Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/674 E. 2022/548 K. 01.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/674 Esas
KARAR NO : 2022/548
DAVA : Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/07/2015
KARAR TARİHİ : 01/07/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle ; Müvekkili Davacının, davalı … A.Ş. tle aralarında 16.10.2006 tarihinde davalının tek taraflı olarak düzenlediği Bayilik Sözleşmesini imzalamış olduklarını, sözleşmenin 8 yıl boyunca uygulandığını, ancak 8. yılın sonunda … ilinde açılan alışveriş merkezinde şube/bayi açmak niyeti ile davacı ile arasındaki sözleşmeyi hiçbir ihtar ve süre tanınmadan tek taraflı fesih etmiş olduğunu, sözleşme edimleri arasında açık oransızlıklar bulunduğunu, sözleşmenin tek satıcılık benzeri tekel hakkı veren sözleşme gibi olduğu, 16.10.2006 tarihli sözleşmesinin, her ne kadar bayilik sözleşmesi başlığı ile düzenlenmiş olsa da davacının, davalının yalnızca bayisi değil aynı zamanda … bölgesinde yetkili tek satıcısı olduğu, sözleşme süresi bakımından 2006 yılından beri süre geler bayilik ve süreklilik arz eden bir sözleşme olduğunu, daha önce dava dışı başka satıcılar tarafından … markalı ürünlerin satışının davalı tarafından durdurulduğu ve başka satıcı firmalara bayilik hakkı verilmediğini, Bayilik Sözleşmesi, Md.3K.’da Müşteri taleplerine hemen cevap verebilmek ve rakiplere karşı avantaj sağlayabilmek için önceki dönem satış miktarlarını da göz önünde tutarak bir aylık satış miktarına denk gelecek mamul miktarını stokta bulundurmakla yükümlü olduğu, böylece uyuşmazlığın çözümünde TTK 122/5 gereği, acentalık hükümlerinin uygulanmasının gerektiği, sözleşme süresinin kendiliğinden 1 yıldan uzun bir süredir uygulanır olmasının sözleşmeyi belirsiz süreli sözleşmeye dönüştürmüş olduğunu, Davacı şirketin sözleşmeyi dürüstlük kuralına aykırı olarak, ihbarda bulunmadan ve hiçbir süre tanımadan tek taraflı olarak hukuka aykıtı olarak sonlandırmış olduğu iddasi ile … Markasının satışının iyi yapılabilmesi için, çalışan personele aldırdıkları eğitimlerin karşılıksız kaldığını, SGK primlerinin ödenemediğini, Bayilik Sözleşmesinin devam edeceği düşüncesi ile, ticari hayatın gerektirdiği üzere, kullanılan kredi, sgk barçları sebebi ile davacı ve aile bireyleri adına kayıtlı çeşitli taşınmazları satışa çıkarmak zorunda kaldığını ve emsallerinden daha düşük değerde satmak zorunda kaldıklarını, zarara uğradıklarını, itibar kaybettiklerini belirterek, Davalı … A.Ş.’nin bayiliği kendi bünyesine taşıması ve davacının bayiliğinden edinmiş olduğu menfaatlerle sebepsiz zenginleşmiş olduğunu, sözleşmenin 1 yıldan uzun sürmesi sebebi ile, markanın … ili sınırlarında tanıtımını sağlamak üzere 12.000.-TL reklam harcamasında bulunduklarını, ilk yıllarda 40.000.-TL, 50.000.-TL olan satış cirosunun 120.000.-ile 130.000 TL civarına yükseldiğini, davacının pazarın yıllar içerisinde kazanılması için yoğun çaba gösterdiğini ve en az 4000 kişilik müşteri çevresi edindiklerini, sözleşme feshi sebebi ile davacının oluşturdukları müşteri çevresini kaybetmiş olduğunu ve zarara uğradıklarını, yapılan reklam harcamasından, davalının yarar gördüğünü, TTK 122 f.1. gereği sözleşme ilişkisinin sona ermemiş olsa idi, davacının elde edeceği ücret karşılığı hakkaniyete uygun olarak hesaplanacak denkleştirme tazminatının ve reklam masrafları ile diğer zararlarının davalıdan tazminin edilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalının cevap dilekçesinde özetle; Tarafların tacir olduğu, sözleşmenin tek taraflı düzenlendiğinin kabul edilemez nitelikte olduğu, sözleşme hükümlerinin geçerli ve bağlayıcı olduğunu, davacı ile yapılan sözleşmenin hiçbir şekilde davacıya tek satıcılık hakkı vermediğini, davalı şirketin bayilik sözleşmesi ile kendi ürettiği malların … ili sınırları içerisinde satma yetkisini sınırlandırmamış olduğunu, tek satıcılığın söz Konusu olmadığını, … ilinde 27 Ekim 2011’den beri 2 adet farklı bayi bulunduğunu (davacı dışında yatırımcının 4 Temmuz 2013’te devrettiği … TİC.LTD.ŞTİ.) ve 1 adet şubenin … AVM’de bulunduğunu, davacı ile aralarında imzalanmış olan protokolün hiçbir şekilde tek satıcılık sitemini benimsemediğini, davacı şirketin Türkiye’de hiçbir şekilde güçlendirilmiş bayilik hakkı vermeden bayileri ile ticari hayatını devam ettirmekte olduğu, davacı yetkilisi …’ın 24.05.2014 tarihli e postası ile 01.06.2014 tarihinden geçerli olmak üzere bayilik sözleşmesinin fesih talebi ile bayinin kapanma işleminin gerçekleştirilmiş olduğunu, karşılıklı mutabakat ile sonlandırıları ilişki sonrası davacının hak etmediği kazancın peşine düşmüş olmasının haksız, dayanaktan yoksun olduğu, böylece; Davalı ile davacı arasında tek satıcılık, acentalık ilişkisi bulunmadığı ve bayilik ilişkisinin sonlandırma talebinin davacıdan gelmesi sebebi ile davacının ticarethanesinin işleyişi için yapmış olduğu tüm masraf ve yatırımların karşılığını alamamış olması sebepleri ile davacı tarafın derkleştirme tazminatı talebi yersiz ve dayanaksız olduğunu belirterek davanın reddini talep ve beyan etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; Bayilik sözleşmesinin haksız feshi sebebiyle maddi – manevi tazminat ve denkleştirme tazminat talebinden ibaret olduğu anlaşılmıştır.
Davacı vekili delil ve belgelerini ibraz etmiş, davada; İlgili Bayilik Sözleşmesi, SGK Yapılandırma Plan Dökümü, Personel eğitim masraf faturaları, T.C. … Bankası … Şubesi Ticari Taşıt Kredisi ve Rehin Sözleşmesi, Tapu kayıtları ve emsalleri, Bayi’nin ilk 1 yıla ait reklam faturaları, Bilirkişi incelemesi, Reklam faturaları, Satış faluraları, tanık, yemin, keşif, isticvap ve tanık beyanlarına, uzman bilirkişi incelemesine dayanmıştır.
… Asliye Hukuk Mahkemesinin 14/03/2018 tarih, 2017/ … E, 2018/ … K sayılı kararı incelendiğinde; davacı …nin ihyasına karar verildiği, … ‘ın tasfiye memuru olarak atandığı ve bu kararın 10/04/2018 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Davacı tanığı …’ın 14/02/2019 tarihli duruşmadaki beyanında: ” Şirketin sahibi … benim eşim olur. Şirket 2006 yılında babam ve … adına kurulmuştu. Daha sonra … şirketten ayrıldı. Müteveffa babam şirketi devir almıştı. … Tic. A.Ş. ile söz konusu sözleşme şirketin kuruluş yıllarına tekabül etmektedir. Ciromuz ilk 3-4 yıl 40.000-50.000 TL bandında iken özverili çalışmalarımız neticesinde 130.000-140.000 TL’ye kadar yükselmiştir. Daha sonra davalı şirket ile defaaten görüşmelerim neticesinde de sözleşmemizin devam edeceği yönünde anlaşmaya varmıştık. Sözleşmemiz 2014 yılında davalı tarafça mal vermeyeceklerini beyan ederek fesh edilmiştir. Davacı taraf çalışanlarına eğitimler aldırmış ancak karşı tarafça habersiz ve haksız yapılan fesih neticesinde bu eğitimler de boşa çıkmış, yaptığımız yatırımlar neticesinde zarara uğramışızdır.Şirketin sahibi eşim ve babamın yoğun çalışmaları neticesinde 4.000 müşteri portföyüne ulaşmıştır. Davalı tarafın reklamını yapmak adına broşür bastırır kokteyl tertip ederdik. Bu süreçte kalan borçlarımızı ödemek için gayrimenkullerimizi satmak zorunda kaldık. Bu nedenle büyük sıkıntılar yaşadık. Erbaa’da faaliyet gösteren şu anki ismiyle … Tic. Ltd. Şti. 2011 yılında davacı şirket tarafından kurulmuş olup şu anki sahiplerine 2013 yılında devredilmiştir. Davalı şirket, davacı şirkete bölge koordinatörleri vasıtasıyla direktifler verebiliyor, yönlendirebiliyor hatta çalışma saatlerimizi dahi belirliyordu. Son olarak ben davacı şirket sahibinin eşi olmam hasebiyle olayları yakınen biliyorum. Benim bildiklerim bundan ibarettir. Ayrıca tanıklık ücreti talebim yoktur.” şeklinde beyanda bulunduğu görülmüştür.
Tanık …’nın 01/03/2019 tarihli duruşmada: ” ben Tekgıda iş sendikasında çalışıyorum, ben Tokatlı olduğum için davacı firmayı tanırım daha doğrusu davacı şirketin sahibi arkadaşımın babasıdır, taraflar arasındaki ticari ilişkiyi biliyorum, taraflar arasında bayilik sözleşmesi yapılmıştır, … ürünlerini sadece … ilinde davacı şirket satacaktı buna ilişkin tekel hakkı verilmişti, o dönemde Tokata bir alışveriş merkezi yapılmıştı, davacı şirkette … firması ile görüştü alışveriş merkezi açılınca bayiliği bizden alırmısınız diye sordu davalı firma yetkilisi bayiliğin devam edeceğini söyledi, konuşmalar sırasında … İstanbul genel müdürülüğünde bende vardır, ancak Avm açılınca davalı kendi mağazasını açtı daha sonra davacı şirkete mal vermemeye başladılar bu sebeple davacı şirket zarara uğradı, tanıklık ücreti istemiyorum, görgüm ve bilgim bundan ibarettir” şeklinde beyanda bulunduğu görülmüştür.
Davacının şirket merkezinin … olması nedeniyle … Asliye Hukuk Mahkemesine talimat yazıldığı, SMM bilirkişi kök raporunda özetle; davacı tarafın 2011, 2012, 2013, 2014 yıllarına ilişkin Ticari Defter Kayıt ve Belgeleri üzerine hazırlamış olduğu, İnceleme raporunda davacı şirketin bilanço ve gelirleri ile Kurumlar Vergi Beyannameleri üzerine yapmış olduğu değerlendirmenin sonuç bölümünde; taraflar arasında yapılmış bulunan 16.10.2006 tarihli sözleşmenin 10, 11 ve 12. maddelerine atıfta bulunularak, ilgili maddelerde şirketin feshini gerektirir sebep bulunmadığı ve satışlar ve karların artan oranda bulunduğu tespitinden sözleşmenin haksız yere fesh edildiğini, davacı Şirketin yıllık ortalama 1.000.000.-TL alan cirosuna göre ilgili sözleşmenin 4.Maddesinde yer alanı %30’luk bayi iskonto oranının-uygulanması ile (1.000.000x %30) 300.000.-TL Gayri Satış Karı olduğu, Genel Giderler düştükten sonra net karın 100.000.-TL olacağından, davacı şirketin kardan yoksun olduğu zararının 100.000.-TL olduğu ve bu zarara karşılık 01.06.2014 tarihi itibari ile temerrüt oluştuğu, 27/08/2019 tarihli bilirkişi ek raporu özetle; raporun 5 syf.da yer alan Kurumlar Vergi Beyannameleri eklerinde yer alan mali veriler ışığında ortalama satış tutarının ve Sözleşme üzerinden hesaplanan iskonto yolu ile dönem karının hesaplanmış olduğunu, hesaplamaya esas alınan Kurumlar Vergi Beyannameleri ile, Davacı taraf Defter Kayıtlarının birbirini teyit ettiklerini belirttiği hususu tespit ve rapor edilmiştir.
Mahkememizce toplanan delillere, iddia ve savunmaya göre tarafların ilişki dönemini kapsayan ticari defter ve dayanağı belgeler üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak bilirkişiden rapor alınmış, 17/02/2020 Tarihli bilirkişi heyet raporunda özetle;Davalı yan şirket yetkilisinin, şirket kayıtlarının, yerinde inceleme talep edilen Gebze’deki adreste bulunmadığını beyan etmesine karşın, sonradan da yapmış olduğumuz telefon iletişimlerinde, kendilerine ilettiğimiz ticari defterleri yerinde inceleme talebimizin karşılanması yönündeki taleplerimizin karşılanmaması nedeni ile, inceleme daha önce defter kayıt noter bilgileri tarafımıza bildirilen ticari, kayıtlar üzerinden teyit edilmemek kaydı ile şirket yetkilisinin tarafımıza İbraz ettiği muavin defter kayıtları, üzerinden yapılmıştır. Davanın konusunu; Taraflar arasında düzenlenen bayilik sözleşmesinin haksız fesih edilip edilmediğinin, bundan kaynaklı borç alacak ilişkisinin olup olmadığının tespitinin oluşturduğu, davacının dosya’ya sunmuş olduğu bilgi ve belgelerin incelenmesi neticesi, davacının şirketi adına yapmış olduğu Tanıtim-Reklam Harcamalarının sözleşmenin fesih tarihi olan 2014 yılından çok önce, ağırlıklı olarak 2006-2008 yıllarırıda yapılmış olduğunun görüldüğü, Davalı Şirket yetkilisi Menekşe Şenağlu tarafından, tarafımıza gönderilen, 27.12.2019 tarihli elektronik ileti ekinde; davalı taraf Mali İşler 2014 Muh.824 sayılı, 27.05.2014 tarihli Bayilik Sözleşmenin Feshi Konulu Davacı’ya hitaben yazılmış bildirim yazı örneğinde özetle; 16.10.2006 tarihli sözleşmenin 10.maddesi gereği, 31.05.2014 tarihi itibari ile feshine karar verildiği, borçların kapatılmasını aksi halde teminat bedelinin tahsil cihetine gidileceğinin belirtildiği, Aynıelektronik ileti ekinde yer alan, 2011 ile 2015 yılları arasında, davalının davacı adına takip ettiği muavin defter kayıtlarından, Davacının, sözleşmenin fesih edilmiş olduğu 2014 yılı, 31.12.2014 tarihi ile C/H bakiyesinin, 41.383,26 TL borçlu olduğu, 2015 yılında, davacının davalıya düzenlemiş olduğu, KDV dahil 41.383,26 TL’lik, 28.02.2015 tarih, 118275 no.lu iskonto faturası ile borç bakiyesinin kapandığı, böylece, tarafımıza ibraz edilen davalı taraf muavin defter kayıtlarında, davacının her hangi bir borç alacak bakiyesinin bulunmadığı, davacı Kayıtları üzerine hazırlanan SMMM Rahmi Kırışoğlu tarafından hazırlanmış bilirkişi raporu eklerinden faydalanmak suretiyle yapılan hesaptama sonuçlarına göre, davacı Kurumlar Vergi Beyannamelerinde yer alan 2009 ile 2013 yılları arasında incelenen Bilanço ve Gelir Tabloları üzerine yapılan değerlendirme neticesi ( Sözleşmenin 2014 yılı içerisinde fesh edilmiş olması sebebi ile hesaplanacak ortalama faaliyet sonuçları hakkında yanlış değerlendirmeye sebebiyet verebileceği gerekçesi ile, 2014 yılı faaliyet sonuçları aşağıda yapılan hesaplamalara dahil edilmemiştir.) davacı şirketin 2009 ile 2013 yılı arası ortalama, (4.985.353.-TL/5 Yıl 997.068.-TL/Yıl) Net Satış Cirosu, (3.660.000.-TL/5-732.001TL/yıl) SMM.,(1.325.334.-TL/5 Yıl 265.067 TL) Brüt Satış Karı,(853.244.-TL/5 Yıl 170.648.-TL/Yıl) faaliyet giderinin düşülmesinden sonra, (472.090.-TL/5 Yıl94.419 TL/Y11,(94.419 TL/12ay-7.868,25 TL/ay) Faaliyet Karı elde ettiği, her bayilik sözleşmesi kapsamında münhasır satış hakkı tanınmasının bir zaruret olmadığı, taraflar arasındaki sözleşmenin belirli süreli olarak yapılmasına karşın sonradan belirsiz süreli bir sözleşmeye dönüştüğü, kanunda haklı sebep kavramına ilişkin bir tanımlama yapılmadığı, 21/01/2021 tarihli ek bilirkişi raporunda özetle; Bilirkişi kök raporuna yapılan itirazlar neticesinde gerçekleştirilen inceleme dâhilinde dosyanın mevcut kapsam ve içeriği bağlamında kök raporda ortaya konulan görüşlerde herhangi bir değişiklik bulunmadığı tespit ve rapor edilmiştir.
Davacının tazminat talebinin varlığı, miktarının tespiti, feshin haklı olup olmadığı hususları ile tarafların diğer beyan ve iddiaları bakımından tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yaptırılarak bilirkişi raporu alınmasına karar verildiği, 03/01/2022 tarihli bilirkişi heyet kök raporunda özetle; taraflar arasında sözleşmenin davacının talebi sonucunda sona erdirildiği, dolayısıyla davalı tarafından yapılmış bir haksız fesih durumunun bulunmadığı, bu bakımdan davacının zararların giderilmesi ve portföy tazminatına ilişkin taleplerinin yerinde olmadığı, sözleşmenin sözleşme yapma özgürlüğü çerçevesinde yapılmış olduğu, kanunun emredici hükümlerine, ahlaka ve kamu düzenine aykırı bir durumun söz konusu olmadığı, davalının tacir ve yapılan işin de ticari bir iş olduğu, davalının aksi yönde delil sunmasında herhangi bir sınırlama da bulunmadığı göz önünde bulundurulduğunda basiretli davranma yükümlülüğü nedeniyle kararlaştırılan sözleşme hükümlerinin “zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiğinin” ileri sürülmesinin olanaksız olduğu, bu durumda taraflar arasında akdedilen sözleşme hükümlerinin genel işlem şartlarına aykırı olmadığı, 26/05/2022 tarihli bilirkişi ek raporunda özetle; kök rapordaki görüş ve kanaatlerinini aynı olduğunu tespit ve rapor edilmiştir.
Davacı vekilinin 24/09/2019 tarihli ıslah dilekçesinde özetle; dava değerini arttırma hakkını saklı tutarak 15.000 TL talepli olarak açılan davada talep miktarının iş bu dilekçe ile 85.000 TL arttırılarak 100.000 TL olması ve ilgili tutarın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, arttırılan bedel olan 85.000 TL’ye ıslah tarihi itibariyle en yüksek mevduat faizinin işletilmesini talep etmiştir.
Tüm dosya kapsamı ve bilirkişi raporu birlikte incelendiğinde ve değerlendirildiğinde; taraflar arsamdaki İhtilafın, 16.10.2006 tarihli Bayilik Sözleşmesi ile, davacının gerek kendisinin, gerekse başka gerçek ve tüzel kişilere ürettirdiği … markalı teksil-konfeksiyon ürünlerinin davacının … Merkezdeki Mağazasında perakende satışının (Davalı tarafından belirlenen perakende satış fiyatları üzerinden ) yapılması için bir yılı süreli olarak gerçekleştirilmesi için Davalı şirketin Bayiliğini yaptığı, sözleşme süresi sona ermiş olmasına ragmen tarafların zımni kabulüyle Davacı, davalının bayiliğini yapmaya devam ettiği, Sözleşme belirli süreli olarak imzalanmış olmasına karşın, belirsiz süreli ve sürekli borç/alacak doğuran sözlşeme niteliğine dönüştüğü, 16.10.2006 tarihli Sözleşme ile başlayan taraflar arasındaki ticari ilişki, davacının davalıya gönderdiği 24.05.2014 tarihli e.posta yazısı sonrasında taraflar arasındaki Bayilik İlişkisinin sonlandırıldığı, davacının iddiası, sözleşmenin feshedilmesine ilişkin e postanın, davalının talebi üzerine gönderildiği, sözleşmenin genel işlem koşullarına aykırı olarak düzenlendiği, dolayısıyla sözleşmenin haklı nedenle sona ermiş olduğu, bu bakımdan uğranılan zararların ve portföy tazminatının ödenmesi gerektiği iddiasına dayalı olarak açıldığı,
İspat kuralına ilişkin TMK. m. 6 hükmüne göre: “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür”. HMK. m. 190/1 hükmüne göre: “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir”. Bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf o vakıayı ispat etmeye mecburdur. Dolayısıyla davacının iddiasının haklı görülebilmesi için, anılan kurallar uyarınca, davacı tarafından, “sözleşmenin feshedilmesine ilişkin e-postanın, davalının talebi üzerine gönderildiği, sözleşmenin genel işlem koşullarına aykırı olarak düzenlendiği” yönündeki iddiaların geçerli delillerle ispat edilmesi gerektiği, davacı tarafından sözleşmenin feshedilmesine ilişkin e postanın, davalının talebi ve baskıları üzerine gönderildiğine ilişkin somut bir delil sunulmadığı,
HMK. m. 199 hükmüne göre elektronik ortamdaki yazılı belge niteliğindir. Bu hüküm uyarınca yazılı belge niteliğindeki yukarıda anılan mail yazışmalarındaki ifadeler dikkate alındığında, taraflar arasında sözleşmenin davacının talebi sonucunda sona erdirildiği, dolayısıyla davalı tarafından yapılmış bir haksız fesih durumunun bulunmadığı, bu bakımdan davacının zararların giderilmesi ve portföy tazminatına ilişkin taleplerinin yerinde olmadığı,
Davacının diğer bir iddiası da, sözleşme hükümlerinin tek taraflı olarak belirlendiği dolayısıyla da genel işlem şartlarına aykırı oldukları yönündedir. Genel işlem şartları, sözleşmenin kuruluşu sırasında taraflardan birinin diğerine sunduğu çok sayıda sözleşme için önceden formüle edilmiş sözleşme şartları şeklinde tanımlanmaktadır. Genel işlem koşullarının sözleşme içeriğine dâhil sayılabilmesi ve geçerli olabilmesi için şu iki şartın bir arada bulunması yeterlidir: Genel işlem koşullarını kullanan taraf, (i) karşı tarafı genel işlem koşulları kullandığı konusunda açıkça uyarmalı ve (ii) genel işlem koşulları metninden haberdar olma imkânını karşı tarafa vermelidir. Bu iki şarttan birinin gerçekleşmemesi durumunda genel işlem koşulları yazılmamış sayılır. Sözleşmenin yazılmamış sayılan genel işlem koşulları dışındaki hükümleri geçerliliğini korur (TBK. m. 22).
Sözleşme yapma özgürlüğüne ilişkin TBK. m. 26 hükmüne göre, “taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler”, Yine TBK. m. 27/1 hükmüne göre, “kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür”. Nihayet TBK. m. 28/1 hükmüne göre de “bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir, söz konusu hükümler dikkate alındığında; sözleşmenin sözleşme yapma özgürlüğü çerçevesinde yapılmış olduğu, kanunun emredici hükümlerine, ahlaka ve kamu düzenine aykırı bir durumun söz konusu olmadığı, davalının tacir ve yapılan işin de ticari bir iş olduğu, davalının aksi yönde delil sunmasında herhangi bir sınırlama da bulunmadığı göz önünde bulundurulduğunda basiretli davranma yükümlülüğü nedeniyle kararlaştırılan sözleşme hükümlerinin “zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiğinin” ileri sürülmesinin olanaksız olduğu, bu durumda taraflar arasında akdedilen sözleşme hükümlerinin genel işlem şartlarına aykırı olmadığı,
Taraflar arasında sözleşmenin davacının talebi sonucunda sona erdirildiği, dolayısıyla davalı tarafından yapılmış bir haksız fesih durumunun bulunmadığı, bu bakımdan davacının zararların giderilmesi ve portföy tazminatına ilişkin taleplerinin yerinde olmadığı, sözleşmenin sözleşme yapma özgürlüğü çerçevesinde yapılmış olduğu, kanunun emredici hükümlerine, ahlaka ve kamu düzenine aykırı bir durumun söz konusu olmadığı, davalının tacir ve yapılan işin de ticari bir iş olduğu, davalının aksi yönde delil sunmasında herhangi bir sınırlama da bulunmadığı göz önünde bulundurulduğunda basiretli davranma yükümlülüğü nedeniyle kararlaştırılan sözleşme hükümlerinin “zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiğinin” ileri sürülmesinin olanaksız olduğu, bu durumda taraflar arasında akdedilen sözleşme hükümlerinin genel işlem şartlarına aykırı olmadığı hususu tespit ve rapor edildiği, denetlemeye ve hükme dayanak etmeye elverişli 03/01/2022 tarihli bilirkişi raporuna göre davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davacının davasının reddine,
2-Harçlar Yasası uyarınca alınması gerekli 80,70TL harcın başlangıçta peşin alınan 256,17TL ve 1.451,59 TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.627,06 TL harcın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
3-Davacı yanca yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan 1.600,00 TL lik bilirkişi ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Davalı duruşmalarda kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 13.450,00 -TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Davacının gider avansından artan bakiyesinin karar kesinleştiğinde re’sen davacıya/vekiline iadesine,
Dair; davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı tarafların gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 01/07/2022

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza