Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/617 E. 2023/203 K. 16.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/617 Esas
KARAR NO:2023/203

DAVA:Menfi Tespit (Abone Sözleşmesi)
DAVA TARİHİ:24/05/2017
KARAR TARİHİ:16/03/2023

Mahkememizden verilen 16/06/2021 tarih ve … sayılı kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi’nin 28/06/2022 tarih ve 2021/2099 Esas 2022/1996 Karar sayılı sayılı ilamıyla KALDIRILMIŞ OLMAKLA, dava mahkememizin yukarıdaki esasına kaydı yapılıp incelendi:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin akaryakıt istasyonuna bağlı çaycı büfesini işlettiğini, akaryakıt şirketine kira ve elektrik ücretini ödediğini, müvekkilinin çay yapmak için gereken elektriği … bölge md. İzni ile akaryakıt istasyonundan süzme saat şeklinde çektiğini, davalı kurum tarafından müvekkiline tüketim bedeli borcu olarak 36.512,80-TL meblağlı bir fatura çıkardıklarını, saatin müvekkili adına olmadığını belirterek müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine, borçlu ise gerçek borç miktarının belirlenmesi ile yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Davanın haksız olduğunu, müvekkili tarafından yapılan incelemede davalının kayıtsız sayaç ile elektrik kullandığını ve kaçak bedel taahhuk ettirildiğini belirterek davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DEĞERLENDİRME:
Dava taraflar arasındaki abonelik sözleşmesinden kaynaklı kesilen fatura nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine yönelik menfi tespit davasıdır.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi’nin 28/06/2022 tarih ve 2021/2099 Esas 2022/1996 Karar sayılı sayılı ilamında “Eldeki dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra açılmıştır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre; bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin, taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır. Yine, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca, ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı madde gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki (6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak) iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, HMK 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan, mahkemelerce resen dikkate alınması gerekmektedir. 507 sayılı Kanun, 21/06/2005 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanununun 76’ncı maddesi ile yürürlükten kaldırılmış ve maddenin ikinci cümlesi ile diğer yasaların 507 sayılı Yasaya yaptıkları atıfların 5362 sayılı Yasaya yapılmış sayılacağı açıklanmıştır. Bu durumda 4857 sayılı Yasanın 4 üncü maddesinde 507 sayılı Yasaya yapılan atıf, 5362 sayılı Yasaya yapılmış sayılmalıdır. Bahsi geçen yeni yasal düzenlemede esnaf ve sanatkâr tanımı değiştirilmiştir. Yeni yasanın 3 üncü maddesine göre esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dâhil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak belirtilmiştir. Somut olaya bakıldığında ise; dosyadaki bilgi ve belgelerden, kaçak elektrik kullanım tutanaklarından dava konusu yerin büfe/lokanta olduğunun belirtildiği anlaşılmakta olup, davalı tüzel kişi yasa gereği tacir ise de, davacı gerçek kişinin tacir olup olmadığının usulünce araştırılması gereklidir. Bu sebeple ,mahkemece davada görevli olup olmadığının yukarıda açımlanan mevuzat hükümleri de dikkate alınarak usulünce araştırılması, taraflardan bu yönde bilgi alınması,ilgili Vergi Dairesine davacının vergi mükellefi olup olmadığı ,beyan ettiği matrah,tuttuğu defterler, vergi matrahına göre Bakanlar Kurulunca ilan edilen miktarlar itibarıyla tacir niteliğinde olup olmadığı ,Ticaret Odasından tacir kaydı bulunup bulunmadığı,buna göre davanın ticari dava niteliğinde olup olmadığı ve davada mahkemenin görevli olup olmadığının tesbiti ile ,mahkeme görevli olduğu takdirde yargılamaya devam edilmesi ,aksi takdirde genel mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi görevli olduğundan görevsizlik-dava şartı yokluğu nedeniyle HMK’ nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken ,esas yönünden karar verilmesi , usul ve hukuka aykırı bulunmuştur. Bu sebeplerle ,davalının istinaf başvurusunun kabulü ile, kararın, HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir. Davalının istinaf başvurusunun kabulü ile, kararın, HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasıyla, yukarıda izah edilen şekilde yeniden yargılama yapılıp bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine,” şeklinde karar verilmiştir.
Yargıtay 15.Hukuk Dairesinin 2015/1506 esas 2015/5494 karar sayılı ilamına göre; “davanın ticarî niteliğinin ve görevli mahkemenin belirlenmesinde 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile getirilen düzenlemelerin değerlendirilmesi gerekir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu iş, tarafların her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olmalı ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır. Örneğin, ödünç para verme işlemlerine ilişkin uyuşmazlıklar Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, iflas davaları ise 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 154 ve devamı maddeleri hükmünce ticari dava sayılır. Buna karşılık Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, tarafların tacir olup olmamasına bakılmaksızın ticari dava sayılan havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin uyuşmazlıklardan doğan davalar herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari dava vasfını kaybedecektir. Yine, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/II. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, asliye ticaret mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtay’ca re’sen incelenir. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/4. maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmeyecektir.”
Somut olayda; uyuşmazlık taraflar arasındaki abonelik sözleşmesinden kaynaklı kesilen fatura nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine yönelik alacağının olup olmadığına ilişkin olup bu nevi davaların ticari dava olduğuna ya da asliye ticaret mahkemelerinde görüleceğine ilişkin bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Davacı tacir olmayıp kurumlar ile yapılan yazışmalar ile de bu husus sabit olduğundan , gelen yaszışmalara göre ve uyap üzerinden dosya arasına kazandırılan ve davaya konu fatura tarihi olan 2017 yılındaki esnaf ve sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımı kayıt olacaklar siiilli odalara ilişkin yazı de belirtildiği üzere 2017 yılı itibari ile satın aldıkları malları olduğu gibi veya işledikten sonra satan ve yıllık alımlarının 85000 TL veya satış tutanı 115.000 TL yi aşmayanlar esnaf ve sanatkar siciline kayıt olacaklardır dosya içerisine kazandırılan 2020 yılı yıllık gelir vergisi beyannamesinde dahi …’ın yapılan yazışmalar sonucu gelen müzekkere cevabında 2020 yılı dönemi karı 3.256,75 TL dir yine …’In 2021 yılı belgelerine göre yıllık gelir vergisi beyannamesine göre karı 1.325,38 TL dir dönem içinde dönem başı emntia mevcudu 21.480 TL dönem içinde satın alınan emtia 23.990,33 TL giderler 1.600,00 TL dönem içinde elde edilen hasılat 5.853,71 TL dönem sonu emtia mevcudu 42.542,00 TL zarar 0 kar 1.325,38 TL dir dosya içerisinde alınan 2017 yılı esnaflık tacirlik ayrımındaki ve esnaf odasına kayıt için elde edilen verilere göre davacının gelir ve gider durumu kar zarar durumu göz önüne alındığında davacının 2017 yılı değerlerine göre tacir olmadığı , esnaf olduğu, toplanan delillere göre eldeki davanın ticari dava olarak kabulü ve asliye ticaret mahkemesinin görevli olması için uyuşmazlık konusu işin her iki tarafın birden ticari işletmesi ile ilgili olması zorunludur. Netice olarak açıklanan tüm gerekçelerle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının HMK 114/1-c ve 115/2 maddesi gereğince görev dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
2-Görevli mahkemenin İSTANBUL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ olduğundan mahkememizin KARŞI GÖREVSİZLİĞİNE,
3-Tarafların görevsizlik kararına karşı istinaf yoluna başvurmaları halinde bu başvuru uyarınca görevli mahkemenin belirlenmesi için dosyanın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine,
4-Tarafların kararı istinaf yoluna başvurmaksızın kesinleştirmeleri halinde ise İstanbul 5.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce görevsizlik kararının, kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleşmesi sonucu dosyanın mahkememize gönderilmiş olduğu dikkate alınarak HMK 21.maddesi gereğince görev uyuşmazlığının giderilmesi ve görevli mahkemenin belirlenmesi için dosyanın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine,
5-İstinaf incelemesi neticesinde mahkememizce verilen karşı görevsizlik kararının uygun bulunması durumunda, HMK 20.maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde tarafların mahkememize müracaatı halinde dava dosyasının daha önce görevsizlik kararı veren İstanbul 5. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine, süresi içerisinde dosyanın gönderilmesinin talep edilmemesi durumunda mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine,
Dair, tarafların yokluğunda, kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde karar verildi. 16/03/2023

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza