Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/324 E. 2018/1243 K. 26.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2012/321 Esas
KARAR NO : 2018/1251

DAVA : Ticari Şirket (Tasfiyeye İlişkin)
DAVA TARİHİ : 04/12/2012
KARAR TARİHİ : 27/12/2018

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Tasfiyeye İlişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dilekçesinde, vekiledeninin davalı şirketin %50 ortağı olduğunu, şirketin yaklaşık ikibuçuk yıldır faaliyet gösterdiğini, şirketin tüm işlemlerinde iki ortağında çift imzasının olması gerektiğini, davalının oğlu olan …’in tek imzasıyla sözleşmeler yapıp paralar aldığını veya ödemeler yaptığını ve faturalar kestiğini tespit ettiğini, ayrıca yine …’in şirket hesabından, babası şirket ortağı olan … ile vekiledeninin verdiği yetkilleri kötüye kullanarak şahsi ödemelerini yaptığını, babasının hesabına ve muhasebeci … hesabına şirket paralarını aktardığını, banka hesabından çift imza yetkisi olmasına rağmen vekiledeninden habersiz internet üzerinden EFT’ler yaptığını, böylece davalı … ve oğlu …’in fatura ve sözleşme düzenleyerek, para tahsilatı yaparak şirketi borçlandırdığını ve şirketi zarara uğrattığını, bu işlemleriyle birçok TV kanalını dahi tehlikeye soktuğunu, vekiledeninin, şirketin borcundan ve alacağından haberinin olmadığını, vekiledeni ile davalı arasındaki husumetin uzun süredir devam ettiğini, şirketin devamı konusunda engel teşkil ettiğini beyanla, şirketin aktif ve pasifinin hesaplanarak TTK’nun 551(2) maddesi uyarınca ortaklıktan çıkarılmasına izin verilmesi veya 549 madde uyarınca şirketin feshine, şirketin 6762 sayılı kanunda gösterilen şekilde tasfiyesine karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
Duruşmada hazır bulunan davacı asil, dava dışı …’e sadece internet üzerinden ve resmi faturaları ödemek için, işlem yapmak için … şubesi neznindeki işlemler için verilmiş yetki verdiğini, bundan başka şirket adına ve kendi adına işlem yapmak üzere …’e verilmiş vekaletname olmadığını beyan etmişlerdir.
CEVAP:
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; …’in, vekiledeni …’in oğlu olduğunu, şirketin sermayesinin tamamının vekiledeni tarafından ödendiğini, …’in babasının verdiği geniş kapsamlı vekaletname ile şirketin finans ve koordinasyon işlerini babasının adına yürüttüğünü, şirket tarafından düzenlenen faturaların ödemelerinin resmi olarak şirket hesabına gönderildiğini, şirket tarafından düzenlenen faturalarla şirketin herhangi bir borç altına sokulmadığını, aksine verilen hizmete ilişkin fatura düzenlendiğini ve fatura bedellerinin resmi olarak şirket hesabına ödendiğini, …’in şirket hesabından kendisine babasına ve …’nin hesabına EFT yaptığı iddialarına karşılık, şirket hesabından yapılan tüm ödemelerin şirket harcamaları ve şirketin hizmet satın aldığı firmalara yapılan ödemeler olduğunu, banka hesabının açılış işlemlerinde ve şifre teslimlerinde davacının imzasının alındığını, davacı hernekadar şirkete ortak olarak gözükmekte ise de tüm yetkilerin … ve …’te olduğunu, şirket tarafından düzenlenen faturaların, yapılan gider ve masrafların davacının bilgisi dahilinde yapıldığını, şirketin çalıştığı hizmet sattığı firmaların kurumsal firmalar olduğunu, her ödemeye fatura kesildiğini ve şirket hesaplarına ödendiğini, …’ye yapılmış olan ödemelerin hizmet sağlayıcısı olan … Reklamcılık adına veya diğer hizmet sağlayıcıları adına yapılan ödemeler olduğunu, direk olarak yapılan ödemelerin sırası ile … reklamcılık, … radyo ve …’ ye yapılan ödemeler olduğunu, usulsüz ödemenin yapılmadığını, şirketin borçlarına karşılık vekiledeni tarafından çek ödemelerinin yapıldığını, bu ödemelerinde şirket kayıtlarında mevcut olduğunu, şirketin tüm sermayesinin vekiledeni tarafından ödendiğini, davacının sermaye ödenmeksizin vekiledeni tarafından iyi niyetli olarak şirkete ortak edildiğini, tüm koordinasyonu …’in sağladığını, şirket için yapılan görüşmelerden davacının haberi olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
Davalı şirkete usulen yapılan tebligata rağmen davalı adına davaya cevap verilmemiştir.
