükme elverişli bulunan bilirkişi ek ve kök raporları ile tüm yargılama dosyası kapsamına göre; davanın ve ıslah talebinin kabulü ile, 1.548.208,00-TL cezai şart ve 268.419,81-TL mahrum kalınan kar alacağı olmak üzere toplam. 1.816.627,81-TL’nin 710.000,00-TL’sine dava tarihinden, kalan tutara ise ıslah tarihi olan 24.06.2020 tarihinden itibaren avans faizi işletilmek suretiyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmakla;
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-)Davanın ve ıslah talebinin KABULÜ ile, 1.548.208,00-TL cezai şart ve 268.419,81-TL mahrum kalınan kar alacağı olmak üzere toplam. 1.816.627,81-TL’nin 710.000,00-TL’sine dava tarihinden, kalan tutara ise ıslah tarihi olan 24.06.2020 tarihinden itibaren avans faizi işletilmek suretiyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-)Harçlar yasası uyarınca alınması gerekli 124.093,84-TL karar ve ilam harcının peşin alınan 12.125,03-TL harçtan ve 18.898,44-TL ıslah harcından harcından mahsubu ile bakiye 93.070,37-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-)Davacı tarafından yapılan 12.125,03-TL peşin harç, 35,90-TL başvurma harcı, 5,20-TL vekâlet suret harcı, 18.898,44-TL ıslah harcı, 2.100,00-TL bilirkişi ücreti ve 172,00-TL davetiye gideri olmak üzere toplam 33.336,57-TL yargılama giderlerinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-) Davacı duruşmalarda kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 96.381,97-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-)Davacı / davalı tarafından yatırılan gider / delil avansından artan bakiyenin, karar kesinleştiğinde davacıya/ davalıya/ vekillerine iadesine,
Davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK 341. madde uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yoluna başvurma hakları hatırlatılmak suretiyle oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 08/07/2021

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır