Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/442 E. 2019/487 K. 24.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/442 Esas
KARAR NO : 2019/487

DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 22/04/2016
KARAR TARİHİ: 24/05/2019

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkil şirketin … abone numarası ile 2005 yılından 2010 Ağustos ayına kadar, … abone numarası ile 2013 Mayıs ayından 2013 Aralık ayına kadar davalı şirketin abonesi olduğunu, davalı şirketin Anayasa ve diğer yasalar ile taraflar arasındaki sözleşmeye aykırı olarak müvekkilden PSH, sayaç okuma, dağıtım, iletim sistemleri kullanım, tüketim ve hizmet karşılığı olmayan kayıp-kaçak bedelleri ile bu bedeller üzerinden %1 enerji fonu, %2 TRT payı, %5 BTV ve %18 KDV tahakkuk ve tahsil ettiğini, davalı şirketin söz konusu faturalama ve tahsilat işlemleri bakımından hukuka aykırı olup, haksız yere müvekkilden tahsil edilen tutarların değişken oranda avans faizi ile birlikte iadesinin gerektiğini,yapılan tahakkuk ve tahsilatların Anayasa’ya, Kanunlara, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararına ve Yargıtay …Hukuk Dairesi Kararlarına aykırı olduğunu,iadesi gereken bedeller üzerinden yapılan tahakkuk ve tahsilatların mevzuata aykırılığı nedeniyle bu tutarların da iadesinin gerektiğini, kayıp-kaçak bedelinin 2011 yılı öncesinde de aktif enerji bedeli içerisinde tahakkuk ettirilmiş bir bedel olduğunun EPDK’nın açıklamaları ile sabit olduğunu,alacak miktarının ancak davalı şirketin vereceği bilgi ve belgeler ile yapılacak bilirkişi incelemesi ile belirlenebileceğini, bu nedenle belirsiz alacak davası olarak açılan huzurdaki davada, iade tutarının bilirkişilerce hesaplanması sonucunda alacak tutarlarını arttırma haklarını saklı tuttuklarını belirterek, müvekkil şirketin … ve … aboneliklerine ait Nisan 2006 ile Ağustos 2010 ayları dahil arasındaki aylar ve Mayıs 2013 ile Aralık 2013 ayları dahil arasındaki ayların tüketim dönemlerine ilişkin faturalarında tahakkuk ettirilmiş ve davalı tarafından tahsil edilmiş olan PSH, sayaç okuma, dağıtım, iletim sistemleri kullanım ve kayıp-kaçak bedelleri ile bu bedellere dahil edilerek hesaplanmış %1 enerji fonu, %2 TRT payı, %5 BTV ve %18 KDV içindeki toplam bedele isabet eden farkın 50.000 TL’den az olmamak üzere her bir faturadaki fazla tutarın ödeme tarihlerinden itibaren fiili geri ödeme tarihine kadar yürütülecek ticari ilişkilerde uygulanan en yüksek değişken oranda avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, dava masrafları ve avukatlık ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde; Müvekkil şirketin işbu davaya konu kayıp-kaçak bedelini temin etmediğinden huzurdaki davanın muhatabı olmadığını, bu nedenle müvekkil açısından husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, davacının dava konusu ettiği tutarı belirlemeden, tespitini yapmadan, ortalama bir değer üzerinden davayı açtığını, bu nedenle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesini, Sayın Mahkeme aksi kanaatte ise davacıya dava konusu ettiği miktarı asgari tespit edebildiği ölçüde belirtmesi ve bu tutar üzerinden de harç yatırması hususunda iki haftalık kesin süre verilmesini talep ettiklerini,zamanaşımı yönünden itirazda bulunduklarını,Yönetmelik ve EPDK’nın idare hukuku kapsamında Düzenleyici Karar olarak nitelediği tarifelere ilişkin kararların İdari Yargı marifetiyle iptali söz konusu olmadan bu yönetmelik ve kararlara aykırı olarak tarife kalemlerinin iptalinin veya değiştirilmesinin mümkün olmadığını, fatura ve tahakkukların EPDK tarife ve yönetmeliklerine uygun olarak tanzim edildiğini, kayıp-kaçak bedelinin EPDK tarafından çıkarılan ve ülke çapında uygulanacak düzenleyici bir işleme dayalı bir bedel olduğunu, dağıtım şirketi ile tüketici abone arasında akdedilen Perakende Elektrik satış Sözleşmesi’nden kaynaklanan bir bedel olmadığını, tahakkuk ettirilen faturalarda tüketicilerin ödemesi gereken bedellerin kalem kalem ayrıntılı bir şekilde açıklandığını, bedellerin açıkça belirtilmesi karşısında davacının söz konusu bedelleri ödeme konusunda açık bir rızasının olduğu, borçlu olunmayan bir bedel ödemesinin ve kendisini borçlu sanmanın söz konusu olmadığının görüleceğini,TRT payının kanuna dayanılarak tahsil edilen bir bedel olup, iadesinin söz konusu olmadığını belirterek, davanın reddine, vekalet ücreti ile yargılama giderlerinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini,12.07.2016 tarihli dilekçesinde ise; 17.06.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 6719 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun gereği huzurdaki davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

GEREKÇE:
Dava; “Kayıp kaçak bedeli” tahsilinin haksız alındığı iddiası ile açılan alacak talebine ilişkindir.
Yanların tüm delilleri toplandıktan sonra dosya iddia, savunma ve yanların tüm delilleri ile belgeleri üzerinde inceleme yapılarak ödeme tarihi itibarıyla davacının davalıdan alacağı varsa saptanması için bilirkişiye verilmiştir.
Mahkememizce toplanan delillere, iddia ve savunmaya göre davacının, davalı borçludan alacaklı olup olmadığı hususunda bilirkişiden rapor alınmış, bilirkişi 25/11/2018 tarihli raporunda: dava dosyasından dava konusu uyuşmazlığın; taraflar arasındaki dava konusu elektrik kullanım aboneliklerine istinaden davalı tarafça düzenlenen elektrik faturalarında tahakkuk ettirilen kayıp-kaçak, iletim, dağıtım, sayaç okuma ve PSH bedelleri ile bu bedeller üzerinden alınan TRT payı, enerji fonu ve BTV bedellerin iadesinin gerekip gerekmediğine ilişkin olduğu, 17.06.2016 Tarih 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı Kanun ile ilgili tarifelerin düzenlenmesinde EPDK’nın Kanundaki yetkileri genişletilerek dağıtım, sayaç okuma, PSH, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri maliyet unsuru kapsamına dahil edildiği, davacının dava konusu 5260399 nolu aboneliği için dosya kapsamında bulunan fatura suretleri ile “TL Bazında Tüketim Ekstresi” incelendiğinde; toplam 108.164,34 TL iletim, 562.74,57 TL kayıp, 42.466,73TL PSH ve 257.445,82 TL dağıtım bedeli tahakkuk ettirildiği, ayrıca 2007 dönemi için toplam 144.674,53 TL dağıtım, iletim ve PSH bedeli üzerinden 2.893,49 TL TRT fonu, 1.446,74 TL enerji fonu ve 1.446,74 TL BTV tahakkuk ettirildiği, davacının dava konusu 7168821 nolu aboneliği için dosya kapsamında bulunan “TL Bazında Tüketim Ekstresi” incelendiğinde; toplam 3.020,40 TL iletim, 17.437,15 TL kayıp, 1.881,18 TL PSH, 45,29 TL sayaç okuma ve 8.253,81 TL dağıtım bedeli tahakkuk ettirildiği, ayrıca toplam 17.437,15 TL kayıp-kaçak bedeli üzerinden 348,74 TL TRT fonu, 174,37 TL enerji fonu ve 758,70 TL BTV tahakkuk ettirildiği, dosya kapsamında bulunan ve davacı adına düzenlenen elektrik faturalarında tahakkuk ettirilen dava konusu bedellerin, EPDK tarafından onaylanarak yürürlüğe giren perakende satış tarifelerine uygun olarak hesaplanmış olduğu, 6719 sayılı Kanun’un ilgili maddelerinin Anayasa’nın 2., 13., 36. ve 125. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptallerine karar verilmesi talebi ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesi’nin 28.12.2017 tarih 2016/150E, 2017/179K sayılı kararında; 6719 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 21. Maddesiyle değiştirilen 6446 sayılı Kanun’un 17. Maddesinin; (3) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın reddine oybirliğiyle, (6) numaralı fıkrasının (ç) bendinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin reddine oyçokluğuyla, (6) numaralı fıkrasının (f) bendinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın reddine oybirliğiyle,eklenen (10) numaralı fıkrasının Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline oyçokluğuyla, Geçici 19. Maddenin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın reddine oybirliğiyle, Geçici 20. Maddenin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın reddine oyçokluğuyla, karar verildiği, bu bağlamda; davacı tarafın ödediği belirtilen iletim, dağıtım, iletim, kayıp-kaçak, PSH ve sayaç okuma bedellerinin iadesi talebi hakkında nihai karar Sayın Mahkemeye ait olmakla birlikte, 6719 sayılı Kanun ile değiştirilen 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17. Maddesi gereği bu fatura kalemlerinin maliyet unsuru kapsamına dahil edildiği ve 6719 sayılı Kanunun 26. Maddesi ile bu karara eklenen geçici 19. ve 20. Maddeleri ile geçmişe dönük olarak da 17. Madde hükümlerinin uygulanacağı tespit ve rapor edilmiştir.
Dosyaya getirtilen yanlara ait tüm deliller üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen rapor ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığı üzere; Dava, elektrik abonelerinden tahsil edilen kayıp-kaçak, dağıtım, iletim, perakende satış hizmeti ve sayaç okuma bedellerinin istirdatı istemine ilişkindir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.05.2014 günlü ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 Karar Sayılı ilamıyla; 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 4. maddesi ile Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na tüketicilere yapılacak elektrik satışlarında uygulanacak fiyatlandırmaya esas unsurları tespit etme görevi verildiği, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun bu maddeye dayanarak 11.08.2002 gün ve 24843 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Perakende Satış Hizmet Geliri ile Perakende Enerji Satış Fiyatlarının Düzenlenmesi Hakkında Tebliği” yayımladığı, lisans sahibi şirketlerinde bu tebliğe uygun olarak tüketiciden kayıp-kaçak bedeli adı altında bedel tahsil ettikleri, ancak anılan madde ile Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumu’na sınırsız bir fiyat belirleme hak ve yetkisinin verilmediği, özellikle kaçak (elektrik enerjisinin hırsızlanması) bedelinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödendiğinin bilinmesininde hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğu, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu kararları ile bu bedelin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınmasının hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir.
Anayasanın Vergi ödevi Başlıklı 73. maddesindeki “… Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır…” şeklindeki düzenleme ve yukarıda açıklanan Hukuk Genel Kurulu kararı doğrultusunda, Dairemizce; kayıp-kaçak bedeli gibi dağıtım şirketleri tarafından faturalara yansıtılan dağıtım bedeli, sayaç okuma bedeli, parekende satış hizmeti bedeli ve iletim bedelinin, tüketicilerden tahsil edilemeyeceği kabul edilmiştir.
Ne var ki, 17.06.2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Kanunu’nun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmü getirilerek,Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun Kanundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.
Yine, 6719 sayılı kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; Geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü,
Geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.
Yukarıda açıklanan bu yasa değişiklikleri birlikte değerlendirildiğinde; Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu kararlarına dayanılarak alınmış olan ve dava konusu yapılan bedeller ile ilgili olarak açılan ve halen derdest olan davalar, bu yasa değişikliklerinin yürürlüğe girmesiyle birlikte konusuz kalmıştır.
Bu noktada uyuşmazlık; davalının, davanın açılmasına sebebiyet verip vermediği, bu bağlamda davacı yararına vekalet ücretine hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Yargılama harç ve giderleri, kural olarak davada haksız çıkan tarafa, eş söyleyişle aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilir (HMK m. 326/I). Bu cümleden olarak, davayı kazanan taraf, davayı bir vekil aracılığı ile takip etmişse, haksız çıkan taraf, yargılama gideri olarak vekalet ücreti ödemeye de mahkum edilir (HMK m. 323/1-ğ).
Bir tarafın, dava açıldığı andaki mevzuata veya içtihat durumuna göre davasında veya savunmasında haklı olup da, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren yeni bir kanun hükmü veya yeni bir içtihadı birleştirme kararı gereğince davada haksız çıkmış olması halinde, yargılama giderlerine mahkum edilemeyeceği kuşkusuzdur.
Burada önemle vurgulanmalıdır ki, bir kimseye diğer tarafın dava giderlerinin yükletilmesinin nedeni, o kimsenin diğer tarafın gider yapmasına haksız olarak sebebiyet vermiş olmasıdır. İşte bu nedenledir ki, dava açıldığı anda haklı durumda bulunan tarafın, yargılama sırasında meydana gelen mevzuat değişikliği sonucu haksız duruma düşmesi halinde yargılama giderlerinden sorumlu tutulması olanaklı değildir.
Dosyamızda davacı, davanın açıldığı andaki mevzuata ve içtihat durumuna göre dava açmakta haklıdır. Eş söyleyişle, davaya konu bedelleri tahsil eden davalı, davanın açılmasına sebebiyet vermiştir. Davacı tarafından, davalıdan kayıp-kaçak, dağıtım, iletim, perakende satış hizmeti ve sayaç okuma bedellerinin tahsilinin talep edildiği davada, “karar verilmesine yer olmadığına” dair verilen karar, yargılama sırasında yürürlüge giren yasa değişikliğinin bir sonucudur. Bu itibarla, dava açıldığı tarihte, yapılan yasa değişikliği henüz ortada bulunmadığından, dava tarihi itibariyle davacının dava açmakta haklı olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
Bu durumda; Dava 17.06.2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Kanunu’nun 17. maddesibu yasa değişikliklerinin yürürlüğe girmesiyle birlikte konusuz kaldığından bu davada karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir. Yukardaki açıklamalardanda anlaşılacağı üzere dava açıldıktan sonra hasıl olan yasa değişikliği nedeniyle, davacının dava açmasında haksız sayılamayacağı cihetle; davacı yararına maktu vekalet ücreti takdir edilmiş olup ve yapmış olduğu diğer yargılama giderlerinin davalıdan tahsiline karar vermek gerekmiştir.
Bu nedenle aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM:
1)Davada KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2)Dava tarihindeki mevzuata ve Yargıtay HGK kararı ile daire kararlarına göre davacı yan davayı açtığı anda haklı olmakla tüm yargılama giderlerinin davalıdan tahsiline ve davacı vekili yararına maktu vekalet ücretine hükmedilmesine,
3)Karar ve ilam harcı 44,40-TL’ nin peşin alınan 853,88 TL den düşümü ile kalan 809,48 TL’ nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
-Davacı tarafından dava açıldığı sırada yatırılan 44,40 TL peşin nispi harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4)Davacı tarafından yapılan 763,70 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5) Davacı taraf kendisini dava ve duruşmalarda vekili ile temsil ettirdiği anlaşılmakla AAÜT gereğince 2.725,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6)Tarafların gider avansından artan bakiyesinin karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair, Davacı ve davalı vekillerinin yüzünde; tarafların gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Katip …
¸e-imzalıdır.

Hakim …
¸e-imzalıdır.