GEREKÇE;
Dava; Davacının haklı sebeple ortaklıktan çıkma, aksi halde şirketin haklı sebeple feshi talebine ilişkindir.
Davalı şirkete ait sicil dosyası getirtilip incelendiğinde şirket ortaklarının … ve … olup her ikisininde şirkette %50 oranında pay sahibi ve müştereken müdür oldukları anlaşılmaktadır.
Delil olarak dayanılan ve getirtilip incelenen … Cumhuriyet Başsavcılığının … soruşturma nolu dosyasında müşteki … tarafından şüpheliler …, … ve … aleyhine …. Ltd. Şti. yönünden evrakta sahtecilik suretiyle şirketi zarara uğrattıklarından bahisle şikayet edildiği, Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan soruşturma sonunda, 03.02.2015 tarihli kararla şüpheliler hakkında dava açmaya yeter kanıt ve emare bulunmadığı , ihtilafın hukuki olduğu gerekçesi ile koğuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, karar itiraz edildiği ancak … Sulh Ceza Hakimliğinin 14.04.2015 tarihli kararı ile itirazın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
… şubesine teskere yazılarak; davalı … Ltd Şti adına işlem gören hesaba ilişkin şirket ortakları … ve …’in şirketi temsil ve ilzam ve gerekli işlemleri yapmak üzere birbirlerine ve bir başka 3. Şahsa yetki verip vermedikleri, var ise vekaletname örneğini, ayrıca mevcut hesabın dava tarihi 04.12.2012 tarihinden geriye doğru bir yıl içinde kimler tarafından ne şekilde kullanıldığını, şirket hesabından tek imza ile işlem yapılıp yapılmadığını ve bu tek imzanın kime ait olduğu hususlarının bildirilmesi istenmiş, banka genel müdürlüğünce verilen cevapta, yedlerinde davalı şirkete ait hesap bulunduğu, ancak hesaba bağlı herhangi bir vekaletname bulunmadığı bildirilmiş, hesap hareketleri ve yetkili imza sirkülerleri ekli olarak gönderilmiştir.
Mahkememizce özellikle davacı yanın ortaklıktan çıkma talebinde haklı sebepleri olup olmadığının tespiti açısından davalı … Ltd Şti defterleri ve dosyaya sunulan banka kayıtları yeterli olmadığı takdirde Özellikle … Şube Müdürlüğünde mevcut kayıtların yerinde incelenip denetlenmesi suretiyle, davacı yanın iddia ettiği üzere kendisi ve diğer yetkili …’in imzaları olmaksızın şirket hesabından tek imza ile ödemeler havaleler yapılıp yapılmadığı, işlemlerde İnternetin aracı kılınıp kılınmadığı ve işlemlerin internet aracılığıyla yapılıp yapılmadığı, özellikle banka işlemleri açısından tek imza ile işlem yapılıp yapılmadığı, internet şifrelerinin imza karşılığı verilip verilmediği ve bu hususta bankada kayıt bulunup bulunmadığı hususunda, Mali Müşavir , bankacı, Medya Sektöründe uzman bilirkişilerden oluşturulan heyetten rapor alınmış, 06.05.2014 tarihli raporda ;
” …Şirket ana sözleşmesinde ortaklıktan çıkmaya ilişkin özel bir düzenleme bulunmadığı,
Şirket tarafından …’e verilen yazılı bir temsil belgesi bulunmadığı, …’in internet bankacılığı yolu ile bankadan işlem yapmasını sağlayan şifrenin …’e davacının da bilgisi çerçevesinde şirket ortakları tarafından verildiği, …’in şirketin … nezdindeki hesabından internet yolu işlemler yaptığı,
Davalı …’in oğlu …’in, şirket adına tek imzayla sözleşmeler yaptığına ilişkin herhangi bir sözleşmenin ibraz edilmediği,
İncelemeye sunulan 2012 yılına ait ticari defterlerin tetkikinde, şirket tarafından 2012 yılı İçerisinde toplamda 20 adet satış faturası düzenlenmiş olduğu ve tek imza ile düzenlenen faturalarda dahil olmak üzere fatura bedellerinin tamamının şirketin banka hesabına gönderilmiş olduğu,
Banka kayıtlarına göre … A Ş. , … AŞ. adına ödenen açıklaması ile 6 adette toplam 180.000.-TL’Iik ödemenin yapıldığı görülmekle birlikte davalı şirket defterlerinde bu ödemelerin … firmasının cari hesap borcundan tenzil edilmiş olduğu,
Şirket hesabından diğer ortak … hesabına yapılan ödemelerin, bu ortağın şirkete verdiği borçlara mahsuben yapıldığı,
… tarafından bankadan çekildiği ve akabinde çekilen paraların tahsilat makbuzu ile şirket kasasına girdiği, daha sonra kasaya giren paraların şirketin ticari faaliyetlerinde (şirket borçlarının ödenmesi v b ) kullandığı,
Davalı şirketin ödeme yaptığı … Ltd Şti. ile açık hesap şeklinde işleyen ticari bir ilişkisinin bulunduğu, söz konusu ödeme tarihinden sonra … firması tarafından davalıya muhtelif tarih ve tutarlarda faturalar düzenlendiği, ödeme tarihinden önce düzenlenen herhangi bir faturanın ise bulunmadığı ancak ödeme tarihinden önce taraflar arasında para alışverişi ( Çek, EFT vs. ) bulunduğu, 31.12.2012 tarihi itibariyle davalı şirketin … firmasına 105.425,06.-TL borçlu durumda bulunduğu,
… ‘e 01.10.2012 tarihinde “…Ödeme…” açıklaması ile 5.000.-TL’nin ödenmiş olduğu davalı şirketin ticari defter kayıtları ile belgelerine nazaran bu ödemelerin verilen sipariş avanslarına kaydedilmiş olduğu, ancak bu avans ödemesinin niçin yapıldığının anlaşılmadığı, 31.12.2012 tarihi itibariyle avans ödemesinden dolayı … ‘ün şirkete 5.000,00.-TL borçlu durumda bulunduğu,
…’e yapılan ödemelerden 6.000,00.-TL tutarlı ödemenin defterlerde kaydına rastlanmadığı, 4.500-TL’lik ödemenin ise şirketin kasasına girdiğini ve muhtelif şirket giderleri için kullanılmış olduğu,
Bu tespitler ışığında ortaklıktan çıkma için haklı sebeplerin bulunduğu kanaatine varılması halinde 31.12.2012 tarihi itibariyle Şirketin özvarlığının (-) eksi olması nedeni ile davacının şirketten herhangi bir ayrılma akçesi talep edemeyeceği,” tespit ve rapor edilmiştir.
Bilirkişi raporunun yan vekillerine tebliğ edildiği, yan vekillerinin yazılı beyan ve itirazlarını sunmuş oldukları görülmüştür.
Davacı vekilinin ayrıntılı talepleri doğrultusunda … A.Ş.’ne teskere yazılarak davacı vekilinin 01.07.2014 tarihli dilekçesinde bildirdiği kanalların ne zaman yayına çıktığının ve var ise sözleşmelerinin birer suretinin mahkememize gönderilmesi istenmiş, daha evvel mahkememizce oluşturulan bilirkişiler heyetine şirketler hukuku alanında öğretim üyesi bilirkişi ile uydu sistemleri konusunda uzman bilirkişi de atanarak ek rapor alınmasına karar verilmiştir. 30.05.2016 tarihli ek raporda:
“…Davalı şirket ile … AŞ arasındaki “Sinyal İletim ve Kapasite Sözleşmesi”nin; sözleşmenin devrine ilişkin usul uygulanmadan ve davalı şirketin sözkonusu işi devretmekten doğan menfaati karşılanmadan davadışı …’e devredildiğinin tesbiti halinde, bu hususun haklı sebep olarak nitelendirilebileceği; davalı şirketin halihazırda mali durumu gözetilerek, ortaklıktan çıkma yerine davalı şirketin haklı sebeple feshine karar verilebileceği” tespit ve rapor edilmiştir.
Bilirkişi raporunun davacı vekili ve davalılara ayrı ayrı tebliğ edildiği, davacı vekilinin rapora ilişkin itirazlarını yazılı olarak sundukları görülmüştür.
Davacı vekili yazılı beyanlarında, sunulan tüm delil ve belgeler doğrultusunda sadece mali yönden ortaklık payının ne olduğunun tespitini talep edip, şirketin zararda olmayıp karda olduğunu, tüm delillerle de bunun açık olduğunu beyanla, Televizyon Kanalları konusunda uzman bir bilirkişi ve mali bilirkişinin bu işi çözeceğini bildirerek yeniden inceleme yaptırılmasını talep etmişlerdir.
Mahkememizce verilen ara karar ile bilirkişi kurulundan davacı yanın başlangıçtan beri tüm iddiaları ve özellikle son ek bilirkişi raporuna ilişkin tarihsiz itiraz dilekçeleri doğrultusunda, şirketin zararda olup olmadığı, gerekirse dilekçede bildirilen sinema kanallarından sözleşmelerin getirtilmesi sonuca etkili olacak ise, bunun ön rapor halinde bildirilmesi durumunda sözleşmelerin de temini suretiyle ve özellikle davacı yönünden rapor düzenlenme tarihi itibariyle ve Yargıtay yerleşik içtihatları doğrultusunda, ayrılma payı hesabında karara en yakın tarihte şirket mal varlığının rayiç değerler üzerinden hesaplanması doğrultusunda yeniden rapor düzenlenmesi istenerek dosya bilirkişiler heyetine verilmiş, 07/04/2017 tarihli bilirkişi kurulu ön raporunda;
“… Davacı yanın dava dosyasına sunmuş olduğu, son bilirkişi ek raporuna karşı itiraz dilekçesi ekinde yer verdiği belgelerin, daha önce dosyaya sunulan kök ve ek rapordaki sonuçlara etkisinin bulunmadığı,
Bununla birlikte, davacı yanın son ek rapora karşı itiraz dilekçesinde belirttiği … , …, … A.Ş., … A.Ş., … TV, … TV, … RADYO, … TV, … TV, … TV ve … TV den, davalı şirket ile aralarında akdedilmiş sözleşmeler olup olmadığı, var ise ibrazının sağlanarak, bu sözleşmeler çerçevesinde adı geçen TV kanallarının davalı şirkete ödeme yapıp yapmadıklarının, yapılmış ise kime ne şekilde yapıldıklarının tespit edilebileceği,
Sorgulama sonucu mali veri elde edilebilmesi halinde, bu verilerin değerlendirilerek, şirket kayıtlarına girmesi gerektiği halde elde edilemeyen hasılat miktarının, şirketin öz varlık tutarı üzerindeki etkileri belirlenebileceği, buna bağlı olarak doğar ise davacı yan için ayrılma akçesinin hesaplanabileceği,
Aksi takdirde davalı şirketin ilk bilirkişi raporunda irdelenen 31.12.2012 tarihli mali tablolarında görüldüğü üzere borca batık olması nedeni ile ayrılma akçesinin söz konusu olmayacağı, borca batık olduğu anlaşılan şirket ile ilgili TTK’ nun ilgili hükümlerinin işletilmesi gerekeceği,” tespit ve rapor edilmiştir.
Ön raporda belirtilen şirketlere teskereler yazılmış, gelen cevaplar üzerine dosya bilirkişiler heyetine verilerek rapor alınmış, 22.05.2018 tarihli raporda;
“..Ön raporda isimleri belirtilen şirketlerden sadece … A.Ş. ile … A.Ş. tarafından, müzekkerelere cevap verildiği, diğer şirketlerin ise müzekkerelere cevap vermedikleri,
Müzekkere cevapları nezdinde yapılan incelemelerde, … A.Ş. ne ödenen toplam bedelin (maliyet bedeli) 2.408.506,00 TL karşılığı 1.327.954,56 USD olduğu, … A.Ş. tarafından yapılan kayıt dışı ödemeler toplamının ise 218.000,00 USD olduğu,
Diğer şirketlerin müzekkerelere cevap vermemiş olmaları karşısında davacı yanın, … A.Ş. tarafından ödenen aylık kira bedeli, depozito ve lisans bedellerini emsal alarak, … A.Ş. tarafından daha önce dava dosyasına gönderilen tabloda yer alan, kanal bazındaki sözleşme sürelerine aynı bedelleri tatbik etmek sureti ile sözleşmelerden elde edilmesi muhtemel gelir toplamını 2.028.667,30 USD olarak hesapladığı,
Davacı yan tarafından yapılan hesaplama varsayımsal bir yaklaşıma dayalı olup, muhasebesel anlamda tespit ve tevsik imkanı tanımadığından, bilimsel bir yaklaşım olarak kabul edilmesinin mümkün görünmediği,
Bununla birlikte elde diğer şirketlerce yapılan ödemelere ilişkin başkaca veri bulunmadığı dikkate alınarak, davacı yanın yaklaşımından hareketle ortaklık payının dava tarihi itibarıyla 527.909,48 TL olabileceği” tespit ve rapor edilmiştir.
Toplanan tüm delillere, iddia ve savunmaya, mahkememizce oluşturulan bilirkişiler heyetinden alınan kök ve birden fazla ek raporlara göre;
Mahkememize açılan dava, TTK ‘nun 638(2) maddesine dayalı haklı nedenle şirket ortaklığından çıkma ve ayrılma akçesinin tahsili, aksi halde haklı sebeple davalı şirketin fesih ve tasfiyesi talebine ilişkindir.
Davalı şirketin Limited Şirket olduğu, iki kişilik ortaklık olduğu, davada ortakların davacı ve davalı safında yeraldıkları, şirketin, tarafların müşterek imzası ile temsile yetkili kılındığı, hernekadar çıkma ve ortaklığın haklı sebeple feshi davasında diğer ortağın pasif husumet ehliyeti bulunmasada, somut olayda müşterek temsilde diğer şirket ortağının da davada taraf olarak gösterilmesinin mümkün ve yasal olduğu, bu sebeple şirkete kayyum tayini de zorunlu görülmeyeceği kabul edilmiştir.
Davacı, başlangıçtan beri şirketten çıkmasına izin ve tasfiye payının ödenmesine karar verilmesini ve bilirkişi tespitlerinin aksine, şirketin borca batık durumda olmadığını beyan etmektedir. Öncelikle, davacının çıkma talebine ilişkin olmak üzere ileri sürdüğü iddialar incelenmiş, davalının ve oğlu …’in şirket hesaplarından usulsüz para çektikleri, … tarafından şirket paralarının şahsi borçları için harcandığı, …’ın tek başına şirket adına sözleşmeler imzaladığı, internet üzerinden usulsüz EFT ler yaptığı, usulsüz fatura ve sözleşme düzenleyerek para tahsilatı yaptıkları hususu subut bulmamıştır. Haklı sebep, ortaklık işlerinden doğmuş olabileceği gibi, ortaklık ilişkisi dışında kişisel ilişkiden de doğmuş olabilir. Haklı sebebin varlığını, şirket ortaklığından çıkmak isteyen davacı ortak değil, mahkeme tayin ve tespit edecektir. Bu koşullarda öncelikle davacının çıkmaya izin verilmesi yönündeki talebinin değerlendirilmesi ve bunun sonucuna göre şirketin haklı sebeple feshine ilişkin talebin değerlendirilmesi gerektiğinden ( Yargıtay 11 HD 2014/1377-8486 E.K. sayılı kararı) mahkememizce yapılan değerlendirmede, davacının ileri sürdüğü sebeplerin subut bulmadığı, çıkma isteminin yerinde ve haklı olmadığı kanaatine varılmıştır. Ancak, davalı şirketin sicil kaydı devam ediyor ise de, fiilen varlık göstermediği, davalı ortağın yerleşim yerini başka bir şehre naklettiği, ortaklık ilişkisinin objektif olarak çekilmez bir hal aldığı, davalı ortağın oğlu vasıtası ile şirket hesaplarını şahsi işi için kullandığı düşüncesiyle ortaklar arasındaki güven ilişkisinin tamamen yitirildiği, ortakların görevlerini ihmal ettiği ve iyi yönetim yeteneğini yitirdikleri, şirket amaçlarının ve hedeflerinin yerine getirilmesi iradesinin kalmadığı, en önemlisi de şirketin kullanılabilir öz sermayesinin ve mal varlığının bulunmadığı, borca batık durumda olduğu, tüm dosya kapsamıyla ve bilirkişi raporlarıyla sabit olmakla, şirketin fesih ve tasfiyesinin ortaklar açısından da en uygun çözüm olacağı, hernekadar davacı vekilinin talepleri doğrultusunda mahkememizce ilgili mercilerden getirtilmeye uğraşılan pekçok bilgi ve belge doğrultusunda bilirkişiler tarafından davacı taleplerine göre, varsayımsal hesaplarla ayrılma akçesi belirlenmeye çalışılmış ise de, gerçek belge ve bilgi ile ve muhasebesel olarak ortaya konulamayan kârlılık durumunun nazara alınamayacağı, kaldı ki , şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmiş olmakla, davacı ortağın çıkma ve ayrılma akçesi ödenmesi taleplerinin de konusuz kaldığı, ancak tasfiye sonucunda alacak/borç durumunun hesaplanacağı anlaşılıp kabul edilmekle, davalı şirketin fesih ve tasfiyesine, tasfiye memuru olarak davacının tayinine karar vermek yasal ve yerinde görülmüştür. Bu itibarla;
HÜKÜM:
1-)Davalı … LİMİTED ŞİRKETİ’nin FESİH VE TASFİYESİNE,
Tasfiye memuru olarak talepleri doğrultusunda davacı …’in atanmasına, … için ücret takdirine yer olmadığına,
2-)Harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-)Davacı tarafından yapılan 21,15-TL başvuru harcı, 21,15-TL peşin harç, 3,30-TL vekalet harcı, 3.300-TL bilirkişi ücreti, 465-TL davetiye-teskere gideri olmak üzere toplam 3.810,60-TL yargılama giderinin davalı … Ltd. Şti.’den tahsili ile davacıya verilmesine,
4-)Davacı duruşmalarda kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 2.180-TL maktu vekalet ücretinin davalı … Ltd. Şti.’den tahsili ile davacıya verilmesine,
5-)Davacının gider avansından artan bakiyenin karar kesinleştiğinde davacıya/ vekiline iadesine,
Davacı vekilinin yüzüne karşı davalılar / vekillerinin yokluğunda tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK 341. madde uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yoluna başvurma hakları hatırlatılmak suretiyle oybirliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.27/12/2018

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …