Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1100 E. 2018/253 K. 03.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/1100 Esas
KARAR NO : 2018/253

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 12/12/2017
KARAR TARİHİ : 03/04/2018

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde; vekiledeninin amcası …’ün, vekiledenini 20.12.2010 tarihinde arayarak; arkadaşı …’ın kendisini aradığını,167.000-USD para istediğini,iş bu paranın …’ın yetkilisi olduğu … ile … şirketi arasındaki anlaşmaya istinaden … A.Ş. … Şubesi’ne 1.000.000.000-€ ve 500.000.000- € para aktarılacağını ve iş bu paranın akabinde, tüm havalelerinde … A.Ş. … Şubesi üzerinden yapılacağını,bu işlem için 167.000-USD eksikleri olduğunu,833.000-USD’nin hazır olduğunu,bu anlaşmaya ilişkin tüm bankacılık işlemlerinin … A.Ş. … Şubesi müdürü … tarafından yürütüldüğünü,167.000-USD nin verilmesinin üzerine bir hafta ile 10 gün içinde paranın %15 faizi ile tarafına iade edileceğini,yapılacak işlemin hiçbir riski olmadığını, vekiledeninde para var ise banka müdürü ile görüşüp, faiz getirisi oldukça yüksek bu işe yatırabileceğini beyan ettiğini, vekiledeninin de amcası … ile birlikte … A.Ş. … Şubesi’ne giderek banka müdür ile konuştuğunu, banka müdürünün vekiledenine : ” … Şubesi müşterisi … – … ile … arasındaki sözleşmeye istinaden şubelerine 1.000.000.000-€ ve 500.000.000-€ Para aktarılacağını, iş bu işlemin masrafı olan 833.000-USD lik bölümünün hazır olduğunu, geriye kalan masraf 167.000-USD nin kendileri tarafından yatırılması halinde iş bu paraya hiçbir zarar gelmeyeceğini, paranın yatırılmasını müteakip bir hafta ile 10 gün arasında %15 faizi ile paranın kendisine iade edileceğini, yatırılacak bu paranın banka güvencesinde olduğunu, banka müşterisi … – … ile … arasında anlaşma sağlanamamış olsa dahi yatırılacak paraların kendilerine iade edileceğini, yapılacak bu işlemin hiçbir riskinin olmadığını” beyan ettiğini, vekiledeninin banka müdürüne güvenerek 167.000-USD sini bu işlem için yatırmaya karar verdiğini, davalı banka … şube müdürü …’nun ,banka müşterisi … ile görüştüğünü ve karşılıklı mailleşerek … adına … şubesinin : … N0:… nolu hesabına ŞARTLI para havalesi işlemini gerçekleştirdiğini, vekiledeninden hiçbir havale bedeli talep etmediğini, sonrasında banka müdürünün vekiledenine havale işleminin şartlı yapıldığını.paranın muhabir bankaları kanalıyla … Şubesine gönderildiğini, bankalarından anlaşmaya onay alınmadan kesinlikle paranın çekilemeyeceğini, banka müşterisi … ile … arasında anlaşma sağlanamaması halinde bankalarınca paranın geri isteneceği bilgisini verdiğini, bir hafta kadar sonra amcası … tarafından arandığını ve dava dışı … ‘ın kendisini arayarak anlaşmanın olmadığını, havale edilen paranın iadesi konusunda davalı banka … Şubesi müdürü …’ nun tam yetkili olduğunu beyan ettiğini, vekiledeninin bu bilgi üzerine amcası ile birlikte bankanın … şubesine giderek müdür ile görüştüğünü, paranın iadesini talep ettiğini, iadenin gerçekleşeceği cevabını aldığını, sözlü başvuruya rağmen parasını iade alamayınca 19.01.2011 tarihinde para iadesinin yapılması için davalı banka … Şubesi’ne yazılı başvuruda bulunduğunu, buna rağmen … Şube müdürü …’nun para iadesini gerçekleştirmeyince … A.Ş. … şubesine ve davalı … Müdürlüğü’ne parasının iadesi için …Noterliği’nin 11.01.2012 tarihli … yevmiye nolu ihtarnamesi gönderildiğini, ihtarnamenin tebliğine rağmen hiçbir cevap verilmediğini; vekiledeninin parasının banka tarafından iade edilmediğini ve vekiledenin büyük bir zarara uğradığını beyanla, vekiledeni tarafından banka kurumuna ve banka müdürüne olan güven sebebiyle şartlı olarak yatırılan 167.000-USD’ nin 19.01.2011 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde; vekiledeni banka tarafından davacının talimatı doğrultusunda ve davacı talimatına uygun bir şekilde talep edilen para transferi işleminin gerçekleştirildiğini, davacı yanın havale işlemi gerçekleştikten, yani tutar alıcı hesabına aktarıldıktan sonra havale şartının gerçekleşmediği gerekçesiyle havale bedelini bankadan istediğini, ancak davacının işbu talebinin vekiledeni bankaya yöneltilmesinin mümkün olmadığını, vekiledeni bankanın yapılan işleme yalnızca aracılık edebileceğini, havale edenin havaleyi geri almasının mümkün olmadığını, havaleyi geri almakta haklı bir nedene dayanıyorsa, havale alıcısıyla arasındaki temel ilişkiye dayanarak iade talebinde bulunabileceğini, dolayısıyla davacı talebi yönünden vekiledeni bankaya husumet yöneltilmesinin mümkün olmadığını, gerek yapılan işlemde vekiledeni bankanın bir kusurunun bulunmaması, gerekse davacı yanın vekiledeni bankaya vermiş olduğu 24.12.2010 tarihli yazı ile yapılan işlemden dolayı bankanın herhangi bir sorumluluğu olmadığını kabul etmesi karşısında davalı bankaya husumet yöneltilemeceğini, beyanla davanın husumet yönünden reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
GEREKÇE:
Dava; 24.12.2010 tarihinde davalı banka aracılığı ile gerçekleştirilen 167.000-USD tutarındaki havale bedelinin faizi ile birlikte tahsili talebinden ibarettir
Davalı yanın BK 65 maddesine dayalı zamanaşımı itirazları yerinde görülmediğinden reddedilmiştir. Keza davalı yanın husumet itirazları da yerinde görülmediğinden ilk duruşmada reddedilmiştir.
Mahkememize açılan dava üzerine yapılan yargılama sonunda, mahkemenin …-… E.K. sayılı … tarihli kararı ile:
”… Alıcının hesabına girmiş olan havale tutarının, banka tarafından havalenin geri alındığı gerekçesiyle, tek taraflı olarak çekilmesi ve havale edenin hesabına geri gönderilmesinin mümkün olmadığı, havale edenin havaleyi geri almakta haklı bir nedene dayanıyorsa, havale alıcısıyla arasındaki temel ilişkiye dayanarak havale alıcısından iade talep edebileceği, (TBK 559/2(BK 461/2)) bu nedenle davacının talebini ancak havale alıcısına karşı ileri sürebileceği , davalı bankaya husumet yüklenemeyeceği .” gerekçesiyle HMK 114(1)-d maddesi uyarınca iş bu davada davalı yanın taraf ehliyeti (husumet) bulunmadığından davanın reddine karar verilmiş,
Davacı vekilinin temyizi üzerine Mahkememiz kararı … Hukuk Dairesi’nin …-… E. K. sayılı, … tarihli ilamı ile ;”..Dava, Banka Müdürü’nün yaptığı işlem nedeniyle uğranılan zararın giderilmesi istemine ilişkin olup, mahkemece davanın husumetten reddine karar verilmiştir. Ancak, davacı 24.12.2010 tarihli talimat yazısına göre havaleyi şartlı yaptığını, Banka Şube Müdürü’yle de görüştüğünü, şart gerçekleşmeden paranın karşı yana ödenmemesi gerekirken davalı Banka’nın talimatı tam olarak yerine getirmemesi nedeniyle kendisini zarara uğrattığını iddia ederek temyize konu işbu davayı açmıştır. 818 sayılı B.K 100. ve 6098 sayılı TBK’nın 116. maddesi gereğince davalı Banka ifa yardımcısının eyleminden doğan zarardan tamamen sorumludur. Bu nedenle, Banka Şube Müdürü, davacının talimatına rağmen talimata aykırı davranmak suretiyle bir zarara sebebiyet vermiş ise, bu zarardan davalı Banka sorumludur. Bu durumda, mahkemece davalı Bankaya davada husumet düştüğü gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığı” gerekçesiyle bozulmuştur.
Bu kez davalı vekilinin karar düzeltme isteminde bulunması üzerine; … Hukuk Dairesinin … – … E.K. Sayılı … tarihli ilamı ile davalı vekilinin karar düzeltme isteğinin HUMK 442. maddesi gereğince reddine karar verilmiştir.
Mahkememizce verilen … tarihli kararda direnilmesine karar verilmiştir.
Davacı yan işbu davanın davalı bankanın kusuru sebebiyle uğranılan zararın tazminine yönelik tazminat davası olduğunu beyan etmişlerdir.
Davacının davalı bankaya 24.12.2010 tarihinde vermiş olduğu yazılı talimat ile davalı banka nezdinde bulunan … – … nolu hesabından ”…” adına 167.000-USD ‘nin transfer edilmesini istediği, davacının yapılacak olan işlemin açıklaması olarak da ”… ile … İnvestment arasındaki sözleşmeye istinaden anlaşma şartlarının yerine getirilmesi durumunda geçerli olmak kaydıyla şartlı olarak gönderilmektedir.” yazılmasını talep ettiği anlaşılmaktadır.
Davacı vekili, vekiledeni tarafından yapılan işlemin basit bir havale işlemi olmayıp davalı banka nezdinde verilen bilgiler doğrultusunda banka kurumuna güvenerek yapılan kar amaçlı şartlı para transferi olduğunu, müşterilerin daha ziyade yatırım amaçlı kullanmadıkları halk tabiriyle yastık altı edilen paraları değerlendirmek maksadıyla bu tarz yatırım ve değerleme araçlarını kullandıklarını, vekiledenininde bu imkanlardan biri olduğu kendisine izah edilen %15 faiz getirisi olan, dava dışı banka müdürünün verdiği bilgiler ve gösterdiği belgeler ışığında mevduatının zarara uğramayacağı güvencesi ile şartlı bir para transferi işlemini yatırım olarak kullandığını, tüm yazışma ve mehillerin dava dışı banka müdürü tarafından gerçekleştirildiğini, banka müdürü ve çalışanların vekiledeninin parasını onun açık talimatına rağmen şartlı göndermeyip vekiledeninin dolandırılmasına aracılık ederek onu zarara uğrattıklarını, eğer işlem basit bir havale işlemi olsa idi bankanın sorumlu olmayacağına ilişkin bir evrakın vekiledeninden alınması gerekmediğini, yine ilgili şube müdürününde işten çıkartılmasına gerek duyulmayacağını, dava dışı banka müdürü ile banka çalışanları ve yine dava dışı …’ ın iş birliği yaparak ve davalı bankayı aracı ederek vekiledenini zarara uğrattıklarını, tüzel kişilerin Türk hukukunda kusursuz sorumluluk esasına göre organların eylemlerinden sorumlu olduklarını, bankaların sözleşmelerden kaynaklanan veya bu kapsamda değerlendirilen borçlarını hiç yada gereği gibi yerine getirmemelerinin genel sonucunun BK 96 maddede düzenlendiğini, keza TTK 20/2 maddede her tacirin ticaretine ait faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi hususunun düzenlendiğini, güven kurumu olarak kabul edilen ve devletin sıkı denetiminde olan bankanın güvenilen taraf olduğunu, keza MK 2 maddesinin bankalara uygulanması halinde ağırlaştırılmış bir sorumluluğun nazara alındığını, bir itimat kurumu olan bankaların aldıkları mevduatları sahtecilere karşı özenle korumak zorunda olduklarını, davalı bankanın hem bir iş veren olarak BK 55 göre adam çalıştıran sıfatıyla, hem de kamu tüzel kişisi sıfatıyla denetim ve gözetim yükümlülüğünün ihlali nedeniyle MK 2 , BK 396 – 398 ve Bankacılık Kanu’nun ilgili maddeleri uyarınca sorumlu olduğunu 25/03/2015 tarihli dilekçeleriyle ayrıntılı olarak dile getirmişlerdir.
Davacının davalı bankanın mevduat müşterisi olmadığı, davacının bankada hesabı olmadığı, hesap üzerinden banka tarafından usulsüz herhangi bir işlem yapılmadığı hususu açıktır. Davacının sahip olduğu ve kendi beyanları üzere” kar amaçlı şartlı para transferi ” miktarı ve dava dilekçesine yine davacı yanın beyanları üzere dava dışı banka müdürü tarafından verildiği bildirilen 25 ayrı şeffaf klasörde delil olarak sunulan belgeler nazara alındığında, bankalarla işlem yapan basiretli, işlem sonuçlarını bilen ve anlayan, bankaya sadece yastık altındaki parasını yatırıp kazanç temin etmeye çalışan sade vatandaş konumunda olmadığı da açıktır. Banka litatüründe ve yasalarda” şartlı para transferi” adı ile düzenlenen işlem çeşidine rastlanmamıştır. Davacı yan yaptığı işlem ile amacının yatırım yapmak olduğunu açıkça ileri sürmekle birlikte, işlemin basit bir havale işlemi olduğunu bilebilecek durumdadır. Havalenin şarta bağlı olarak yapılması mümkün olmadığı gibi, bunun davalı banka tarafından takibi vede yasal olarak bankanın sorumlu tutulması da olanaklı değildir. Yani şartlı havalenin yasal bir dayanağı yoktur. Davacının, dava dışı banka müdürü ve çalışanları ile iş birliği yaptığını bildirdiği kişi bizzat davacının amcası Resul Şengül ve işlemin tarafı …’da bu şahsın arkadaşıdır. Davalı bankayı sorumlu tutmak için ileri sürülen işbirliği iddiası, bu anlamda davacıya daha yakındır. Davalı banka 24.12.2010 tarihinde gerçekleştirilen işlemde, sadece havale işlemini yapan aracı kurumdur. Hiçbir şekilde havale edilen para üzerinde tasarruf yetkisi yoktur. TBK 555 ve devamında; havale hususunda havale tutarının alıcının hesabına alacak kaydedilmesi ile, havalenin kabul edilmiş sayılacağı ve bu andan itibaren havale edenin havaleyi geri almasının mümkün olmadığı, havalenin geri alınması ancak ödeme anına kadar ve henüz havale alıcısına uluşmamış ise mümkün olabileceği, alıcının hesabına girmiş olan havale tutarının, davalı banka tarafından havalenin geri alındığı gerekçesiyle havale edenin hesabına geri gönderilmesinin mümkün olmadığı, ancak havale eden havaleyi geri almakta haklı bir nedene dayanıyorsa havale alıcısı ile arasındaki temel ilişkiye dayanarak iade talebinde bulunabileceği açıklanmaktadır.
