Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1283 E. 2019/241 K. 20.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/1135 Esas
KARAR NO : 2019/193
DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 16/11/2016
KARAR TARİHİ : 06/03/2019

Mahkememizde görülen İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi ile, taraflar arasında Eylül 2014 tarihinde …’de yayınlanmak üzere hazırlanan “…” adlı televizyon dizisinde müvekkili şirketin oyuncusu … ‘ın dizide oynamasına yönelik Oyunculuk/Mali Hak Devir Sözleşmesi yapıldığını, davalı şirketin yapımcılığını üstlenmiş olduğu televizyon dizisinden oyuncu … ‘ın ve ajans komisyon alacağı bulunan müvekkiline yapılması gereken ücretleri çekimi tamamlanmış 11 bölüm boyunca yerine getirmediğini, davalıya ihtarname gönderildiğini ancak davalının hukuki dayanağı bulunmayan başkaca gerekçeler göstererek edimini yerine getirmediğini, davalıya 17/06/2016 tarih, … yevmiye numaralı ihtarname ile borcun 7 gün içinde ödenmemesi halinde sözleşmenin haklı nedenle fesih edileceğinin bildirildiğini, ihtara cevaben … yapımın yayın kuruluşu …’den uzun süredir düzenli ve tam ödeme alamadığını gerekçe göstererek ödeme yapmadığını ikrar ettiğini, yayın kuruluşunun yapımcıya ödeme yapmamasının hiç bir surette oyuncu ve ajansını bağlamadığını, davalının hukuka ve taraflar arasındaki ilişkiye aykırı olarak yayın kuruluşundan ödeme alamadığını iddia ederek borcunu verilen yasal süre içinde ödemediğini, müvekkilinin “… ” dizi filminin 65.ile 75 bölümleri dahil olmak üzere toplamda 11 bölümün oyunculuk bedelleri+ stopaj + KDV hesaplamak suretiyle toplam 263.494,00 TL alacağı için … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile davalıya ilamsız icra takibi başlatıldığını, takibe itiraz edildiğini, takibin durduğunu beyanda itirazın iptali ve takibin devamını, davalıya %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili Mahkememize sunduğu yanıt dilekçesi ile, taraflar arasında 16.09.2014 tarihli ” … Dizisi” oyuncu/İcracı ve Hakları Devir Taahhütleri Sözleşmesi ve bu sözleşmeye ek olarak yapılmış olan 25.08.2015 tarihli ek sözleşmenin 12.2 maddesi uyarınca, oyuncu; oyunculuk görevini ifa etmeyi, yapımdaki görevinin devamlılığını kullanarak yapımcıyı herhangi bir isteğe zorlamamayı, oyunculuk görevinden ayrılmamayı, yapımcının yazılı izni olmaksızın başkaca bir projede yer almamayı, özellikle 4.11 maddesi uyarınca yapımcının, yayın kuruluşu ile olan ticari, sanatsal ve diğer tüm ilişki, taahhüt ve yüklenimlerinin sağlık ve sürekliliği açısından, 3.kişi ve kurumlarla sineme veya dizi filmde yer almasının yapımcının yazılı iznine tabi olması ve ajansın da tüm bunların sağlanmasını garanti etmeyi kabul ve taahhüt etme yükümlülüğü olmasına karşın hem oyuncu hem de ajansın bu yükümlülüklere bilerek ve isteyerek aykırı davranarak müvekkili şirketi ciddi bir zarara uğrattıklarını, bu davranışları ile dizinin yayınlandığı kanal ile yapılmış olan yayın sözleşmesinin kanal tarafından sona erdirilmesine sebep olmalarından ötürü müvekkili fazlaya ilişkin tazminat talep ve dava hakları saklı olmak koşulu ile 12.2 maddesinde belirtilen 500.000 TL tutarındaki cezai şartı ödemek zorunda olduğunu, taraflarca 01.09.2016 tarihinde muaccel olan cezai şarta ilişkin faturanın gönderilmesine ilişkin ihtarname çekildiğini, 05.09.2016 tarihinde davacı tarafından tebliğ alındığını, sözleşmenin davacı tarafından imzalandığını, davacı şirkete bağlı olarak çalışan oyuncunun yükümlülüklerini yerine getirmemesi, sözleşmeye konu dizi projesi devam ederken başka projeler için görüşmeler yapması sebebi ile cezai şart gerçekleştiğini, davacı tarafın her ne kadar müvekkili şirkete oyuncuya şifahi olarak böyle bir izin verildiğini söylemişse de bunun kabulünün mümkün olmadığını, davaya konu edilen borcun cezai şarta ilişkin olup davanın kabulü halinde cezai şarttan mahsup edilebileceğini, nitekim taraflarınca söz konusu cezai şart borcuna ilişkin icra ve dava yollarına başvurulacağını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dilekçe teatisinin tamamlanmasından sonra Mahkememizce ön inceleme yapılmış, uyuşmazlık konusu tespit edilmiş ve tahkikat aşamasına geçilmiştir.
Dava dayanağı takip dosyasının incelenmesinde davacı tarafından davalı aleyhine fatura alacağına dayalı olarak başlatılan genel haciz yolu ile takip olup ödeme emrinin davalı borçluya 29/08/2016 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun 01/09/2016 havale tarihli dilekçesi ile borca itiraz ettiği görülmüştür.
Tarafların ticari defterleri bilirkişi eli ile incelenmiş, mali müşavir bilirkişi dosyaya sunduğu rapor ile takip dayanağı 11 adet faturanın davacı defterlerinde kayıtlı olduğu, davalı tarafından tanzim edilen faturanın ise davacı defterlerinde kayıtlı olmadığı, davacı yan tarafından düzenlenen11 adet 263.494,00 TL tutarlı faturaların davalı defterlerinde kayıtlı olduğunu bildirmiştir.
Dava 2004 sayılı Yasanın 67.maddesine dayalı itirazın iptali istemine dairdir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere;
Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 21. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.)
Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya PTT aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur.
Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir.
Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir.
Bu yasal çerçevede somut dosya değerlendirildiğinde davalının faturaları defterlerine işlediği, yasal süresi içerisinde iade veya itiraz etmediği, davacının alacağını ispatladığının kabulü gerektiği; davalının dosyamızda takas veya mahsup talebi bulunmadığı, savunmasına konu cezai şartın dosyamız konusu olmadığı, bu nedenle bu dosyada cezai şart yönünden değerlendirme yapılamayacağı, kaldı ki takip konusu faturaların davalı defterlerinde kayıtıl olması nedeni ile yukarıda açıklandığı üzere hizmet verilsin veya verilmesin alacaklının alacağını ispat etmiş kabul edilmesi gerektiği kanaati ile davanın kabulüne, alacağın likit olduğu anlaşılmakla, icra inkar tazminatına hükmedilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın kabulü ile davacı tarafından aleyhine başlatılan … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasında vaki davalı itirazının iptaline, takibin 263.494,00 TL asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine,
Hüküm altına alınan alacağın %20’si oranında hesaplanan 52.698,80 TL’nın icra inkar tazminatın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
2-Alınması gerekli 17.999,27 TL harçtan peşin alınan harcın mahsubu ile eksik kalan kısmın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 29,20 TL başvuru harcı ile 4.499,82TL peşin harcın ve davacı tarafından karşılanan 2.847,50 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen dava değeri üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre hesaplanan 21.759,64 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6- Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar alenen okunup usulen anlatıldı. 06/03/2019

Katip …

Hakim …