Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1007 E. 2019/157 K. 27.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/1007 Esas
KARAR NO : 2019/157
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/11/2017
KARAR TARİHİ : 27/02/2019

Mahkememizde görülen İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi ile, müvekkili tarafından davalıya 18.144,27.-TL tutarında satış yapıldığını ve bu satışa ilişkin olarak davalıya fatura düzenlendiğini, işbu fatura karşılığında davalı tarafından müvekkiline 15/12/2015 tarihinde 10.000,00-TL’lik ödeme yapıldığını, taraflar arasındaki geçmiş ticari ilişkiden davalının alacağı tutar olan 258,66.-TL nin de mahsubu ile davalının bakiye borcunun 7.885,61.-TL olduğunu, bu borç bakiyesi hususunda müvekkili tarafından davalıya 05/12/2016 tarihli bir mutabakatname gönderildiğini ve mutabakatnamenin davalı şirket yetkilisi tarafından onaylandığını ve imzalandığını, ancak daha sonra söz konusu bedelin davalı tarafından ödenmediğini , davalı aleyhine …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, ancak davalının itirazları üzerine takibin durduğunu beyanla, itirazın iptalini ve 7.885,61 TL asıl alacak üzerinden takibin devamına, takip tarihinden itibaren faiz işletilmesini, bu miktar üzerinden %20 ‘den az olmamak üzere davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.
Dava dilekçesi davalıya tebliğ edilmiş, davalı davaya yanıt vermemiştir.
Dilekçe teatisinin tamamlanmasından sonra Mahkememizce ön inceleme günü tayin edilmiş, taraflara tebliği ile bildirilmiş, incelemede uyuşmazlık tespit edilmiş ve tahkikat aşamasına geçilmiştir.
Dava dayanağı takip dosyası getirtilmiş incelenmesinde, davacı tarafından davalı aleyhine faturaya dayalı olarak başlatılan genel haciz yolu ile takip olup ödeme emri tebliğ tarihinin … İcra Hukuk Mahkemesinin … esas ve … karar sayılı kararı ile 03/05/2017 olarak düzeltildiği, borçlunun 05/05/2017 havale tarihli dilekçesi ile borca ve yetkiye itiraz ettiği görülmüştür.
Mahkememize yapılan tahkikat kapsamında, bilirkişi incelemesi yaptırılmış, mali müşavir bilirkişi dosyaya sunduğu rapor ile davacının kendi defterlerine göre davalıdan 7885,61 TL alacaklı olduğu ve davalının kendi defterlerine göre davacıdan 1.021,57 TL alacaklı olduğu, taraf defterleri arasındaki farkın davacı tarafından davalıya düzenlenen davacı defterlerinde kayıtlı olan ve fakat davalı defterlerinde kayıtlı olmayan 8.907,18 TL miktarlı faturadan kaynaklandığını, davacı tarafından davaya ve takibe konu edilen 10/11/2015 tarih ve 18.144,27 TL miktarlı iade faturasının konu edildiği, bu faturanın davalı defterlerinde de kayıtlı olduğu, davalı tarafından fatura tarihinden sonra 10.000,00 TL ödeme yapıldığı, davacının kendi defterlerinde işbu fatura ve ödeme kaydı öncesinde davalıya borçlu olduğu 258,66 TL’nin ve 10.000,00 TL’nin mahsubu ile 7885,61’nin davaya konu edildiğini, davacının huzurdaki davaya konu kıldığı faturanın davalı defterlerinde de kayıtlı olduğunu bildirmiştir.
Davalı vekili rapora karşı itirazlarını yazılı olarak bildirmiş ve faturanın VUK 230.maddeye aykırı olarak düzenlendiğini, faturanın kesildiği tarihte vekil edenin AŞ değil Limited Şirketi olduğunu, vekil edenin süresinde düzenlenmemiş ve ve gönderilmemiş faturanın hiç düzenlenmemiş sayılacağını ve yine VUK nedeni ile geçersiz olan faturanın borç doğurmayacağını bildiği için faturayı defterlerine kaydetmediğini, mutabakat metninin vekil eden şirket elemanının maddi hatasından kaynaklanmış olup bu kişinin mutabakat yapma yetkisi de bulunmadığını beyan etmiştir.
Davalı itirazları doğrultusunda alınan bilirkişi ek raporunda davada takibe konu fatura üzerinden mi yoksa farkı oluşturan ve davalının itiraz dilekçesine eklediği fatura üzerinden mi değerlendirme yapılacağı noktasında tereddüt hasıl olduğu belirtilerek hukuki takdir Mahkememize bırakılarak her iki yönden değerlendirme yapıldığı bildirilmiştir.
Dava 2004 sayılı Yasanın 67.maddesine dayalı itirazın iptali istemine dairdir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere;
Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 21. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.)
Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya PTT aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur.
Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir.
Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir.
Bu yasal çerçevede somut dosya değerlendirildiğinde davacı takip talebinde iade faturasından kaynaklanan alacağın tahsilini talep etmiş, dava dilekçesi ekinde sunduğu faturanın incelenmesinde, 18.144,27 TL miktarlı iade faturası olduğu görülmüştür.
Davanın ve takibin dayanağını oluşturan fatura bu fatura olup, itirazın iptali davasında Mahkememizin takiple bağlı olduğu ve takibin defterler arasındaki farkı oluşturan faturadan kaynaklanmadığı nazara alındığında, takibe konu 18.144,27 TL miktarlı iade faturası dışındaki diğer faturaların somut davada değerlendirilmesi mümkün değildir. Bu nedenle davalı yanın VUK hükümlerine aykırı olduğunu ve geçersiz olduğunu iddia ettiği fatura yönünden eldeki davada değerlendirme yapılması söz konusu olmayacaktır.
Davanın ve takibin dayanağı olan fatura davalı defterlerinde kayıtlı olup yasal süresi içerisinde iade veya itiraz etmediği, davacının alacağını ispatladığının kabulü gerektiği kanaatine varılmıştır. Bu nedenle, davalı defterlerine kayıtlı olan fatura nedeni ile bakiye alacak yönünden davanın kabulüne, alacak miktarının likit olduğu nazara alınarak icra inkar tazminatına hükmedilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın kabulü ile davacı tarafından davalı aleyhine başlatılan … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasında vaki davalı itirazının iptaline; takibin 7.885,61 TL asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine,
2-Hüküm altına alınan alacağın %20’si oranında hesaplanan 1.577,12 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Alınması gerekli 538,66 TL harçtan peşin alınan harcın mahsubu ile eksik kalan kısmın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 31,40 TL başvuru harcı ile 95,24 TL peşin harcın ve davacı tarafından karşılanan 723,00 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre hesaplanan 946,27 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, (Dava konusunun para alacağına ilişkin olup, doğrudan Tarifenin 3.Kısmına tabi olduğu, Tarifenin 13.maddesinde belirtilen ikinci kısım ikinci bölümde gösterilen hukuki yardımlardan olmadığından 13.madde kapsamında değerlendirilemeyeceği, zira anılan maddenin Tarifenin 2.Kısım 2.Bölümüne giren yani konusu para olmayan veya para ile değerlendirilemeyen davalara ilişkin olduğu, eldeki davanın ise doğrudan konusunun para olduğu nazara alınarak vekalet ücreti Tarifenin 3.Kısım hükümlerine göre hesaplanmıştır. )
6- Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar alenen okunup usulen anlatıldı. 27/02/2019

Katip …

Hakim …