Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/760 E. 2018/1202 K. 20.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/760 Esas
KARAR NO : 2018/1202

DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 25/08/2017
KARAR TARİHİ : 20/12/2018

Mahkememizde görülen Ticari Şirket (Fesih İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde; Davalı … A.Ş.’ nin ilk başta bir limited ortaklık olarak kurulmakla birlikte, devam eden süreçte tür değiştirmek suretiyle anonim ortaklığa dönüşen plastik hammaddesinden her türlü mamul ve aksamın imali, alımı, satımı, ithali ve ihracatı olmak üzere, buna dayalı faaliyetleri işletme konusu olarak belirleyen “aile tipi” bir sermaye ortaklığı olduğunu,
Ciro hacmi ve yıllık üretim kapasitesi oldukça yüksek seviyelerde seyreden davalı şirketin, 1992 yılından bu yana … markalı ürünleriyle Türkiye dışında çok sayıda ülkede hizmet verdiğini, bununla birlikte, işbu dava tarihi itibarıyla hâlihazırda 20.000.000 TL esas sermayesi bulunan davalı … A.Ş.’nin kuruluşundan bu yana değişen sermaye ve ortaklık yapısı dikkate alındığında, davacı şirketin 3.200.000 TL sermaye payı karşılığında 3.200.000 adet paya sahip olup, davalı şirkette % 16 oranında paya sahip azınlık pay sahibi statüsünde olduğunu,
İş bu davanın konusu haklı sebep ile fesih olup bu kapsamda; çoğunluk pay sahiplerinin gücünü sürekli ve sistematik olarak davacı vekiledeni şirket aleyhine kötüye kullandıklarını, bu doğrultuda kar payı ve rüçhan hakkının ağır şekilde ihlal edildiğini bu konuda kar payı alacağının davacı şirketten tahsili için terditli olarak … Asliye Ticaret Mahkesinin … Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını ve derdest olduğunu, rüçan hakkının yasaya ve dürüstlük kuralına aykırı genel kurul ve yönetim kurulu kararıyla kısıtlandığını, 06/02/2017 tarihli genel kurul toplantısında esas sözleşmenin değiştirilerek sermayenin artırılmasına ilişkin verilen karar yönünden … Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde … Esas sayılı dosya ile dava açıldığını, ancak genel kurul kararı tescil ettirilmediğinden davanın konusuz kaldığını, keza 2016 yılı olağan genel kurul toplantısı gündeminde yine sermaye artılmasına dair gündem maddesinin iptali için … Asliye Ticaret Mahkesinin … Esas sayılı dava dosyası ile dava açıldığını, genel kurur kararlarının mutlak butlan sebebiyle iptalini istendiğini ve davanın derdest olduğunu, çoğunluk pay sahiplerine rüçan haklarının önceden kullandırıldığını ve bu aşamada kanuna aykırı tutumun ısrarla sürdürüldüğünü, rüçan hakkının kullanılması noktasında yönetim kurulunun kararının geçersizliğinin tespiti için de … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını ve davanın derdest olduğunu, davalı şirketin sermaye artırım serüveninin bununla da sınırlı kalmadığını 24/08/2017 tarihli toplantıda ilan edilen esas sözleşme değişikliği ile sermaye artırım kararı alındığını, tüm bu hususların mal varlığı haklarının geri dönüşü mümkün olmayacak şekilde ihlali tahtında pay sahipleri arasındaki eşit işlem ilkesine aykırı davranış olduğunu,
Toplantılara katılma, oy, bilgi alma ve inceleme ile özel denetçi talep etme haklarının telafisi mümkün olmayacak şekilde ihlal edildiğini, nitekim 2015 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan tüm genel kurul kararlarının hükümsüzlüğü tahtında … ATM nin … Esas sayılı dosyasında görülen davanın kabulüne karar verildiğini, dosyasının istinaf aşamasında olduğunu, 2017 yılı olağan genel kurul toplantıları yapılmadan vekiledenini bilgi alma hakkını kullandığını ancak genel kurul toplantısı öncesi ve sonrasındada talep edilen bilgi ve belgelerin verilmediğini, özel denetçi atanması taleplerinin reddedildiğini,
Pay sahipleri arasında kişisel husumetin mevcut olduğunu ve bunun şirketin işleyişine olumsuz etkisi bulunduğunu, ortaklar arasında bağların ve güven ilişkisinin yok olma derecesine geldiğini, çoğunluk pay sahipleri tarafından şirketin kötü yönetildiğini, işçi sayısında ciddi azalma olduğunu, sürekli şekilde nakit ve kaynak sıkıntısı içinde bulunduğunu, kredi kuruluşları nezdinde güvenirliliğini kaybettiğini, mali açıdan sürekli dar boğazda olduğunu, 2016 yılında şirketin ciddi gümrük cezasına çarptırıldığını, çoğunluk pay sahiplerinin davalı şirket malvarlığını, kendi kişisel malvarlıkları gibi kullandıklarını, davalı şirket fabrikalarının başka yerlere taşındığını, bu hususların TTK 408/II-f hükmü bağlamında önemli miktarda şirket malvarlığının toptan satışı görünümünde olduğunu, kar payı dağıtılmamasına karşılık çoğunluk pay sahibi yöneticilerin yüksek tutarda gelir elde ettiklerini, şirketin yüksek tutarda zararı açıklanmış olmasına rağmen yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmesi ve davalı şirketin sorumluluk davası açma hakkının bilinçli olarak ortadan kaldırılması ve yönetim kurulu üyelerine TK 395-396 madde hükümleri gereğince izin verilmesinin dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, esas sözleşme değişikliklerinin usulsüz ve sakat olduğunu, tüm bu hususlarla ilgili iptal ve/veya butlan davaları açılmasına rağmen davalı şirketin tutumunu değiştirmediğini, hukuka aykırık zincirinin ısrarla ve bilinçli olarak devam ettirileceği yönünde kesin neticeye ulaşıldığını, bu durumun ise TTK madde 531 hükmü kapsamında hukuken himaye edilemeceğini beyanla, davalı şirketin haklı sebeple feshine, aksi halde vekiledeni şirketin ayrılma bedeli ödenerek çıkarılmasına, yada mahkemece uygun bir çözüme hükmedilmesine, davalının kötü niyetle veya muavazalı işlemler yapmasını engellemek amacıyla aktiflerin devrini önyecek şekilde ihtiyati tedbir kararı verilmesine, bu kapsamda HMK 400 madde uyarınca delil tespiti yapılmasına karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde; 6103 sayılı kanun m. 2/a gereğince, TTK’nun yürürlüğe girdiği tarihten önce meydana gelen olayların hukuki sonuçlarına, bu olaylar hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişlerse, o kanun hükümleri uygulanacağını, 6103 s. Kanun m. 2/b gereğince TTK’nun yürürlüğe girdiği tarihten önce gerçekleşmiş hukuki fiillerin, bağlayıcılıkları ve hukuki sonuçları itibariyle, gerçekleştikleri tarihte yürürlükte bulunan kanuna tabi olduğunu, 6103 s. Kanun m. 2/c gereğince, TTK’nun yürürlüğe girdiği tarihten sonra meydana gelen olaylara TTK hükümleri uygulanacağını, 6103 sayılı Kanun’un öngördüğü bu kurallar gereğince, anonim ortaklığın haklı sebeple feshi davasının, ancak TTK’nun yürürlüğe girdiği tarihten sonra meydana gelen hukuki olgulara dayalı olarak açılması gereğinden, davacı tarafın iddialarını buna göre ayrıştırılmasını, davacının davasına sözde haklı neden olarak ileri sürdüğü iddialarındaki ve 2016 yılından bu yana yaşanan süreçte en büyük kusurun kendilerinde olduğu gerçeği tüm somut veriler yanında mahkeme kararlarıyla da sabit olduğunu, kimsenin kendi hukuka aykırı fiiline dayanarak hak iddia edemeyeceğini düzenleyen MK m. 2 uyarınca kusurlu pay sahibinin ortaklığın haklı sebeple feshini dava etme hakkı bulunmadığını, TTK m. 531 gerekçesinde, azınlık hakkı olarak nitelendirilen fesih davasının daha ziyade engelleyici/önleyici etki anlayışı üzerine kurulu olduğu, fesih davasının en son çare ve ikincil bir dava olduğunu, davacının kötü niyetli olarak, “sürekli ve sistematik” bir şekilde, işbu davaya gerekçe arama gayreti ile, vekiledeni şirket aleyhine bir takım haksız davalar ikame ettiğini ve dilekçelerine delil olarak sundukları davaların bu güne kadar çıkan kararlardan birisi hariç tamamını kaybettiklerini, şirket yönetim kurulunda görev alan tek hissedarın … olduğunu, şirket Yönetim Kurulunun diğer iki üyesinin profesyonel yöneticiler olduğunu, yönetim kurulu çoğunlukla karar aldığından, hissedar yönetim kurulu üyesi …’ın hiç bir şartta şirketi tek başına alacağı kararla yönetmesinin mümkün olmadığını, iş bu fiili gerçeklikte, davacı iddialarının bir anlamı ve değeri olmadığının ticaret sicil kayıtlarıyla ortada olduğunu, …’ın halen …ler Topluluğu bünyesinde yer aldığını, …ler Topluluğu şirketlerinin prensip olarak yıllık kar dağıtımını değil, şirketleri büyütmeyi ve belli bir büyüklüğe gelince tamamen veya kısmen satmayı ya da halka açmayı hedeflediğini, aynı mantık ve amaçla geliştirilip güçlendirilen (…ler Topluluğu içerisinde yer alan … ve … ailelerine ait) … A.Ş. 1995 yılında, … A.Ş. ile … A.Ş. ise 2002 yılında yabancı yatırımcılara satılarak ortaklarına büyük rakamlarda kazanç sağladığını, davacı şirket kurucusu ve ortaklarının babası olan … belirleyici olduğu iş bu politika prensipleri ile çalışan davacı şirket ve davacı şirket hissedarlarının sahibi olduğu … AŞ. ‘nin de hiçbir zaman kâr dağıtımı yapmadığını, yaşanan global dünya krizi yanında ülkede yaşanan sorunlar içerisinde, vekiledeni ile aynı alanında iş yapan bir çok şirketin batması, iflas etmesi gerçeğinde vekiledeni şirketin halihazırda bulunduğu durumun davacı haricindeki hissedarların özverisi yanında ne denli doğru yönetildiğinin de ispatı olduğunu, davacı tarafından kâr dağıtımı yapılması istenen 2015 yılında vekiledeni şirketin yaklaşık 12 milyon TL net zarar elde ettiğini, buna karşın davacının kâr dağıtımı için ısrar etmesinin mali, hukuki ve fiili şartlarda anlaşılamadığını, sermaye artışının amacının hiç bir zaman ve şartta davacı şirketin %16 olan hisselerini azaltmak olmadığını, matematiksel olarak kolayca hesaplanabileceği üzere, davacı şirket olarak sermaye artışının nakdi kısmına katılmasalar ve davalı şirketin diğer pay sahipleri rüçhan haklarını tam kullansalar bile davacı şirketin kendilerine ait payların yüzde 10 ‘un altına düşmesinin söz konusu olamayacağını, “Payların sulanması” şeklinde kullanılan ifadenin de hukuki alt yapısı olmadığı gibi, gerçeği de yansıtmadığını, vekiledeni şirket çoğunluk pay sahiplerinin davacı yana karşı güttüğü herhangi bir husumet olmadığı gibi bir tavırları dahi olmadığını, davacı şirket hissedarlarının 2016 yılı Şubat ayından bu yana tüm taleplere rağmen şahsen kendileri de ne diğer ortaklar ne de şirket yönetim kurulu üyelerinin görüşme taleplerini dahi görmezden gelerek, genel kurullara gönderilen vekilleri aracılığı ile önceden hazırlanmış matbu itiraz şerhlerini verdirip, akabinde asılsız ve mesnetsiz iddialar içeren davalar açma yoluna gittiklerini, tüm şahsi mal varlığı ile şirketi destekleyen pay sahiplerinin kötü yönetiminden sözetmek her şeyden önce hayatın olağan akışına aykırı olduğunu beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
GEREKÇE:
Dava, TTK 531 (1) maddeye dayalı azınlık pay sahibi tarafından açılan, davalı şirketin haklı sebeple feshi talebine ilişkindir.
Davalı şirket sicil dosyası getirtilip incelenmiş, davacının 3.200.000 adet payla %16 oranında azınlık pay sahibi olduğu, haklı sebeple fesih davasının paya değil, pay sahipliği ve azınlık sıfatına bağlı kişisel nitelikte bir dava hakkı olduğu, şirket faaliyet adresine göre mahkememizin yetkili olduğu, dava açma yönünden zaman engeli bulunmadığı anlaşılmıştır.
Dayanılan haklı sebebe ilişkin olarak delil olarak gösterilen dava dosyaları ilgili kısımları ibraz ettirilmiş, yapılan incelemede;
Mahkememizin (… ATM) … Esas sayılı dava dosyasında 03/08/2016 tarihli genel kurul toplantısına ASB vekillerinin katılması ve oy kullanma haklarının engellendiği gerekçesi ile genel kurulda alınan kararların butlanına ilişkin dava açıldığı, yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verildiği ve kararın temyiz aşamasında olduğu,
… ATM de açılan … Esas sayılı kar payı tahsili yada yöneticilerin sorumluluğuna dayalı tazminat davasının reddine karar verildiği, dosyanın istinaf incelemesinde olduğu,
… ATM nin … dava dosyasında 06/02/2017 tarihli genel kurulda alınan sermaye artırımına ilişkin kararın butlanı talep edildiği, kararın sicile tescil edilmemesi sebebiyle dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği,
… ATM nin … Esas sayılı dava dosyasında 06/02/2017 tarihli olağanüstü genel kurulda bilgi alma hakkının kullandırılmadığından bahisle özel denetçi tayini talepli davanın, dava ön koşulu olmadığından reddine karar verildiği,
… ATM nin … Esas sayılı dosyasında açılan davanın 04/04/2017 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan genel kurul kararlarının butlanına ilişkin olduğu, konusuz kalan davada karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği,
… ATM nin … Esas sayılı dava dosyasında yönetim kurulunun 21/04/2017 tarihli 2017/5 sayılı rüçhan hakkının kullanılması kararının geçersizliğinin tespitine ilişkin dava açıldığı, karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği,
… ATM nin … Esas sayılı dava dosyasında 24/08/2017 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların butlanı/iptali talep edildiği, davanın derdest olduğu,
… ATM nin … Esas sayılı dava dosyasında 20/09/2017 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan sermaye artırımına ilişkin 3 nolu kararın butlanı/iptali talep edildiği, davanın halen derdest olduğu sunulan bilgilerden anlaşılmaktadır.
Dava haklı nedenle fesih istemine ilişkin olmakla, davacı ve davalı tarafın bildirdiği tanıklar dinlenilmiş, davacı yan davacı şirket yönetim kurulu başkanı ve ortağı …’ı tanık olarak göstermişler, ifadesinde ; “davalı şirketin evveliyatta amca çocukları tarafından kurulduğunu, şirkete katılarak ortak haline geldiklerini, şirketi Türkiyenin ilk 500 şirket arasına sokmak için büyük gayretle çalıştıklarını, ancak yönetimde olmadıklarını, kendilerine bugüne kadar kar payı verilmediğini, şirket işleyişi ile ilgili bilgi verilmediğini ve neticede bu davayı açtıklarını, genel kurulda yönetime aday olmadıklarını ve genel kurul toplantılarına katılmadıklarını, avukat gönderdiklerini” beyan etmişler, davalı tanıkları da beyanlarında “davalı şirkette kar payı dağıtılmadığını, tarafların aile şirketi kurup, büyütüp sattıklarını ve bu şekilde geçindiklerini, yönetim kurulu üyelerinin dahi ücret almadığını” beyan etmişlerdir.
Yasada haklı sebep kavramı tanımlanmamıştır. Olayın özelliğine göre haklı sebebin anonim şirketin feshini gerektirecek nitelikte olup olmadığı, haklı sebebe temel oluşturan maddi olguların davacı azınlık pay sahiplerinin şirkette ortak olarak devam etmelerinin kendilerinden beklenemeyecek düzeyde zorlaştırılmış olması, güven ilişkisinin zedelenmesi ve menfaatler dengesinin de fesih sonucunu adil ve zaruri göstermesi ölçütüne göre belirlenecek (… anonim ortaklığın haklı feshinde hakimin takdir yetkisi) ve maddenin içi hakim tarafından doldurulacaktır. Ele alınacak maddi olgular davacı azınlık pay sahibinin şirkette devamını çekilmezlik düzeyine ulaştırmış olmalıdır.
TTK 531 maddenin zaman yönünden uygulanması açısından ise 6103 sayılı yürürlük ve uygulama kanunun 3. maddesinde bu kanunla düzenlenen hukuki ilişkilerin TTK’ nun yürürlüğe girmesinden önce kurulmuş olsalar bile 6102 sayılı TTK hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. O halde TTK ‘nun yürürlük tarihi olan 01/07/2012 tarihinden önce meydana gelmiş olan hukuki olay, olgu ve işlemlere 6102 sayılı TTK’ nun ilgili hükümlerinin uygulanması gerekir (Yargıtay 11 HD 11/02/2014 tarih 2013/18373-2014/2351 E.K. Sayılı kararı). Ancak 6102 sayılı yasa yürürlüğe girmeden önce meydana gelen olayların şirketin feshi için haklı sebepler olarak ileri sürülmesi halinde bunların dikkate alınabilmesi için kanun yürürlüğe girdikten sonra da devam ediyor olması gerekir (Pulaşlı Şirketler Hukuku Genel Esaslar 5. baskı, sayfa 663)
HMK 293 maddesi kapsamında davacı vekilinin Prf.Dr. …’ dan aldığı 30/05/2018 tarihli hukuki mütalayı, davalı vekilinin de Prf.Dr. …’dan aldığı 02/07/2018 tarihli hukuki mütalayı dosyaya sundukları anlaşılmıştır.
Hernekadar yargılama sırasında davacı vekili tarafından dosyanın bilirkişiye verilmesi, vekiledeninin ayrılma payı hesaplanırken zarara uğrama ihtimalinin mevcut olduğu gerekçesi ileri sürülmüş ise de, mahkememizce dosya kapsamı ve mevcut delillere göre dosyada bilirkişi incelemesi yaptırılmasına gerek görülmemiştir.
Toplanan tüm delillere, dosya kapsamına, HMK’nun ıspat ve deliller başlıklı 4. kısım 7. bölümünde yer alan 293. madde kapsamında mahkememizce benimsenen davalı yanca sunulan Prf. Dr. …’ın uzman görüşüne göre;
Davacı ABS’ nin, davalı …’ ta 2015 tarihinde pay sahibi olduğu, haklı sebebin dayanağını oluşturan olayların gerçekleştiği zamanda davacı şirketin pay sahibi olmadığı, ancak davacı şirket pay sahibi olduktan dava açıldığı tarihe kadar da olayların süre geldiği kabul edildiği, ancak ABS’ nin pay sahiplerinin 2015 den öncede BİRİM ve … şirketleri pay sahibi ve yetkilileri olarak ve davalı şirkette pay sahibi olarak 2005 yılından en son 26/05/2014 tarihine kadar her yıl yapılan genel kurullara katıldıkları ve kararlara olumlu oy verdikleri, mevcut tüm şirketlerde hissedar ve yönetici olarak … ve …’ın yer aldığı, dolayısıyla aynı kişiler tarafından yönetilen davacı şirketin pay sahibi olduktan sonra evveliyatta olumlu oy verdiği hususlara haklı sebep olarak dayanmaları çelişkili davranış yasağı ve hakkın kötüye kullanılması teşkil ettiği, zira davacı yanın bu davada temel olarak dayandığı başlangıçtan beri kar dağıtılmaması hususunun daha evvelki tüm genel kurullarda muhalif oy olmaksızın kabul edildiği ve davacının hissedar olduğu, son 2 yılda bunun ileri sürülmesinin çelişkili olduğu, genel kurullarda rüçhan hakkının kısıtlanmasına dair hiçbir kararın alınmadığı, davacı ABS’ nin sermaye artırımına katılmadığı ve alınan bu kararları dava konusu ettiği, davacı yanın katılım haklarının ihlali bakımından evveliyatta mahkememizin … esas sayılı dava dosyasında açılan davanın kabulüne karar verildiği, ancak bu kararın henüz kesinleşmediği, bu davanın kabulünün çoğunluk gücünün kötüye kallanılması olarak değerlendirilemeyeceği, zira davacının diğer genel kurul toplantılarına katılıp haklarını kullandığı, davacı yanın bilgi alma ve inceleme hakkı ile özel denetçi talebi yönünden de birer dava açtığı, bunların kesin olarak reddedildiği, kötü yönetim iddiasının dosyada mevcut bilgi ve belgelere ve davalı şirketin bizzat davacı tarafından da tanımlanan ekonomik durumuna göre ispata mahkum olduğu, davalı şirketin 53.000.000-$ bedel ile Mısırlılara satılacağı ancak yönetim kurulu tarafından bu satışın engellendiği hususununda ispata mahkum olduğu, dolayısıyla haklı sebep olarak ileri sürülen tüm iddiaların haklı sebebe dair çekilmezlik ve süreklilik arzetmediği, davalı şirketin feshine sebep olamayacağı, davacının hakkını, sonuçları haklı sebeple fesih davasına göre daha hafif olan davalar açmak suretiyle koruyabileceği, nitekim bu dava ile birlikte davalı şirket aleyhine dokuz dava açtığı, bu davaların dahi çoğunun kesinleşmesi beklenmeden mahkememize bu kez fesih talepli iş bu davanın açılmasının davanın ikincil niteliğine ters düştüğü, tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde davacı iddialarının, feshi haklı gösterecek nitelikte ve ağırlıkta bulunmadığı, anonim şirkette hissedarlar arasında mevcut davaların özellikle bu gibi aile tipi şirketlerde aile bireyleri arasındaki ilişkinin temelden bozulmuş veya çökmüş olması halinde feshe neden teşkil edebileceği, ancak ilişkilerin bu aşamada olmadığı, ayrıca mevcut duruma göre ve zamanlama açısından bu aşamada davacı paylarının karşılığı ödenerek şirketten çıkarılmasınında yerinde olmayacağı, davacı şirketin denetime tabi şekilde faaliyetlerine devam etmekte olduğu anlışıp kabul edilmekle davanın reddine karar vermek yasal ve yerinde görülmüştür. Bu itibarla;
HÜKÜM:
1-)DAVANIN REDDİNE,
2-)Harçlar Yasası uyarınca alınması gerekli harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-) Davacı yanca yapılan tüm yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
4-)Davalı duruşmalarda kendilerini bir vekil ile temsil ettirdiğinden, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 2.180,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-)Davalı yanca yapılan 17,00-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-)Davacı/ davalı tarafından yatırılan gider / delil avansından artan bakiyenin karar kesinleştiğinde davacıya/ davalıya/ vekillerine iadesine,
Davacı vekililernin ve davalı vekilinin yüzüne karşı tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK 341. madde uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yoluna başvurma hakları hatırlatılmak suretiyle oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 20/12/2018

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …