Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/955 E. 2019/155 K. 27.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/955 Esas
KARAR NO : 2019/155
DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/09/2016
KARAR TARİHİ : 27/02/2019

Mahkememizde görülen İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi ile, davalı şirketin sağlık kuruluşu inşa eden bir şirket olduğunu, Türkmenistan’da aldığı hastane inşaatı ihalesi kapsamında “ … ” isimli hastanenin projesinin bir kısım işlerini müvekkili şirkete verdiğini, taraflar arasında 17.04.2015 tarihinde malzeme alımı, montaj hizmet sözleşmesinin imzalandığını, müvekkilinin davalı tarafından hazırlanan projeye uygun olarak gerekli ürünlerin temini, montajı ve devreye alınması işini üstlendiğini, sözleşmenin 9.maddesi gereğince sözleşme bedelinin %5’i kadar teminat mektubu verdiğini, müvekkilinin sözleşmedeki tüm edimlerini eksiksiz olarak yerine getirdiğini, ancak davalının mesnetsiz olarak teminat mektubunu nakde çevirdiğini, davalının haksız yere teminat mektubunu nakde çevirmesi neticesinde … icra Müdürlüğünün … E sayılı dosyası ile haksız olarak tahsil edilen paranın geri alınması amacı ile icra takibine başladıklarını, davalının haksız olarak itirazı neticesinde icra takibinin durduğunu beyanla, itirazın iptalini, takibin devamına ve borçlunun % 20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili Mahkememize sunduğu yanıt dilekçesi ile, dava dilekçesi ile sunulan 17/04/2015 tarihli sözleşmede tarafların imzaları bulunmadığını, her iki tarafın imzasını içeren sözleşmenin 06/05/2015 tarihli sözleşme olduğunu, davacının sözleşmeyi ihlal ettiğini, üstlendiği edimi sözleşme hükümlerine göre yerine getirmediğini, vekil edenin zarara uğramasına neden olduğunu, şöyle ki taraflar arasında sözleşme akdedildiğini, sözleşme uyarınca davacı şirketin marka model teknik özellikleri ve miktarlı sözleşme ekinde belirtilen malzemeleri temin ederek vekil edene teslim edeceği, vekil edenin de şantiyede montajı yaparak devreye alınmasını sağlayacağı ve eğitimleri vereceği, karşılığında hizmet bedelini ödeyeceği, vekil edenin ödeme yükümlülüğünü tam olarak yerine getirdiğini, davacının sözleşmenin 6.1.maddesinde yer alan hüküm uyarınca iş ile ilgili olarak mutlaka ve yalnızca davalı vekil eden ile irtibat halinde olacağı, 6.2.maddesi uyarınca yapılan işler ile ilgili vekil eden ile değerlendirme ve çalışma yapacağı, 13.2 maddesi uyarınca yükümlülüklerini vekil edenin yazılı onayı olmaksızın 3.kişilere devredemeyeceği, davacının sözleşmede üstlendiği yükümlülüklerini yerine getirirken vekil eden davalı ile tüm irtibatını kestiği, yapılan işler ile ilgili her hangi bir bilgi ve değerlendirmede bulunmadığı, davalıyı yok sayarak davalının aynı iş kapsamında anlaşması olduğu başka bir şirket ile irtibata geçtiğini, yükümlülüklerini bu şirkete karşı yerine getirdiğini, doğrudan doğruya bu şirkete hizmet vermeye başladığını, söz konusu sözleşmeye aykırı davranışı ve vekil eden davalıya karşı sözleşmesel yükümlülüklerini yerine getirmemesi nedeni ile dava ışı şirketin vekil eden davalı şirkete karşı olan borcunu ödemediğini, vekil edenin bu yönden de zarara uğradığını, sözleşme ile yükümlendiği edimleri gereği gibi ifa ettiğine dair belge veya bilgi dosyaya sunmadığını, sözleşmenin 7.5 maddesi uyarınca iş bittiğinde test edilerek devreye alınacak ve akabinde taraflar arasında teslim tutanağı hazırlanarak imzalanacağını, tutanak veya belge sunulmadığını, zira davacının sözleşme yükümlülüklerini tam olarak yerine getirmediğini irtibatını kesmek sureti ile dava dışı şirket ile iş yapmaya başladığını, sözleşmenin 9.2 maddesi uyarınca 20/06/2016 tarihinde teminat mektubu nakde çevrilerek hesaba aktarılmasının hukuka uygun olduğunu beyanla