Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/1141 E. 2018/267 K. 05.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2015/1141 Esas
KARAR NO : 2018/267
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/02/2016
KARAR TARİHİ : 05/04/2018
Mahkememizde görülmekte olan Alacak, İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili, 10.08.2005 tarihinde vekiledeninin anlaşacağı TV şirketlerinde yayınlanacak programlara izleyicilerin aktif olarak, katma değerli arama ve kısa mesaj aracılığıyla katılımlarını temin amacıyla davalıyla sözleşme imzaladıklarını, sözleşme gereği davalı tarafından servis numarası temin edileceğini, gelen numaralara ilişkin IVR ve SMS hizmeti vereceğini, aranan numaraya ilişkin GSM operatöründen gelen raporların vekiledenine iletileceğini, operatörden tahsil edeceği net tutarı sözleşmedeki gelir paylaşımı esasına göre vekiledenine ödemesi gerekirken, davalının söz konusu raporları iletmediği gibi GSM şirketinden tahsil ettiği tutarı da ödemediğini, bugüne kadar ödemesi gereken tutarın 600.000 Euro’dan fazla olduğunu, 26.09.2006 tarihli faturanın da davalı tarafından haksız olarak iade edildiğini, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 13. maddesi ile uygulanacak hukuk ve yetkili mahkeme konusunda Türkiye Cumhuriyeti Kanunları’nın uygulanacağı ve ihtilaf vukuunda yetkili mahkemenin İstanbul Mahkemeleri olacağının hükme bağlandığını beyanla, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 10.000 Euro alacağın ödeme tarihindeki TCMB efektif satış kuru üzerinden TL karşılığının, sözleşme gereğince ödeme yapılması gereken tarihten itibaren bir yıllık döviz mevduatına uygulanan en yüksek banka mevduat faiz oranı üzerinden temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
CEVAP:
Davalı vekili, … Mahkemeleri’nin yetkili olduğunu, davacının hak ettiği ödenmemiş alacağının bulunmadığını, aksine davalıya borçlu olduğunu, taraflar arasında 10.08.2005 tarihli sözleşme dışında 21.09.2005 ve 01.04.2006 tarihli sözleşmeler imzalandığını, vekiledeninin sözleşme gereği üstlendiği yükümlülüklerini tam ve eksiksiz yerine getirildiğini, davacı taraf yetkilisi olan …’nun, tüm ödemelerin … ‘deki …. şirketinin Türkiye’deki bir hesabına yatırılması talimatını verdiğini ve bu şirketin faturaları tanzim edeceğini bildirdiğini, ödemelerin davacı tarafın talimatıyla … şirketine gerçekleştirildiğini savunarak, davanın reddini talep etmişlerdir.

İSTANBUL….. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN
…-… E.K. SAYILI DAVA DOSYASINDA

Mahkememizde açılan işbu dava ile İstanbul …. Asliye Ticaret Mahkemesine tevzi edilen ancak bozmadan sonra 07.06.2016 tarihli karar ile Mahkememizin işbu dava dosyası ile birleştirilen dosyada;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … ile aralarındaki imzalanan sözleşme ile temin edilecek servis numaraları ile tedarik edilecek katma değerli hizmetler teknik altyapı ve uygulamalar yardımıyla aranan katma değerli numaraya ilişkin GSM operatöründen tahsil edeceği net tutar, sözleşmedeki gelir paylaşımı esasları dahilinde vekiledenine ödeneceğini, ancak davalının sözkonusu raporları vekileden şirkete iletmediği gibi GSM şirketinden tahsil ettiği tutarları da ödemediğini, bunun üzerine bir kısım alacaklarının tahsili istemiyle İstanbul …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile alacak davasının açıldığını, mahkemece davanın reddine karar verildiğini, kararın temyiz edildiğini, kararın Yargıtay …. HD. nin 8.9.2014 tarihli ilamı ile bozulduğunu, sözkonusu davada bu gelişmeler yaşanırken yargılama ile varlığı tespit edilen 303.206,83 EURO alacaktan dava konusu edilen 10.000,00 EURO nun mahsubu ile bakiye 293.000,00 EURO alacağın tahsili için 24/02/2015 tarihinde İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile ilamsız genel haciz yoluyla icra takibine girişildiğini, davalının takibe itiraz ettiğini beyanla ; öncelikle işbu dava dosyasının İstanbul …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … (Bozmadan sonra 2015/1141 Esas sayılı dosyası) Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine ve davalının itirazının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
CEVAP
Davalı vekili birleşen davaya cevaplarında ; alacağın dayanağı 10.08.2005 tarihli sözleşme olmakla, zamanaşamına uğradığını, yanlar arasında bağıtlanan sözleşmenin basit bir satış sözleşmesi değil TBK 620 madde anlamında adi ortaklık sözleşmesi olduğunu ve TBK 147/5 maddesi uyarınca 5 senelik zamanaşamına tabi olduğunu, dava konusu alacağın davacı tarafça kesilen 26.9.2006 tarihli faturaya konu edilmiş olup, alacağın en geç bu tarihte muaccel olduğunu, dolayısıyla 293.000 EURO olarak talep edilen alacağın zamanaşamına uğradığını, bu sebeple davanın reddine karar verilmesini, esasa ilişkin olarak da davacının davasına dayanak ettiği son bilirkişi raporuna ayrıntılı itiraz ettiklerini, telefon operatörlerinden gerekli bilgilerin alınmadığını, dosyaya yanlış telefon numaraları bildirildiğini , davacı alacağının tartışmasız bir biçimde ispatlanamadığını, paylaşım oranının %40 olarak belirlenmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu, zira paylaşım oranlarını 21.09.2005 tarihli tadil sözleşmesi ile değiştirildiğini, davacı bu sözleşmeyi inkar etmiş olsa da, mahkeme tarafından verilen ilk hükümle sözleşmenin bağlayıcılığı kabul edilmiş olmakla ve bu husus bozma nedeni yapılmadığından artık tadil edilen paylaşım oranlarının 21.09.2005 tarihli sözleşme uyarınca hesaplanması gerektiğini, keza takipte asıl alacak için faiz başlangıç tarihinin 29.12.2006 olarak bildirildiğini, bunun yanlış olduğunu, ilk davanın açıldığı işbu tarihin ancak kısmi alacak için temerrüt tarihini oluşturacağını, bakiye alacak için vekiledeninin temerrüde düşürülmediğini, yabancı para alacağına 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca faiz istenebileceğini ve keza icra inkar tazminatı koşullarının oluşmadığını, zira alacağın likit olmadığını, ancak davacı kötü niyetli olmakla ciddi itirazlara maruz kalan bilirkişi raporlarına dayalı takibe girişmekle davacı aleyhine alacağın %20 si oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmişlerdir.
GEREKÇE:
Asıl dava, taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmesine dayalı alacağın tahsili, birleşen dava ise aynı sözleşmeye dayalı bakiye alacak için girişilen takibe vaki itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır.
Mahkememizce yapılan yargılama sonunda verilen …-…. E.K. Sayılı 19/11/2012 Tarihli karar ile “…. İddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacı şirket ortağı ve yönetim kurulu üyesi olan Sevain Tunalı’nın “dava dışı …. şirketi adına banka hesapları açmak, var olan veya ileride açılacak banka hesaplarındaki parayı kullanmak ” üzere, … isimli kişiye vekâlet veren kişi olması ve davalının da sözleşmeden kaynaklanan ödeme yükümlülüklerini davacının talimatı ile …. isimli şirket hesabına yaptığı yönündeki savunması dikkate alınarak, davalının sözleşmeden kaynaklanan davacıya karşı olan yükümlülüklerini yerine getirdiği sonuç ve kanaatine ; dosyaya sunulan tüm belgeler, özellikle 07.11.2005 tarihli cevabi yazı ve tercümesi birlikte değerlendirilmek suretiyle varıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararının davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay …. Hukuk Dairesinin … – … E.K. Sayılı 08.09.2014 tarihli ilamı ile;
“… Somut olayda, mahkemece hükme esas alınan 07.11.2005 tarihli ödemenin, ….’ya yapılması talimatını içerir belge altındaki imzanın davacı şirket ortaklarından … ‘na ait olduğu davalı tarafça savunulmuş olup, bu imza ve belge içeriğinin davacı tarafça benimsenmediği, davalı tarafça ödemenin ….’ya yapılmasına dayanak gösterilen 07.11.2005 tarihli talimat yazısında tek imza bulunduğu gibi, imzalayan şahsın davacı şirketin temsilcilerinden olduğunun da savunulmadığı, anılan temsilcinin, davacı şirket temsilcisi olduğuna dair herhangi bir belge sunulmadığı gibi, yetkisiz temsilci durumunda bulunan bu kişinin tahsile ilişkin işlemlerinin davacı şirket tarafından açıkça ya da taraflar arasında oluşan bir teamül ile örtülü olarak benimsendiğinin de ispatlanamadığı, diğer anlatımla, taraflar arasında dava konusu sözleşme tarihinden önce gerçekleşen başka tahsil işlemlerinin aynı temsilcinin tek imzası ile yapıldığı ve bunun davacı şirket tarafından benimsendiği ve taraflar arasında bu şekilde bir teamül oluştuğunun ispat edilemediği, tacir olan davalının 07.11.2005 tarihli talimat yazısının davacı Anonim Şirket yönünden bağlayıcı nitelikte olmadığını bilmesi gerektiği, bu durumda mahkemece, davalının, davacı şirketin talimatıyla dava dışı …. şirketine ödeme yaptığını ya da davacının 818 sayılı BK’nın 38. (TBK’nın 46.) madde hükmü uyarınca bu ödemeyi benimsediğini kanıtlayamadığının kabulü ile uyuşmazlığın esası incelenip, sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği ” gerekçesi ile bozulmuştur.
Bu kez davalı vekilinin karar düzeltme istemi üzerine, yine Yargıtay …. Hukuk Dairesinin, … – … E.K. Sayılı 13.10.2015 tarihli ilamı ile ” Yargıtay ilamında belirtilen gerektirici sebeplere göre, HUMK’nın 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirisine uymadığı” gerekçesi ile karar düzeltme isteminin reddine karar verilmiştir.
Mahkememizce 08.09.2014 tarihli bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
Davalı vekilinin; davanın ihbarı talepleri doğrultusunda dava; Yurt Dışı … na ihbar edilmiştir.
İstanbul …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı ( ilk esası 2016/185) dosyası, mahkememizin işbu dava dosyası ile birleştirilmiştir. Asıl dava, aynı sözleşmeye dayalı kısmi alacak davası olarak açılmış, birleşen dava ise bakiye alacak için girişilen takibe itiraz üzerine itirazın iptali davası olarak açılmıştır.
Birleşen dosyada davaya dayanak İstanbul …. İcra müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasında; alacaklı …. Yayıncılık Prodüksiyon …A.Ş. tarafından davalı … aleyhine 10.08.2005 tarihli sözleşmeden kaynaklanan ve İstanbul …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … E. Sayılı dava dosyası ile sabit olan bakiye 293.000 EURO asıl alacak için 16.02.2015 tarihinde ilamsız genel haciz yolu ile takibe girişildiği, borçlunun süresinde 20.05.2015 tarihinde borca, faizin başlangıç tarihine, tüm ferilerine itirazı üzerine takibin durduğu, birleşen davanın 1 yıllık yasal süre içinde 24.02.2016 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Taraflar arasında 10.08.2005 tarihli sözleşmenin varlığı ve fiilen uygulamaya konulduğu hususunda uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık elde edilen gelir miktarının ne olduğu ve davacı payının ödenip ödenmediği noktasındadır. Davalı yan bozmadan evvel yapılan yargılama sırasında ticari ilişkiyi ve borcu kabulle ödeme def’i ileri sürmüştür. Davacının talimatı ile davacı adına yapıldığı iddia edilen 7.11.2005 tarihli ödeme miktarı 455.890,94- EURO dur. Davalı yan bugüne kadar rakamsal farklılığa ilişkin bir açıklama getirememiştir.
10.08.2008 tarihli sözleşmeye göre, taraflar arasında gelir paylaşım esasına dayalı bir sözleşme ilişkisi kurulmuştur. Buna göre, GSM Operatörünün elde ettiği net gelir üzerinden, alt tedarikçiler tarafından davalıya ödenen tutar üzerinden, her bir IVR ve SMS için ayrı ayrı belirtilen yüzdelere ve aylık reklam harcamaları ile dağıtılan ödüllere göre ikramiyeye hak kazanacaktır. Bu orandan hesaplanacak içerik üzerinden vergilerin, masrafların, hazine payının ve muhtemel gelecek vergilerin kesilmesinden sonra davalı, davacıya ödemede bulunacaktır. Davacı yalnızca … şirketlerinin davalıya gerçekten yapmış olduğu ödemelerden pay alacaktır ve … şirketlerinin verilmiş hizmet bedelini ödememesi durumunda davalı, davacıya bu hizmetler için herhangi bir ödemede bulunmayacaktır.
…-…(…)-… ve … şirketlerinden istenen bilgiler olarak gönderilen bilgiler arasında, yapılacak hesaplamaya esas olacak, anılan telefon numaralarına 2005 ve 2006 yılı için gelen aramaların ve SMS’lerin aylık süreleri ve sayılarının ne oldukları gösterilmemiştir. Davaya konu sözleşmelerden … arasında mobil hizmetler gelir paylaşım sözleşmesinin ödemeler bölümünde gösterilen net ve hizmet gelirleri paylaşımı oranları esas alınarak aylık olarak anılan telefonlardan yapılan aramalar ile gönderilen SMS’ lerin tespiti ve bunların birim fiyatları dikkate alınarak gelir saptaması yapılması söz konusu olabilmektedir. Ancak buna ait verilerin ilgili şirketlerce gönderilmesi mümkün olmadığı görülmektedir. Dosyaya sunulan CD içeriğinde de geçerli bilgiler bulunmamaktadır.
Bu durumda, davacının gelir payının bu şekilde tayin olunamaması halinde, BK 98/2 madde atfıyla BK 42/2 maddenin uygulanması gündeme gelecektir. Anılan madde de, “Zararın hakiki miktarını ispat etmek mümkün olmadığı takdirde hakim halin mutad cereyanını ve mutazarrır tarafın yaptığı tedbirleri nazara alarak onu adalete tevkifan tayin eder.” hükmü düzenlenmiştir.
Bu durumda ilgili şirketler tarafından gönderilen banka hesapları ve faturalar ve belgeler dikkate alınarak mali olarak yapılan incelemede, kök raporda da belirtildiği üzere alt tedarikçi dava dışı … A.Ş. ( Eski Ünvanı …) tarafından davalı şirkete 388.288,42 Euro ödeme yapıldığı, alt tedarikçilerden dava dışı … A.Ş. Tasfiye Komisyonu tarafından gönderilen 25.01.2011 havale tarihli dilekçeye göre ise, davalı şirkete …’un banka hesabından diğer grup şirketi olan … İnter A.Ş. adına ödemeler yapıldığı, bu ödemeler karşılığında Star A.Ş. tarafından … A.Ş. nin borçlandırıldığı , … A.Ş. nezdindeki 22.5.2005-24.3.2006 tarihleri arasındaki davalı şirket cari hesabına göre, davalı şirket bakiyesinin bulunmadığı belirtilerek cari hesap özeti fatura suretleri ile, ödeme dekontları ibraz edilmiştir. İbraz edilen cari hesap özetine göre davalı şirket tarafından alt tedarikçi … A.Ş. adına düzenlenen faturaların toplam tutarının 369.728,65 Euro olup, dolayısıyla alt tedarikçilerden … tarafından 388.288,42-Euro , … tarafından 369.728,65-Euro olmak üzere davalı şirket adına düzenlenen faturalar toplamı 758.017,07-Euro ve bunun %40 ı 303.206,83-Euro olup, bu miktarın davacının alacağını teşkil edeceği, davalının varlığını kabul ettiği borcu, davacı veya yetkili temsilcisine ödediğini hukuken geçerli deliller ile ispatlayamadığı durumda davacıya ödenmesi gereken miktarın 303.206,83 Euro olduğu yönünde düzenlenen ve bozmadan önce hükme dayanak teşkil eden 26.09.2012 tarihli rapor mahkememizce de hükme esas alınmıştır. Zira, hernekadar davalı bozmadan evvel işbu rapora ayrıntılı itirazlarını sunmuşlar, bozmadan ve birleşen davadan sonra verdikleri cevap dilekçelerinde de davacı tarafından doğru telefon numaralarının bildirilmediğine, ispat külfetinin davacı üzerinde olduğuna , telefon operatörlerinden gerekli bilgilerin alınması ve doğru telefon numaralarının bildirilmiş olması halinde sağlıklı bilgi toplanması durumunda, davacı alacağının tartışmasız bir biçimde ispatlanacağına, ancak bu hususun gerçekleşmediğine , TBK 50/2 maddesi uyarınca alacak miktarının hakkaniyete uygun olarak mahkeme tarafından tespit edilmesi gerektiği kabul edilecek olsa bile, ilk hükümle bağıtlandığı kabul edilen 21.09.2005 tarihli sözleşmeye rağmen, paylaşım oranının %40 olarak kabul edilmesinin hakkaniye aykırı olduğuna ilişkin itirazları; bilirkişi raporu ile saptanıp davacı tarafından da itirazsız kabul edilen 303.000 Euro alacak karşısında, davalının kabul ve ikrar ettiği, ancak ödediğini bildirdiği 455.890,94 Euro dan çok daha fazla olmakla, itirazlar doğrultusunda yeniden inceleme yapılması, bilirkişi raporu alınması gerekli görülmemiştir.
Mahkememizce verilen 26.11.2012 tarihli kararda, davalının sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirdiği ve davacının talimatı üzerine gelir payını dava dışı …’ya ödediği kabul edilmek suretiyle, davanın reddine ilişkin verilen karar Yargıtay …. HD. tarafından bozulmuş olmakla ve bozmaya uyulmakla artık davalının ödeme sureti ile ifa savunmasına itibar edilememiş, son bilirkişi raporu ile saptanan 303.000-Euro davacı alacağı olduğu kabul edilmiştir.
Birleşen dava yönünden davalı vekili zamanaşımı itirazını ileri sürmüşler, yanlar arasında bağıtlanan ve davalara dayanak edilen 10.08.2005 tarihli sözleşmenin TBK 620 maddesi anlamında adi ortaklık sözleşmesi olduğunu, TBK 147/4 madde uyarınca 5 senelik zamanaşımı süresine tabi olduğunu ve takip tarihi itibarıyla bu sürenin dolduğunu ileri sürmüşlerdir. Keza davacı yan 06.03.2017 tarihli cevaba cevap dilekçesinde, dava konusu sözleşmenin nihayet vekalet sözleşmesi hükümlerine tabi olduğunun kabul edilebilecğini beyan etmekle, TBK 147/5 maddesine atıfta bulunmuşlardır. Taraflar arasında gelir paylaşım esasına dayalı bir sözleşme ilişkisi kurulduğu çekişmesizdir. Hukuki nitelendirme hakime ait olmakla, taraf vekillerinin beyanlarına rağmen sözleşmenin genel nitelikte ve TBK 146 madde uyarınca 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğu anlaşılmaktadır. Biran için sözleşmenin TBK 147/4 maddeye göre ortaklık sözleşmesi olarak nitelendirilmesi halinde ise, tasfiye işlemi gerçekleştirilmedikçe adi ortaklık sözleşmesinden doğan alacaklar bakımından zamanaşımı süresinin işlemeyeceği, bu sebeple birleşen dava ve takip tarihi itibarıyla zamanaşımının gerçekleşmediği, keza sözleşmenin işgörme /vekalet sözleşmesi olarak kabulü halinde, vekilin hesap verme borcunu ve vekalet ilişkisi çerçevesinde aldıklarını verme borcunu yerine getirmemesi sebebiyle zamanaşımı süresinin başlamadığı, tüm bunların ötesinde davalı vekili başlangıçta cevap dilekçesi ile borcu kabul etmiş olmakla TBK 156/2 madde uyarınca herhalukarda 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanacağı nedenine göre davalı yanın zamanaşımı itirazları reddedilmiştir.
Bozmadan sonra yapılan yargılamada, davacı yan, alacağı kısmen 3. Şahıs ….’a temlik ettiklerini bildirmiş iseler de , yanlar arasında bağıtlanan ve davaya dayanak 10.08.2005 tarihli sözleşmenin Temlik ve Devir başlıklı 10. maddesinde temlikin yasaklandığı, hizmet sağlayıcısının yazılı rızası şartına bağlı tutulduğu ve bu rızanın mevcut olmadığı anlaşılmakla temlikin hüküm doğurmadığı, ihtilafın başlangıçtan beri var olan taraflar arasında çözülmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle; aşağıdaki şekilde hüküm kurularak , davacı yanın icra inkar tazminatı taleplerinin alacak likit olmadığından ve hakkaniyet kuralları da uygulanarak alacak miktarı belirlendiğinden koşulları oluşmadığından reddine karar verilmiştir.
Bu itibarla
HÜKÜM
ASIL DAVADA
1-) DAVANIN KABULÜNE; 10.000-Euro’ nun 29.12.2006 dava tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca Devlet Bankaları’nın Euro üzerinden açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına uyguladığı en yüksek faiz oranında faizi ile ve talep gibi fiili ödeme günündeki T.C.M.B. Efektif Satış Kuru karşılığı üzerinden davalıdan alınarak davacıya ÖDENMESİNE,
2-)Harçlar Yasası uyarınca alınması gerekli 1.277,42-TL ilam harcından, peşin alınan 252,60-TL harcın mahsubu ile bakiye 1.024,82-TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
3-)Davacı tarafından yapılan 252,60-TL peşin harç, 12,20-TL başvuru harcı, 2,10-TL vekalet harcı, 1.700,00-TL bilirkişi ücreti ve 134,50-TL davetiye gideri olmak üzere toplam 2.101,40-TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-)Davacı duruşmalarda kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 2.244,05-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-)Davacı/davalı yanca yatırılan gider/delil avansından artan bakiyenin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı/davalı /vekillerine iadesine,
BİRLEŞEN DAVADA;
6-) Davalının İstanbul … İcra Müd … E sayılı takip dosyasında itirazının 293.000-Euro üzerinden İPTALİNE, takibin bu alacağa takip tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca Devlet Bankaları’nın Euro üzerinden açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına uyguladığı en yüksek faiz oranında faiz uygulanmak suretiyle DEVAMINA, talep gibi fiili ödeme günündeki T.C.M.B Efektif Satış Kuru karşılığı üzerinden davalıdan alınarak davacıya ÖDENMESİNE,
7-) Davacı yanın icra inkar tazminatı taleplerinin alacak likit olmadığından ve hakkaniyet kuralları da uygulanarak alacak miktarı belirlendiğinden koşulları oluşmadığından REDDİNE,
😎 Davacı yanın icra inkar tazminatı taleplerinin REDDİNE
9-)Harçlar Yasası uyarınca alınması gerekli 64.938,12-TL ilam harcından, peşin alınan 12.093,85-TL harcın mahsubu ile bakiye 52.844,27-TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
10-)Davacı tarafından yapılan 29,20-TL başvuru harcı, 12.093,85-TL peşin harç, 4,30-TL vekalet harcı olmak üzere toplam 12.127,35-TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
11-) Davacı duruşmalarda kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 51.974,54-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
12-)Davacı tarafından yatırılan gider avansından artan bakiyenin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya/vekillerine iadesine,
Davacı vekili ile davalı vekilinin yüzünde tarafların gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile temyiz için Yargıtay’a başvurma hakları hatırlatılarak verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 05/04/2018

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …