Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/430 E. 2023/752 K. 10.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/430 Esas
KARAR NO:2023/752

DAVA:3. Şahıs Tarafından Açılan Menfi Tespit
DAVA TARİHİ:30/11/2020
KARAR TARİHİ:10/10/2023

Mahkememizde görülmekte olan 3. Şahıs Tarafından Açılan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;…. İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyasından alacaklı vekilinin talebi üzerine düzenlenmiş olan üçüncü haciz ihbarnamesinin davacı şirket tarafından 20.11.2020 tarihinde tebellüğ edildiğini, buna istinaden icra dosya borçlusunun davacı Şirketten herhangi bir hak ve alacağı bulunmadığından ötürü borca yönelik itirazımız sunulmuş ve 89/3 haciz ihbarnamesinin tarafına tebliğinden itibaren işlemeye başlayacak olan 15 günlük yasal süre içerisinde işbu davanın ikame edildiğini, davacı şirket ile davalı borçlu arasında herhangi bir ticari ilişki bulunmadığını, İcra takip borçlusunun, İcra ve İflas Kanunu madde 89/3 uyarınca, üçüncü haciz ihbarnamesi tebliğ edilen kişinin dosya borçlusuna karşı herhangi bir borcu olmadığına yönelik kendisine icrai işlem yapılmaması için süresi içinde menfi tespit davası açması ve bu davayı açtığına dair mahkeme tarafından verilecek bir derkenarı ilgili icra müdürlüğü dosyasına üçüncü haciz ihbarnamesinin tebliğinden itibaren 20 gün içinde sunması gerektiğini, aksi halde menfi tespit davası açan 3. Kişiye karşı ilgili icra dosyası uyarınca icrai işlem yapılabileceğini, söz konusu düzenleme uyarınca davacı şirkete karşı herhangi bir icra işlem yapılmaması için sayın mahkeme tarafından tarafımıza işbu davanın açıldığına ilişkin derkenar vermesi ve yine ilgili icra dosyasına sunulmak üzere davacıya yönelik yapılması muhtemelen icrai işlemlerin durdurulmasına yönelik tedbir kararı verilmesi gerekmekte olup gereğinin yapılmasını, …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasının davacı şirket yönünden durdurulmasını ve tarafına bu konuda derkenar verilmesini, …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasıdan düzenlenmiş olan 89/3 haciz ihbarnamesi gereğince davacı şirketten talep edilmiş olan 100.000,00 TL’nin davacı şirketin nezdinde olmadığının ve davalı ilgili icra dosya borçlusu ile davacı şirket arasında herhangi bir ticari ilişkinin bulunmadığının ve davacı şirketin icra dosya borçlusu şirkete herhangi bir borcunun bulunmadığının tespitini ve davamızın kabulünü, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalının davalı… firmasında alacağı bulunmakta olup, işbu alacağa ilişkin davalı tarafça …. İcra Dairesi’nin …. Sayılı dosyası ile icra takibi başlatılmış olup, takibin kesinleştiğini, bu kapsamda davalının davalı … Firmasının 3. Kişilerdeki alacaklarına halefiyet yoluyla hak kazandığından 89/1 haciz ihbarnamesi gönderdiğini, davacı firma ile davalı … Firması arasındaki alacak borç ilişkisinin davalı tarafça bilinmesi söz konusu olmadığından gönderilen 89/1 ve 89/2 haciz ihbarnamelerine cevap vermeyen davacı tarafa yasada tanınan hak üzerine 89/3 haciz ihbarnamesi gönderildiğini, bu kapsamda 89/3 haciz ihbarnamesine karılık süresinde menfi tespit davası açan davacı tarafın davalıyı da taraf olarak gösterdiğini, işbu davanın tarafı davalı … ve davacı olduğunu, davalı … firmasının davacı firmadan herhangi bir alacağının bulunmadığına ilişkin tespit neticesinde, davalının davacı firmadan herhangi bir alacak hakkı da bulunmayacağından işbu davanın tarafına yöneltilmesi usul ve yasaya aykırı olduğunu, davanın mahiyeti gereği davalının taraf olarak yer alamayacağı işbu davanın davalı bakımından reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava dilekçesi, cevap dilekçesi ve sair tüm evraklar hep birlikte incelenmiştir.
Dava, üçüncü şahıs tarafından 2004 Sayılı İİK 89/1-2-3. fıkra gereğince açılan menfi tespit davasıdır.
Dosya, …. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2020/519 esas sayılı dosyasından verilen görevsizlik kararı gereğince, mahkememizin 2022/430 Esas sayısına kaydedilerek yargılamaya devam olunmuştur.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre; bir davanın ticari dava sayılması için, uyuşmazlık konusu işin, taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır. Yine, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19. maddesinin ikinci fıkrası gereğince, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir.
Asliye Ticaret Mahkemesinin görev alanı ticari davalardır. Ticari davalar ise 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesinde sayılmıştır. Maddenin 1. fıkrasında “Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri..” ifadesi ile her iki tarafın ticari işletmesini ilgilendiren hususlardan doğan davalar nispi ticari davalar olduğu belirtilmiştir. Davanın nispi ticari dava olması için, her iki tarafın tacir olması ve davanın konusunun her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğması gerekmektedir.
Asıl olan bir davanın genel mahkemelerde görülmesidir. Yani bir özel mahkemede bakılacağına dair özel bir kanun hükmü bulunmayan her dava genel mahkemelerde görülür. Özel mahkemeler istisnai niteliktedir.
Dava, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 89. maddesi kapsamında açılan menfi tespit istemine ilişkindir.
Görev kamu düzeni ile ilgili olup, öncelikle ve mahkemece re’sen yargılamanın her aşamasında göz önüne alınması gerekir.
‘2004 sayılı İİK m. 89/3 hükmünde takip hukukuna özgü ayrı bir menfî tespit davası düzenlenmiştir. 2004 sayılı İİK’nın 89. maddesi uyarınca, borçlunun üçüncü şahıs nezdinde bulunan para alacaklarının haczi halinde borçluya, alacağı karşılayacak kadar borcunu alacaklıya ödeyemeyeceği ve ancak icra dairesine ödeyebileceği duyurusunu içeren haciz ihbarnamesi (birinci haciz ihbarnamesi) gönderilir. Haciz ihbarnamesini alan üçüncü kişinin tebliğden itibaren 7 gün içerisinde borçlu olmadığına veya borcun tebliğden önce ödendiğine dair yazılı veya sözlü olarak itirazda bulunmadığı takdirde kendisine, kendisine gönderilen birinci haciz ihbarnamesine 7 gün içerisinde itiraz etmediği ve bu nedenle borcun zimmetinde sayıldığına ilişkin yeni bir haciz ihbarnamesi (ikinci haciz ihbarnamesi) gönderilir. Bu ikinci ihbarnamede ayrıca, tebliğden itibaren 7 gün içinde ikinci fıkrada belirtilen sebeplerle itirazda bulunması, itirazda bulunmadığı takdirde zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemesi veya yedinde sayılan malı icra dairesine teslim etmesi istenir. İkinci haciz ihbarnamesine de süresi içinde itiraz etmeyen ve zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemeyen üçüncü şahsa onbeş gün içinde parayı icra dairesine ödemesi veya sayılan malı teslim etmesi yahut bu süre içinde menfi tespit davası açması, aksi takdirde zimmetinde sayılan borcu ödemeye veya yedinde sayılan malı teslime zorlanacağı bildirilir. Bu bildirimi alan üçüncü şahıs, icra takibinin yapıldığı veya yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesinde süresi içinde menfi tespit davası açtığına dair belgeyi bildirimin yapıldığı tarihten itibaren yirmi gün içinde ilgili icra dairesine teslim ettiği takdirde, hakkında yürütülen cebri icra işlemleri menfi tespit davası sonunda verilen kararın kesinleşmesine kadar durur. Bu süre içinde 106 ncı maddede belirtilen süreler işlemez. Bu davada üçüncü şahıs, takip borçlusuna borçlu olmadığını veya malın takip borçlusuna ait olmadığını ispat etmeye mecburdur. Üçüncü şahıs açtığı bu davayı kaybederse, mahkemece, dava konusu şeyin yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere bir tazminata mahkûm edilir. Bu fıkraya göre açılacak menfi tespit davaları maktu harca tabidir.
6102 sayılı TTK m. 4 hükmünde, bir davanın ticarî dava niteliğinde olup olmadığının tespiti bakımından üç ayrı kıstas kabul edilmiştir:
(i) Bunlardan ilki, tarafların sıfatına ve işin ticarî işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın ve başka hiçbir şart aranmaksızın TTK veya diğer kanunlarda ticarî sayılan davalardır (mutlak ticarî davalar). Mutlak ticarî davalar herhangi bir unsurun, bağlama noktasının veya sebebin davanın ticarî niteliğini değiştirmediği, mahkemenin kanaatinin rol oynamadığı davalardan olup; TTK m. 4/1 hükmünde (a) ilâ (f) bentlerinde sayılmıştır.
(ii) İkincisi ise, yalnızca bir ticarî işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticarî nitelikte kabul edilen davalardır. TTK m. 4/1-son cümle hükmü uyarınca ikinci grup ticarî davalar, yalnızca bir tarafın ticarî işletmesini ilgilendiren havale, vedia (saklama) sözleşmesi ile fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalardır. Bu nevi davaların ticarî nitelikte sayılması için yalnızca bir tarafın ticarî işletmesiyle ilgili olması TTK’da gerekli ve yeterli görülmüştür.
(iii) Üçüncü grup ise, nispî ticarî davalar olup, TTK m. 4/1 hükmü uyarınca her iki tarafın ticarî işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticarî dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticarî dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticarî işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticarî iş niteliğinde olması veya ticarî iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticarî sayılması davanın ticarî dava olması için yeterli değildir. TTK m. 19/2 hükmü uyarınca, taraflardan biri için ticarî iş niteliğindeki bir sözleşmenin diğer taraf için de ticarî sayılması, davanın niteliğini ticarî hale getirmeyecektir. Zira TTK, kanun gereği ticarî dava sayılan davalar haricinde, ticarî davayı “ticarî iş” esasına göre değil, “ticarî işletme” esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticarî nitelikte olması tek başına davayı ticarî dava haline getirmez.
Doktrinde, 01/10/2011 tarihinden sonra 2004 sayılı İİK m. 89 hükmü uyarınca üçüncü kişi tarafından açılan menfî tespit davaları için görevli mahkemenin, 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi uyarınca asliye hukuk mahkemesi olduğu ifade edilmiştir (Kuru, Baki: İcra ve İflâs Hukuku El Kitabı, 2. Bası, Ankara: Adalet Yayınevi, 2013, s. 476). 2004 sayılı İİK’nın m. 89/3 hükmü açılan menfi tespit davasında maddenin yer aldığı 2004 sayılı İİK’da görev yönünden özel bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Başka bir anlatımla, 2004 sayılı İİK m. 89 hükmünde belirtilen mahkemenin hangi mahkeme olduğu konusunda bir açıklık bulunmamakla birlikte, aynı Kanun’un 235/1. maddesindeki kayıt kabul ve 154/3. maddesindeki iflâs davaları için ticaret mahkemelerinin görevli olduğu yolundaki gibi açık bir düzenleme bulunmamaktadır. 6100 sayılı HMK m. 2/1 hükmüne göre, dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. Bu nedenle hukuki uyuşmazlıklarda asliye mahkemelerinin görevi asıldır. ‘ … BAM 5. H.D. 2022/367 E- 2023/73 K
2004 sayılı İİK’nın m. 89/3 hükmü uyarınca açılan menfi tespit davasında, davacı ile davalı takip alacaklısı arasında doğrudan ticari ilişki bulunmadığından ve kanunda da görevli mahkeme konusunda özel bir düzenleme bulunmadığından, 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesinde belirtilen mutlak ya da nispî ticarî davadan söz edilemez. Bu itibarla davanın 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi gereğince genel görevli asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerekir (Bkz. Yargıtay (Kapatılan) 19. HD’nin, 12/04/2016, E. … tarih ve sayılı kararları). Her ne kadar davanın tarafları tacir ise de, davanın tarafları arasında doğrudan bir hukukî ilişki bulunmadığından, davanın takip hukukuna özgü bir dava olması ve takibe konu alacağın davalı borçlu ile davalı alacaklı arasında düzenlenen sözleşmeden kaynaklı olması nedeniyle ticarî dava olduğundan söz edilemez. Bu nedenle somut uyuşmazlıkta, asliye hukuk mahkemesinin davaya bakmakta görevli olduğu anlaşılmakla karşı görevsizlik kararı verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda ayrıntılı olarak düzenlendiği üzere;
1-Davacının davasının 6100 sayılı HMK.’nun 114/1-c maddesi delaleti ile 115/2. maddesi gereğince; GÖREVSİZLİK NEDENİYLE USULDEN REDDİNE,
2-Dosya kapsamına göre HMK’nın 20. Maddesi gereğince taraflardan birinin, bu karara süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesinin talep etmesi halinde dosyanın görevli …. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine, aksi takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına, (ihtarat yapılamadı)
3-Aynı dava dosyasına ilişkin daha önce …. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından görevsizlik kararı verilmesi nedeniyle mahkememizce verilen görevsizlik kararı kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleştiği takdirde stanbul 19. Asliye Hukuk Mahkemesi ile mahkememiz arasında olumsuz görev uyuşmazlığı bulunduğundan görevli mahkemenin belirlenmesi amacıyla 6100 sayılı HMK nun 20 ve 22 maddeleri gereğince İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine,
4-Sair hususlarının HMK’nun 331/2 maddesi uyarınca görevli mahkemede değerlendirilmesine,
Dair, HMK 345 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğ edildiği tarihten başlayarak iki hafta içinde HMK 342 maddesi gereğince düzenlenmiş dilekçe ile HMK 343 maddesi uyarınca mahkememize veya başka bir mahkemeye yapılacak başvuru ile HMK 341/1 maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olarak tarafların yokluğunda verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 10/10/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır