Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/663 E. 2020/510 K. 04.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/663 Esas
KARAR NO : 2020/510
DAVA : Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 19/07/2017
KARAR TARİHİ : 04/11/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili vermiş olduğu 19/07/2017 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacı ile davalı arasında 16/03/2016 tarihinde … ürünlerinin Avrupa Bölgesi genelinde satışı ve dağıtımının 5 yıl süre ile müvekkili davacıya söz konusu ürünlerin satışı hususunda münhasır yetki verildiğini, tek satıcılık ilişkii devam ederken, davalı şirket 17/08/2016 tarihinde tek satıcılık sözleşmesini tek taraflı olarak feshettiğini bildirdiğini, davalı şirketin fesih bildiriminde bulunduğu tarihten hemen bir gün sonra 18/08/2016 tarihinde başka bir firmaya sözleşmeye konu malları sattığını ve buna ilişkin fatura kestiğini, davalının tek satıcılık sözleşmesini haksız feshi nedeniyle … Noterliğinin 13/02/2017 tarih … yevmiye nolu ihtarnamesi ile tek satıcılık bölgesindeki bazı firmalara da ürün verdiğinin tespit edildiği bu nedenle tek satıcılık sözleşmesinin 3.2 maddesi gereğince 100.000 euro cezai şart ile yine sözleşmenin aynı hükmü gereğince sözleşmenin haksız feshi nedeniyle 200.000 TL uğranılan zarar ve mahrum kalınan kar talep edildiğini davalı şirketin müvekkiline gönderdiği ihtarname ile tek satıcılık sözleşmesindeki imzanın davalı şirket yetkilisine ait olmadığını sözleşme ve yazışmaların şirket yetkilisinin bilgisi ve muvafakati dahilinde olmadığını iddia ettiğini, beyan ettiği sonuç olarak telafisi imkansız zararlara sebebiyet verilmemesi için davalının menkul ve gayri menkulleri ile 3. Kişilerdeki hak ve alacakları üzerinde teminatsız olarak talep miktarınca ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin vermiş olduğu 29/08/2017 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacının yabancı şirket olduğunu, teminat ödemekle yükümlü olduğunu, yanlar arasında imzalanan sözleşmenin şirket yetkilileri … … ye ait olmadığını, davacının beyanından da anlaşılacağı üzere, her ne kadar hukuken müvekkili açısından muteber bir anlaşma olmayan 16/03/2016 tarihli sözleşmenin 17/08/2016 tarihinde fesih edildiğini, davalı şirketin de 18/08/2016 tarihinde başka bir firmaya mal satışı yaptığının bildirildiğini, o halde 16/03/2016 tarihli sözleşmenin sona ermesinden sonra davacının artık sona eren bir sözleşmeye dayalı olarak cezai şart talep etmesinin hukuken mümkün olmadığını, 16/03/2016 tarihli sözleşmenin 3.2 maddesinin “İş bu sözleşme yürürlükte kaldığı sürece bölge içinde şirket, … satış ve dağıtım hakkını tek satıcıdan başka hiçbir kişi ve/veya kuruluşa vermemeyi taahhüt etmektedir.” şeklinde olduğunu, dava konusu 16/03/2016 tarihli sözleşme 17/08/2016 tarihi itibariyle fesih edildiğini bildirdiğini yani sözleşmedeki “yürürlükte kaldığı sürece” ibaresiyle açıklanan dönemin 17/08/2016 tarihi itibariyle sona erdiiğini o halde sözleşmeyle, “bölge içinde … satış ve dağıtım hakkını tek satıcıdan başka hiçbir kişi veya kuruluşa vermeme” yükümlüğünün de 17/08/2017 tarihinde sona erdiğini, sözleşmenin haklı olarak fesh edildiğini, zararın kabul edilmesi halinde bile müvekkilinin bu zarardan sorumlu tutulamayacağını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davanın, tek satıcılık sözleşmesinin feshinden dolayı uğranıldığı iddia edilen zararlar, mahrum kalınan kar ve cezai şart alacağına ilişkin tazminat davası olduğu anlaşıldı.
Uyuşmazlık kapsamında davalının ticari defterlerinin incelenmesi için … Ticaret Mahkemesi aracılığıyla rapor alınmış olup, Mali Müşavir … 16/05/2018 havale tarihli Talimat raporunda özetle; davacının dava tarihi olan 19/07/2017 tarihi itibariyle 4 aylık 14 döneme ilişkin 177.261,18TL zararının olacağı belirtilmiştir.
Mahkememizce resen seçilen bilirkişiler … ve … tarafından müşterek imzalı 22/04/2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Davacı şirketin yabancı firma olduğundan dolayı yabancı dilden Türkçe’ye çevrilmiş ‘apostille’li Türkçe çerileri sunulduğunu, davacın yan tarafından sunulan belgede ‘5.960,80 Euro alacağınız konusunda mutabık durumdayız’ yazısının mevcut olduğunu ve en son 20/07/2016 tarihi itibariyle davalı yana 5.960,80 Euro borçlu olduğunu, davalının sözleşme fesih tarihi olan 17/08/2016 tarihi sonrası 18/08/2016 tarihinde … nolu fatura ile 18/08/2016 tarihinde … /ALMANYA ünvanlı firmaya daha yüksek fiyatla mal satışının mevcut olduğunu, davacının alış fiyatı faturalardan tespit edilmekte ise de satış fiyatları bilinemediğinden alım satı faaliyetinden kaynaklanan karının tespiti mümkün olamamakta ise de davacının davalı şirketten alarak diğer dava dışı şirkete satması halinde kazancının ne olacağından hareketle firmaya yapılan satış tarih ve miktarları karşılaştırılmak ve her 4 ayda bir fatura düzenlenmiş olması dikkate alınmak suretiyle yapılan değerlendirme ile dava tarihi itibari ile davacının 4 aylık 14 dönem, 14 dönem X 3.114.84 Euro=43.607,76 Euro, 43.607,76 Euro X 4,0649=177.261,18TL zararının söz konusu olacağı tespit ve rapor edilmiştir.
Davacı vekili 20/02/2020 tarihli ıslah dilekçesi ile; cezai şart alacağına ilişkin 42.000TL tutarındaki talebini 364.490 TL ıslah ederek arttırmak suretiyle, kar mahrumiyeti alacağına ilişkin 42.000TL tutarındaki talebini 135.261,18TL ıslah ederek arttırmak suretiyle toplam 406.490TL cezai şart ve toplam 177.261,18TL kar mahrumiyeti alacağını dava tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte tahsilini talip etmiştir.
Davacı vekilinin 20/02/2020 tarihli ıslah dilekçesi davalıya tebliğe çıkarılmış ve davalı vekili ıslah dilekçesine karşı 17/03/2020 tarihinde cevap dilekçesi sunmuştur.
Tüm dosya kapsamı birlikte incelendiğinde ve değerlendirildiğinde; taraflar arasında akdedilen 16/03/2016 tarihli tek satıcılık sözleşmesi imzalandığı, sözleşmenin konusunun davalı şirket tarafından satılan …nun Avrupa bölgesi genelinde 5 yıl süreyle tek satıcı olan davacı tarafından satış ve dağıtımının üstlenilmesine ilişkin olduğu, davalı tarafça sözleşmenin, ürün bedellerinin ödenmediği ve borçlu halde ürün talep edildiği gerekçesiyle haklı nedenle sözleşmenin feshedildiğini beyan etmişse de Talimat Mahkemesi aracılığıyla alınan 16/05/2018 tarihli bilirkişi raporunda tespit edildiği üzere sözleşmenin akdedildiği tarihten önce de aynı tutarlarda alacak bakiyesinin mevcut olduğu belirlendiğinden, feshin haklı nedene dayanmadığı kanaatine varılmıştır.
16/03/2016 tarihli tek satıcılık sözleşmesinin 3.2.maddesinde davalı şirketin, sözleşmenin yürürlükte kaldığı sürece sözleşme konusu malın satış ve dağıtım hakkını tek satıcıdan başkasına vermemeyi taahhüt ettiği, aksi halde tek satıcının sözleşmeyi tek taraflı olarak feshetme hakkı olacağı, davalı şirketin, tek satıcıya 10.000 Euro ödemeyi taahhüt ettiği düzenlenmiş olup, cezai şarta ilişkin bu sözleşme hükmünün davacı tek satıcı lehine uygulanabilmesi için ürünün satış ve dağıtım hakkının tek satıcıdan başka bir kişiye verilmesi ve sözleşmenin, tek satıcı tarafından feshedilmesi gerekmektedir. Somut olayda sözleşme haklı bir nedene dayanmaksızın davalı şirket tarafından feshedildiğinden ve sözleşmenin fesih tarihinden sonra davalının başka bir firmaya mal satışı yaptığı tespit edildiğinden, gerek sözleşmenin tek satıcı tarafından değil, davalı şirket tarafından feshedilmesi gerekse de fesih sebebinin malın başkasına satılması olmaması, malın başka firmaya satışının fesihten sonra gerçekleşmesi hususları göz önünde bulundurulduğunda, sözleşmenin 3.2.maddesine göre cezai şartın koşulları oluşmadığından cezai şarta ilişkin talebin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacının, sözleşmenin haksız feshedilmesi nedeniyle uğranılan mahrum kalınan kar kaybına ilişkin talebine gelince; gerek talimat mahkemesi aracılığıyla alınan bilirkişi raporunda gerek Mahkememizce alınan bilirkişi raporunda; faturalardan davacının alış fiyatının tespit edildiği görülmüş, ancak satış fiyatları bilinmediğinden kar tespitinin yapılamadığı anlaşılmıştır. Satış fiyatı bilinmeden bu hususta tespit yapılamayacağından bilirkişilerin değerlendirmelerine itibar edilmiştir. Davacının zararı 177.261,18TL olduğu hesaplanmış ve sözleşmenin haksız feshi nedeniyle uğranılan zararlar ile ilgili olarak fesih tarihinden sözleşmenin bitiş tarihi arasındaki sürede davacının zarara uğrayacağı açık olduğundan düzenlenen faturalar esas alınarak yapılan hesaplamanın denetime açık ve hüküm kurmaya elverişle olduğu değerlendirildiğinden, dava dilekçesinde faiz talebinde bulunulmadığı hususu da göz önünde bulundurularak, sözleşmenin davalı tarafça haksız feshedilmesi nedeniyle davacının 177.261,18-TL zararının davalıdan tahsiline karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda izah olunan nedenlerle;
1-Davanın kısmen kabulü ile davacının 177.261,18-TL zararının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davacının 42.000,00TL tutarındaki cezai şarta ilişkin talebinin reddine,
2-Karar tarihi itibariyle alınması gereken 12.108,71-TL harctan peşin alınan 1.434,51-TL den mahsubu ile bakiye 10.674,20 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan tebligat gideri 604,50 TL, bilirkişi ücreti 2.100,00 TL, başvurma harcı 31,40 TL, ıslah harcı 8.534,20 TL olmak üzere toplam 11.270,10 TL yargılama giderinden davanın kabul ve ret oranına göre hesaplanan 5.655.58 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Kendini vekille temsil ettiren davacı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 20.789,81 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Kendini vekille temsil ettiren davalı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 6.260,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Taraflarca yatırılan gider avansından artan bakiyenin karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
Dair, Davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK 341. madde uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yoluna başvurma hakları hatırlatılmak suretiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 04/11/2020

Katip …
¸e-imzalıdır.

Hakim …
¸e-imzalıdır.

¸”5070 sayılı yasanın 5. Ve 22. Maddeleri gereğince elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan ıslak imza ile aynı hukuki sonucu doğurur.”¸

“Bu belge elektronik imza ile imzalanmış olup ayrıca ıslak imza uygulanmayacaktır”