Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1091 E. 2018/1110 K. 06.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/1091 Esas
KARAR NO : 2018/1110

DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 07/12/2017
KARAR TARİHİ : 06/12/2018

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde, davalı … Şirketi’nin sermayesi, her biri 1-TL itibari değerde olmak üzere toplam 50.000 adet paydan oluşan 50.000-TL olduğunu, davalı şirket bir aile şirketi olup, şirkette pay sahibi olan … ve … ‘nun vekiledeninin kardeşleri, … , … ve … ise vekiledeninin akrabaları olduğunu, vekiledeninin 2011 yılından beri 6 yıldır hiçbir genel kurul toplantısına çağırılmadığını, ancak vekiledeninin katılımı ve haberi olmaksızın, vekiledeni sanki bu süreçteki tüm genel kurul toplantılarına katılmışçasına oy birliği ile karar alınarak hazirun cetvellerinin Yönetim Kurulu Başkanı … tarafından, vekiledeni tarafından kendisine hiçbir yetki veya vekalet verilmeden ve vekiledeninin imzası sahte olarak atılmak suretiyle imzalandığını ve şirket evrakları üzerinde vekiledeni aleyhine ve haklarını ihlal eder şekilde özel belgede sahtecilik suçu işlendiğini, davalı şirketin 2011 yılından itibaren yapılan Genel Kurul toplantılarında vekiledeninin pay sahipliğinden kaynaklanan haklarının sistemli bir şekilde ihlal edildiğini, Yönetim Kuruluna ödenecek huzur hakkının fahiş olduğunu beyanla, ilk önce 20.04.2017 tarihinde yapılmış olan, ancak vekiledeninin finansal tabloların görüşülmesi için toplantının ertelenmesinin talep edilmesi üzerine ertelenen ve sonra 08.09.2017 tarihinde yapılan 2015 yılı genel kurul toplantısında alınan kararların dürüstlük kuralına aykırı şekilde alınmış olduğu, faaliyet raporunun pay sahiplerini doğru, açık ve anlaşılır olarak ve ileriye dönük beklentileri karşılayacak, bilgilendirecek şekilde, davalı şirketin finansal tablolarının, satış ve kazanç miktarları tablolarının gerçeği yansıtmadığı, şirket yönetim kurulunun şirketi, azlık pay sahiplerinin haklarını ihlal ederek, kendi menfaatleri doğrultusunda yönettikleri gerekçesi ile, davalı … Şirketi’nin 2015 yılı Olağan Genel Kurul Toplantısında alınan kararlardan gündemin 2. Maddesinde yer alan yıllık faaliyet raporunun okunması ve müzakeresi, 3. Maddesinde yer alan Finansal Tabloların okunması, müzakeresi ve tasdiki, 4. Maddesinde yer alan Yönetim Kurulu üyelerinin ibrası, 5.Maddesinde yer alan dağıtılacak kar ve kazanç pay oranlarının belirlenmesi maddesinde, karın dağıtılması yönündeki karar hariç olmak üzere, diğer kararların, 7.Maddesinde yer alan Yönetim Kurulu üyelerinin seçimi, ve 8. Maddesinde yer alan Yönetim Kurulu üyelerine ödenecek ücretin tespiti maddelerinin ve bunlar için alınmış olan kararların ayrı ayrı iptaline karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının davalı şirkette genel sermaye itibariyle %15 oranında pay sahibi olduğunu, davacının da bildirdiği üzere şirketin aile şirketi olduğunu bu itibarla hissedarlar arasındaki ilişkinin sadece ortaklık ilişkisi olmayıp aynı zamanda ortakların kişisel temaslarınında bulunduğunu, davalı şirketin ülkenin en eski krom madeni işletmelerinden olup hissedarların babaları … tarafından kurulup yönetildiğini ve vefatınından sonra da … tarafından yönetildiği ve bu yönetim tarzına bu davanın açıldığı tarihe kadar hiç bir hissedarın itiraz etmediği, davacının krom madeninin yerini dahi bilmediğini, 82 yaşında olup aile şirketi oluşunun verdiği güvenle tamamen kendi bilgi, muvafakat ve talepleri altında bazı genel kurul toplantısına katıldıklarına dair işaret konularak prosedür zorluğunun aşıldığını, tutanaklara hiç bir şekilde imza atılmadığını, sadece adı hizasına işaret konulduğunu, genel kurul kararlarının tamamen aynı doğrultuda ve rutin olduğunu, dolayısıyla kişinin bilgisi ve muvafakatı ile yapılan bu işlemin imza taklidi bile olsa özel belgede sahtecilik suçuna subut vermediğini, tüm bu hususların hayatın olağan akışı içinde davacının verdiği sözlü talimatlara dayandığının kabulü gerektiğini, nitekim davacının geçmiş 5 yıl içinde de bu konuda harekete geçmediğini, dava konusu 08/09/2017 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların usul ve içeriğinde hiçbir hukuka aykırılık bulunmadığını, genel kurul toplantısının ertelenen 20/04/2017 tarihli toplantının devamı olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
GEREKÇE:
Dava; TTK 445 maddeye dayalı 08.09.2017 tarihli 2015 yılına ait Genel Kurul Toplantısında alınan kararlardan 2, 3, 4, 7, 8 nolu kararların iptali, 5 nolu kararında kısmen iptali talebine ilişkindir.
Davanın dayanağını teşkil eden TTK 446 maddesinde;
“(1) a) Toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten,
b) Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri,
c) Yönetim kurulu,
d) Kararların yerine getirilmesi, kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa yönetim kurulu üyelerinden her biri, iptal davası açabilir.” hükmü ile,
TTK 445 (1) maddesinde; ” belirtilen kişiler, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabilirler.” hükümleri düzenlenmiştir.
İşbu davanın genel kurul toplantısından sonra 3 aylık yasal hak düşürücü süre içerisinde açıldığı ve davalı şirketin adresi itibarıyla Mahkememizin yetkili olduğu, mevcut toplantı tutanakları ve hazirun cetveline göre davacının, dava açma hakkı bulunduğu anlaşılmaktadır.
Dosyaya ibraz edilen tüm deliller ile birlikte, şirket ana sözleşmesi ve şirkete ait ticari defter ve belgelerin incelenmesi suretiyle iptal istemleri hususunda mali müşavir bilirkişiden 12/07/2018 tarihli rapor alınmıştır.
Toplanan tüm delillere ve dosya kapsamına ve benimsenen bilirkişi raporuna göre;
Davacının, davalı şirkette % 15 hisse ile pay sahibi olduğu, 08.09.2017 tarihinde yapılmış bulunan, 2015 yılı genel kurul çağrısını yapan Yönetim kurulunun (Yönetim Kurulu Başkanının 20.04.2017 tarihli ertelenen genel kurul kararında, davacı adına kendisinin haziruna imza attığını belirttiği), geçmiş dönemlerde yapılan genel kurul toplantılarında, toplantıda olmadıkları halde, hazır bulunanlar listesine katılmış gibi gösterilmesi ile yapılmış olduğu anlaşılan genel kurul toplantılarında seçilen yönetim kurulu’nun yapmış olduğu Genel kurula ilişkin çağrı’nın geçerli olduğu, zira davacının toplantıya katıldığı ve genel kurul kararlarının iptali için iş bu davayı açtığı, dolayısıyla toplantıya katılmasıyla usulsüzlüğün ortadan kalktığı anlaşılmaktadır. Ayrıca hayatın olağan akışı içinde ve davalı şirketin aile şirketi olmasına, davacının 82 yaşında olup, şirketin tüm yönetimini kardeşine bırakmış olmasının son derece doğal olmasına ve bu zamana kadar genel kurul tutanaklarındaki imzalara herhangibir itirazın olmamasına göre iyiniyet kuralları çerçevesinde de davacının bu olguya dayanamayacağı, aksi halin suç da teşkil ettiği ve böyle bir şikayetin olmadığı kabul edilmelidir.
Bu doğrultuda, gündemin 2,3,4,7 ve 8.maddesinde yer alan genel kurul kararlarının sözleşmeye, …m. 418’e ve TTK m.436’ya uygun alındığı ve alınmış genel kurul kararlarının iptalini gerektirir bir hususun olmadığı, kararların rutin kararlar olup, dürüstlük kuralına da aykırı olmadığı,
Gündemin 5. maddesinde yer alan Kârın dağıtılması yönündeki Genel Kurul Kararının iptalini gerektirir bir hususun olmadığı, ancak Ana Sözleşmede tutarı belli değil ise de, TTK m.394’e göre Yönetim Kurulu Başkanına davalı şirkette yaptığı çalışmalar karşılığı, ödenmesine karar verilen 2010, 2011, 2012, 2013, 2014 ve 2015 yılından dağıtılacak net kâr tutarının %20 sine isabet eden 1.737.652,14 TL tutarında olarak değerlendirilen kâr payı ödeme kararının, TTK 339 maddesi ve TTK 511 maddesine uygun olduğu, ancak Gündemin 7.Maddesinde Yönetim Kurulu Başkanı’na, davalı şirketteki çalışmalarından dolayı ödenmesi kararlaştırılan huzur hakkı’nın dışında, hissedarlara yapılacak kar payı dağıtımından önce, (geçmiş yıllarda yapılmış olan genel kurul kararlarında da düzenli olarak yönetim kurulu başkanı’na ödenmesine karar verilen) dağıtılacak kârın %20’si oranında hesaplanacak temettü tutarının hesaplanıp, ödenmesine karar verilmesinin, ana sözleşmede bu hususta belirlenmiş bir oranın olmaması ve belirlenen oranın diğer hissedarların, davalı şirket’ten alacağı kar payını %20 azaltıcı etkisi olması sebebi ile, bu kararın objektiflik ve iyi niyet kuralına aykırılık teşkil edip etmeyeceği tartışıldığında ise ; 1989 yılından bu yana genel kurullarda şirket karının %20’sinin yönetim kurulu başkanı olarak …’na ödenmesine oybirliği ile karar verildiği, ayrıca bu husus ana sözleşmenin 74. maddesinde de düzenlenmek suretiyle TTK 339 ve 511 maddelerine uygun olarak sürdürülegeldiği, ayrıca ana sözleşemenin 74. maddesinde yönetim kurulu başkanına kardan verilecek pay için nispet ve miktarın genel kurulca tespit edileceğinin öngörüldüğü, %20 oranı genel kurul tarafından tayin ve tespit edilmekle, yıllardır sürdürülegelen ve yasal dayanağını sözleşme ve TTK’ dan alan kar payı verilmesine ilişkin maddenin iptalini gerektirir bir durum olmadığı gibi, gündemin 8. Maddedesinde karar altına alınan yönetim kurulu üyelerine 7.000-TL brüt huzur hakkı ücreti ödenmesine ilişkin kararla da herhangibir çelişki yaratmadığı da, diğer hissedarların payını azaltıcı etkisinin fahiş ve ezici olmadığı, objektiflik ve iyiniyet kurallarına da aykırı olmadığı, tüm işi yüklenip götüren yönetim kurulu başkanının fahiş olmayacak oranda kar payı almasının mutat olduğu anlaşılmakla haklı zeminde olmayan davanın tümden reddine karar vermek yasal ve yerinde görülmüştür.
Bu itibarla
HÜKÜM:
1-) Davanın REDDİNE
2-)harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-) Davacı yanca yapılan tüm yargılama giderlerin üzerlerinde bırakılmasına,
4-)Davalı duruşmalarda kendilerini bir vekil ile temsil ettirdiğinden, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 2.180,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK 341. madde uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yoluna başvurma hakları hatırlatılmak suretiyle oybirliğiyle karar verildi 06/12/2018

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …