Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/985 E. 2019/156 K. 27.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/985 Esas
KARAR NO : 2019/156
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 07/11/2017
KARAR TARİHİ : 27/02/2019

Mahkememizde görülen İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi ile, taraflar arasında “… ” adlı hizmetin sağlanmasına ilişkin 25/05/2017 tarihinde sözleşme imzalandığını, aldığı hizmete ilişkin davalının sözleşmede yazılı 1.100,00 $ tutarı ödemekle yükümlü olduğunu, sunulan hizmetler karşılığında 06/06/2017 tarihindeki kur üzerinden hesaplanan 4.558,97 TL bedelli fatura düzenlenerek davalıya gönderildiğini, bu ödeme yükümlülüğünün davalı tarafından yerine getirilmemesi üzerine, …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası üzerinden alacağın tahsili amacıyla borçlu davalı hakkında ilamsız takip başlatıldığını, ancak davalı borçlunun kendisine tebliğ edilen ödeme emrine ve takibe itiraz ettiğini beyanla, borçlunun itirazının iptali ve takibin devamına, borçlu aleyhine %20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili Mahkememize sunduğu yanıt dilekçesi ile, müvekkili ile davacı şirket arasında, 25/05/2017 tarihli kablosuz İnternet Yayın sözleşmesi ile, müvekkili şirkete bağlı adreslerde misafir kullanımı için 100 Mbps’e kadar senkron sponsor tabanlı internet, firma personeli içinde 10 Mbps’e kadar senkron reklamsız internet bağlantısı sağlamayı ve sözleşmede belirtilen diğer yükümlülükleri yerine getirmeyi davacının kabul ve taahhüt ettiğini, ancak davacının sözleşmeden doğan internet bağlantısı sağlama faaliyetinin, 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu’nun 2. maddesinde yer alan Elektronik Haberleşme Hizmetlerinin yürütülmesi bu kanuna tabidir şeklindeki düzenleme kapsamına ginnediğini, anılan kanunun “Elektronik Haberleşme Hizmetinin Yetkilendirilmesi başlıklı 8. Maddesinin 1.Fıkrasındaki Kurumca yetkilendirmeye müteakip elektronik haberleşme hizmeti verilebilir ve/veya … yine aynı kanunun 12. Maddesinde, “İşletmeci kurum düzenlemeleri ve yetkilendirmesinde öngörülen şartlara uygun olarak yetkilendirildiği kapsamdaki elektronik haberleşme hizmetlerini sunma hakkına sahiptir hükmünü içerdiğini, ayrıca sözleşmede hizmet sağlayıcının, internet hizmetini verirken TC yasaları ve hükümlerine, resmi mercilerin sıfat ve kararlarını ihlal etmemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, aksi halde her türlü sorumluluğun kendisine ait olacağı hükümleri gereğince de davacı şirketin hizmeti yasal düzenlemeler doğrultusunda sağlayacağını taahhüt ettiğini beyan ederek, davacı şirketini 5809 sayılı kanunla düzenlenmiş olan yetkilendirmeye sahip olmadığının tespit edildiğini, bu hususta davacı ile görüşmeler yapılarak kendisinden yetkilendirme belgesini ibraz etmesi istendiğini, ancak bir sonuç alınamadığını, davacının yetkisiz olduğunun tespit edilmesi üzerine … Noterliğinin 07.08.2017 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi davacıya keşide edilerek, kanun ve sözleşme hükümlerine aykırılık nedeni ile sözleşmenin feshedildiğini ve fatura içeriğinin kabul edilmediğinin bildirildiğini, davacının yasal düzenleme ile getirilen yetkilendirme belgesi olmamasına rağmen kötü niyetli olarak müvekkilini yanıltmak suretiyle internet yayını sunmayı taahhüt ettiğini, bu taahhüdü yerine getirmesinin hukuken imkansız olduğunu, yasanın emredici hükmüne aykırılık nedeniyle sözleşmenin baştan itibaren geçersiz olduğunu, davacı tarafından sunulan bir hizmetinde bulunmadığını ve müvekkilinin de ödemezlik defi kapsamında bedel ödeme yükümlülüğü doğmadığını, faturanın varlığının hizmet sunulduğu anlamına gelmediğini, bu konuda her hangi bir delil de bulunmadığını beyanla haksız ve mesnetten yosun olan davanın reddine, kötü niyetli başlatılan takip sebebiyle takibe konu alacağın %20’sinden az olmamak üzere davacının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
Dilekçe teatisinin tamamlanmasından sonra Mahkememizce yapılan ön incelemede uyuşmazlık konusu tespit edilmiş ve tahkikat aşamasına geçilmiştir.
Dava dayanağı takip dosyasının incelenmesinde, davacı tarafından davalı aleyhine … seri numaralı, 4558,97 TL miktarlı, 06/06/2017 tarihli fatura nedeni ile başlatılan takip olup ödeme emrinin davalı borçluya 16/08/2017 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun 22/08/2017 havale tarihli dilekçesi ile borca itiraz ettiği görülmüştür.
Tarafların ticari defterleri bilirkişi eli ile incelenmiş, mali müşavir bilirkişi dosyaya sunduğu rapor ile davacı yanın kendi ticari defterlerine göre davalıdan takip tarihi itibari ile … seri numaralı fatura nedeni ile 4.558,97 TL alacaklı olduğunu, faturanın davalı defterlerinde kayıtlı olduğunu bildirmiştir.
Dava 2004 sayılı Yasanın 67.maddesine dayalı itirazın iptali istemine dairdir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere;
Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 21. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.)
Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya PTT aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur.
Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir.
Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir.
Bu yasal çerçevede somut dosya değerlendirildiğinde davalının faturayı defterlerine işlediği, yasal süresi içerisinde iade veya itiraz etmediği, bu noktada hizmet vermiş olsun ya da olmasın davacının alacağını ispatladığının kabulü gerektiği kanaatine varılmıştır. Varılan bu kanaat ile davanın kabulüne, alacak miktarının likit olduğu nazara alınarak icra inkar tazminatına hükmedilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın kabulü ile davacı tarafından davalı aleyhine başlatılan ….İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasında vaki davalı itirazının iptaline; takibin 4.558,97 TL asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağın takip tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine,
Hüküm altına alınan alacağın %20’si oranında hesaplanan 911,27 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Alınması gerekli 311,42 TL harçtan peşin alınan harcın mahsubu ile eksik kalan kısmın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 31,40 TL başvuru harcı ile 55,07 TL peşin harcın ve davacı tarafından karşılanan 1.897,00 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre hesaplanan 547,07 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, (Dava konusunun para alacağına ilişkin olup, doğrudan Tarifenin 3.Kısmına tabi olduğu, Tarifenin 13.maddesinde belirtilen ikinci kısım ikinci bölümde gösterilen hukuki yardımlardan olmadığından 13.madde kapsamında değerlendirilemeyeceği, zira anılan maddenin Tarifenin 2.Kısım 2.Bölümüne giren yani konusu para olmayan veya para ile değerlendirilemeyen davalara ilişkin olduğu, eldeki davanın ise doğrudan konusunun para olduğu nazara alınarak vekalet ücreti Tarifenin 3.Kısım hükümlerine göre hesaplanmıştır. )
5- Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar alenen okunup usulen anlatıldı. 27/02/2019

Katip …

Hakim …