… Ağır Ceza Mahkemesinin … esas sayılı dava dosyasında, … aleyhine dolandırıcılığa teşebbüs ve özel belgede sahtecilik suçundan açılan davanın …’ın kaçak olması sebebiyle halen derdest olduğu, … Cumhuriyet Başsavcılığının … soruşturma nolu dosyasında ise müşteki …’ün şikayeti üzerine, şüpheliler …, … A.Ş, …, …, …, … aleyhine soruşturmanın halen devam ettiği ve henüz şikayet edilen kişiler yönünden herhangi bir dava açılmadığı anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle hernekadar Yargıtay bozma ilamında dava tanımı; dava dışı banka müdürünün yaptığı işlem nedeniyle uğranılan zararın giderilmesi olarak nitelendirilmiş ve davalı bankanın davacının talimatını tam olarak yerine getirmemesi nedeniyle ifa yardımcısının eyleminden doğan zarardan sorumlu tutulacağı gerekçesine dayanılmış ise de, dava dışı banka müdürü ile davacının ilişkisi ancak şahsi ilişki olarak değerlendirilebileceği, dava dışı banka müdürünün davacının talimatını yerine getirdiği, davacı tarafından öngörülen şartın işbu somut dava yönünden neticeye etkili olmadığı, zira yapılan işlem sadece para havalesi olup, havalenin alıcı ”…” hesabına girdiği, havale ücreti alınıp alınmaması hususunun bankanın taktirinde olduğu ve davacıdan bankanın sorumlu tutulamayacağına dair alınan yazının da banka aleyhine delil olarak kullanılamayacağı, aksine bu yazının lehine delil olduğu, dava dışı banka müdürünün işlem hacmini artırmak ve bu doğrultuda puan almak maksadıyla hareket etmesi ve davacıyı bankalarına gelecek para için yönlendirmesi her banka çalışanı için geçerli ve makul bir hareket olduğu, tekraren yapılan işlem sadece havale olmakla, bu işlemin bankayı sorumlu kılmayacağı, davacının yapılan işlemin ne olduğunu bilebilecek durumda ve bilinçte olduğu, davacının talebini ancak havale alıcısına karşı ileri sürülebileceği, zira iddia doğrultusunda havale alıcısının sebepsiz zenginleştiği, işbu işlem dolayısıyla davalı bankaya husumet yöneltilemeyeceği, delil olarak sunulan pekçok evrakın havale işleminin niteliğini değiştirmediği anlaşılıp kabul edilmekle, mahkememizce davanın husumet yönünden reddine ilişkin verilen 23.10.2014 tarihli kararında direnilmesine, davanın husumet yönünden reddine karar vermek yasal ve yerinde görülmüştür.
Bu itibarla;
HÜKÜM:
1-)HMK 114(1)-d maddesi uyarınca iş bu davada davalı yanın taraf ehliyeti (HUSUMET) bulunmadığından davanın REDDİNE,
2-)Harçlar Yasası uyarınca alınması gerekli 35,90-TL harcın peşin alınan 3.817,15-TL harçtan mahsubu ile bakiye 3.781,25-TL harcın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
3-) Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-)Davalı tarafından yapılan 43,50-TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-)Davalı duruşmalarda kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 1.500,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine( ilk hüküm temyiz edilmediğinden kazanılmış hak gözetilerek),
5-) Davacı/davalı tarafından yatırılan gider /delil avansından artan bakiyenin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı/davalı/vekillerine iadesine,
Davacı vekilin ve davalı vekilinin yüzünde gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile temyiz için Yargıtay’a başvurma hakları hatırlatılarak verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 03/04/2018

Katip …

Hakim …