Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO:2023/632 Esas
KARAR NO :2023/975
DAVA:Hakem Tayini (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:25/09/2023
KARAR TARİHİ:21/12/2023
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Müvekkili ile karşı taraf arasında 7 Eylül 2011 tarihli bir eser sözleşmesi imzalandığını, sözleşmenin “…” (“Davalar, Uyuşmazlıklar ve Tahkim”) başlıklı 20 maddesinin 20.6 ve 20.8 fıktalarında Şu tahkim klozlarına yer verilerek uyuşmazlığın tahkim yoluyla giderileceğinin öngörüldüğünü, sözleşmenin ne hakemlerin sayısı ve atanmasına ilişkin bir açıklık içerdiğini ne de bir tahkim kuruma atıf yapıldığını, MTK m. 7/A uyarınca, Tahkim Heyetinin 3 hakemden oluşacak ve bunlardan birini davacının, diğerini davalının atayacağını, Üçüncü hakemin yine MTK m. 7 uyarınca atanacağını, müvekkilinin Prof. …’ı taraf hakemi olarak seçtiğini, müvekkilinin kendi seçtiği hakemi belirledikten sonra 7 Ağustos 2023 tarihinde gönderiyi tebellüğ eden karşı tarafa durumu bildirdiğini ve kendisine yasa gereği kendi hakemini ataması için 1 aylık süre tanıdığını, ancak karşı tarafın bu süre zarfında hakemini seçmediğini ve bu hususta müvekkiline herhangi bir bildiride bulunmadığını, bu durumun üçüncü hakemin seçilmesi şartını da olanaksız kıldığını, bu nedenle davalı yerine hakem seçiminin mahkememiz vasıtasıyla gerçekleştirilmesi için işbu başvuruda bulunma zorunlululuğunun doğduğunu, bu nedenlerle davalı yerine hakem seçiminin mahkememiz eliyle gerçekleşmesi hususunda ve hakem tayinine ilişkin tüm giderler, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği görüldü.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: … AŞ. arasında 07.09.2011 tarihinde… İnşaatı Sözleşme Paketinin imzalandığını, davaya konu… İnşaatı kapsamında geçici kabul tarihleri 08.02.2014 – 31.07.2015 tarihleri arasında gerçekleştirildiğini, geçici kabulün üzerinden 8 yıl geçtikten sonra, davacının “tahkim talebi” konulu 02.08.2023 tarihli dilekçesinin, 07.08.2023 tarihinde davalı idarelerinin kayıtlarına girdiğini, davacının kendi hakemini Prof.Dr…. olarak belirlediğini ve idarelerine kendi hakemlerini seçmeleri için 30 gün süre verdiğini, davalı idarece usule aykırı bir şekilde başlatılan tahkim sürecinde hakem belirlenmesine yönelik herhangi bir tasarrufta bulunulmadığını, davacının Milletlerarası Tahkim Kanunu’nun 7-(b)-3 maddesi kapsamında hakem tayini amacıyla, işbu dosya kapsamında mahkememize başvurduğunu, Milletlerarası Tahkim Kanunu’nun 7-(b)-3 maddesi kapsamında; taraflardan biri, diğer tarafın bu yoldaki isteminin kendisine ulaşmasından itibaren otuz gün içinde hakemini seçmezse veya tarafların seçtiği iki hakem seçilmelerinden sonraki otuz gün içinde üçüncü hakemi belirlemezlerse, taraflardan birinin istemi üzerine Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından hakem seçimi yapılacağını, davacı tarafından yasal mevzuat hükümlerinin açık belirlemesine rağmen, Asliye Ticaret Mahkemeleri nezdinde “hakem tayini” talebinde bulunulduğunu, davacı tarafın başvurusunda belirtilen sözleşme paketinin tahkim ile ilgili genel hükümleri olan 20.6, 20.7 ve 20.8 maddelerine dayandığını, ancak sözleşmenin genel hükümlerinde bulunan bu maddelerin, özel hükümler kısmında değiştirilerek “Yerli yükleniciler ile oluşabilecek uyuşmazlıkların çözümünde tahkim yoluna başvuru uygun görülmemiştir.” bu durumlarda istanbul mahkemeleri yetkili kılınmış ve uyuşmazlığın istanbul mahkemelerinde çözümlenmesi gerekliliğinin getirildiğini, sözleşmeye aykırı olan hakem tayini talebi yönünden, davacının talebinin reddi gerektiğini, Sözleşme Genel Hükümleri 20.1 maddesine göre, hak talebinde bulunan davacının müşavire 28 günlük hak düşürücü süre içerisinde bir ihbarda bulunması ve hak talebinin dayanağı olan bilgi ve belgeleri sunması gerektiğini, maddenin ikinci fıkrasında, 28 günlük hak düşürücü süre içerisinde hak talebinde bulunmayan davacının herhangi bir ilave ödeme veya süre alamayacağı; İşverenin (İdarenin) bu kapsamdaki bütün sorumluluklardan kurtulacağının düzenlendiğini, davacının 07.08.2023 tarihinde İdaremiz kayıtlarına giren “tahkim talebi” konulu 02.08.2023 tarihli dilekçesinde parça işlerde %25’in üzerinde değişim meydana geldiğini, bunun sözleşme bedelini %0.25 oranında aştığını, sabit rayiçli işlerden sayılmayan parça iş için yeni bedel belirlenmesi gerektiğinden bahisle davalı idareye gönderdiğini iddia ettiğini, 24.11.2013 tarihli mektupla bu işler bakımından yeni bir bedel belirlenmesi ile Sözleşmenin 8.4. maddesi uyarınca süre uzatım talebinde bulunduğunu, ancak davalı idare kayıtlarında, davacının iddia ettiği tarihli bir başvurusu bulunamadığını, dava konusu eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın, kanunen öngörülen 5 yıllık zamanaşımı süresini aştığını, bu nedenlerle davanın öncelikle görev yönünden reddine, tahkim şartının sözleşmede bulunmaması ve genel mahkemelerin yetkili kılınması ile zamanaşımına uğrayan alacak talepleri kapsamında hukuki menfaat yokluğu nedenleriyle esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenilmesine karar verilmesini talep ettiği görüldü.
Davacı vekilinin cevaba cevap dilekçesinde özetle: Sözleşme’nin 12.3 maddesi uyarınca, davalı tarafından davacıya ödenecek sözleşme bedelinin, her bir parça işin özelliğine göre değerlendirilip belirleneceğini, davacının, davalıya gönderdiği 24 Aralık 2013 tarihli mektupla söz konusu işler için yeni bir bedel belirlenmesini talep ettiğini ve bu şekilde sözleşme bedelinde değişiklik ve Sözleşme’nin 8.4 maddesi uyarınca bu işler bakımından süre uzatımı talep ettiğini, davalının süre uzatımı kabul etmesine rağmen davacıya bir ödeme yapılmadığını, müvekkilinin kendi hakemini belirledikten sonra davalı tarafa kendi hakemini tayin etmesi için 1 aylık süre verdiğini, davalı tarafın anılan sürede hakem tayininde bulunmadığını bunun üzerine müvekkilinin hakem tayini için mahkememize başvurduğunu, Davalı tarafın Milletlerarası Tahkim Kanunu’nun 7-(b)-3 maddesine atıf yaparak söz konusu uyuşmazlıkta görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğunu iddia ettiğini, Milletlerarası Tahkim Kanunu’nun 4686 sayılı kanun ek madde 1 uyarınca Asliye Hukuk Mahkemesine verilen görev ve yetkilerin uyuşmazlığın konusuna göre Asliye Hukuk veya Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından kullanıldığını, taraflar arasındaki uyuşmazlığın ticari iş niteliğinde olduğundan TTK md.5 uyarınca ilgili davada asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğunu, davalı tarafın davacının taleplerine cevap vermeyerek çözüm sürecine katılmayı reddettiğini, bu sebeple davacı tarafın tahkim yoluna başvurmasına engel bir durumun olmadığını, alacağa yönelik iddia ve savunmalar eser sözleşmesinden doğan uyuşmazlığın esası ile ilgili olup eser sözleşmesinden doğan bir savunma olan zaman aşımı def’inin iş bu yargılamanın konusu olmadığını, bu nedenlerle davalının tahkim yargılamasına geçilmesini geciktiren hukuki temelden yoksun iddia ve savunmalarının tümünün reddine, davalı yerine hakem seçiminin mahkememiz eliyle gerçekleştirilmesine, mahkememiz nezdinde ki değerlendirmelere ve hakem tayinine ilişkin giderlerin ve diğer yargılama giderlerinin ve avukatlık ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ettiği görüldü.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREÇE:
Davacı tarafından açılan dava, HMK 416 vd maddeleri gereğince, taraflar arasında imzalanmış olan 7 Eylül 2011 tarihli bir eser sözleşmesinin “…” (“Davalar, Uyuşmazlıklar ve Tahkim”) başlıklı 20 maddesinin 20.6 ve 20.8 fıkralarındaki uyuşmazlığın tahkim yoluyla giderileceği düzenlemesi uyarınca, davalı tarafça yerine getirilmeyen hakem seçiminin mahkememizce seçilmesine ilişkindir.
4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu Ek Madde 1- (Ek: 28/2/2018-7101/54 md.) “Bu Kanunda asliye hukuk mahkemesine verilen görev ve yetkiler, uyuşmazlığın konusuna göre asliye hukuk veya asliye ticaret mahkemesi tarafından kullanılır.” şeklindedir.
14/03/2018 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren 7101 sayılı kanunun 57.madde ile değişik HMK’nın 410.maddesine göre “Tahkim yargılamasında, mahkemece yapılacağı belirtilen işlerde görevli ve yetkili mahkeme, konusuna göre tahkim yeri asliye hukuk veya asliye ticaret mahkemesidir. Tahkim yeri belirlenmemiş ise görevli mahkeme, konusuna göre asliye hukuk veya asliye ticaret mahkemesi, yetkili mahkeme ise davalının Türkiye’deki yerleşim yeri, oturduğu yer veya işyeri mahkemesidir.”
Hakem seçimi HMK’nın 410.maddesi uyarınca tahkim yargılamasında mahkemece yapılacağı belirtilen işlerden olup, görevli mahkeme taraflar arasındaki hukuki ilişkinin konusuna ve bu konuya göre görevli mahkemenin asliye hukuk veya asliye ticaret olduğu tespit edilmiştir.
4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu 3. maddeye göre ise, bu Kanun’da mahkeme tarafından yapılacağı belirtilen işlerde, davalının yerleşim yeri veya olağan oturma yeri ya da işyerinin bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesi; davalının Türkiye’de yerleşim yeri, olağan oturma yeri veya işyeri yoksa İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi görevli ve yetkilidir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre; bir davanın ticari dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir. Örneğin, ödünç para verme işlemlerine ilişkin uyuşmazlıklar Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, iflas davaları ise 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 154 ve devamı maddeleri hükmünce ticari dava sayılır. Buna karşılık Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın ticari dava sayılan havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin uyuşmazlıklardan doğan davalar herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari dava vasfını kaybedecektir.
Netice olarak; taraflar arasındaki temel uyuşmazlığın konusu mutlak ticari dava olmadığı gibi davalı … tacir olmayıp, idari bir birim olan valilik kurumunun bir birimidir. Bu haliyle davalı yönünden uyuşmazlığın konusunun nispi ticari dava olarak da kabulü mümkün olmadığından, yukarıda sayılan kanun maddeleri uyarınca temel ilişkinin konusu yönünden ticaret mahkemesi değil, Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu anlaşılmış ve aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davanın mahkememizin görevli olmaması geremçesi ile göreve ilişkin dava şartı eksikliği nedeniyle USULDEN REDDİNE,
2-HMK 20. maddesi gereğince kararın kesinleşme tarihinden itibaren iki hafta içinde mahkememize başvurulması halinde dava dosyasının görevli İSTANBUL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3-Harç, yargılama giderleri ile yargılama giderlerinden olan vekalet ücretinin görevli mahkemece karara bağlanmasına,
4-Tarafların 2 haftalık hak düşürücü süre içinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi için müracaat etmemeleri halinde yargılama giderleri ile yargılama giderlerinden olan vekalet ücretinin mahkememizce karara bağlanmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 vd. maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya başka bir mahkeme aracılığıyla gönderilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi..21/12/2023
Başkan …
E-İmzalıdır
Üye …
E-İmzalıdır
Üye …
E-İmzalıdır
Katip …
E-İmzalıdır