Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1272 E. 2019/781 K. 10.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/1272 Esas
KARAR NO : 2019/781

DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/09/2014
KARAR TARİHİ : 10/10/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde; Davacı… A.Ş.’nin 1986 yılından beri Irak piyasasında iş yapan ve gerek iş ahlakı ve gerekse dürüstlüğüyle tanınan ve dolayısıyla Irak’ta yapılacak yeni bir iş olduğunda, ilk haberdar edilen bir firma olduğunu, 1989 yılında da İrak’a daimi ofisini açtığını, 2001 yılında ilgili bakanlığın davacı şirketten …talebinde bulunduğunu, davacının da bunu temin etmek için davalı şirketle ilişki kurduğunu, davalı şirketin Irak’ın talep ettiği spesifikasyonda mal üretecek araca sahip bulunmadığını beyan etmesi üzerine, davacı şirketin bu konuda da yardımcı olduğunu ve üretimi gerçekleştirecek makinelerin davalı tarafından teminine hem teknolojik bilgi ve hem de maddi katkıda bulunduğunu, böylelikle ilk olarak 2002 yılında, davalının ürettiği malların davacı şirket tarafından Irak’a pazarlandığını, bu arada Amerika Irak’ı istila edince, ilişkilerin bir süre askıda kaldığını ve nihayet 2006 yılında… Sanayi Bakanlığı’nın davacı şirketi yeniden davet ettiğini, aynı mal için bağlantı kurduğunu ve ilişkinin yeniden devam etmeye başladığını, bu suretle, 2001 yılında 195 ton, 2007’de 42 ton 400 kg, 2008’de 160 ton, 2009’da 234 ton 050 kg, 2010’da 40 ton 400 kg, 2011 ‘de 182 ton 248 kg ihracat gerçekleştirildiğini, 2009 Yılına kadar ihracat partisi bazında sürdürülen Tek Satıcılık anlaşmasının, 2009 yılında sürekli Tek Satıcılık sözleşmesine dönüştürüldüğünü ve bu sözleşmenin de beş yıl süre ile bağıtlandığını, ne var ki, 2012 yılından itibaren davalı davranışlarının garip bir hal almaya başladığını ve kendilerine bildirdikleri ihalelere katılabilmeleri için bazı belgelerin verilip, alıcıya ibrazı gerekmesine rağmen, davalının yazılı ve telefonla vaki ihtarlarının hiç birini cevaplamadığını ve 2012 yılından itibaren davacının çalışmasını baltaladığını, davalıya yaptıkları son ihtara da, davalı şirketin gerçek dışı cevap verdiğini. davalının imzalattığı 2009 tarihli Tek Satıcılık Sözleşmesi’nin davacının her türlü rekabetini önleyici ve bu malı başka üreticilerden sağlamasını engelleyici hükümler taşıdığını, davacı şirket açısından adeta bir esaret sözleşmesi niteliği taşıdığını, davalı şirketin, hem davacı şirketin Tek Satıcılık görev ve kazancını engellediğini, hem de bunu giderebilecek başka alternatiflerin kullanılması imkânlarını da sözleşme ile ortadan kaldırdığını, böylelikle davalının, bir taraftan Tek Satıcılık Sözleşmesini ihlal ederken, diğer taraftan da haksız rekabette bulunarak davacının o açıdan da zarara uğramasına sebebiyet verdiğini beyanla, davalının sözleşmeyi ihlal ettiğinin tespiti ile Irak’a 2012-2014 yılları arasında bizzat veya başkaları marifetiyle mal satıp, satmadığının tespitine, bu nedenle uğranılan zararın tespiti ile bu zarara mahsuben şimdilik 10.000,-USD’nin davalıdan tahsiline, taraflar arasındaki münhasır Tek Satıcılık Sözleşmesi’nin 26.02.2014 tarihinde sona ermiş bulunması sebebiyle, 2001 yılından itibaren süregelen bu başarılı ilişki nedeniyle müvekkili şirket adına uygun bir denkleştirme bedeli tespit ve tayinine ve fazlaya ait talepleri mahfuz kalarak, bu kalem için de davalıdan şimdilik 10.000,-USD’nin tahsiline, davalının, sözleşmeyi ihlal fiilinin dışında, ayrıca haksız rekabette bulunduğunun tespiti ile davalının bizzat veya dolaylı olarak gerçekleştirdiği ihracatlar nedeniyle, T.T.K.’nun 55. ve müteakip maddeleri gereğince, ihracat bedellerinin müvekkili şirkete intikal ettirilmesine ve bu kalem için şimdilik 1.000,- USD’nin davalıdan tahsiline, davacı şirket dışında gerçekleştirilen ihracat nedeniyle hak kesbedilen ücretlerin hangi tarihlerde muaccel oldukları gözetilerek, o tarihlerden itibaren bu alacaklara faiz tahakkuk ettirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde; Davalı şirket ile davacı …A.Ş. arasında 23.02.2009 tarihli Yetkili Satıcı Sözleşmesinin İmzalandığını, sözleşme gereği Irak Bölgesi sınırları içerisinde 5 yıl süre ile davalı tarafından üretilen malların satıcı … tarafından satılacağını, davacı tarafından iddia edilen Irak’ta ihalelere girebilmek için gerekli belgelerin davalı şirketten istenilmesine rağmen cevap mahiyetinde dahi geri dönüşlerin olmadığı hususunun gerçeği yansıtmadığını, davalı şirketten istenilen her türlü belgenin yetkililerine istenildiğinde verildiğini, kaldı ki… A.Ş’nin Irak devleti sınırlarında ülke içindeki iç karışıklıklardan dolayı iş alamamakta olduğunu ve bundan dolayı da davalı şirketten belge ve sair her hangi bir evrak talebinde bulunmadığının da açıkça ortada olduğunu, davacı şirketin zarara uğramasında sözleşmeden dolayı davalı şirketin hiçbir kusurunun bulunmadığını, tam tersine davacı şirket tarafından Yetkili Satıcı Sözleşmesi gereğince üretilecek ürünler hususunda bilgi verilmesi ve talepte bulunulması, ihale alınması gerektiği halde bu yükümlülüklerin yerine getirilmediğini ve bundan dolayı taraflar arasındaki gereken iş birliğinin gerçekleşmediğini, davalı şirketin, davacı şirket ile birlikte geçmişte yaptığı işler dışında Irak ülkesinde başkaca bir iş yapmadığını ve aralarındaki sözleşmeye uygun davrandığını, hatta davalı şirketçe 20.05.2014 tarihinde davacı şirketlerden …’a yazı yazılarak birlikte çalışmaya devam edebilmek için gereken hassasiyetin gösterildiği, iş alınması durumunda birlikte çalışılacağı, kendilerinden üretim hususunda bir talepte bulunulmadığı için farklı ülkeler ile çalışılmak zorunda kalındığının açık ve net bir şekilde belirtildiğini, buna rağmen davacı şirketçe hiçbir şekilde Irak ülkesi’nden ihale alınmadığını ve üretim yapılmasının davalı şirketten talep edilmediğini, bu şartlarda açılan davanın hiçbir temelinin bulunmadığını, davacının denkleştirme talebinin yersiz olduğunu, bu talebin 2001 yılından beri talep edilmesinin sözleşme ile bağdaşmadığı gibi, taraflar arasındaki sözleşmenin 2009 yılında akdedildiğini, davacı tarafından yapılan satış işlemleri neticesinde iş çevrelerinin genişlemesi ve iş potansiyellerinin artmasının söz konusu olmadığı gibi davalı şirket nezdinde yarar sağlayıcı bir durum da olmadığını beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
Davalı vekili 27/02/2019 tarihinde dava dilekçelerini tamamen ıslahla; 23/02/2009 tarihli yetkili satıcı sözleşmesinin davalı şirket ile davacı …A.Ş arasında imzalandığını, dolayısıyla diğer davacı yönünden husumet itirazı ile davanın usulden reddine karar verilmesini, haksız rekabete ilişkin davalarda zamanaşımının fiilin öğrenildiği tarihten itibaren 1 yıl olduğunu, davacı yanın haksız rekabet tazminatına ilişkin taleplerine karşı zamanaşımı def’inde bulunduğunu, esasa ilişkin olarakda;
23/02/2009 tarihli “Yetkili Satıcı Sözleşmesi”nin taraflar arasında sadece centilmenlik ve iyi niyet göstergesi olarak imzalandığını, davalı şirketin müşterek imza ile temsil edilmesi gerektiği halde sözleşmede sadece bir imzanın bulunmasının da bunun göstergesi olduğunu, dolayısıyla sözleşmenin hukuken geçerliliği olan sarih bir sözleşme olmadığını, kaldıki akdedilen sözleşmenin tek satıcılık sözleşmesi olmadığını, tek satıcılık sözleşmesi ile yetkili satıcılık sözleşmesi arasında hukuki mahiyeti ve sonuçları itibariyle farklılıkların bulunduğunu, sözleşmenin sorumluluklar başlıklı 4.maddesinin b bendinde “aynı şekilde üretici Irak pazarına başka bir aracı ile girerse, satışı gerçekleşen mal bedelinin % 5’i tutarındaki kısmını cezai müeyide olarak def’aten ve nakden temsilci … A.Ş.ye ödemek zorundadır.” denilmek suretiyle sözleşmenin tek satıcılık sözleşmesi niteliğinde olmadığının vurgulandığını, ayrıca davalı vekiledeni şirketin kendisi tarafından Irak ülkesine mal satışının mümkün olduğunu, davacı şirket dışında başka bir aracı şirket kullanılmaması gerektiğinin tarafların serbest iradeleri ve sözleşme serbestliği ilkesine göre hüküm altına alındığını, dolayısıyla davalı şirketin anılan sözleşmeden doğan hukuki sorumluluğunu ihlal etmediğini, Irak pazarına başka bir aracı ile değil doğrudan ihale yoluyla bizzat mal satışı yaptığını,
Sözleşmenin başka bir aracı ile bir kısmının ihlal edilmesi sebebiyle cezai şartın doğmayacağını, taraflar arasında tek satıcılık sözleşmesi bulunmadığını, sözleşmeye acentelik hükümlerinin de uygulanmayacağını, kaldı ki davalı şirket ile davacı Uluçınar arasında 2010 yılında Irak’a mal satımına ilişkin ihracat kayıtlı mal kaydı yapıldığını, davacıların farklı tüzel kişilikler olmasına rağmen, gerçek kişi ortakları yönünden aralarında organik bağ bulunduğunu ve davacı Yedaş’ın davalı ve… arasındaki sözleşmeyi bildiğini, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemekle birlikte taraflar arasındaki yetkili satıcılık sözleşmesinin tek satıcılık sözleşmesi olduğu farz edildiğinde dahi, sözleşmeyi ihlal edenin bizzat davacı…A.Ş. olduğunu, zira diğer davacı ile aralarındaki fiili durumu bilmesine rağmen bunu kabul ettiğini,
Davacı yanın TTK anlamında acenta olarak görülemeyeceğini, taraflar arasında fiili bir mal satışı olduğunu, o halde TTK’nun denkleştirme istemine ilişkin 122.maddesinin somut olayda uygulanamaycağını, davalı vekiledeni tarafından sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra davacı şirketin müşterilerinden önemli menfaatler elde etmediğini veya davacının kazandırdığı müşteriler ile iş yapılmadığını, aksi kabul halinde denkleştirmenin ödenip ödenmemesi veya ne oranda ödeneceği hususunda hakkaniyet indirimi yapılması gerektiğini,
Yine davacı yanın haksız rekabet tazminatı yönünden hem yoksun kaldığı karın tazminini, hemde davalının elde etmesi mümkün görülen kazancının talep edilemeyeceğini, davacının bunlardan birini seçmek zorunda olduğunu, keza haksız rekabet sebebi ile tazminat talebinin koşulları olan dürüst davranma kuralına aykırılık ve kusurun, somut uyuşmazlıkta mevcut olmadığını beyanla, haksız ve mesnetsiz davanın öncelikle husumet yokluğu ve zamanaşımı yönünden usulden, aksi halde davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
GEREKÇE:
Dava; davacı … ile davalı Kayalar arasında imzalanan 23/02/2009 tarihli 5 yıl süreli “Yetkili Satıcı Sözleşmesi” başlıklı sözleşmenin, davalı üretici tarafından ihlali sebebiyle TTK 122.maddeye dayalı denkleştirme tazminatı ile sözleşmeye dayalı cezai şart ve TTK 55 maddeye dayalı haksız rekabet tazminatı talebinden ibarettir.
Mahkememizce HMK 176 ve devamı maddeleri uyarınca, yargılama devam ederken davalı yan tarafından “Cevap dilekçesinin tamamen ıslahı” kabul edilmiş ve davacı yanın zararlarına karşılık teminat alınmış ise de, başlangıçta cevap dilekçesinde ileri sürülmeyen zamanaşımı def’i, ıslah ile ileri sürülemeyeceğinden, davalı yanın haksız rekabete dayalı tazminat talebi yönünden zamanaşımı def’i incelenmemiştir.
Taraflar arasında imzalanan 23.02.2009 tarihli “Yetkili Satıcı Sözleşmesi”nde;
“Davalı şirket taralından üretilen Bakır ve bakır alaşımlarının IRAK pazarında 5 yıl süreli olarak dağıtım ve pazarlanması hususunda DAVACI şirketin yetkili satıcı olduğu, Yetkili Satıcılık Belgesi sınırlarının IRAK Devleti olduğu.
Sözleşmenin 4/b maddesinde; Üretici (Davalı) IRAK pazarına başka bir aracıyla girmesi halinde, satışı gerçekleşen mal bedelinin %5 tutarında cezai müeyyide olarak defaten ve nakden temsilci …A.Ş’ne (Davacıya) ödemek zorunda olduğunun taraflarca kabul edildiği,
Sözleşmenin 5/b maddesinde; taraflar arasındaki ihtilaflarda İstanbul İcra daireleri ve Mahkemelerinin yetkili olduğunun taraflarca kabul edildiği.
Sözleşmenin 5/c maddesinde; sözleşmenin akit tarihinden İtibaren 5 yıl geçerli olduğu, her iki tarafın süre bitiminden bir ay önceden yazılı olarak bildirilmesi şartıyla sözleşmenin fesih edileceği, sözleşmenin yazılı olarak yenilenmesinin istenmediği takdirde, yeni bir sözleşme imzalanana kadar veya tarafların yazılı fesih bildirimi yapılmadığı sürece sözleşmenin aynı koşul ve karşılıklı taahhütleri içermek kaydıyla BİR YIL daha geçerliliğini koruyacağı” taraflarca kabul edilmiştir.
Sözleşme 5/c maddesi kapsamında sürenin bitimine 1 ay kala yazılı bildirim yapılarak feshedilmediğinden aynı madde uyarınca ve aynı koşullar ile 1 yıl daha uzamış, ancak davalı… A.Ş vekili tarafından … Yatırım A.Ş’ne hitaben keşide edilen 28.11.2014 tarih 85897 yevmiye nolu ihtarname ile 23.02.2009 tarihli sözleşmenin fesih edildiği ihtarında bulunulmuştur.
