Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/643 E. 2018/1032 K. 21.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/643 Esas
KARAR NO : 2018/1032 Karar

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 11/01/2012
KARAR TARİHİ : 21/11/2018

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin mahkememize verdiği 11.01.2012 tarihli dava dilekçesinde özetle; “21/01/2012 tarihinde … Şubesi’nden müvekkili şirket aranarak çeklerinin karşılıksız olarak yazılmış olduğunun sistemde göründüğünün bildirildiğini, müvekkili şirket yetkilisinin davalı bankanın … Şubesi yetkilileriyle yaptığı şifahi görüşmelerde bu durumun elektronik sistemden kaynaklı bir hata olduğu, aslında çekleri yazılan firmanın başka bir firma olduğu ve hemen düzeltileceğinin söylendiğini, davacı müvekkilim bu beyana ve yıllardır çalıştığı bankaya güvenle düzelmenin yapılmasını beklediğini, ancak düzelme işleminin zamanında yapılmadığını ve bu nedenle müvekkil şirketin ticari itibar ve iş kaybı yaşadığını, davacı müvekkilinin iş yaşamında bu haksız durum nedeniyle karşılaştığı somut olaylardan biri dava dışı müvekkilinin … Firması ile 10.12.2011 tarihinde imzalamış olduğu 500 ton yağ alımı ile ilgili sözleşme olduğu, Dava dışı … Firması keşideci müvekkilini bankalardan sorduğunda çeklerinin yazılmış olduğunun görülmesi üzerine 26.12.2011 tarihinde sözleşmenin feshedildiği davacı müvekkiline bildirildiğini ve müvekkili şirketin bu feshedilen sözleşme sebebiyle 350.000-TL civarında zarara uğradığını, bunun yanında davacı müvekkil şirketin … ve … ile de kredili çalışması bulunmakta olup kullanmış olduğu 400.000-TL miktarda kredilerin geri çağrılması riskinin doğduğunu ve bu kredilerin teminatı olan toplamda 850.000-TL değerindeki 5 adet taşınmazı da risk altında olduğunu, Dava dışı … Ltd. Şti. ile yapacağı iş karşılığı davacı müvekkili tarafından keşide edilen 05.01.2012 tarihli çek müvekkilinin çeklerinin yazılmış görünmesi sebebiyle güven kırdığı gerekçesiyle şifahi sözleşme iptal edilmiş ve çek iade edildiğini, bu durum yüzünden yaşanan ticari kayıplar ve ticari itibar nedeniyle fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere belirsiz olan maddi kayıplar için olay tarihinden itibaren ticari avans faiziyle birlikte şimdilik 5.000 TL maddi tazminat ile 50.000-TL manevi tazminatın davalı bankadan alınarak davacı müvekkili şirkete verilmesine ve yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili tarafından verilen davaya cevap dilekçesinde özetle; Yeni HMK madde 109 uyarınca talep konusunun belirlenebilir olduğu durumlarda kısmi dava açılmasının mümkün olmadığı, Bankanın bir müşterisinin karşılıksız kaydı almış çekleri hakkında … A.Ş.’ye bildirim yapılması esnasında sehven davacı şirketin unvanının bildirildiğini, davacının talebi üzerine TCMB nezdinde gerekli girişimler yapılarak düzeltme işleminin yapıldığını, davacının zararı ile bankanın eylemleri arasında illiyet bağı bulunmadığını, Merkez Bankası kayıtlarının gösterdiği üzere davacının iddia ettiği gibi kredibilitesınde olumsuz herhangi bir durumun söz konusu olmadığı, davacının kendisine ait yazılmış çeklerinin bulunduğu, çeklerin yazılmasından dolayı kaynaklanan güvensizlik nedeniyle … Firması tarafından iptal edilen sözleşmenin akreditif yöntemi ile ödemenin teklif edilerek bertaraf edilebileceğini, karşılıksız kaydı alınması yönündeki merkez bankası kaydı Bankacılık Kanunu gereğince banka ve müşteri sırrı kapsamında olduğu ve bu sırrı açıklamanın sır olduğu, bu nedenlerle haksız olarak açılan davanın reddine ve yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin karşı tarafa yüklenilmesine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
Mahkememiz dosyası bilirkişilere verilerek bilirkişi raporu aldırılmıştır. Mali Müşavir O…, Bankacı … ve Hukukçu Doç.Dr. … ‘den oluşan bilirkişi heyeti raporlarını dosyaya sunmuştur. Daha sonra Mali Müşavir ve Bankacı …, Hukukçu Doç Dr. … ve Mali Müşavir…’dan oluşan bilirkişi heyetine tevdi edilmiştir. Bilirkişi heyeti raporlarını dosyaya sunmuştur. bilirkişiler raporunda; Davacı yanın maddi zararının 270.947-TL olarak hesaplanmış olmasına karşın taleple bağlılık ilkesine göre şimdilik kaydıyla 5.000-TL maddi zarar talebine bağlı olarak ,manevi zarar talebine ilişkin unsurların da mevcut olduğu, ancak olayda unsurları mevcut olan manevi tazminata ilişkin davacının 50.000-TL lık manevi zarar talebinin ise Mahkemelin takdirinde olduğu sonucuna varmışlardır.
Mahkememizce yapılan yargılama sonunda; taraf vekillerinin beyanları, bilirkişi raporları ve dosya içeresindeki tüm evraklar değerlendirilmiştir.
Mahkememizce tüm deliller toplandıktan sonra ; “Davanın KISMEN KABULÜ ile Davacı taraf lehine 5.000 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak davacıya verilmesine, Davacı taraf lehine davanın mahiyeti ve hakkaniyet ilkesi gereğince 30.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak davacıya verilmesine,davacı tarafın fazlaya ilişkin talebinin reddine” karar verilmiştir.
Bu karar taraflarca süresi içerisinde temyiz edilmiştir.
Yargıtay … Hukuk Dairesinin … E, … K sayılı 25.01.2016 tarihli ilamı ile bozulmuştur.
Bozma ilamında özetle ; “Sözlü yargılamaya geçilmeden verilen karar iddia ve savunmanın kısıtlanması niteliğinde olduğundan bozmak gerekmiştir” gerekçesi ile mahkememiz hükmünü bozmuştur.
Mahkememizce bozma ilamına uyularak yargılamaya devam edilmiştir.
Yanların tüm delilleri toplandıktan sonra dosya iddia, savunma ve yanların tüm delilleri ile ticari defter ve belgeleri ile mahkememizce verilen hüküm, bu hükmün bozulmasına ilişkin Yargıtay ilamı üzerinde inceleme yapılarak temerrüt tarihi itibarıyla davacının davalıdan alacağı varsa saptanması için bilirkişiye verilmiştir.
Bilirkişinin düzenlediği 10.04.2018 tarihli 14 sayfadan ibaret raporunda özetle; “Dava dışı … firması ile feshedilen sözleşmeden kaynaklanan zarar ile ticari iş kaybı ile bankanın yaptığı eylem arasında illiyet bağının olmadığı, Dava dışı … şirketi İle İlişkilerin bu sebepten etkilendiğini değerlendirecek, davacı lehine bir delil bulunmadığı, Davalının hatalı eylemi sonucu zedelenen ticari itibar için manevi tazminata hükmedilebileceği” sonuç ve kanaati ile raporunu sunmuştur.
Bu rapora yapılan itirazlar üzerine dosya yeniden ek rapor düzenlenmek üzere bilirkişi kuruluna verilmiştir.
Bilirkişinin düzenlediği 16.07.2018 tarihli 5 sayfadan ibaret ek raporunda özetle; “Maddi zarar tespit edilemediği, dava dışı şirket ile gerçekleşmeyen ticaretin Bankanın eyleminden kaynaklandığına dair yeterli İnandırıcılık bulunmadığı, Manevi tazminat hakkının oluştuğunun kabul edilebileceği, davacının ticari itibarının Bankanın haksız eylemi sebebiyle zedelendiğinin düşünüle bileceğı” kanaati ile ek raporunu sunmuştur.
Dosyaya getirtilen yanlara ait tüm deliller, getirtilen icra dosyası, davacı şirketin ticari defter ve belgeleri ile alınan ilk rapor, bu rapora dayanılarak verilen ilk hüküm, bu hükmün bozulmasına ilişkin Yargıtay ilamı, bozmadan sonra dosya üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen rapor, ek rapor ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığı üzere;
Dava konusu olay; davacıya ait otuz üç adet çekin sehven karşılıksız yazılması sebebiyle, davacı tarafın uğradığı iddia edilen ticari kaybın ve zedelenen ticari itibarın maddi ve manevi açıdan tazmin edilmesi talebinden ibarettir.
… Şubesi’nden 21/01/2012 tarihinde davacı şirketin aranarak çeklerinin karşılıksız olarak yazılmış olduğunun sistemde göründüğünün söylendiğini, davacı şirket yetkilisinin davalı bankanın … Şubesi yetkilileriyle yaptığı şifahi görüşmelerde bu durumun elektronik sistemden kaynaklı bir hata olduğu, aslında çekleri yazılan firmanın başka bir firma olduğu ve hemen düzeltileceğinin söylenmesine rağmen, davacı şirketin bu beyana ve yıllardır çalıştığı bankaya güvenle düzelmenin yapılmasını beklemiş olduğu, ancak düzelme işleminin tam ve zamanında yapılmadığı bu nedenle davacı şirketin ticari itibar ve iş kaybı yaşadığı, davacının iş yaşamında bu haksız durum nedeniyle çeşitli maddi ve de manevi kayıplar yaşadığı, hatta kar amaçla yapmış olduğu sözleşmeye rağmen karşı tarafın, davacının ticari güvenirliğini araştırmak sureti ile bazı çeklerin yazıldığını tespit etmesi üzerine sözleşme yapmaktan caymış olduğu belirlenmiştir.
Dinamik kişilik haklan kişinin toplum içindeki yeteneklerini kullanarak meslek, sanat ve ticari faaliyetleri sonucunda toplumda elde ettiği yeri ifade etmektedir. Anayasa m. 17 kişinin maddi varlığını geliştirme ve 48. maddesindeki çalışma özgürlüğü hükümleri de bu kişisel değerlerin korunmasının önemini işaret etmektedir (Dural/Öğüz, Türk Özel Hukuku Kişiler Hukuku C. 2, s. 133, 2006). Bu açıklamalar ışığında tacir olan kişilerin ticari itibarlarının da korunması gerektiği ve bu itibarların dinamik kişiliğin bir parçası olduğu düşünülmektedir. Tacir olan kişinin güven fonksiyonuna dayalı İtibarının zedelenmesi, tacir olan kişiye manevi tazminat hakkını doğurabilmektedir. Bu hak itibar zedelenmesinden sorumlu olan kişiye yöneltilmelidir. Türk Hukuk Düzeni açısından iki sorumluluk türü -akdi sorumluluk ve hukuki sorumluluk- kabul edilmiştir. Hem gerçek, hem tüzel kişiler yaptıkları eylemleriyle, bahsedilen sorumlulukları İhlal ettiklerinde ve eylemleriyle ortaya çıkan zararın bağı bulunduğunda ortaya çıkan bu zararı gidermekle yükümlüdür. Bankalar, güvene dayalı hareket etmek zorunda olan, kazançlarında büyük oranda sermaye ve güvenilirlik fonksiyonunu ön plana koyan kurumlardır.
Davalı banka, çeklerin karşılığı olmasına rağmen yaptığı hata sebebiyle çeklerin karşılıksız olarak yazılmasına neden olduğu hususunu ikrar etmiştir. Yapılması gereken bu durumun davacının ticari itibanna etki edip etmediğinin ve buna bağlı olarak ticari bir kaybın oluşup oluşmadığı hususunun İncelenmesidir. Esas değerlendirilmesi gereken husus meydana gelen zarar ile davalı bankanın eylemi arasında illiyet bağı olup olmadığının değerlendirilmesidir.
Davacı, dava dışı … Firması ile aralannda bulunan sözleşmenin bankanın yaptığı hataya dayalı olarak iptal olduğunu ve bahsedilen sözleşmeden beklenen kazancın elde edilemediğini iddia etmiştir. Türk Hukuk Sistemi tarafından kabul edilen kurallara göre zararı oluşmasına neden olan (zarar ile eylemi arasında illiyet bağı olan) kişi gidermekle yükümlüdür.
Hukuka aykırı bir fiil işleyen kimse ancak bu fiilin sebep olduğu zararları tazminle yükümlüdür. Bir kimseden fiilinin sebep olmadığı bir zararın tazmininin istenmemesi mantık gereğidir. Şu halde zarar ile fiil arasında mantıki nedensellik (illiyet) bulunmayan bir zarann tazmini istenemez (Oğuzman/Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler C. 2, s. 43, 2012). Somut olayda gerçekleşen türden bir sonucu, olayların normal akışına ve hayat tecrübelerine göre, mahiyeti ve ana temayülü itibariyle meydana getirmeye genel olarak elverişli olan veya bu türden bir sonucun gerçekleşme ihtimalini objektif olarak artırmış bulunan zorunlu şartla söz konusu sonuç arasındaki bağa uygun illiyet bağı denilir. Yargıtay da kökleşmiş kararlarında, «Bir olay hayattaki genel denemelere ve olayların tabiî akışına göre diğer bir olayı meydana getirmeğe elverişli bulunur, diğer deyimle, olayın ortaya çıkması görünüşte söz konusu diğer bîr olayın meydana gelmiş olmasıyla kolaylaşmış bulunursa ilk olay, uygun sebep ve sonuç ölçüsüne göre, İkincisinin nedeni sayılır” demektedir
Davacının sonraki süreçte çeklerinin karşılıksız çıktığı, iki farklı bankadan aldığı kredilere dair sorunlar yaşadığı, dava dışı … firmasından gönderilen yazının bir fesih bildirimi olmadığı, ödeme yolunun değiştirilmesinden ibaret olduğu tespit edilmiştir. Ödeme türünün değişimine sessiz kalan ve ifalar için çaba göstermediği anlaşılan davacının, ödeme yolu değişikliği yazısına dayanarak, maddi tazminat talebiyle bankaya dava ikame etmesinin inandırıcılık fonksiyonu yönünden yeterli inandıncılığı oluşturmadığı, mevcut belge ve delillerin maddi tazminat oluşumuna kabul edilebilir bir temel yaratmadığı sonucuna varılmıştır.
Davalı Banka davacının işlerinin ve ticari itibarının bahsi geçen hatadan önce bozulduğunu iddia etmiştir Kişilerin ticari itibarları, toplum nezdınde oluşan ve tamamen toplumu oluşturan paydaşların düşünceleri ışığında değerlendirilmektedir Davacı Bankanın iddiası kabul edilip davacının itibarının daha önceden zarar gördüğü kabul edilse dahi, davacının yaptığı hatanın itibarın bati hazırda aldığı yarayı derinleştirecektir. Ticari itibarı sürekli ve önemli bir kavramdır* Davacının harici işlerinin bozulma yolunda olduğu iddiası, Bankanın yaptığı hatanın manevi olarak firmaya verdiği zararda bir değişiklik yaratmayacaktır. Ticari hayatta zorlanmaya başlayan firmaya yönelik Bankanın yaptığı hata firmanın daha da zorlanmasına sebep olacaktır. Yani ticari itibarın zedelenmeye devam etmesine neden olabilecektir. Tazminatın miktarının tam olarak belirlenememesi halinde, hakime hakkaniyete dayalı olarak miktarı belirleme yetkisi veren Borçlar Kanunu Madde 50/2 dikkate alınmalıdır. “Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat ediiemiyorsa hâkim, olayların olağan akışım ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak zarann miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler” Açıklanan sebepler ve kök rapor ışığında, davacı Ormanın manevi dokunulmazlığına zarar verildiği, ticari itibar kaybının oluşabileceği sonucuna varılmıştır,
Maddi zarar tespit edilemediği, dava dışı şirket ile gerçekleşmeyen ticaretin Bankanın eyleminden kaynaklandığına dair yeterli İnandırıcılık bulunmadığı, Manevi tazminat hakkının oluştuğunun kabul edilebileceği, davacının ticari itibarının Bankanın haksız eylemi sebebiyle zedelendiği kanaati ile taktiren 10.000.-Tl manevi tazminata hükmetmek gerekmiştir.
Tüm bu açıklamalardan belirlendiği üzere davada Davacının maddi tazminat istemi yerinde görülmediğinden reddine, 10.000.-Tl manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdna alınıp davacıya verilmesine, fazla istemin reddine karar vermek gerekmiştir.
Bu nedenle aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1- İş bu davada Davacının maddi tazminat istemi yerinde görülmediğinden reddine, 10.000.-Tl manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdna alınıp davacıya verilmesine, fazla istemin Reddine,
2- Karar ve ilam harcı 683,10-TL nin peşin alınan 816,75-TL den düşümü ile kalan 133,65-TL bakiye ilam harcının davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 707,55-TL peşin ve başvuru harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4- Davacı tarafından yapılan 4.970,00-TL yargılama giderinin kabul edilen miktar oranlanarak takdiren 894,60-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5- Kabul edilen manevi tazminat yönünden; Davacı taraf kendisini dava ve duruşmalarda vekili ile temsil ettirdiği anlaşılmakla AAÜT gereğince, kabul edilen miktar üzerinden hesap ve takdir olunan 2.180,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6- Reddedilen maddi tazminat yönünden; Davalı kendisini dava ve duruşmalarda vekili ile temsil ettirdiği anlaşılmakla AAÜT gereğince, red edilen miktar üzerinden hesap ve takdir olunan 2.180,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7- Reddedilen manevi tazminat yönünden; Davalı kendisini dava ve duruşmalarda vekili ile temsil ettirdiği anlaşılmakla AAÜT gereğince, red edilen miktar üzerinden hesap ve takdir olunan 2.180,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8- Davalı tarafından yapılan 1.883,95-TL yargılama giderinin red edilen miktar oranlanarak takdiren 1.544,84-TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-Tarafların gider avansından artan bakiyesinin karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzünde ilamın tebliğinden itibaren onbeş gün içerisinde Mahkememize verilecek bir dilekçe ile veya başka bir yer Mahkemesi aracılığı ile gönderilecek bir dilekçe ile Yargıtay yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 21/11/2018

Katip …

Hakim …