Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/339 E. 2021/743 K. 21.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2017/339 Esas
KARAR NO:2021/743

DAVA :Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:06/04/2017
KARAR TARİHİ:21/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde; Vekiledeninin 23 yıl boyunca…’ta davalının distrübütor/ tek satıcılığını yaptığını, … ürünlerini pazarlayıp sattığını, hernekadar sözleşmede tek satıcı ibaresi kullanılmamışsa da distribütör beyanları kullanılmış, ise de fiilen…’ta tek satıcı olarak sattığını ve bu hususa iki tarafında yıllar boyu hiç bir şekilde itirazları olmamdığını , müvekkilinin başarılı çalışmasından dolayı bir çok kere yazılı ve sözlü olarak davalı tarafından takdir edildiğini, müvekkilinin çalışması sırasında…’ta başka hiç kimsenin … ürünlerini satmadığını, müvekkilinin bu ilişkinin daha uzun yıllar devam edeceğini umarken 2016 yılı Ekim ayında davalının önce ticari ilişki şartlarını haksız olarak değiştirmeye çalıştığını, akabinde 19.10.2016 ‘da tebliğ edilen fesih ihbarı ile tek satıcılık ilişkisini de sona erdirdiğini, haklı neden olmaksızın ilişkinin sona ermesinden dolayı müvekkilinin bir çok zararlara uğradığını, satış ekibini kaybettiğini, piyasadaki itibarının sarsıldığını, kendisinde fesih sırasında kalan stokların geri alınmadığını ve bunları satmasına da izin verilmediğini, bu sebeple sözleşmenin feshinden kaynaklı maddi tazminat ve portföy / denkleştirme tazminatı taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde; Taraflar arasındaki sözleşmenin süresinin yani bir yıllık sürenin sona ermesinden sonra sözleşmenin süresiz hale geldiğini, ardından sözleşmenin müvekkili tarafından fesih ihbarı gönderilmek suretiyle hukuka uygun bir şekilde sona erdirildiğini, davacının iş bu davada somutlaştırma yükünü ve ispat yükünü yerine getiremediğini, zira maddi tazminat kalemi altında istemlerini ve hangi delillerle ispatlayacağını belirtmediğini, bu nedene zarara uğradığı iddiasının gerçek olmadığını, ayrıca taraflar arasında tek satıcılık sözleşmesi mevcut olmadığından portföy tazminatı taleplerinin de yerinde olmadığını beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.

DELİLLER
Davacı vekili delil ve belgelerini ibraz etmiş, davada; taraflar arasındaki 01.01.2014 tarihli Distribütörlük Sözleşmesine, satışları artıran ve müşteri portföyü oluşturan davacı başarısından dolayı davalı tarafından takdir edildiğini gösteren 03.07.2016 tarihli örnek email, davalının davacıda tek satıcılık ilişkisinin devam edeceği inancını uyandırdığı 18.01.2016 tarihli bir diğer örnek e-maile, davalının haksız olarak ve kötü niyetle sözleşme koşullarını davacı aleyhine değiştirmeye ve ağırlaştırmaya çalıştığını ispat eden emaillere, davalı tarafından davacı şirkete gönderilen, tek satıcılık sözleşmesinin haklı neden olmaksızın feshine ilişkin bildirime, … Noterliği’nden keşide edilen 01.11.2016 tarihli ve … yevmiye no’lu ihtarnameye, bilirkişi incelemesine dayanmışlardır.
Mahkememizce öncelikle Davacı vekilinin beyan ve talepleri doğrultusunda davacı şirket ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi için Adalet Bakanlığı ‘nca yayınlanan Yurtdışı teblgiat ve istinabe taleplerinde uygulanması gereken usul ve esaslara dair tebliğ uyarınca…’a talimat yazılmış, ancak yazılan talimatın bila ikmal iade edilmiştir.
HMK 193 (2) maddesi gözönüne alınarak davacı ve davalı yanın 2011/2017 yılları arası ticari defter ve belgeleri ve dosyaya ibraz edilen tüm delil ve belgeleri üzerinde davacı yanın iddiası doğrultusunda haksız fesih sebebi ile uğradığı zarar ve varsa miktarı ile davacının Kıbrısta tek satıcılık hakkı olup olmadığı ve bu konuda talep üzere var ise portföy tazminatı ve miktarı ile inceleme sırasında …’in incelenecek ticare defter ve belgelerine göre Kıbrısta başkaca bir bayii/distiribitör ile … ürünlerine dair sözleşmesi ve mal gönderimi olup olmadığı hususlarında rapor aldırılmış, 26.01.2021 tarihli raporda:
”…1. Davacı yan yurt dışı KKTC de yerleşik firma olmakla, TTK hükümlerine göre defter tutuma yükümlülüğü bulunmadığından, ticari defter kayıtları üzerinde herhangi bir inceleme yapılmamış olup, davacı yanın HMK 219 maddesi çerçevesinde dosyaya sunmuş olduğu, dava konusu döneme ilişkin mali tabloları ile bir takım mali kayıt ve dökümler üzerinde inceleme ve değerlendirmeler yapıldığı,
2. Davacı yanın sunmuş olduğu 2016 yılı detay mizan verilerine göre yurtdışı ticari mal alış toplamı 3.031.476,49 TL olup, davalıdan yapılan ithalatların, tüm yıl içerisinde yapılan toplam ithalata oranının %78,63 olduğu, davacı yanın aynı zamanda imalatçı olduğu, bu anlamda kendi ürettiği ürünleri de sattığı, ayrıca başka tedarikçilerden de ürün alıp sattığı, bu anlamda gelirinin çok büyük kısmını, davalı ile aralarındaki ticari ilişkiden elde ettiği,
3. Davacı şirketin 2017 yılı gelir tablosu verilerinde şirketin 2017 yılı net satışlarının 1.695.901,17 TL ye düştüğü, bu anlamda bir önceki yıla göre %67 lik bir azalma meydana geldiği, bu nedenle de şirket faaliyet giderlerini karşılayacak bir brüt kar elde edemediğinden, 2017 yılında faaliyetlerinden zarar ettiği, satışlardaki düşüşün davalı şirketi ile devam eden ticari ilişkinin sonlanmasma dayalı olarak gerçekleştiğinin değerlendirilebileceği,
4. Davacı yanm 19.06.2007 tarihli replik dilekçesinde yer verdiği şekli ile zararının, 14.10.2016 tarihinde teslim edilmeyen 317.784,70 TL tutarındaki ürünlerin
satılamamış olmasına dayalı olarak mahrum kaldığı kar şeklinde izah ettiği dikkate alındığında, davacı yanın bu ürünleri alıp satabilmiş olması halinde elde edebileceği 57,391,92 TL tutarındaki faaliyet karından mahrum kalmış olabileceği,
5. Davalı yan söz konusu ürünlerin teslim edilmemesini, davacı yandan talep edilen teminat verme yükümlülüğünün yerine getirilmemesi olarak izah etmekte olup, bu hususta takdirin mahkemeye ait olduğu,
6. Davacı yanın bağlı bulunduğu vergi dairesine yapmış olduğu 20.02.2017 tarihli (fesihten sonra) bildirimle 164.293,92 TL tutarındaki kullanım tarihleri dolmuş ürünlerin imha edileceğini beyan ettiği, söz konusu imha edilen ürünlerin kullanım tarihlerinin dolmasının, davacı yanın bu ürünleri, bir başka distribütörün devreye girmiş olmasına dayalı olarak piyasaya eskisi kadar hızlı sürçmemesinden kaynaklanmış olabileceği, bu anlamda davacının bu tutarda bir zarara uğradığından bahsedilmesinin mümkün olduğu,
7. İncelenen davalı şirkete ait 2016-2017 yılı ticari defterlerinde, davalı ile aralarındaki ticari ilişki devam ederken, Kıbrıs’ta faaliyet gösteren 2 adet firmayla daha ticari ilişkinin söz konusu olduğu, ancak bu firmaların, davacı ile aynı alanda değil, farklı alanda ürün satışı gerçekleştirilen firmalar oldukları, Ali Alpay firmasının lüks bölüme ait bir müşteri olduğu, Tradex firmasının ise akdf kozmetik bölümü ve kuaför bölümü müşterisi olduğu, nitekim davalı şirketin dört farklı iş alamnda faaliyet gösterdiği,
8. Davalı yanın davacı şirket ile iş ilişkisinin 2016 yılı Eylül aymda sona erdiği, 2016 yılı Ekim aymda (19.10.2016) ise tüketici bölümleri kanalında …firması ile çalışılmaya başladığı;
9. Dava konusu olayda davalı tarafından yapılan fesih bildiriminin taraflar arasındaki Sözleşmeye ve hukuka uygun bulunduğu, bu itibarla davacının Sözleşme’nin sona ermiş bulunması nedeniyle uğradığını iddia ettiği maddi-manevi zararı talep etme hakkına sahip olmadığı;
10. Sözleşmede açıkça davacının münhasırIık yetkisinin bulunmadığı hüküm altına alınmış olduğundan, TTK m. 122/5 hükmünün dava konusu olaya uygulanabilmesi ve davacıya denkleştirme talebinde bulunma hakkı tanmabilmesi mümkün olmadığı;
11. Bununla birlikte Sayın Mahkeme tarafından davacı yanın denkleştime talep etme hakkının bulunduğunun kabul edilmesi halinde, talep edebileceği tazminat tutarının üst sınırının belirlenmesi açısından, son 5 yıllık gelirleri ortalaması dikkate alınarak denkleştirme tazminatının üst sınırının 1.214.185,97 TL olabileceği…” tespit ve rapor edilmiştir.
