Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/988 Esas
KARAR NO : 2019/170
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 30/09/2016
KARAR TARİHİ : 01/03/2019
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkili Davacı … Şirketi … Bankacılık Üssü Veri Merkezi Kablolama işleri için tedarik ettiği malları Davalı … Şirketinden alındığını, Fatura bedellerinin alacağın temliki yoluyla ödeneceği kararlaştırıldığını, Bu sebeple Müvekkili Davacı … ile … arasında yapılmış 09/09/2013 tarihli, … numaralı Satın Alma Sözleşmesine istinaden doğan alacağın 320.000,00 USD+KDV lik kısmı Davalı …’e Satın Alma Sözleşmesinde belirtilen ödeme şartlarıyla temlik edildiğini, Müvekkili Davacı … ile Davalı … arasındaki 25/11/2013 tarihli Temlik Sözleşmesinin ” Temlik alan’ın Yükümlülükleri ” maddesinde SAT-… numaralı “Satın Alma Sözleşmesindeki ödeme şartları ve bu ödeme şartlarının gayrı kabili rücu olarak kabul edildiği açıkça yazıldığını, Temlik edilen ödeme yapılarak Davalıya olan borcun kapatıldığını, Müvekkili ile dava dışı … arasındaki … numaralı “Satın Alma Sözleşmesindeki ödeme şartları ise 4.2 maddede düzenlendiğini, bu maddede aynen şu şekilde yazdığını, Temlik Sözleşmesi İle 320,000,-USD+KDV yani 377.589,43.-USD tutarındaki alacağını fatura tarihindeki T.C.M.B. döviz satış kuru üzerinden tahsil etmeyi kabul eden davalı bu alacağına istinaden Müvekkil şirkete 29/11/2013 tarihli 464.866,26.-TL bedelli ve 29/11/2013 tarihli 297.999,02,-TL bedelli toplam 762.865,28,-TL’lik iki adet fatura kestiğini, Bu faturalara karşılık Müvekkili Davacı … tarafından 27/12/2013 tarihinde 762.865,28.-TL Ödenerek borç kapatıldığını, Daha sonra Davalı … tarafından vade/kur farkı sebebiyle ilave ödeme talep edilmiş ancak bu talep müvekkilce açık bir şekilde reddedildiğini, taraflar arasında ayrıca bir vade farkı/kur farkı anlaşması olmadığını, Bu borcun kapanmasından yaklaşık 6 ay sonra 17/06/2014 tarihinde Müvekkili Davacının muhasebe servisi başka bir ticari ilişki sebebiyle “…” firmasına ödemek yaptığı zannıyla isim benzerliği nedeniyle Davalı “…” firmasına sehven 111.515,92 TL ödeme yaptığını, Bu yanlışlık fark edilir edilmez durum Davalıya bildirilmiş ve sehven ödenen bedelin iadesi talep edildiğini, Davalı şirketten … 19/06/2014 tarihinde Müvekkil Şirket Genel Müdürü …’a gönderdiği e-postada ödemenin yanlışlıkla yapıldığını kabul etmiş ancak kur farkı sebebiyle alacaklı olduklarını ve bu nedenle yapılan ödemenin bir kısmının İade edilmeyeceğini bildirdiğini, Daha sonra Davalının, Müvekkilin sehven yaptığı ödemeden bir gün önce … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasıyla icra takibi başlattığı Müvekkiline 25/06/2014 tarihinde tebliğ edilen ödeme emriyle öğrenildiğini, Bu ödeme emrine 30/06/2014 tarihinde Müvekkili adına borcumuz yoktur gerekçesiyle itiraz edildiğini belirterek, davanın kabulü ile davalının yapmış olduğu itirazının iptali ve takibin devamına, davalının %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalıya yükletilmesine karar verilmesini bilvekale talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili davaya cevap dilekçesi ile, müvekkili Davalı … Davacı …’e toplam 377.600,00 USD (ÜçyüzyetmişyedibinaltıyüzAmerikanDoları) tutarında bir kısım ürünler sattığını, davacı borcunu ifa amacıyla …ndan olan alacağının 320.000,00 USD+KDV kadar tutarını müvekkili Davalıya 25.11.2013 tarihli temlik sözleşmesi ile temlik ettiğini, 25.11.2013 tarihli temlik ifa uğruna temlik olduğunu, Davacı dava dilekçesinin 3 nolu bendinde “Temlik edene ideme yapılarak Dayalıya olan borç kapatılmıştır şeklinde yanlış ve yanıltıcı bir yorum yaparak alacağın ifa yerine temlik edilmiş olduğu izlenimini yarattığını, Oysa temlik sözleşmesi incelendiğinde taraf iradelerinin bu yönde olmadığı çok açık olduğunu, Bilindiği gibi alacağın temliki temlik eden ve temlik alan tarafların iradeleri çerçevesinde (ifa yerine, ifa uğruna, teminat amacıyla, tahsil amacıyla gibi) çeşitli amaçlara hizmet edebileceğini, 25.11.2013 tarihli temlik sözleşmesinin “Konu” başlıklı B maddesi 2. fıkrasında “Bu borcun işbu temlik sözleşmesi ile ödenmesi amacıyla…” denilerek temlik işleminin ifayı konu aldığı açıklığa kavuşturulduğunu, İfayı konu alan temlikler teminat ve tahsil amaçlı temliklerden farklı olarak temlik edenin temlik alana olan borcunun sözleşmede kararlaştırılandan farklı bir edimle sona erdirilmesini amacını taşıdığı, Gerek ifa yerine alacağın temliki gerekse ifa uğruna alacağın temliki ifayı konu almaktadır ancak dikkat edilmesi gereken husus ifa yerine alacağın temlikinde temlik edenin temlik alana olan borcu alacağın temliki anında sona erdiği halde, ifa uğruna/amacıyla alacağın temlikinde, temlik edenin temlik alana olan borcu temlikin yapıldığı anda değil, devre konu alacağın tahsil edildiği anda ve ölçüde sona erer. Alacağın temlikinin bu niteliği tespit edilirken taraflar arasındaki işlemin amacı, özellikleri ve söz konusu hukuki kuruma ilişkin menfaat dengeleri göz önünde bulundurulmasının gerektiğini, Bir alacak temlikinin ifa yerine geçtiğinin kabul edilmesi için bu hususun taraflarca özel olarak kararlaştırılmış olması gerekli olduğu, Aksi taraflarca kararlaştırılmadıkça ifavı konu alan alacak temliklerinin ifaya yönelik temlik olduğu kabul edileceği, Yukarıda temlik sözleşmesinden alıntılanan ifadeler ve temlik sözleşmesinin bütünü değerlendirildiğinde taraf iradelerinin temlikin ifa amacıyla yapılması yönünde olduğu açıkça anlaşıldığını, Aynı şekilde “Temlik Alan’m Yükümlülükleri” başlıklı maddenin son paragrafında “Temlik Alan. Muhatap ca işbu sözleşme konusu alacağın ödenmemesi veya halin icabından ödemenin hiç yapılmayacağı ve/veya gecikeceği kanaatine ulaşması halinde ve/veya bunlarla bağlı olmaksızın dilediği zaman; ayrıca bir hüküm alınmasına, ihtar ya da ihbar gönderilmesine gerek olmaksızın ve tahsilde tekerrür olmamak koşuluy la hem temlik sözleşmesine day alı olarak, hem de çek. bono, sözleşme, fatura vb. gibi alacak belgelerine dayanarak her turlii hukuki iş ve işlemi (ihtiyati haciz, haciz, icra takibi, dava, şikayet ve benzeri) bir arada yürütme hak ve yetkisine sahiptir….” ifadesinden de anlaşıldığı gibi temlik alan -tahsilde tekerrür olmamak koşuluyla hem temlik sözleşmesine hem de elindeki diğer belgelere dayanarak her türlü hukuki iş ve işlemi yürütme hak ve yetkisine sahip olduğu, temlik konusu alacak Davacı … ile dava dışı … arasındaki Satın Alma Sözleşmesi’nden doğan alacak olduğu, Sözleşmenin koşulları ancak sözleşmeye taraf olan Davacı …’i bağlayacağı, Müvekkil Davalı …’in Davacı …den olan alacağı … ve … arasındaki ticari ilişki ve sözleşmeden bağımsız olduğunu, Müvekkil Davalının, Davacı … olan alacağının bir kısmı söz konusu temlik sözleşmesi neticesinde ödenmişse de borcun tamamı ortadan kalkmadığını, Müvekkil … ile Davacılardan … arasındaki mal satışlarının tamamı yabancı para üzerinden yapılmıdığı, Faturalar vergi mevzuatı gereği I türk parası karşılığı gösterilmek kaydıyla Amerikan Doları cinsinden düzenlendiği, Müvekkili Davalı … yabancı para cinsinden satışa sunmakta olup, ilgili mevzuat gereği döviz cinsinden satışını gerçekleştirdiği ürünlere ilişkin faturalarda Türk parası karşılığı gösterilmektedir. Ancak ekte sunduğumuz fatura örneklerinde de (EK-1) görülebileceği gibi her bir faturanın üzerinde yabancı para cinsinden değeri gösterildiği gibi ayrıca “İşba fatura …USD karşılığı kesilmiş olup vade tarihinde ….USD olarak talısil edilecektir.” şeklinde bir açıklama içerdiğini, Davacı … müvekkil şirkete yabancı para cinsinden borçlanmış olup fiili ödeme tarihinde ödemeler fatura tarihindeki Iurk parası üzerinden yapmıştır. Müvekkil şirket fatura ve fiili ödeme tarihindeki döviz kurunun farklı olması nedeniyle toplam 29.617,27TL tutarında alacağını alamadığını, Müvekkili şirket bu alacağının tahsili amacıyla, davacı …e karşı … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası ile 16.06.2014 tarihinde icra takibine geçtiğini, 20.06.2014 tarihinde müvekkil şirket hesabına 111.514.92TL tutarında havale yapıldığını, 20.06.2014 tarihi itibariyle müvekkil Davalı …’in. davacı …den toplam 33.907.92’I’L alacağı olduğundan bu tutar gönderilen paradan mahsup edilerek bakiye 77.607,00TL Davacı … hesabına iade edildiğini, Bu husus 26.06.2014 tarihli ihtarname ile davacıya bildirildiğini, Davacı buna rağmen müvekkil şirket aleyhine haksız yere … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası ile takibe geçtiğini, Ödeme emri müvekkili şirkete 02.07.2014 tarihinde tebliğ edilmiş olup müvekkil şirket 03.07.2014 tarihinde böyle bir borç bulunmadığı gerekçesiyle takibe itiraz ettiğini, Davacı icra takibine geçmekte ve huzurda görülen itirazın iptali davasını açmakta haksız olduğunu belirterek, davanın reddi ile yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacıya yükletilmesine karar verilmesini bilvekale arz ve talep etmiştir.
GEREKÇE:
Dava; Davacı tarafça sehven ödendiği belirtilen bakiye bedelin geri iadesi istemiyle yapılan takibe itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır.
Davacı vekili delil ve belgelerini ibraz etmiş, davada; … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasına, cari hesap sözleşmesi, bilirkişi incelemesi dayanmışlardır.
Davaya dayanak … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasında; alacaklı … – tarafından borçlu … Aleyhine 33.908,92 TL asıl alacağın tahsili için 25/06/2014 tarihinde ilamsız genel haciz yoluyla takibe girişildiği, borçluya ödeme emrinin 02/07/2014 tarihinde tebliğ edildiği, 03/07/2014 tarihinde süresinde borca ve ferilerine itiraz edildiği anlaşılmaktadır.
Dava daha önce Mahkememizin … Esas – … Karar sayılı 19/10/2015 tarihli kararı ile, taraflar arasında imzalanmış bir vade farkı sözleşmesinin veya bu hususta uygulanagelmiş bir fiili durumun bulunmadığı, satın alma sözleşmesinin 4.2. maddesinde, fatura tarihindeki USD kurunun nazara alınacağının açıkça düzenlendiği, davalının basiretli tacir sıfatıyla imzaladığı sözleşme hükümleri ile bağlı olduğu, davacının sehven yaptığı ödemeden kalan bakiye miktarı talep etmekte haklı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, alacak likit olduğundan kabul edilen miktar üzerinden %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine …” şeklinde hüküm tesis edilmiştir.
Bu Mahkeme kararını davalı vekili temyiz etmiş olup, temyiz incelemesinin görüldüğü Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 2016/390 Esas – 2016/8099 Karar sayılı 02/05/2016 tarihli ilamıyla, “…. Taraflar arasında düzenlenen satın alma sözleşmesinin 4.2. maddesinde ” USD meblağ ödemeleri fatura tarihindeki TCMB döviz satış kuru üzerinden yapılacaktır.” hükmü kararlaştırılmış ise de daha sonradan tanzim edilen faturalarda ” işbu fatura USD karşılığı kesilmiş olup vade tarihinde…. USD olarak tahsil edilecektir.” ibaresi yer almakta olup alıcının süresi içinde herhangi bir itirazda bulunmaksızın bu haliyle faturaları defterine kaydetmesi nedeniyle ödeme hususundaki kaydın eylemli olarak değiştirildiğinin davalı tarafça kabul edilmiş sayılacağı gözetilerek mahkemece bu husustaki değerlendirmeye esas olmak üzere konusunda uzman bilirkişi marifetiyle alıcı defter ve belgeleri üzerinde inceleme yaptırılarak yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA,….” şeklinde verilen bozma ilamı doğrultusunda dosya yeniden esas numarasına kaydı yapılıp incelemeye alınmıştır.
Mahkememizce yapılan yargılama, tarafların beyanları, Yargıtay Bozma İlamı ve tüm dosya kapsamına göre; Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda, dosyanın bilirkişiye verildiği, 06/10/2017 tarihli bilirkişi raporunda ; davacı şirkete gerek mail yolu ile gerekse telefon ile aranarak ticari defterlerin incelenmesi gerektiği yönünde bilgilendirmeler yapılmasına rağmen davacı yan tarafından bu zamana (05/10/2017 tarihine kadar) kadar ticari defterlerin hazır olduğu ile ilgili taraflarına bilgi verilmediğinden davacı yana ait ticari defterler üzerinde inceleme yapılamadığı, davalı şirkete ait 2013-2014-2015-2016 yıllarına ait ticari defterlerin 6102 sayılı TTK ilgili hükümleri yönünden usulüne uygun tutulmuş olduğu, taraflar arasındaki uyuşmazlık davalının vade farkı talep hakkı bulunup bulunmadığı, ödeme için ödeme tarihindeki USD kuru değerinin mi yoksa fatura tarihindeki kur değerinin mi nazara alınacağı noktasında toplanmakta olup, satın alma sözleşmesinin 4.2 maddesine göre de “fatura tarihindeki USD kurunun nazara alınacağı” açıkça düzenlendiği ancak daha sonradan davalı tarafından tanzim edilen faturalarda “İş bu fatura USD karşılığı kesilmiş olup vade tarihinde… USD olarak tahsil edilecektir” ibaresi yer aldığı görüldüğü, iş bu faturalara davacı yan tarafından itiraz edildiği ile ilgili dosyada bir belge ve verinin bulunmadığı görüldüğünden tarafına ödeme tarihindeki USD kuru dikkate alınmış olup bu bağlamda davalı yanın davacı yana borcunun bulunmadığı, 25/09/2018 tarihli ek raporda özetle ; Davalı yanın vade farkı hakkının bulunduğu kararına varırsa davacı yanın davalı yandan alacağı olmayacağı, davalı yanın vade farkı hakkının bulunamayacağı kararına varırsa davacı yanın davalı yandan takip tarihi olan 25/06/2014 tarihi itibariyle 33.908,92 TL alacağı olduğu tespit ve rapor edilmiştir.
Dosyaya getirtilen yanlara ait tüm deliller, getirtilen icra dosyası, davacı şirketin ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen rapor ve tüm dosya kapsamı, Yargıtay bozma ilamındaki hususlar da göz önüne alındığında; taraflar arasındaki uyuşmazlık davalının vade farkı talep hakkı bulunup bulunmadığı, ödeme için ödeme tarihideki USD kuru değerinin mi, yoksa fatura tarihindeki kur değerinin mi nazara alınacağı noktasında toplanmakta olup, satın alma sözleşmesinin 4.2 maddesine göre de “fatura tarihindeki USD kurunun nazara alınacağı” açıkça düzenlendiği, ancak daha sonradan davalı tarafından tanzim edilen faturalarda “İş bu fatura USD karşılığı kesilmiş olup vade tarihinde . USD olarak tahsil edilecektir” ibaresi yer aldığı görüldüğü, iş bu faturalara davacı yan tarafından itiraz edildiği ile ilgili dosyada somut bir belge ve verinin bulunmadığı görüldüğünden tarafımızdan ödeme tarihindeki USD kuru dikkate alınmış olup bu bağlamda davalı yanın davacı yana borcunun bulunmadığı tespit edildiği anlaşılmakla, denetlemeye ve hükme dayanak etmeye elverişli bilirkişi raporuna göre davanın reddine karar verilmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davacının davasının reddine,
Davalının kötüniyet tazminatı talebinin şartları oluşmadığından reddine,
2-Harçlar Kanununa göre alınması gerekli 44,40-TL karar ve ilam harcının başlangıçta alınan 409,58-TL peşin nispi harçtan mahsubu ile 365,18-TL harcın talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı duruşmalarda kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 4.069,07 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
4-Davacı ve davalılarca yatırılan gider/delil avansından artan bakiyenin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı/davalılar/vekillerine iadesine,
5-Yapılan tüm yargılama giderlerinin davacı üzerine bırakılmasına,
Dair, Taraf vekillerinin yüzünde; tarafların gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile Yargıtay yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 01/03/2019
Katip …
e-imzalıdır.
Hakim …
e-imzalıdır.