davanın reddini, davacı şirketin icra takibini başlatmakla kötü niyetli olduğundan davacı şirket aleyhine asıl alacağın % 20 sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili cevaba cevap dilekçesi ile projenin yürütülme şeklinin açıklanması gerektiğini, projenin başından sonuna kadar işin yürütülmesinin sözleşmenin … tarafı yönünden … firması ile yürütülmesine daha sonra faturalama ve ödeme hususlarında davalı … firmasına fatura kesilmesine ve ödemenin davalı tarafından yapılmasına karar verildiğini, tüm projenin … firması ile yürütüldüğünü, ancak faturaların davalı adına kesildiğini, ödemelerin de davalı tarafından yapıldığını, davalının da bilgisi kabulü ve isteği dahilinde Hemşire Çağrı ve Santral sistemlerinin devreye alınması işinin tüm işlemlerinin … firması ile beraber yürütüldüğünü, her şirket sahibinin kardeş olup birlikte iş yapmaları nedeni ile sözleşme davalı ile imzalanmasına karşın şirketlerin talebi üzerine projenin başından sonuna teslime kadar … ile yürütüldüğünü, davalı yetkililerinin tüm süreçten haberdar olduğunu, projenin eksiksiz tamamlanarak teslimi üzerine davacı yetkilisi ile … yetkilisi arasında mail yazışmaları incelendiğinde gerekli teslimatı ve servis hizmetini yerine getirmiş olduklarını, yapılan işlerin denetlendiğini, karşılıklı mutabık kalındığını, alacağın davalı tarafından ödendiğini beyan etmiştir.
Davalı vekili ikinci yanıt dilekçesi ile sözleşmede projenin … tarafından yürütülmesi yönünde bir hüküm bulunmadığını, bu yönde bir talimatları bulunmadığını, kardeş olduklarının doğru olduğunu ancak dava dışı şirketin de kendi faaliyet alanı ile ilgili iş aldığını, davacının bu firma ile iletişim ve irtibatı olmasının bu şirketi sözleşmenin tarafı haline getirmeyeceğini, davacı iddiasını kabul etmediklerini, vekil eden şirket yetkililerine ait olmayan mail adresleri üzerine vekil eden dahil olmaksızın yapılan yazışmaların bağlayıcılığı bulunmadığını beyan etmiştir.
Dava dayanağı takip dosyası getirtilmiş incelenmesinde davacı tarafından davalı aleyhine 7.000 € karşılığı alacak ve işlemiş faiz üzerinden garanti yükümlülüğüne ilişkin verilen teminat mektubunun haksız tazmini nedeni ile başlatılan takip olup, ödeme emrinin takip borçlusuna 11/07/2016 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun 12/07/2016 tarihli dilekçesi ile borca itiraz ettiği görülmüştür.
Tahkikat kapsamında istinabe yolu ile yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu tanzim edilen raporda dosya kapsamından davacının davalıya, sözleşme konusu malların teslim edilerek montaj edilerek montaj işlemlerinin yapıldığını, ilgili personellere eğitimlerin verildiğini, sözleşmeden kaynaklanan tüm edimlerini getirdiğini, davalı tarafından da davacıya sözleşme edimleri gereği olan tüm ödemeleri yaptığının görüldüğünü bildirmiş; Mahkememiz yargı çevresinde tanzim edilen bilirkişi raporunda da mail yazışmaları incelendiğinde 05/11/2015 tarihli … firması çalışanı … tarafından davacı çalışanına gönderilen mail ekinde davalı tarafından davacıya yapılan ödemelerin dekontlarının bulunduğu, işlerin takibi konusunda zımni onay verilmedi ise dava dışı firmanın bu dekontlara nasıl ulaştığı, hangi sıfatla dava firmaya gönderdiği, bu mailden anlaşılacağı üzere … firmasının işleri takip etmesi konusunda davalının zımni onayı bulunduğu, sözleşme akdinden sonra davalının ödeme dışında hiçbir işe müdahil olmadığı, bu işlemlerden haberdar olmaması kendisine belgi verilmediği yönündeki beyanının hayatın olağan akışına aykırı olduğu bildirilmiştir.
Tekmil dosya kapsamı birlikte incelenip değerlendirilmekle, taraflar arasında Malzeme Alımı Montaj Hizmeti Sözleşmesi akdedilmiş olup Sözleşmenin 9.2 maddesi ile yüklenicinin iş verene teminat mektubu vermesi kararlaştırılmıştır.
Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan husus, teminat mektubunun davalı tarafından nakde çevrilmesinin haklı olup olmadığı noktasındadır.
Davalı savunmasında, davacının sözleşmenin 6.1, 6.2, 13.2, 7.1, 7.5, maddelerine aykırı davrandığını, bu kapsamda davalı ile tüm irtibatını kestiği, yapılan işler ile ilgili her hangi bir bilgi ve değerlendirmede bulunmadığı, davalıyı yok sayarak davalının aynı iş kapsamında anlaşması olduğu başka bir şirket ile irtibata geçtiğini, yükümlülüklerini bu şirkete karşı yerine getirdiğini, sözleşme yükümlülüklerinin bu şekilde ihlali nedeni ile, teminat mektubunun nakde çevrilmesinin hakli olduğunu savunmuştur.
Dosya kapsamında yaptırılan bilirkişi incelemeleri ile sözleşme konusu malların teslim ve montaj edilerek montaj işlemlerinin yapıldığı, ilgili personellere eğitimlerin verildiği, davacının sözleşmeden kaynaklanan tüm edimlerini getirdiği, davalı tarafından da davacıya sözleşme edimleri gereği olan tüm ödemeleri yapıldığı tespit edilmiştir. Dosya kapsamı ve taraflarca sunulan deliller bir bütün olarak değerlendirildiğinde, her iki tarafın da sözleşme yükümlülüklerini yerine getirdiği görülmektedir. Davalı sözleşmenin az yukarıda belirtilen maddelerinin ihlal edildiğini beyanla teminat mektubunu nakde çevirmiş ise de, davalının ihlal edildiğini beyan ettiği maddelerin, işin teslimi, kabulü ve ödemenin yapılmasından sonra, sonuca etkisi bulunmamaktadır. Anılan maddeler işin yürütülmesi, devamı, ifası sırasında davacının yükümlülüklerini düzenlemekte ancak bu aşamalarda bir anlam ifade edecektir; işin teslimi ve bitiminden sonra, üstelik ödemelerin tamamı yapıldıktan sonra bu maddelere uyulmadığından bahisle teminat mektubu bedelinin tahsil edilmesi Mahkememizce dürüstlük kurallarına uygun görülmemiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun “Dürüst davranma” başlıklı 2.maddesinde; “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” hükmüne yer verilmiştir.
Buna göre; dürüstlük kuralı, herkesin uyması gerekli olan genel ve objektif bir davranış kuralıdır. Genel olarak dürüstlük kuralı kişilerin tarafı oldukları hukuki ilişkilerde dürüst, namuslu, ahlaklı ve diğer kişilerde yaratılan güvenle tutarlı şekilde davranmalarını ifade eder. Buna göre belirli bir hukuki ilişkide dürüstlük kuralına uygun davranış; toplumdaki dürüst, namuslu ve orta zekalı bir kişinin, genel ahlâk, doğruluk ve karşılıklı güven esaslarına uygun davranış biçimidir. Dürüstlük kuralına uygun bu davranışın belirlenmesinde, toplumda geçerli olan genel ahlâk kuralları, günün adet ve uygulamaları, davranışın söz konusu olduğu hukuki ilişkilerin içerik ve amaçları da dikkate alınacaktır (DURAL, M. / SARI, S.: Türk Özel Hukuku 6. Baskı İstanbul 2011, s.226-227).
Diğer bir anlatımla dürüst davranma “bir hak sahibinin hakkını kullanırken veya bir borçlunun borcunu yerine getirirken iyi ve doğru hareket etmesi yani dürüst, namuslu, makul, fiilinin neticesini bilen, orta zekalı her insanın benzer hadiselerde takip edecek olduğu yolda hareket etmesi” anlamındadır.
TMK’nın 2.maddesinde, hukuk düzeninin kişilere tanıdığı bütün hakların kullanılmasında göz önünde tutulması ve uyulması gereken iki genel ilkeye yer verilmektedir: Dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı. Hukuk düzeni, kişilere tanıdığı her bir hakkın kapsamı ile bunların kullanılmasının şartlarını ve şeklini ilgili hak yönünden özel olarak düzenlemiştir. Ancak, hayatın sonsuz ihtimallerinin önceden öngörülmesinin ve bunların en küçük ayrıntılara kadar düzenlenmesinin imkânsızlığı karşısında, bütün hakların kullanılmasında dikkate alınacak genel bir sınırlama koyma ihtiyacı duyulmuştur. Dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı, bu açıdan uyulması gerekecek genel kurallar olarak karşımıza çıkmaktadır (DURAL / SARI, s. 225).
TMK’nın 2. maddesinde, hakların dürüstlük kuralına uygun kullanılması gerektiği ifade edilmiş, ardından hakların açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeninin korumayacağı belirtilmiştir. Bu ifade şeklinden yola çıkarak; bir hakkın kullanılmasında dürüstlük kuralına uyulmamasının müeyyidesinin, bu hakkın açıkça kötüye kullanılmış sayılması ve hukuken korunmaması olduğu kabul edilebilir. (DURAL / SARI, s. 225).
Bir hakkın dürüstlük kuralına aykırı olarak kullanılması suretiyle başkasına bir zarar verilmesi hakkın kötüye kullanımını oluşturur. TMK’nın 2/I hükmü herkesin haklarını, toplumda geçerli doğruluk dürüstlük ve iş ilişkilerinin gerektirdiği karşılıklı güven anlayışına uygun olarak kullanmasını emreder. Hakkın kullanımı ölçütünü Türk Medeni Kanununa göre dürüstlük kuralları verir. Bunun yanında ayrıca hak sahibinin başkasını ızrar kastıyla hareket etmiş olup olmadığını araştırmaya gerek yoktur. Önemli olan başkasına zarar vermek kastı değil, hakkın dürüstlük kurallarına aykırı olarak kullanılması sonucunda başkasının zarar görmüş olmasıdır.
Bu yasal çerçevede, davacının sözleşme ile yükümlendiği edimlerin tamamını yerine getirip, bu iş karşılığında sözleşme ile kararlaştırılan ödemesinin tamamını da davalıdan alması sonrasında, sözleşmenin ifası sırasında geçerliliği bulunan ve işin yürütülmesi sırasında anlam arzeden maddelere uymadığından bahisle teminat mektubunun davalı tarafından nakde çevrilmesi dürüst görülmemiştir.
Öte yandan, bilirkişi raporları ile tespit edilen hususlar nazara alındığında, davalının, işin yürütülmesi sırasında yapılan işlerden haberdar olmaması da gerçekçi bulunmamıştır.
Tüm bu nedenlerle, teminat mektubunun davalı tarafından haklı neden olmaksızın nakde çevrildiği kanaatine varıldığından asıl alacak yönünden davanın kabulüne; her ne kadar takipte işlemiş faiz talep edilmiş ise de asıl alacağa faiz yürütülebilmesi için borçlunun TBK’nın 117.(BK’nın 101.) maddesi uyarınca temerrüde düşürülmesi gerektiği halde, dosyaya bu yönde sunulmuş bir delil ve iddia bulunmadığı nazara alınarak bu kısım yönünden davanın reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın kabulü ile davacı tarafından davalı aleyhine başlatılan … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasında vaki davalı itirazının iptaline, takibin 7.000 Euro asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren 3095 sayılı Yasanın 4/a maddesi uyarınca bu yabancı para cinsinden açılacak 1 yıl vadeli mevduat hesabına uygulanan en yüksek mevduat faizi oranında faiz işletilmesine, takipteki işlemiş faizin reddine,
Hüküm altına alınan asıl alacağın takip tarihindeki kur üzerinden TL’ye çevrilmesi ile belirlenen alacağın % 20’si oranında hesaplanan 4.551,26 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
2-Hüküm altına alınan alacağın hüküm tarihindeki kur üzerinden TL’ye çevrilmesi ile belirlenen dava değeri üzerinden hesaplanan alınması gerekli 2.890,87 TL harçtan peşin alınan harcın mahsubu ile eksik kalan kısmın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 29,20 TL başvuru harcı ile 389,20 TL peşin harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
Davacı tarafından karşılanan 3.097,00 TL yargılama giderinin kabul ret oranına göre hesaplanan 3.092,00 TL’sinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değerinin, hüküm tarihindeki kur üzerinden TL’ye çevrilmesi ile belirlenen dava değeri üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre hesaplanan 5.005,18 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen dava değeri üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre hesaplanan 4.04 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6- Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar alenen okunup usulen anlatıldı. 27/02/2019

Katip …

Hakim …