Davacı yanın bilirkişi raporuna karşı yapmış olduğu itirazlar kapsamında ek rapor aldırılmış, 18.08.2021 tarihli ek raporda:
”…Rapor içerisinde detaylarına yer verilen nedenlerle, kök raporda yer verilen tespit ve değerlendirmeler aynen muhafaza edilmiş olup, davacının kök rapora karşı hukuki yönden yapmış olduğu beyan ve itirazların mahkemenin takdirinde olduğu…” tespit ve rapor edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; sözleşmenin feshi nedeniyle uğranılan zararın tazmini ve denkleştirme tazminatı talebine ilişkindir.
Taraflar arasında, yirmi üç yıllık ticari bir geçmişin bulunduğu, 01.01.2014 tarihinde Distribütörlük Sözleşmesi akdedildiği, buna göre davacının acente/distribütör, davalının müvekkil/sağlayıcı oldukları, sözleşmenin … Noterliğinin 01.11.2016 tarihli ve … yevmiye no’lu ihtarnamesiyle davalı tarafından feshedildiği hususlarında çekişme bulunmamaktadır.
Davacı yan, davacının 23 yıl boyunca…’ta davalının distrübütor/ tek satıcılığını yaptığını, davalının haklı neden olmaksızın davalının sözleşmeyi feshettiğini ileri sürerek sözleşmenin feshinden kaynaklı maddi tazminat ve denkleştirme tazminatı talebinde bulunmuş, davalı yan ise taraflar arasında tek satıcılık ilişkisinin bulunmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
O halde taraflar arasındaki çekişme, taraflar arasında yirmi üç yıla dayanan bir tek satıcılık ilişkisinin bulunup bulunmadığı, 01.01.2014 tarihli Distribütörlük Sözleşmesinin hukuki niteliği, davalının sözleşmeyi feshinin haksız olup olmadığı, davacı yararına maddi tazminat ve denkleştirme tazminatı oluşup oluşmadığı ve nihayet oluşuyorsa bunların tutarına ilişkindir.
Öncelikle davalının sözleşmeyi feshi üzerinde durmak gerekmektedir.
“Sözleşme’nin Süresi ve Sona Ermesi” başlıklı 5.1 maddesi hükmüne göre; “işbu Sözleşme, imza tarihi olan 01.01.2014 tarihinde yürürlüğe girecek ve söz konusu tarihten itibaren birinci takvim yılının sonunda kendiliğinden, herhangi bir ihtar veya ihbara gerek olmaksızın sona erecektir. İşbu sözleşme hiçbir halde yukarıda belirtilen sona erme tarihinden daha uzun bir süre yürürlükte kalmayacak ve/veya otomatik olarak kendiliğinden yenilenmeyecektir. Bu sürenin sonunda taraflar dilerlerse karşılıklı olarak açık iradelerini beyan etmek suretiyle yeniden sözleşme imzalayabilirler”.
Sözleşmenin 5.3 hükmü uyarınca; “Sözleşme süresi içerisinde…, her ne sebeple olursa olsun 30gün önceden yazılı olarak bildirimde bulunmak şartıyla İşbu Sözleşme’yi dilediği zaman tek taraflı olarak ve tazminat ödeme yükümlülüğü olmaksızın feshedebilir”.
Taraflar arasındaki sözleşme imzalandığı tarih itibarı ile belirli süreli bir sözleşme ise de, sözleşme süresinin dolması ile belirsiz süreli hale geldiği, ifası süreye yayılı tüm belirsiz süreli sözleşme ilişkilerinde olduğu gibi, bu sözleşmede de, uygun önelin tanınması şartıyla, herhangi bir sebep gösterilmesine gerek bulunmaksızın davalı tarafından fesh-i ihbar yoluyla sona erdirilebileceği, davalının sözleşmeyi sona erdirebilmek için haklı bir nedene dayanmasının gerekmediği, yapılan fesih bildiriminin taraflar arasındaki sözleşmeye ve hukuka uygun bulunduğu, bu itibarla davacının sözleşmenin sona ermiş bulunması nedeniyle uğradığını iddia ettiği maddi-manevi zararı talep etme hakkına sahip olmadığı sonucuna varılmış, mahkememizce benimsenen bilirkişi heyeti kök ve ek raporlarında da bu yönde kanaat bildirilmiştir.
Öte yandan denkleştirme tazminatının düzenlendiği Türk Ticaret Kanunun 122.maddesi;
“(1) Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra;
a) Müvekkil, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde ediyorsa,
b)Acente, sözleşme ilişkisinin sona ermesinin sonucu olarak, onun tarafından işletmeye kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücret isteme hakkını kaybediyorsa ve
c)Somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, ödenmesi hakkaniyete uygun düşüyorsa, acente müvekkilden uygun bir tazminat isteyebilir.
(2)Tazminat, acentenin son beş yıllık faaliyeti sonucu aldığı yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalamasını aşamaz. Sözleşme ilişkisi daha kısa bir süre devam etmişse, faaliyetin devamı sırasındaki ortalama esas alınır.
(3)Müvekkilin feshi haklı gösterecek bir eylemi olmadan, acente sözleşmeyi feshetmişse veya acentenin kusuru sebebiyle sözleşme müvekkil tarafından haklı sebeplerle feshedilmişse, acente denkleştirme isteminde bulunamaz.
(4)Denkleştirme isteminden önceden vazgeçilemez. Denkleştirme istem hakkının sözleşme ilişkisinin sona ermesinden itibaren bir yıl içinde ileri sürülmesi gerekir.
(5)Bu hüküm, hakkaniyete aykırı düşmedikçe, tek satıcılık ile benzeri diğer tekel hakkı veren sürekli sözleşme ilişkilerinin sona ermesi hâlinde de uygulanır.”
Hükmünü içermekte olup, …m.112, acentelik sözleşmesinin sona ermesi halinde müvekkilinin, ücret ödenmeksizin acente tarafından sağlanan iş ilişkilerini kullanarak kazanç elde etme olasılığına kavuşmasından, acenteye de, hakkaniyet çerçevesinde pay vermeye yöneliktir” (Sabih Arkan, Ticari işletme Hukuku, 26. Bası, Ankara 2020, s. 240 vd.).
Denkleştirme veya portföy tazminatının amacı, “acentenin veya tek satıcının sözleşme ilişkisinin sona ermesi nedeniyle müvekkiline veya yapımcı/sağlayıcıya kazandırdığı müşteri çevresini kaybetmesi nedeniyle doğan zararın, müvekkil veya yapımcı/sağlayıcının oluşturulmuş olan müşteri portföyünden yararlanmaya devam ederek elde edeceği kazanç ile denkleştirilmesi olarak açıklanmaktadır (Ercüment Erdem, Türk ve isviçre Hukuklarında Denkleştirme Talebi, isviçre Borçlar Kanunu’nun 80. Yılında İsviçre Borçlar Hukuku’nun Türk Ticaret Hukuku’na Etkileri, İstanbul 2009, s. 202).
…m.122/1 uyarınca, denkleştirme talebinin şartları şu şekilde özetlenebilir:
(1) sözleşmenin acente (ya da dağıtım ağı mensubunun) denkleştirme talebine hak kazanmasını sağlayacak şekilde sona ermesi,
(2) acentenin (ya da dağıtım ağı mensubunun) sağlayıcıya yeni ve sürekli müşteriler kazandırmış olması,
(3) sağlayıcının bu yeni müşteriler nedeniyle önemli menfaatler elde etmesi,
(4) acente ya da dağıtım ağı mensubunun sağlayıcıya devrettiği bu müşteriler nedeniyle gelir kaybına uğraması
(5) denkleştirme talebinin somut olayın koşulları dikkate alındığında hakkaniyete uygun olmasıdır.
…m.122 hükmünün somut olaya uygulanabilmesi için dava konusu sözleşmenin tek satıcılık ya da tekel hakkı veren benzeri başka bir dağıtım sözleşmesi olarak nitelendirilebilmesi gerekmektedir. Tek satıcılık ilişkisinde sağlayıcı, ürünlerinin tamamını veya bir kısmını belirli bir bölgede tekele sahip olarak satmak üzere tek satıcıya bedeli karşılığında göndermeyi, buna karşılık tek satıcı da sözleşme konusu malları kendi adına ve hesabına satarak bu malların sürümünü artırmak için faaliyette bulunmayı üstlenir (Poroy/Yasaman, Ticari İşletme Hukuku, İstanbul 2019, s. 302, Erdem, Tek Satıcılık Sözleşmesinde Denkleştirme Talebi, Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal Tekinalp’e Armağan, C. I, İstanbul 2003, s. 93). Bu itibarla, taraflar arasındaki Sözleşme’nin tek satıcılık sözleşmesi olarak nitelendirilebilmesi için öncelikle davacı tarafın tekel hakkını haiz olduğunun ispat edilmesi gerekmektedir.
Sözleşmenin 11.9. hükmü uyarınca; “işbu Sözleşme ve Sözleşmenin ayrılmaz parçasını oluşturan EK-2’de belirtilen “Sistem Kuralları”, Distribütöre hiçbir şart altında… Ürünleri’nin satışına ilişkin herhangi bir münhasır hak bahşetmemektedir. Bu Sözleşmenin yorumu münhasır bir hakkın doğmadığı esasına uygun olarak yapılır” hükmünü haizdir. Sözleşmede açıkça davacının münhasırlık yetkisinin bulunmadığı hüküm altına alınmış olduğundan, TTK m. 122/5 hükmünün dava konusu olaya uygulanabilmesi ve davacıya denkleştirme talebinde bulunma hakkı tanınabilmesi mümkün görünmemektedir. Bu noktada taraflar arasındaki hukuki ilişkinin 23 yıllık bir geçmişe sahip olduğu hususunu vurgulamak gerekir. Taraflar bu süre zarfında yazılı bir sözleşme olmaksızın aralarındaki hukuki ilişkiyi sürdürmüşler; 01.01.2014 tarihinde Distribütörlük Sözleşmesi’ni imzalamışlardır. Bu sözleşmenin de bir yıllık olmasını ve distribütörlük devam ettirilmek istendiğinde yeni sözleşme yapılması kararlaştırılmıştır. Bu sözleşmede daha önceki yıllar ile ilgili herhangi bir hüküm mevcut değildir. Dolayısıyla taraflar anılan sözleşme ile aralarındaki hukuki ilişkiyi sözleşmede belirtilen hususlar doğrultusunda kurmuşlardır. Bu sözleşmede de, açıkça davacıya münhasırlık yetkisinin tanınmadığı vurgulanmıştır. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde davacının denkleştirme tazminatı talebinde bulunma hakkının mevcut olmadığı, mahkememizce benimsenen bilirkişi heyeti kök ve ek raporunun da bu doğrultuda olduğu anlaşıldığından davacının tüm talepleri bakımından davanın reddine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmakla;
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-)Maddi tazminat ve denkleştirme tazminatı taleplerinin REDDİNE,
2-)Harçlar yasası uyarınca alınması gerekli 59,30-TL karar ve ilam harcının başlangıçta peşin olarak alınan 21.825,05-TL harçtan mahsubu ile bakiye 21.765,75-TL harcın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
3-)Davacı yanca yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-)Davalı duruşmalarda kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 77.530,00-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-)Davacı / davalı yanca yatırılan gider / delil avanslarından artan bakiyelerinin karar kesinleştiğinde davacıya / davalıya / vekillerine iadesine,
Davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK 341. madde uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yoluna başvurma hakları hatırlatılmak suretiyle oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 21/10/2021

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır