Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1101 E. 2019/412 K. 08.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO: 2016/1101 Esas
KARAR NO: 2019/412

DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ: 04/11/2016
KARAR TARİHİ: 08/05/2019

Mahkememizde görülen davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi ile, davacı şirketin bir ticari ilişki nedeniyle kesmiş olduğu çekleri … Şti. ’ye verdiğini, …tarafından da davacı şirketin verdiği 5 adet çekin ihbar olunan … Bankası A.Ş’ye verildiğini, çeklerin bankanın elinde iken 07.10.2016 tarihinde bankanın kuryesinden çalındığını, banka tarafından Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı …Soruşturma numaralı dosya ile şikayette bulunduğunu, ayrıca banka tarafından yapılan başvuru üzerine İstanbul Anadolu … Asliye Ticaret Mahkemesi … E. sayılı çek iptal davası açıldığını, işbu çek iptal dosyasından ‘ödemeden men karan’ verilerek açılan dava sonuçlanıncaya kadar çek bedellerinin 3. Şahıslara ödenmemesi için ihtiyati tedbir karan verildiğini, Mahkeme’nin ödemeden men karanna istinaden davacı şirketin 2 adet çek bedeli olan 200.000,00- TL’yi vadesi geldiğinde …’a ödediğini, Ancak ödemeden men karanna rağmen davalının ihtiyati haciz karan alarak 03.11.2016 tarihinde davacı şirkete hacze geldiğini, araçlann çekilmeye başlanması ve muhafaza işleminin uygulanacağının bildirilmesi üzerine davacı şirket tarafından aynı gün ihtiyati haciz miktarını ihtirazi kayıtla icra dosyasına depo edildiğini, böylece davacı şirketin daha önce ödemiş olduğu çek bedelini haciz baskısı üzerine tekrar ödemek zorunda kaldığını, Çekleri çaldıran ihbar olunan bankanın kusurunun ağır ve açık olduğunu ve hatta çek nakli görevini yapan banka elemanlannın muhtemel kasıtlarının da bankanın kastı sayıldığını, Davalının da çekleri haksız olarak ele geçirmesi, haciz miktarının icra deposuna depo edilmesine rağmen bu kez çeke konu miktann tahsili için 23.11.2016’da …’a hacze gitmesi nedenleriyle kötü niyetli olduğunu, davalının bu çekleri nasıl edindiğini, diğer cirolar ile ne gibi bir ticari ilişkisi olduğunu, bu çeki hangi, sebeple elinde tuttuğunu kanuni ve kesin delillerle ispat etmek zorunda olduğunu, bu tür çalıntı çek vakıalarında kişilerin 3.iyi niyetli kişi görünümünde olmak için araya pek çok hayali ve sahte cirolar yaptıklarının uygulamada sıkça görüldüğünü, beyanla öncelikle icra dairesine yatırılan ve yatırılacak paraların davalı tarafa ödenmemesi yönünde ihtiyati tedbir verilmesine ve davalı tarafından takibe geçilen takip dosyası olan İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün…E. sayılı dosyada davacı şirketin borçlu olmadığının tespitine, yargılama sırasında tedbir kararı verilmemesi veya paranın ödenmesi halinde İİK’nın 72.maddesi gereğince davaya istirdat davası olarak devam edilmesine, bu meyanda takip dosyasına yatırılan/yatırılacak paranın dosyaya yatma tarihinden itibaren işleyecek TCMB avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini, davalının %40’tan az olmamak üzere tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili Mahkememize sunduğu yanıt dilekçesi ile, Davacının keşide ettiği lehtarı … Şti. olan 2 adet 100.000,00- TL bedelli çeklerin çeşitli cirolar sonucunda davalıya ciro ve teslim edildiğini, çekler vadesinde ödenmediği için İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün… E. sayılı dosyası ile takip açıldığını, İstanbul… Asliye Ticaret Mahkemesinin …D. İş sayılı dosyası ile ihtiyati haciz karan alındığını, davacının iddialan ile huzurdaki menfi tespit davasına ilişkin olarak ise; keşidecinin kendi imzasını reddetmediği sürece, çekten dolayı borçlu olmadığına dair menfi tespit davası açılamayacağını, çek bedelinin keşideci davacı tarafından lehdara ödenmiş olmasının keşidecinin bir hatası olduğunu, bu sebeple çek hamiline ödeme yapmaktan kurtulmasının mümkün olmayacağını, davacının iddiasının kambiyo hukukuna uygun olmadığını, keşidecinin çek bedelini muhatap banka nezdinde bulundurmakla yükümlü olduğunu, çek keşideciye fiilen ibraz edilip teslim edilmediği sürece keşidecinin çek bedelini ödemek zorunda olmadığını, çek teslim edilmeden ödeme yaparsa sonuçlarına katlanmak zorunda olduğunu, çekin çalınmış veya tahrif edilmiş olmasının keşideciyi ilgilendirmeyeceğini, bu sebeple davacının 2 kez ödeme yapılmış olacağı iddiasının hamil olan davalıya karşı ileri sürülemeyeceğini, dava sonucunda %40 tazminata hükmedilmesi talebinin hiçbir dayanağı olmadığını, keşideci olan davacı imzasını inkar etmediği sürece lehtar veya ciranta imzasını sahteliği iddiasıyla hamile karşı dava açma hakkı bulunmadığından, keşideci-lehtar-ciranta arasındaki şahsi deflerin hamile karşı ileri sürülemeyeceğinden ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına ve davanın reddini talep ve dava etmiştir.
İstanbul …Asliye Ticaret Mahkemesinin 19/10/2018 tarih, … esas ve … karar sayılı kararı ile Mahkememizin… esas sayılı dava dosyasının aynı takip dosyasından kaynaklı alacak talepleri olduğu, bu itibarla dosyalar arasında hukuki ve fiil irtibat bulunduğu belirtilerek … esas sayılı dava dosyası, Mahkememiz dosyası ile birleştirilmiş ise de davanın hukuki dayanağının ve taraflarının farklı olması, dosyalardan biri hakkında verilecek kararın diğerini etkileyecek mahiyette bulunmaması dolayısıyla dosyalar arasında bağlantı olmaması sebebiyle tefrik ile ayrı bir esasa kaydına karar verilmiş ve birleşen dosya tefrikle Mahkememizin… esas sırasına kaydedilmiştir.
İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün… esas sayılı takip dosyası dosyamız arasına alınmış incelenmesinde hamil … tarafından, …bankası … şubesine ait, 28/10/2016 keşide tarihli, … seri numaralı çek borçluları aleyhine ihtiyati haciz kararına istinaden başlatılan takip olduğu, takip dayanağı çekin incelenmesinde, keşidecisinin dosyamız davacısı, lehtarının dava dışı …Plastik şirketi olduğu, keşide tarihinin 28/10/2016 olduğu, lehtar cirosundan sonra sırası ile …, …, …, … ve …’a geçtiği görülmüştür. Takip dosyasında Mahkememizin … esas sayılı dava dosyasında 07/11/2016 tarihinde verilen ve icra dosyasına yatacak paranın alacaklısına ödenmemesini içeren tedbir kararının sunulduğu, İcra Müdürlüğü’nün İcra Hukuk Mahkemesine hitaben yazılan 09/12/2017 tarihli yazısına göre, lehtar tarafından 24/11/2016 tarihinde ve 20/11/2016 tarihinde yapılan ödemeler ile tahsilat makbuzlarının kesildiği, 17/11/2016 ve 20/11/2017 tarihinde alacaklı vekiline ödenerek reddiyat makbuzlarının kesildiği; borçlu keşideci tarafından 07/11/2016 tarihinde (tedbir kararı ile aynı gün) 200.000,00 TL ve 20.830,14 TL’nin dosyaya ödenerek tahsilat makbuzlarının kesildiği, alacaklı vekiline ödenen paralar nedeni ile dosya borcunun tamamı ödendiğinden borçlu keşideci tarafından dosyaya fazla ödenmiş olan miktarın 20/11/2017 tarihinde borçlu keşideci vekiline ödenerek reddiyat makbuzlarının kesildiği anlaşılmıştır. Bu nedenle, keşideci ve lehtar tarafından takip alacaklısı aleyhine yapılan şikayetin İstanbul…İcra Hukuk Mahkemesinin 19/12/2017 tarih, … esas ve … karar sayılı kararı ile reddine karar verildiği, dosya içerisinde bulunan gerekçeli karardan anlaşılmıştır.
…A.Ş vekilinin 23.11.2016 tarihli dilekçesi ile davacı yanında davaya katılma talebinde bulunduğu, dilekçenin başlığında ise asli mühadil talebinde bulunan olarak kendisini nitelendirdiği, asli müdahalenin asıl dosyanın davacısı ve davalısı aleyhine harcı yatırılarak, dava açılmak suretiyle yapılabileceği, talebin davacı yanında davaya katılmak olduğu nazara alınarak feri müdahale olarak değerlendirilmesine, talepte bildirilen gerekçelerin talep edenin kendi hukuki alanı ile ilgili ve dosyadan ayrı ve farklı olduğu görülmekle, feri müdahale talebinin reddine karar verilmiştir.
Dava, davacı keşideci tarafından, dava dışı lehtar …’a verdiği çeklerin, lehtar tarafından takas için ibraz edildiği bankada kaybolması nedeni ile çek bedellerinin lehtara ödendiği, ne var ki takip alacaklısı davalı hamil tarafından başlatılan takipte borçlu gösterildiği iddiası ile borçlu olmadığının tespiti istemini konu almaktadır.
Takip dayanağı çekte davacı keşideci, dava dışı …lehtar, takip alacaklısı davalı ise hamil durumundandır.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı Yasanın 818/1-c maddesi delaleti ile uygulanması gereken 677.maddesi uyarınca bir poliçe, poliçe ile borçlanmaya ehil olmayan kişilerin imzasını, sahte imzaları, hayali kişilerin imzalarını veya imzalayan ya da adlarına imzalanmış olan kişileri herhangi bir sebeple bağlamayan imzaları içerirse, diğer imzaların geçerliliği bundan etkilenmez.
İmzaların bağımsızlığı(istiklali) şeklinde tanımlanan bu ilke, poliçeye atılan her geçerli imzanın (keşidecinin, cirantanın, avalistin, kabul eden muhatabın imzası gibi) sahibini bağladığını, geçersiz imzanın sahiplerini sorumlu kılmamalarına rağmen poliçenin geçerliliğini ortadan kaldırmadığını ifade eder.
Geçerli imzaların sahipleri, başkasının imzasının geçersiz olduğunu ileri sürerek kambiyo sorumluluğundan kurtulamazlar; geçersiz bir imza sahibini bağlamaz. Ancak, ciro zincirini de koparmaz.
“İmzaların istiklali (bağımsızlığı)” ilkesine göre, senedin asıl borçlusu olan keşidecinin imzasının sahte olması hali, diğer imza sahiplerinin (lehtarının veya diğer cirantaların) senetten kaynaklanan sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Poliçeye imza koyan kişi, diğer imzaların geçersiz veya sahte ya da mevhum kişilere ait olmasının riskini de taşır. Buna göre her imza kendi sahibini, diğer imzalardan bağımsız olarak bağlar. Poliçe üzerinde şekil bakımından tamam ve görünüşe göre sahibini bağlayan bir imzanın bulunması yeterlidir.
Kanun yapıcı, 6102 sayılı Yasanın 677.maddesinde senedin geçerliliğinin, sorumluluktan tamamen bağımsız şekilde mevcut olabileceğini kabul etmiştir. Senetteki imzalar, bu imzalarda ismi geçen şahıslar yönünden herhangi bir sorumluluk yaratmasa bile, senet yine de geçerli kalır. Senedin geçerli kalmasının sonucu ise, diğer imzaların sahiplerinin sorumluluklarının devam etmesidir. (Bu açıklamalar için bkz, Prof.Dr. Reha Poray / Prof. Dr. Ünal Tekinalp; Kıymetli Evrak Hukuku Esasları, 17. Baskı, İstanbul 2006, Sayfa 141-142; Prof. Dr. Fırat Öztan, Kıymetli Evrak Hukuku 2.Bası, Ankara 1997, Sayfa 414 vd; Prof. Dr. Hüseyin Ülgen / Doç. Dr. Mehmet Helvacı / Doç. Dr. Abuzer Kendigelen / Doç. Dr. Arslan Kaya; Kıymetli Evrak Hukuku Ders Kitabı, İstanbul 2004, Sayfa 126 vd; Prof. Dr. Naci Kınacıoğlu Kıymetli Evrak Hukuku, 5.Baskı, Ankara 1999, Sayfa 122 vd;Gönen Eriş; Türk Ticaret Kanunu İkinci Cilt-Kıymetli Evrak ve Taşıma Ankara 1988 sh. 174 vd- sh.286-Yargıtay 11.HD.3.11.1987 tarih, 347/5865 Esas ve Karar sayılı kararı; Prof.Dr. Oğuz İmregün; Kıymetli Evrak Hukuku, İstanbul 1998, sh.58 vd; İsmail Doğanay; Türk Ticaret Kanunu Şerhi, İkinci Cilt, Üçüncü Baskı Ankara 1990 sh.1611 vd.)
Zincirleme ve birbirine bağlı, lehtardan hamile değin tam ve düzenli yani kesintisiz cirolar hak sahipliğine karine sayılır. Cirolar arasındaki zincirleme bağlılığın gözlenmesi sadece dış görünüm bakımından yapılır. Başka bir anlatımla, ciro silsilesinin (zincirinin) muntazam bir şekilde birbirini takip edip etmediğini incelerken dış görünüşü incelemek yeterli olup, cirantalardan birinin imzasının sahte olması veya temsilci sıfatıyla senedi imzalayan şahsın imza yetkisinden yoksun olması ciro zincirini etkilemez (Hulusi Gürbüz, Yargıtay Uygulaması Işığında Ticari Senetlerin iptali Davaları ve Ticari Senetlere Özgü Sorunlar, İstanbul 1984, sh.295; İsmail Doğanay; Türk Ticaret Kanunu Şerhi, İkinci Cilt, Üçüncü Baskı, Ankara 1990, sh. 1646-1647; Murat Alışkan, Kambiyo Senetlerinde Temlik Cirosu, İstanbul 1998 sh. 255 vd; Tarık Başbuğoğlu; Uygulamalı Türk Ticaret Kanunu, 1.cilt Ankara 1988, sh. 807; Erol Ertekin/ İzzet Karataş; Uygulamada Ticari Senetler: Ankara 1998 sh. 363)
Hamilin ciro yoluyla senedi devraldıktan sonra cirantasını takip etme gibi yasal bir zorunluluğu bulunmamaktadır. TTK’da yer alan ve kambiyo hukukuna ilişkin ilkeleri belirleyen kuralların kişiden kişiye değişebilen “hayatın olağan akışı” şeklindeki subjektif bir takım değerlendirmelerle ortadan kaldırılması doğru görülemez. Kambiyo senetlerinde imzaların istiklali(bağımsızlığı) ilkesi ile ilgili olarak Daire uygulaması istikrar kazanmıştır (Yargıtay 19.HD.’nin 17.02.2011 tarih, 2010/7937 E, 2011/2072 K; 31.03.2011 tarih 2010/8614 E, 2011/4185 K; 18.04.2011 tarih 2011/3624 E, 2011/5149 K; 13.05.2010 tarih 2009/7134 E, 2010/6030 K; 14.10.2010 tarih, 2010/4431 E, 2010/11296 K; 21.03.2012 tarih 2011/13865 E, 2012/4619 K. sayılı kararları).
Bu açıklamalar karşısında somut olayın değerlendirilmesine gelince; dava konusu çekte davacı keşideci durumunda olup, davalı senede ciro yoluyla hamil olmuştur. Görünüşe göre ilk ciro, senedin lehtarı durumundaki dava dışı takip borçlusu …imzası ile yapılmıştır. Davacı, kendi imzasını inkar etmemektedir. Senet metnine göre ciro silsilesinde şeklen bir kopukluk bulunmamaktadır.
Yukarıda açıklanan imzaların istiklali ilkesi karşısında senetteki herhangi bir imzanın sahteliği dahi yalnızca imza sahibini ilgilendiren bir durum olup bu durum keşideciyi sorumluluktan kurtarmaz.
Davacı ciro silsilesine göre, hamil olan davalıya karşı yükümlü olup, senet bedelinin ödenmesi halinde senedi alan borçlu borçtan kurtulmuş olacağından, kendisine yeniden başvurulması da söz konusu olmayacaktır.
Davacı keşideci senedi dava dışı lehtara verdiğini kabul etmektedir. Davacının senetle ilgili bağları sona ermiş olup, hamile karşı sorumludur, somut durumda da muntazam ciro silsilesine göre hamil, senedi elinde bulunduran davalı takip alacaklısıdır.
6102 sayılı Yasanın 818/1-e maddesi delaleti ile uygulanması gereken 687.maddesi uyarınca poliçeden dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ileri başvuran hamile karşı ileri süremez; meğerki, hamil, poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun. Bu madde uyarınca borçlular temel ilişkiye dayanan şahsi defilerini bile bile borçlunun zararına hareket eden hamile karşı ileri sürebilir; somut durumda ise davacı çek bedelini, lehtara ödediğini savunmuştur. Yasal düzenlemeden anlaşıldığı üzere şahsi def’inin hamile karşı ileri sürülebilmesi için hamilin bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olması gerekir ki, bu yönde dosyada hiçbir delil bulunmamaktadır.
Davacı keşideci, çeki lehtara vermekle, lehtarla aralarındaki ilişki kapsamında yükümlülüğünü yerine getirmiş, ticari ilişki kapsamında ödemesini çekle yapmıştır. Ancak, çek lehtar uhdesinde iken lehtarın ibraz ettiği Banka nezdinde kaybolduğu için lehtara, çeki almadan ödeme yapmıştır. Bu ödeme keşidecinin kendi inisiyatifine dayalı bir ödeme olup, çek kendisine iade edilmeden böyle bir ödemeyi yapan keşideci, çek nedeni ile sorumluluktan kurtulduğunu savunamaz; keşidecinin hamile karşı ödeme yükümlülüğü halen devam etmektedir. Bu nedenle, hamil tarafından başlatılan takipte keşidecinin borçlu olarak gösterilmesinde hukuka aykırı bir durum bulunmamaktadır.
Keşideci hamile karşı sorumludur ve kendi kusurlu davranışı ile (çeki geri almadan lehtara yaptığı ödeme nedeni ile ) takipte borçlu konumuna düşmüştür. İddiaya göre, çekin hamili lehtar ise davalıya karşı talepte bulunma hakkı da, çekle ilgisi çeki lehtara vermekle ve yükümlülüğünü yerine getirmekle kesilen, keşideciye değil, lehtara aittir.
Çekteki imzasını inkar etmeyen, çek kendisine geri verilmediği halde çek bedelini lehtara ödeyen, hamile karşı sorumluluğu devam eden, bu nedenle takipte borçlu olan ve takip dosya borcunu da depo eden (dava devam ederken bu miktar keşideciye iade edilmiş, alacak lehtarın yatırdığı miktardan ödenmiştir) keşidecinin, menfi tespit isteminin yerinde olmadığı kanaati ile davanın reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM:
1-Davanın reddine,
2-Alınması gerekli 44,40 TL harcın peşin alınan harçtan mahsubu ile bakiye kısman 492 sayılı Yasanın 31.maddesi gereğince, karar kesinleştiğinde ve istem halinde davacı yana iadesine,
3-Davacı tarafından karşılanan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, harçlandırılan dava değeri üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre hesaplanan 19.199,81 TL nisbi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5- Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle … merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süresi içerisinde Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu kabil olmak üzere verilen karar alenen okunup usulen anlatıldı.

Katip …

Hakim …