Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/970 E. 2018/574 K. 25.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2015/970 Esas
KARAR NO : 2018/574
DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 12/10/2015
KARAR TARİHİ: 25/06/2018
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili … San. Tic. A.Ş.’nin davalı şirket … Elektrik Enerjisi Toptan Satış İthalat ve İhracat A.Ş.’nin … ve … abone numaralı elektrik abonesi olduğunu, müvekkilinin bu aboneliklerle ilgili olarak elektrik faturalarını Ekim 2011-Aralık 2014 dönemlerinde davalı …’a ödemiş olduğunu, davalının müvekkilinden … nolu aboneliğiyle ilgili olarak 1.913,19-TL kayıp kaçak bedeli + 1.605,18-TL dağıtım bedeli + 222,90 … fonu olmak üzere toplam 3.741,27-TL haksız tahsilat yapmış olduğunu, … nolu abonelik ile ilgili olarak da 6.028,34-TL kayıp-kaçak bedeli + 4.926,22-TL dağıtım bedeli + 698,51-TL … Fonu olmak üzere 11.653,07-TL haksız tahsilat yapılmış olduğunu, böylece müvekkilinden 15.394,34-TL haksız tahsilat yapıldığını, ayrıca bu haksız tahsilat nedeniyle 2.770,98-TL haksız yere KDV ödendiğini, bu durumda müvekkilinden haksız tahsil edilen paranın 18.165,32-TL olduğunu, kayıp kaçak bedeli tahsilatının hukuka aykırı olduğu YHGK’nın 21/05/2014 tarihli 2013/7-2454 E. 2014/679 K. Kararı ile sabit olduğunu, yine aynı şekilde Dağıtım Bedeli ve … Fonu alınmasının da hukuki dayanağının bulunmadığını, dolayısıyla bunların üzerinden alınan KDV’nin de haksız bir tahsilat olduğunu, bunların tutarının 18.165,32-TL olduğunu beyanla, müvekkilinden tahsil edilen 18.165,32-TL, kayıp/kaçak bedeli, dağıtım bedeli ile bu iki unsur üzerinden alınmış olan … payı ile bu üçünün toplamı üzerinden alınmış olan KDV’nin iadesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı taraf ile müvekkili arasında 25/05/2011, 01/06/2013 ve 18/06/2014 tarihlerinde elektrik satış sözleşmesi yapılmış olduğunu, bu sözleşmelerin her üçünde de taraflar arasındaki uyuşmazlıklarda yetkili organın İstanbul Mahkemeleri ve İcra Daireleri olduğunun düzenlendiğini beyanla … 6. ATM’nin görev yönünden yetkisizlik kararı vermesi gerektiğini, davacının, dava konusu bedeller müvekkili şirketin uhdesinde kalıyormuş gibi düşünerek müvekkilinden talep ettiğini, oysa ki kayıp/kaçak bedeli, dağıtım bedeli, sayaç okuma bedeli, iletim bedeli, perakende satış hizmeti bedelinin müvekkili şirket tarafından dağıtım şirketi …’ye ödendiğini, dolayısıyla kayıp/kaçak bedelinin iadesinin dağıtım şirketinden talep edilmesi gerektiğini, … Fonunun Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Genel Müdürlüğüne ödendiğini, dolayısıyla … Fonu açısından da husumetin … Genel Müdürlüğüne yöneltilmesi gerektiğini, elektrik faturalarında yeralan tüm gelir kalemleri ile ilgili düzenleme yapma yetkisinin EPDK’da olduğunu, EPDK’nın kararları düzenleyici işlemler olduğundan hem elektrik tedarikçilerini hem de aboneleri bağladığını, kayıp-kaçak bedelinin de EPDK’nın kurul kararıyla uygulamaya koyduğu gelir kalemlerinden biri olduğunu, davalının söz konusu bedeli abonelerinin faturalarına yansıtmakla yükümlü olduğunu, aksi halde, davalı müvekkiline karşı idari yaptırımlar uygulanacağını, 4628 sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un 4.maddesinde belirtildiği üzere, emerji piyasasını düzenleme ve denetlemek amacıyla “Kamu tüzel kişiliğini haiz, idari ve mali özerkliğe sahip ve bu Kanun ile kendisine verilen görevleri yerine getirmek üzere Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu” kurulduğunu, aynı maddenin 2. Fıkrasıyla EPDK’ya, elektrik satışında uygulanacak fiyatlandırmayı belirleme yetkisi verildiğini, EPDK’nın da bu yetki kapsamında, temsil ve karar organı olan “Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu vasıtasıyla elektrik tarifelerini belirleyip yürürlüğe koyduğunu, bu tarifelerin bağlayıcı olduğuna ilişkin 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun 17/1.maddesinde “ilgili tüzel kişiler Kurul tarafından onaylanan tarifeleri uygulamakla yükümlüdür.” ve 17/4.maddesinde “kurul onaylı tarifelerin hüküm ve şartları, bu tarifelere tabi olan tüm gerçek ve tüzel kişileri bağlar” hükümleri bulunduğunu, kayıp-kaçak bedelin de EPDK tarafından onaylanan tarifeler içerisinde yer aldığını, kayıp-kaçak bedelinin tahsiline yönelik kararın, EPDK’nın 28/12/2010 tarihli ve 2999 sayılı kurul kararına dayandığını, anılan kararda, 01/01/2011 tarihinden itibaren serbest tüketicilerden de kayıp-kaçak bedeli alınmasına karar verildiğini, bu kararın ardından elektrik dağıtım şirketleri daha önce serbest olmayan tüketicilerden tahsil ettikleri kayıp-kaçak bedelini, tedarik şirketleri vasıtasıyla serbest tüketicilerden de tahsil etmeye başladıklarını, dağıtım şirketinin tedarik şirketlerine, tedarik şirketlerinde (serbest tüketici olan) abonelerine fatura düzenlemek suretiyle bu bedeli tahsil ettiğini, müvekkili (davalı) …’ın da perakende satış (tedarik) şirketi olarak bir aracı olduğunu ve tahsil edilen kayıp-kaçak bedelinden bir kazancının olmadığını, bu nedenle müvekkiline yöneltilen sebepsiz zenginleşme isnadının yersiz olduğunu, tarafların EPDK Kurul Kararlarına uymak zorunda olduğunu, bu bağlamda müvekkili …’ın kayıp-kaçak bedelinin tahsilinden, davacının da ödenmesinden sorumlu olduğunu, bu konuda Yargıtay 3. H.D. 2013/13121E. 2013/15632K. ilamı bulunduğunu, “o halde, mahkemece; tarifeye ilişkin kurul kararının iptal edilmediği sürece geçerliliğini koruyacağı göz önünde bulundurularak davanın reddi cihetine gidilmesi gerekirken…) gerekçesiyle yerel mahkeme kararını bozduğunu, davalı …’ın bu bedeli tahsil etmemesi halinde, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanun’un 16. Maddesi ile 4628 sayılı Enerji Pİyasası Düzenleme Kurumunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un 11.maddesinde öngörülen yaptırımlara maruz kalacağını, bu yönü ile de müvekkili …’dan EPDK kurul kararlarına aykırı bir uygulama yapmasının beklenemeyeceğini, davacı tarafın dayanak gösterdiği Yargıtay kararlarının bağlayıcılığının bulunmadığını, Yargıtay Kanun’un 45.maddesi uyarınca, içtihadı birleştirme kararları haricindeki Yüksek Yargı kararlarının mahkemeleri bağlayıcı nitelikte olmadığını, yardımcı hukuk kaynakları olarak adlandırıldığını, bu nedenle, davacı tarafın dava dilekçesinin temelini oluşturan Yargıtay Kararlarının da yerel mahkemeler açısından bir bağlayıcılığının bulunmadığını, anılan karara muhalefet şerhi koyulmuş olduğunu, bu şerhteki gerekçeler uyuşmazlığın kesinlik kazanmadığını ortaya koyduğunu, EPDK kurul kararlarının yanı sıra ilgili bedellerin davacıdan tahsil edileceğine dair hükmün müvekkili … ile davacı … arasında imzalanan sözleşmede de bulunduğunu, dolayısı ile “serbest tüketici” olan davacının, elektriği nereden tedarik edeceğini seçme hakkı bulunmayan “serbest olmayan tüketici” gibi değerdirilmeyeceğini, davacı … gibi Serbest Tüketicilerin müvekkili … gibi özel hukuk tüzel kişileri ile yapmış oldukları elektrik satış sözleşmelerinin ikili anlaşmalar olarak tarafların sözleşme serbestisi kapsamında imza altına aldıkları özel hukuk sözleşmeleri olduğunu, davacı ve davalı bakımından bağlayıcılığı olduğunu, davacının; dava konusu faturalara Türk Ticaret Kanunu’nun 21.ci maddesinde belirtilen 8 gün içerisinde itiraz etmediğini, dolayısıyla fatura muhtevasını kabul etmiş sayılması gerektiğini beyanla, davanın reddine, davanın ilgili dağıtım şirketi olan …’ye ve … Genel Müdürlüğüne ihbarına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE:
Dava; taraflar arasındaki ticari elektrik aboneliği sözleşmesinden kaynaklı kayıp kaçak bedelinin, dağıtım bedelinin ve … Fonu bedelinin tahsili istemine ilişkin alacak davasıdır.
Yanların tüm delilleri toplandıktan sonra dosya iddia, savunma ve yanların tüm delilleri ile belgeleri üzerinde inceleme yapılarak ödeme tarihi itibarıyla davacının davalıdan alacağı varsa saptanması için bilirkişiye verilmiştir.
03/03/2016 tarihli bilirkişi raporunda; A)kayıp kaçak bedelinin YHGK’ nun 21/05/2014 tarihli kararında belirtildiği üzere verilen bir hizmet karşılığında alınan bir bedel olmadığndan, davacı aboneye iadesi gerektiği, ancak dağıtım bedelinin verilen bir hizmet karşılğı tahsil edildiği, bu nednele dağıtım bedelinin iadesi talebinin yerinde olmadığı, davalı tarafından aktif enerji bedelinden PSH bedeli , kayıp kaçak bedeli ve dağıtım bedeli üzerinden tahakkuk ettirilip tahsil edilen … payının yanlış hesaplanmış ve fazla tahsil edilmiş olduğu, bunun sadece enerji bedeli ve PSH züerinden %2 oranında hesaplanması gerektiği bu nedenle fazla alınan … payının davacıya iadesi gerektiği, dolayısıyla kayıp kaçak bedeli ve … payı üzerinden alınan %18 KDV bedeli üzerinden iade edilmesi gerektiği kanaatine varıldığı , buna göre davacının alacağının 3.564,11 TL , bunun KDV’ sinin ise 543,68 TL olduğu, B) mahkememizce kayıp kaçak bedelinin yanısıra dağıtım bedelinin de davacıya iadesine karar verilmesi durumunda, 5.005,25 TL, KDV’ sinin 900,94 TL olduğu, C) B şıkkının muvaccesinde davacının KDV dahil 5.906,19 TL asıl alacağnıın her bir faturanın vade tarihinden dava tarihine kadar, 314,84 TL yasal faiz işlediği hesaplandığı tespit ve rapor edilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.05.2014 günlü ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 Karar Sayılı ilamıyla; 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 4. maddesi ile Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na tüketicilere yapılacak elektrik satışlarında uygulanacak fiyatlandırmaya esas unsurları tespit etme görevi verildiği, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun bu maddeye dayanarak 11.08.2002 gün ve 24843 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Perakende Satış Hizmet Geliri ile Perakende Enerji Satış Fiyatlarının Düzenlenmesi Hakkında Tebliği” yayımladığı, lisans sahibi şirketlerinde bu tebliğe uygun olarak tüketiciden kayıp-kaçak bedeli adı altında bedel tahsil ettikleri, ancak anılan madde ile Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumu’na sınırsız bir fiyat belirleme hak ve yetkisinin verilmediği, özellikle kaçak (elektrik enerjisinin hırsızlanması) bedelinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödendiğinin bilinmesininde hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğu, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu kararları ile bu bedelin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınmasının hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir.
Anayasanın Vergi ödevi Başlıklı 73. maddesindeki “… Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır…” şeklindeki düzenleme ve yukarıda açıklanan Hukuk Genel Kurulu kararı doğrultusunda, Dairemizce; kayıp-kaçak bedeli gibi dağıtım şirketleri tarafından faturalara yansıtılan dağıtım bedeli, sayaç okuma bedeli, parekende satış hizmeti bedeli ve iletim bedelinin, tüketicilerden tahsil edilemeyeceği kabul edilmiştir.
Ne var ki, 17.06.2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Kanunu’nun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmü getirilerek,Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun Kanundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.
Yine, 6719 sayılı kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; Geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü,
Geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.
Yukarıda açıklanan bu yasa değişiklikleri birlikte değerlendirildiğinde; Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu kararlarına dayanılarak alınmış olan ve dava konusu yapılan bedeller ile ilgili olarak açılan ve halen derdest olan davalar, bu yasa değişikliklerinin yürürlüğe girmesiyle birlikte konusuz kalmıştır.
Bu noktada uyuşmazlık; davalının, davanın açılmasına sebebiyet verip vermediği, bu bağlamda davacı yararına vekalet ücretine hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Yargılama harç ve giderleri, kural olarak davada haksız çıkan tarafa, eş söyleyişle aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilir (HMK m. 326/I). Bu cümleden olarak, davayı kazanan taraf, davayı bir vekil aracılığı ile takip etmişse, haksız çıkan taraf, yargılama gideri olarak vekalet ücreti ödemeye de mahkum edilir (HMK m. 323/1-ğ).
Bir tarafın, dava açıldığı andaki mevzuata veya içtihat durumuna göre davasında veya savunmasında haklı olup da, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren yeni bir kanun hükmü veya yeni bir içtihadı birleştirme kararı gereğince davada haksız çıkmış olması halinde, yargılama giderlerine mahkum edilemeyeceği kuşkusuzdur.
Burada önemle vurgulanmalıdır ki, bir kimseye diğer tarafın dava giderlerinin yükletilmesinin nedeni, o kimsenin diğer tarafın gider yapmasına haksız olarak sebebiyet vermiş olmasıdır. İşte bu nedenledir ki, dava açıldığı anda haklı durumda bulunan tarafın, yargılama sırasında meydana gelen mevzuat değişikliği sonucu haksız duruma düşmesi halinde yargılama giderlerinden sorumlu tutulması olanaklı değildir.
Dosyamızda davacı, davanın açıldığı andaki mevzuata ve içtihat durumuna göre dava açmakta haklıdır. Eş söyleyişle, davaya konu bedelleri tahsil eden davalı, davanın açılmasına sebebiyet vermiştir. Davacı tarafından, davalıdan kayıp-kaçak, dağıtım, iletim, perakende satış hizmeti ve sayaç okuma bedellerinin tahsilinin talep edildiği davada, “karar verilmesine yer olmadığına” dair verilen karar, yargılama sırasında yürürlüge giren yasa değişikliğinin bir sonucudur. Bu itibarla, dava açıldığı tarihte, yapılan yasa değişikliği henüz ortada bulunmadığından, dava tarihi itibariyle davacının dava açmakta haklı olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
Bu durumda; Dava 17.06.2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Kanunu’nun 17. maddesibu yasa değişikliklerinin yürürlüğe girmesiyle birlikte konusuz kaldığından bu davada karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir. Yukardaki açıklamalardanda anlaşılacağı üzere dava açıldıktan sonra hasıl olan yasa değişikliği nedeniyle, davacının dava açmasında haksız sayılamayacağı cihetle; davacı yararına maktu vekalet ücreti takdir edilmiş olup ve yapmış olduğu diğer yargılama giderlerinin davalıdan tahsiline karar vermek gerekmiştir.
Bu nedenle aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-)Davada KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-)Dava tarihindeki mevzuata ve Yargıtay HGK kararı ile daire kararlarına göre davacı yan davayı açtığı anda haklı olmakla tüm yargılama giderlerinin davalıdan tahsiline ve davacı vekili yararına maktu vekalet ücretine hükmedilmesine,
3-)Karar ve ilam harcı 35,90-TL’nin peşin alınan 310,22-TL’den düşümü ile kalan 274,32-TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-)Davacı tarafından yapılan 2.366,00-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-)Davacı taraf kendisini dava ve duruşmalarda vekili ile temsil ettirdiği anlaşılmakla AAÜT gereğince 2.180,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-)Tarafların gider avansından artan bakiyelerinin karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair davalı … vekilinin yüzüne karşı tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK 341. madde uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yoluna başvurma hakları hatırlatılmak suretiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 25/06/2018

Katip Hakim