İhtarnamede ; “Firmaları tarafından üretilen, ithal edilen veya ticareti yapılan ürünlerin IRAK Devleti sınırları içinde 5 yıl süreli olarak satılacağına dair !Yetkili Satıcı Sözleşmesi” nin 23.02.2009 tarihinde akdedildiği,
24.04.2014 tarihinde keşide edilen ihtarnameye cevap verilmediği, ihalelere katılmak için talep edilen belgelerin gönderilmediği ve sözleşme hükümlerine uyulmadığı, sözleşme hükümlerine göre faaliyetlerin engellendiği şeklinde hukuki dayanaktan yoksun iddialarda bulunulduğunun taraflarına bildirildiği, bunun üzerine 20.05.2014 tarihli yazının gönderildiği, yetkili satıcılık konusunda uzun bir süreden beri talepte bulunulmadığı bu nedenle üretim ve satışın AB ülkelerine kaydırıldığı, ayrıca, sipariş verilmesi halinde yeni temsilcilik sözleşmesi yapılarak ticari ilişkiye devam edilmesi teklifinde bulunulduğu, ancak İstanbul …ATM … sayılı dosyasında halen görülmekte olan davanın açıldığı (iş bu dava),
Taraflar arasındaki sözleşmeye konu olan ve ürünlerle ilgili uzun bir süreden beri hiçbir talepte bulunulmaması ile 23.02.2009 tarihli sözleşmenin hukuken hükümsüz bırakılmış olduğu,
Açıklanan nedenlerle taraflar arasında kurulan 23.02.2009 tarihli Yetkili Satıcılık Sözleşmesinin devamının mümkün olamadığı ve fiilen hükümsüz hale gelmiş vc taraflarınca da gerekleri yerine getirilmeyen sözleşmenin haklı sebeple fesih edildiği, sözleşmeden doğan hakların saklı kalması kaydıyla ihtaren bildirildiği” görülmüştür.
Her nekadar davalı yanca 23/02/2009 tarihli sözleşmenin bir centilmenlik sözleşmesi olduğu, tek kişi tarafından imzalandığı ve bağlayıcı olmadığı savunulmuş ise de, diğer tüm savunmalar ve dosya kapsamına göre taraflar arasında sözleşmenin fiilen uygulandığı, sözleşmenin her iki tarafında kabulünde olup, hükümlerinin taraflar açısından bağlıyıcı olduğu anlaşılıp kabul edilmiş, neticede bu savunmaya itibar edilmemiştir. Ayrıca sözleşmenin sadece davalı ile davacılardan … arasında bağıtlandığı, sözleşme altında diğer davacı … adına imza bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Öğretide, tek satcılık sözleşmesinin, sözleşme serbestisi çerçevesinde ortaya çıkmış, üretici ile tek satıcı arasındaki hukuki ilişkileri düzenleyen kendine özgü yapısı olan ve çerçeve nitelikte bir sözleşme olduğu kabul edilmektedir. Buna göre sürekli nitelikteki bu sözleşme ile üretici, ürünlerinin tamamını yada bir kısmını belirli bölgede tekele sahip olup, satmak üzere tek satıcıya bedeli karşılığında gönderdiği, buna karşılık tek satıcıda sözleşme konusu malları kendi adına ve hesabına satarak bu malların sürümünü artırmak için faaliyette bulunmayı üstlendiği kabul edilmektedir.
Bu tanımdan hareketle öğretide tek satıcılık sözleşmesinin süreklilik, belirli bir bölgede tek satış hakkı (Tekel hakkı), kendi adına ve hesabına hareket ana unsurlarını taşıması gerektiği belirtilmektedir (dosyaya her iki tarafça sunulan Prf. Dr. Mehmet HELVACI ve Dr. Öğretim Üyesi Okan GÜNDÜZ – Dr. Öğretim Üyesi Alparslan Kürşat TANGÜN hukuki mütalaları).
Somut olay bakımından dosyaya sunulan hukuki mütalaalarda, farklı neticelere gidilmiş ise de, mahkememizce yapılan değerlendirmede taraflar arasındaki sözleşmenin tek satıcılık sözleşmesi niteliğinde olduğu, tek satıcı davacı …’ın, davalı üreticiye ait malları sürekli olarak IRAK’ta aynı bölgede satmayı kabul ettiği ve aynı zamanda davalı üreticinin bu bölgede başka bir kişiye satıcılık vermeyeceğini kabul ettiği gibi, kendisininde belirlenen bölgede doğrudan satış yapma hakkına sahip olmadığı, ancak davalının ürettiği malı, davacı tek satıcıya bırakılan bölgede kendi ad ve hesabına sattığı anlaşılmaktadır. Sözleşmenin konu başlıklı 1.maddesinde “Bu sözleşmenin konusu üretici tarafından üretilen, ithal edilen ve/veya ticareti yapılan ve ekte belirtilen ürünlerin Irak devletinde 5 yıl süre ile yetkili olarak, gerçek ve tüzel kişilere yetkili satıcı … A.Ş. aracılığı ile satılması” olarak belirlendiği, dolayısıyla sözleşmenin tüm unsurlarının tek satıcılık sözleşmesine işaret ettiği anlaşılıp değerlendirilmiştir. Tek satıcılık sözleşmesine niteliği veren ana unsurlardan en önemlisi, üreticinin belirli bir bölgede ve belirli bir süre ile sözleşme konusu malların satımı hususunda tek satıcıya tekel hakkı tanımasıdır. Tekel hakkının bir gereği olarak da üreticinin sözleşme bölgesinde doğrudan doğruya veya başkaları aracılığıyla satış yapmaması üreticinin temel borcudur. Davalı üretici tek satıcılık sözleşmesi süresince Irak bölgesinde doğrudan doğruya mal satamayacağı gibi, kendisinin bu bölgede davacı tek satıcı dışında başkaları aracılığıylada satış gerçekleştirmesi mümkün değildir. Davalı üreticinin yapmama borcu niteliğindeki bu borcunu ihlal etmesi, tek satıcı davacıya tazminat talep etme ve hatta sözleşmeyi feshetme hakkı tanır. Sözleşmede davalı üreticinin, tek satıcının bölgesi olan Irak’da, doğrudan doğruya mal satmasının açıkça yasaklanmamış olması sonuca etkili değildir. Zira üreticinin, tek satıcının bölgesinde doğrudan veya dolaylı olarak satış yapamayacağı, tek satıcı sözleşmesinin doğası gereği olup, bu hususun taraflar arasındaki sözleşmede açıkça belirtilmiş olmasına gerek yoktur (Poroy/Yasama sayfa 267; Yavuz Sayfa 22; Kaya (Ülgen / Helvacı / Kendigelen / Nomer Erman), sayfa 842). Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2001/2685 – 6382 E.K. sayılı 11/10/2010 tarihli kararında; “Tek satıcılık sözleşmesi ile üretici davalı mamullerin tamamını veya bir kısmını belirli bir bölgede inhisari olarak satmak üzere tek satıcıya gönderme yükümlülüğünü üstlenir.” şeklinde açıklanmıştır. Dolayısıyla sözleşmede üreticinin tek satıcı bölgesinde doğrudan doğruya mal satması açıkça yasaklanmasa dahi, bu hakkın saklı tutulduğu sözleşmede açıkça belirlenmedikçe üretici davalı, tek satış bölgesinde kendi adına da satış yapamaz. Bu durumda davalının üretici sıfatıyla, tek satıcının Irak’daki faaliyetlerini desteklememesi, gerekli belgeleri göndermemesi sözleşme yükümlülüğünün ihlali anlamına gelmektedir. Dosyaya yansıtılan davalıya gönderilmiş 08/05/2013 , 04/06/2013 , 12/11/2013 ve 22/04/2014 tarihli mektuplar içeriğinde davacının Irak’da farklı ihalelere girebilmek için davalıdan fiyat ve yetki belgesi gönderilmesini talep etmesine rağmen, davalının bu taleplere cevap vermediği anlaşılmaktadır. Kaldı ki davalı üreticinin, davacıya ait tek satış bölgesinde kendi adına satış yaptığı, yargılama sırasında… ve … Gümrük Müdürlüklerine yazılan teskere cevapları ve dosya kapsamı ile sabit olmuş, davalı vekili davanın tümden ıslahına dair verdiği dilekçede bu hususu açıkça ikrar etmişler ve sözleşmede kendileri tarafından doğrudan mal satışının sözleşme kapsamında engellenmediği gerekçesine dayanmışlardır Ancak yukarıda açıklanan sebeplerle davalı yanın bu savunması hukuki zeminde değildir.
O halde davacının doktrinde de kabul edildiği üzere davalı …’dan sözleşmeyi ihlal etmesi sebebiyle tazminat talebinde bulunabileceği kabul edilmiştir.
İddia ve savunma ve toplanan deliller doğrultusunda ve sözleşmenin 5/b-2 maddesinde davalı üretici …’a ait ticari defter ve kayıtların münhasır delil olacağına dair hükme rağmen davacı yanın itirazları ve dosya kapsamına göre HMK 193 (2) maddesi uyarınca davacı yan delilleri toplanmak ve her iki yanın ticari defter ve belgeleri incelettirilmek suretiyle rapor düzenlenmesi için dosya, tarafların alacağı ve miktarının hesaplanması yönünden re’sen seçilen SMMM Bilirkişi ve ticaret hukukçusu bilirkişiden oluşturulan kurula verilmek suretiyle 29/07/2016 tarihli rapor alınmış, raporda; 2009 yılından 2011 yılı sonuna kadar davacı …tarafından gerçekleştirilen ihracat bedeli, 2012 ve sonrası yıllar için bizzat davalı Kayalar tarafından gerçekleştirilen ihracat ve bedeli, ortalama birim ihraç değeri taraflar arasındaki ticari ilişkideki kar marjı açıkça tespit edilmiş, ancak sonuçta davacı taleplerinin ayrı ayrı incelenmesi sonucu yasal dayanağının bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Davacılar vekilinin itirazı üzerine bu kez dosya tazminat hesaplamaları yönünden mali müşavir bilirkişiye verilmek suretiyle 30/11/2017 tarihli rapor alınmıştır. Raporda ;
“Denkleştirme tazminatı talebine yönelik olarak ; davacılar vekilinin talebi, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun “Denkleştirme İstemi” başlıklı 122. maddesine dayandığı, davacı şirketlerin, davalı şirketten alıp, 2009-2010-2011 yıllarında Irak’a yapmış oldukları satış tutarı 3.944.363,49 USD olup, tarafların bu tutara itirazı bulunmadığı,
Davacı şirketin, portföy tazminatı talebinde bulunabileceğinin mahkemece benimsenmesi halinde, talep edilebilecek portföy tazminatı, davacı şirketlerce dava konusu ilişki sonlanmadan önceki dönemlerdeki brüt faaliyet kârı ortalamasından hareketle hesaplandığı,
İlk bilirkişi raporunda yer alan, “…dava konusu ürünlerin %20 kar marjı ile Irak’a ihraç edildiği” şeklindeki tespit, davacı şirket ticari defter ve kayıtlarına dayandığı, bu verilere göre; 23.02.2009 – 31.12.2011 tarihleri arasındaki 34 aylık sürede davacı şirketlerce elde edilen brüt faaliyet karı;
3.944.363,49 x %20= 788.872,70 USD olduğu,
12 Aylık brüt kazancı ise;
788.872,70+34 ay x 12 ay= 278.425,66 USD olduğu,
Denkleştirme bedelinin üst sınırı olarak talep edilebilecek tutarın 278.425,66-USD olarak hesaplandığı, açılan davada; şimdilik kaydı ile 10.000-USD talep edildiği,
Cezai şart talebine yönelik olarak: taraflar arasında imzalanmış olan sözleşmenin 4/b maddesine dayanılarak; davalı şirket tarafından satışı gerçekleştirilen mal bedelinin %5’i cezai şart bedeli olarak talep edilebileceği,
Talebin kabulü halinde; cezai şart bedeli olarak talep edilebilecek tutarlar;
23.02.2014 Tarihi itibariyle; 4.246.518,46 x %5= 212.325,92 USD
12.06.2014 Dava tarihi itibariyle; 7.632.450,77 x %5=381.622,54 USD
23.02.2015 Tarihi itibariyle; 9.238.712,89 x %5= 461.935,64 USD
Davacılar vekili talebine göre; 10.815.367,67 x %5 = 540.768,38 USD olduğu,
Haksız rekabet iddiası ile ilgili talebe yönelik olarak: davalının, sözleşmeyi ihlal fiili dışında ayrıca haksız rekabette bulunduğu iddia edilerek; davalı şirketin bizzat veya dolaylı olarak gerçekleştirdiği ihracatlar nedeniyle TTK. 55 ve müteakip maddeleri gereğince ihracat bedellerinin davacı şirkete intikal ettirilmesi talep edilmekle,
Talebin kabulü halinde; talep edilebilecek tutarlar;
23.02.2014 Tarihi itibariyle; 4.246.518,46 USD
12.06.2014 Dava tarihi itibariyle; 7.632.450,77 USD
23.02.2015 Tarihi itibariyle; 9.238.712,89 USD
Davacılar vekili talebine göre; 10.815.367,67 USD olduğu, açılan davada; şimdilik kaydı ile 1.000-USD talep edildiği,” tespit ve rapor edilmiştir.
Hernekadar bilirkişi raporunda mahrum kalınan kar hesabı da yapılmış ise de, incelenen dosyada davacı yanın başlangıçta üç kalem altında talep ettiği, 17/11/2015 tarihli açıklama dilekçelerinde dört kalem tazminattan söz edildiği, ancak yargılama sırasında 04/01/2008 tarihli dilekçeleri ile kar mahrumiyeti taleplerini atiye terkettiklerini bildirdikleri, dava dilekçesi ile açıkça talep edilip harcı yatırılmayan tazminat alacağı yönünden atiye terk’in hukuki sonuç doğurmayacağı açıktır.
Davacılar vekili haksız rekabetten doğan muhtemel tazminat taleplerinin itirazlar doğrultusunda yeniden hesaplanmasına, davalı vekilinin ise; sözleşmenin tek satıcılık sözleşmesi olarak değerlendirilemeyeceğine, raporda yapılan hesaplamaların taraflarınca kabulünün mümkün olmadığına, raporda belirtilen eksik hususları beyanla ek rapor tanzim edilmesine dair talepleri doğrultusunda dosya, yeniden mali müşavir bilirkişiye verilmiş, 25/09/2018 tarihli ek rapor alınmıştır. Ek raporda itirazlar ayrı ayrı değerlendirilmek suretiyle haksız rekabet ile ilgili talebin kabulü halinde, dış ticaret uzmanı bilirkişinin heyete katılması gerektiği, davalı vekilinin sözleşmenin sona erdiğinin kabul edildiği 26/02/2014 tarihi itibariyle seçenekli hesap yapılması taleplerinin zaten kök raporda aynen yerine getirildiği, kök rapordaki gerek cezai şart bedeli, gerek haksız rekabet talebi ile ilgili olarak yapılan hesaplamaların aynı tutarlara işaret ettiği rapor edilmiştir.
Hernekadar yargılama sırasında davacı vekili tarafından bilirkişi raporlarına itirazlar doğrultusunda; davalının 23/02/2015 tarihine, yani uzamış sözleşme süresine kadar yaptığı tüm IRAK ihracatlar bedelinin vekiledenine ait olduğunu ve hesaplamaların bu tarihe göre yapılması gerektiğini bildirmiş iselerde, dava dilekçesinde açıkça taraflar arasındaki münhasır tek satıcılık sözleşmesinin 26/02/2014 tarihinde sona ermiş olmasına binaen tazminat talep edilmiş olmasına göre, zarar hesabında bu tarihin esas alınması gerektiği kabul edilmiştir.
Ek rapordan sonra, davacı şirket yetkilisi/yönetim kurulu başkanı …i imzalı tarihsiz dilekçe ile denkleştirme tazminatı, cezai şart ve haksız rekabet tazminatı olarak toplam 2.000.000-USD’nin tahsiline ilişkin HMK 107 maddesi uyarınca bedel artırım dilekçesi verilmiş ve 15/11/2018 tarihinde bu miktar üzerinden ıslah harcı yatırılmış olup, yargılama sırasında her bir tazminat kalemi için ne kadar talepte bulunulduğuna ilişkin dilekçe verilmesi hususunda süre verilmiş, davacı vekili 18/02/2019 tarihli dilekçesi ile; denkleştirme tazminat olarak 278.475,66-USD, cezai şart olarak 540.768,38-USD, haksız rekabet tazminatı olarak 1.180,81-USD olmak üzere toplam 2.000.000-USD’nin tazminine karar verilmesi talep ettiklerini beyan etmişler, ancak başlangıçta dava açılırken talep edilen 21.000-USD ile birlikte toplam talebin dilekçe kapsamında sadece 841.374,85-USD olduğu hesaplanmış olmakla, davacı vekiline bu konuda açıklama yapması için yeniden verilen sürede, yazılı açıklama yapılmamış, birden fazla verilen dilekçe ile ara karardan rücu talepleri dile getirilmiş, ancak 19/09/2019 tarihli celsede davacılar vekiline yapılan açıklama üzerine 18/02/2019 tarihli dilekçede sehven maddi hata sonucu haksız rekabete ilişkin taleplerinin yanlış bildirildiğini, taleplerinin 1.180.000,81-USD olduğunu beyan etmişler ve davada tüm taleplerinin 2.000.000-USD olduğunu bildirmişlerdir. Bu miktar üzeriden harcında tamamlanıp yatırıldığı anlaşılmaktadır.
Dosyaya HMK 293 maddesi kapsamında, davacı vekili tarafından Prof. Dr. Mehmet HELVACI imzalı, davalı vekili tarafından Dr. Öğretim Üyesi Okan GÜNDÜZ – Dr. Öğretim Üyesi Alparslan Kürşat TANGÜN imzalı hukuki mütaala/Uzman görüşleri sunulmuş, mahkememizce taraflar arasındaki sözleşmenin tek satıcılık sözleşmesi olduğuna dair Prof. Dr. Mehmet HELVACI mütalaası benimsenmiştir.
Bu doğrultuda davacı tek satıcı… ile davalı arasında 2001 yılından beri süregelen ticari ilişki bulunduğu, taraflar arasındaki ilişkinin 2009 yılında yazılı “Yetkili Satıcı Sözleşmesi”ne bağlandığı, taraflar arasındaki ilişki ve sözleşme koşullarının tamamen tek satıcılık ilişkisine işaret ettiği, sözleşmenin asla alelade satış sözleşmesi olarak değerlendirilemeyeceği, tek satıcıya denkleştirme isteminde bulunma hakkı TTK 122(5) hükmü ile tanındığı, “hakkaniyete aykırı düşmedikçe tek satıcılık ile benzeri diğer tekel hakkı veren sürekli sözleşme ilişkilerinin sona ermesi halinde de uygulanacağı” hükmünün somut olayda da yer bulduğu, davacının tek satıcılık sözleşmesinin sona ermesinde kusurunun bulunmadığı, buna karşı davalı üreticinin sözleşme süresi içinde davacının tekel hakkı bulunduğu IRAK bölgesinde doğrudan doğruya mal satmak suretiyle sözleşmeyi ihlal ettiği, davalının IRAK pazarına davacı sayesinde girdiği ve söz konusu pazarı tanıdığı, mallarının bu pazarda davacı tarafından tanıtıldığı ve davalı…’ın bu pazarı kullanarak doğrudan doğruya mal satmaya devam ettiği ve menfaat sağladığı, taraflar arasındaki tek satıcılık sözleşmesinin sona erdiğide tartışmasız olmakla, hakkaniyet gereği davacı tek satıcı lehine denkleştirme tazminatına hükmedilmesi gerektiği kabul edilmiştir. Mali müşavir bilirkişi tarafından davacının beyan ettiği sözleşmenin son bulma tarihi 23/02/2014 tarihi itibariyle yapılan ve yöntemine itiraz edilmeyen hesaplama sonucu saptanan 278.425,66-USD denkleştirme tazminatı alacağına hükmedilmesi yasal ve yerinde görülmüştür.
Taraflar arasındaki sözleşme tek satıcılık sözleşmesi olduğu kabul edilmiştir. TBK 179/2 maddesinde; “… Ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir….” hükmü düzenlenmiş olup, borcun zamanında veya yerinde ifa edilmemesi durumu için ifaya eklenen cezai koşul kabul edilmiştir. Somut olayda davalının sözleşme süresince kendisi yada başkası aracılığı ile IRAK’a mal satamayacağı kabul edilmekle, davalı hem zaman hemde yer bakımından satış yapmama borcunu ihlal etmiştir. Sözleşmenin 4/b maddesinde; Üretici (Davalı) IRAK pazarına başka bir aracıyla girmesi halinde, satışı gerçekleşen mal bedelinin %5 tutarında cezai müeyyide olarak defaten ve nakden …A.Ş’ne (Davacıya) ödemek zorunda olduğunun taraflarca kabul edildiği, böylece sözleşmede de cezai şarta ilişkin açık hüküm düzenlendiği, doğal olarak davalınında tek satıcı bölgesinde doğrudan satış yapamayacağı hususunun cezai şart kapsamında olduğu kabul edilmekle, davacı yanın cezai şart isteminin kabulü cihetine gidilmiş, ancak, hernekadar davacı vekili bedel artırım dilekçesinde cezai şart talebini 540.768,38-USD üzerinden ıslah etmiş iselerde, 23/02/2014 sözleşmenin sona erdiği tarih itibariyle hesaplanan miktar sadece 212.325,92-USD olmakla, sözleşmenin 4/b maddesine dayalı olarak talep edilen cezai şart alacağı bu miktar üzerinden kabul edilmiştir.
Davacı yanca TTK 55 maddesine dayalı olarak haksız rekabet dolayısıyla tazminat talep edilmiş ise de, TTK 54 madde de ” (1)Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır.”
“(2)Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” hükmü ile,
TTK 55 madde de dürüstlük kuralına aykırı davranışlar ve haksız rekabet halleri madde madde sayılmıştır. Bunlar ana maddeler başlığı altında; (a) dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar, (b) sözleşmeyi ihlale veya sona erdirmeye yöneltmek, (c) başkaların iş ürünlerinden haksız yararlanma, (d) üretim ve iş sırlarını hukuka aykırı olarak ifşa etmek, (e) iş şartlarına uymamak, (f) dürüstlük kuralına aykırı işlem şartları kullanmak ana başlığı altında düzenlenmiş olup, sözleşemeye aykırılık temeline dayalı iddiaların hiçbiri, haksız rekabet hallerinden herhangibir birinin kapsamına girmemektedir. Davacı yan 2009 tarihli tek satıcı sözleşmesinin vekiledeninin her türlü rekabetini önleyici ve bu malı başka üreticilerden sağlamasını engelleyeci hükümler taşımakta olduğunu, davacı şirket açısından adeta bir esaret sözleşmesi niteliğini taşıdığını, böylelikle davalı şirketin, hem davacı şirketin tek satıcılık görev ve kazancını engellediğini, hemde bunu giderebilecek başka alternatiflerin kullanılması imkanının sözleşme ile ortadan kaldırdığını, bir taraftan tek satıcılık sözleşmesini ihlal ederken, diğer taraftanda haksız rekabette bulunduğunu beyanla, haksız rekabet tazminatı talep etmekte olup, iddia edilen vakıaların hiçbirinin genel olarakda TTK 54(2) maddesi anlamında haksız rekabet hali oluşturmayacağı kabul edilmiştir. Zira, sözleşme hükümlerini ihlal etmekle, dürüstlük kuralına aykırı davranmak farklı kavramlar olup, hukuki sonuçları da farklıdır. Dolayısıyla davacı yanın haksız rekabete dayalı tazminat talepleri dosyadaki bilgi ve belgeler ile örtüşmediğinden bu kalem tazminat talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle, öncelikle ilişkinin tarafı ve sözleşme imzacıları davacı … ile davalı … olmakla ve bu ilişki içinde davacı …’ın hasım olarak dahili, asli borcu, kefaleti, garantörlüğü tespit edilememiş olmakla, davacı …yönünden davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine, diğer davacı… yönünden davanın kısmen kabulüne karar vermek yasal ve yerinde görülmüştür.
Bu itibarla;
HÜKÜM:
1-) Davacı … yönünden davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE,
2-) Davacı … yönünden davanın KISMEN KABULÜNE,
278.425,66-USD denkleştirme tazminatı ile 212.325,92-USD cezai şart alacağı olmak üzere toplam 490.751,58-USD alacağın dava tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacı …’a verilmesine,
Fazlaya ilişkin ve haksız rekabetten kaynaklı tazminat taleplerine ilişkin talebin REDDİNE,
3-)Harçlar Yasası uyarınca alınması gerekli 741.819,53-TL nisbi ilam harcından başlangıçta peşin alınan 713,30-TL harcın ve 190.123,81-TL ıslah harcının toplamı 190.837,11-TL harcın mahsubu ile bakiye 550.982,42-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-)Davacı tarafından yapılan 25,20-TL başvuru harcı, 713,30-TL peşin harç, 190.123,81-TL ıslah harcı olmak üzere toplam 190.862,31-TL ‘nin davalıdan tahsili ile davacı …A.Ş’ne verilmesine,
5-)Davacı tarafından yapılan 4.600,00-TL bilirkişi ücreti, 321,00-TL davetiye gideri olmak üzere toplam 4.921,00-TL yargılama giderinin red ve kabul oranına göre 1.207,50-TL’sinin davalıdan tahsili ile davacı … Ticaret A.Ş’ne verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-)Davacı …Ticaret A.Ş duruşmalarda kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 93.556,43-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı … Yatırım Dış Ticaret A.Ş’ne verilmesine,
6-)Davalı duruşmalarda kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 154.091,71-TL nispi vekalet ücretinin davacı … Ticaret A.Ş’den tahsili ile davalıya verilmesine,
8-)Davacılar tarafından yatırılan gider avanslarından artan bakiyenin karar kesinleştiğinde davacılara/ vekillerine iadesine,
Davacılar vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı tarafların gerekçeli kararı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK 341. madde uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yoluna başvurma hakları hatırlatılmak suretiyle oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 10/10/2019

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …