Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/85 E. 2018/648 K. 09.07.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/85 Esas
KARAR NO : 2018/648 Karar
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ: 27/09/2012
KARAR TARİHİ: 09/07/2018
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin vermiş olduğu 27.09.2012 tarihli dava dilekçesinde özetle; davalı …’ün 08.10.2007 – 01.08.2010 tarihleri arasında müvekkil şirkette çalıştığını, 21.07.2010 tarihinde davalının istifa ederek işten ayrıldığını, müvekkil şirket ile davalı arasında imzalanan iş sözleşmesinde “Çalışanın Rekabet Yasağı” düzenlenmiş olup, söz konusu rekabet yasağının ihlali halinde çalışanın cezai şart ödeyeceğinin kararlaştırıldığını, davalının müvekkil şirketten istifa ettikten sonra … Medikal San. ve Tic. Ltd. Şti.’de çalışmaya başladığını, davalının halen …’ın cerrahi ekibinde görevli olduğunu, Rekabet Yasağı Sözleşmesi’nin 10. maddesinde taraflarca çalışanın iş akdinin sona ermesinden itibaren 2 yıl içinde rekabet yasağına tabi olacağının kararlaştırıldığı, davalının istifasının hemen akabinde ….’da çalışmaya başladığını, rekabet yasağı koşulunun gerçekleştiğini, davalıya … 46. Noterliği’nden 06.06.2012 tarih … yevmiye numaralı ihtarnamenin keşide edildiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin 10. maddesinde yer alan rekabet yasağına aykırı davranması sonucunda aynı sözleşmenin 12. maddesinde yer alan 10.000-ABD doları tutarındaki cezai şartı ödemesinin ihtar edildiğini, ihtarnamenin 11.06.2012 tarihinde mahalle muhtarlığına tebliğ edildiğini beyan ederek, 10.000-ABD dolarının davalıdan işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili dosyaya sunduğu 22.01.2013 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacı şirketin müvekkil hakkında açmış olduğu davanın son derece mesnetsiz ve yasal dayanaktan yoksun olduğunu, dava dilekçesinin hem içerik açısından eksik hem de hatalı bilgiler içerdiğini, davacı vekilinin dilekçesinde eski Borçlar Kanununa ve eski maddelere atıfta bulunduğunu, 6098 sayılı yeni Borçlar Kanunu’nun 01.02.2012 tarihinden sonra yürürlüğe girdiğini, dolayısıyla dava tarihi itibari ile yeni kanunun geçerli olduğunu, müvekkilinin davacı şirkette 3 yıl çalıştığını, sağlık sebepleri ile ilgili olarak 01.08.2010 tarihinde davacı şirketten istifa ettiğini, müvekkil davacı şirketten ayrıldıktan yaklaşık 1 yıl sonra 11.07.2011 tarihinde … Şirketi emrinde … ‘de çalışmaya başladığını, müvekkilin davacı şirket emrinde daha önce ….’da çalıştığını, müvekkilin Temmuz 2012 tarihinden itibaren İstanbul’da …. firmasında çalıştığını, müvekkilinin görev ve sorumluluklarının farklı olduğunu, davacının iddialarının mesnetsiz olduğunu beyan ederek, haksız ve yasal dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememiz dosyası 21/04/2014 tarihinde bilirkişi heyetine tevdi edildiği, bilirkişilerin 01/07/2014 tarihinde 12 sayfadan oluşan raporlarını dosyaya sunmuş oldukları anlaşılmıştır.
Mahkememizce tüm deliller toplandıktan sonra ; “Davanın KISMEN KABULÜ ile Davalının Taraflar arasında yapılan sözleşmenin 12.maddesi gereğince kararlaştırılan cezai şart kuralını ihlal ettiği anlaşılmakla, davalının gelir durumu yaptığı işin niteliği dikkati nazara alınarak cezai şart kuralından hakkaniyet ilkesi gereğince %50 takdiren hakkaniyet indirimi yapılarak 8.984,00-TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine, Hakkaniyet indirimine istinaden davalı taraf lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına” karar verilmiştir.
Bu karar taraflarca süresi içerisinde temyiz edilmiştir.
Yargıtay …Hukuk Dairesinin … E,… K sayılı 24.11.2016 tarihli ilamı ile bozulmuştur.
Bozma ilamında özetle ; ” davalının imzaladığı hizmet sözleşmesinin rekabet yasağına ilişkin maddesinde yer alan coğrafi alan sınırlaması, işçinin iktisaden mahvına sebep olacak düzeyde geniş bir alanı kapsadığından yukarıda açıklanan çalışma özgürlüğüne, akit serbestisine ilişkin yasal düzenlemelere aykırı olup bu nedenle cezai şarta ilişkin sözleşme hükmünün batıl sayılması gerekmektedir. Mahkemece, bu durum gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle kabulü doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.” gerekçesi ile mahkememiz hükmünü bozmuştur.
Mahkememizce bozma ilamına uyularak yargılamaya devam edilmiştir.
Bozma öncesi atanan bilirkişi kurulundan ek rapor alınmıştır.
Bilirkişi kurulunun düzenlediği 09.04.2018 tarihli 7 sayfadan ibaret ek raporunda özetle; Bozma ve karar düzeltme kararları doğrultusunda, dava konusu rekabet yasağı kaydına Türk Borçlar Kanunu’nun 445/2 maddesinin uygulanması ve yasağın kapsam yönünden sınırlanması gerektiği, Sınırlamanın boyutuna ve tarzına ilişkin takdir yetkisinin Mahkeme’ye ait otduğu, Mahkemenin yasağın sınırlanmasında raporun değerlendirme bölümünde yer alan ve bağlayıcı nitelik taşımayan örneklerden yararlanabileceği, Bozma kapsamı dışında kalan konularda bozma öncesi kök raporda yer verilen değerlendirme ve saptamaların geçerliliğini koruduğu” kanaati ile raporunu sunmuştur.
Dava, hizmet sözleşmesine aykırılık iddiasına dayalı cezai şart istemine ilişkindir.
Dosyamızda taraflar arasında imzalanan 14.05.2009 tarihli hizmet sözleşmenin 10. maddesinde sözleşmenin işveren tarafından herhangi bir nedenle feshedilmesi hali hariç olmak üzere sona ermesinden itibaren çalışanın iki yıllık bir süre boyunca … Bölgesi, … Bölgesi ve … Bölgesinde işveren şirketin iştigal konusu olan tıbbi sarf malzemeleri, cihazları, mal ve hizmetleri alanında faaliyet gösteren herhangi bir firmanın işiyle kısmen veya tamamen rekabet halinde olan veya rekabet etme ihtimali bulunan iş veya faaliyetler ile doğrudan veya dolaylı olarak kendi hesabına veya herhangi bir kimse, firma veya şirketle bağlantılı olarak veya bunların hesabına veya bunların yöneticisi, müdürü, acentesi, müsdahdemi, danışmanı veya müşaviri olarak herhangi bir iş veya faaliyetle iştigal etmeyeceğinin, 12. maddesinde ise sözleşmenin 10. maddesinin ihlali halinde işverine verilen tüm zarar ziyan haricinde 10.000,00 ABD dolarının cezai şart olarak ödeneceğinin düzenlendiği, davalı tarafından 01.08.2010 tarihinde iş aktinin istifa yoluyla sonlandırıldığı, davalının iki yıllık süre dahilinde davacı şirket ile aynı iş kolunda faaliyet gösteren rakip firmada Temmuz 2012 tarihinden itiberen çalışmaya başladığı hususlarında ihtilaf bulunmamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın Çalışma ve Sözleşme Hürriyet başlığı altında düzenlenen 48 ve devamı maddelerinde herkesin dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetine sahip olduğu anayasal teminat altına alınmıştır. 818 sayılı BK.’nun 19. maddesinde bir akdin mevzunun, kanunun gösterdiği sınır dairesinde serbestçe tayin olunabilir denilmekle birlikte 20. maddesinde de akdin mevzunun gayrimümkün veya gayri muhik yahut ahlaka (adaba) aykırı olması halinde o akdin batıl olacağı belirtilmiştir.
Sözleşmenin tarafları, sözleşme özgürlüğü ilkesi çerçevesinde sözleşmenin konusunu ve cezai şartın miktarını belirlemede özgür iseler de, bu özgürlüğün sınırsız ve sonsuz olduğu söylenemez. 818 sayılı BK’nun 19, 20, 161 maddelerinde bu özgürlüğün sınırları çizmiştir. Sözleşmede öngörülen cezai şartın borçlunun iktisaden mahvına sebep olacak derecede ağır ve yüksek ise, adap ve ahlaka aykırı sayılarak tamamen veya kısmen iptal edilmesi gerekir.
Bu açıklamalar ışığında davalının imzaladığı hizmet sözleşmesinin rekabet yasağına ilişkin maddesinde yer alan coğrafi alan sınırlaması, işçinin iktisaden mahvına sebep olacak düzeyde geniş bir alanı kapsadığından açıklanan çalışma özgürlüğüne, akit serbestisine ilişkin yasal düzenlemelere aykırı olup bu nedenle cezai şarta ilişkin sözleşme hükmünün batıldır. Bu nedenle Mahkememizce, batıl olan sözleşme hükümlerine göre talep yapılmış ve bu dava açılmış olmakla davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Bu nedenle aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1- Kanıtlanamayan davanın Reddine,
2-35,90-TL karar harcının peşin alınan 266,80-TL den düşümü ile kalan 230,90-TL nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, ( Mahkememizin 13/12/2014 tarih … Esas …. Karar … nolu harç tahsil müzekkeresinin işlem yapılmaksızın iadesinin istenmesine, )
3- Davalı tarafından yapılan 311,85-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4- Davalı taraf kendisini dava ve duruşmalarda vekili ile temsil ettirdiği anlaşılmakla AAÜT gereğince 2.180,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Tarafların gider avansından artan bakiyesinin karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzünde ilamın tebliğinden itibaren onbeş gün içerisinde Mahkememize verilecek bir dilekçe ile veya başka bir yer Mahkemesi aracılığı ile gönderilecek bir dilekçe ile Yargıtay yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 09/07/2018

Katip … Hakim …