Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/760 E. 2022/325 K. 31.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/760 Esas
KARAR NO :2022/325

DAVA:İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:01/12/2021
KARAR TARİHİ:31/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … A.Ş. bünyesinde faaliyet gösteren … Merkezi adına kaşesiz ve imzasız çok sayıda irsaliyeli fatura düzenlediği tespit edildiği, işbu irsaliyeli faturalar neticesinde şirkete herhangi bir para girişinin bulunmadığı, söz konusu paraların aralarında borçlu …’nun’ da olduğu bazı kişilerin uhdesine geçirildiğinin anlaşıldığı, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı …soruşturma numaralı dosya ile savcılık şikayeti yapıldığı, müvekkil … adına kayıtlı şirket telefonu olarak kullanılan telefonun WhatsApp mesajlarında yapılan incelendiği ve şirketten hizmet alıp da şirkete nakit, kart veya şirket hesabına ödeme yapmamış olan müşterilere ulaşıldığı, müşteriler de ödeme yaptıklarını dile getirdiğinden, kendilerinden ödeme dekontları talep edildiğinde şirketin eski yönetim kurulu üyesi…’nun … A.Ş. bünyesinde hizmete devam eden … Merkezi’nde verilen hizmet karşılığında yapılan tahsilatlardan bir kısmını şirket hesaplarına geçirmek yerine annesi … ve kardeşi, davalı …’nun … A.Ş. … IBAN numaralı hesabına gönderilmesini sağlamış olduğu tespit edildiği, davalıların borçlu olduğunun sabit olduğu …. İcra Dairesinin … Esas sayılı icra dosyasından davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalı tarafça takibe itiraz edildiğini ve takibin durduğunu, yapılan itirazın hukuka aykırı olduğunu belirterek davanın kabulü ile takibe yapılan itirazın iptaline, davalının %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin kız kardeşi… ile davacı şirketin yöneticisi …’nin bir süre duygusal birliktelik yaşadıklarını, davacı şirketin de bu dönemde kurulduğunu, aralarındaki ilişkinin…’nun şiddete uğraması neticesinde bittiğini ve İstanbul 38. Asliye Ceza Mahkemesinde şiddet olayına ilişkin yargılamaya başlanıldığını, söz konusu davanın amacının borçluluğun tespiti olmadığını, davacı tarafça müvekkilinin yıpratılmaya çalışıldığını, davaya konu kesilen faturaların şirketin sistemine işlenildiğini, şirkette randevu usulüyle müşteri kabulü yapıldığını, bu nedenle ödemelerin doğrudan şirket hesabına geçtiğini, davacı şirketin %49’unun ortağı olan…’nun yokluğunda yerine bakan müvekkilinin müşterilerden aldığı paraları davacı şirketin hesaplarına aktarıldığını, bu nedenle müvekkilinin davacıya borçlu olmadığını belirterek davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, İİK m.67 uyarınca açılmış olan itirazın iptali istemine ilişkindir.
…. İcra Dairesinin … esas sayılı icra takip dosyası Uyap sistemi üzerinden işbu dosyaya eklenmiş ayrıca Uyap sistemi üzerinden celbedilerek incelenmiştir. Dosyanın incelenmesinde davacı tarafından davalı aleyhine toplam 26.221,41 TL üzerinden icra takibi yapıldığı, davalının itirazı üzerine takibin durduğu duran takibin devamını sağlamak amacıyla davacı tarafından itirazın iptali istemli işbu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Bir davanın ticarî dava sayılmasına bağlanan en önemli sonuç, o davanın asliye ticaret mahkemesinde görülmesi ve buna bağlı olarak özel birtakım usul kurallarına tabi olmasıdır. Hangi iş ve uyuşmazlıkların ticarî dava sayıldığı 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (TTK) ve bazı özel kanunlarda sınırlı olarak belirtilmiştir (Börü, L./ Koçyiğit, İ.; Ticari Dava, 2. Baskı, Ankara 2021, s. 27).
Mutlak ticarî davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticarî işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticarî sayılan davalardır. Mutlak ticarî davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler hâlinde sayılmıştır. Bunlar yanında Kooperatifler Kanunu (m. 99), İcra ve İflas Kanunu (m. 154), Finansal Kiralama Kanunu (m. 31), Ticarî İşletme Rehni Kanunu (m. 22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticarî davalar da bulunmaktadır. Bu gruptaki davaların ticarî dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticarî işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticarî dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticarî dava sayılan davalardır.
Nispi ticarî davalar, her iki tarafın ticarî işletmesiyle ilgili olması hâlinde ticarî nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticarî işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticarî dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticarî dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticarî işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticarî iş niteliğinde olması veya ticarî iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticarî iş sayılması davanın ticarî dava olması için yeterli değildir. Ticarî iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticarî iş sayılan bir işin diğeri için de ticarî iş sayılması, davanın niteliğini ticarî hâle getirmez. TTK, kanun gereği ticarî dava sayılan davalar haricinde, ticarî davayı ticarî iş esasına göre değil, ticarî işletme esasına göre belirlemiştir.
Üçüncü grup ticarî davalar, yalnızca bir tarafın ticarî işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticarî dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticarî davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticarî işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticarî nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticarî işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2. maddesi ile değişik TTK’nın 5. maddesinin 1. fıkrası;“Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesi tüm ticarî davalar ile ticarî nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.” 5. maddesinin 3. Fıkrası; “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Görüldüğü üzere, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukukî ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki hâlinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Bu nedenle, asliye ticaret mahkemesinin bakması gereken davalarda, asliye hukuk mahkemesi görevli sayılamaz. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı HMK’nın 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olup mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtayca re’sen dikkate alınır. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nın 5/4. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde, asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez.
Bir hukukî işlemin veya fiilin 6102 sayılı TTK’nın kapsamında kaldığının kabul edilebilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen bu kanunda düzenlenen hususlarla, bir ticarî işletmeyi ilgilendiren bir hukukî işlemin veya fiilin olması gerekmektedir.
Nitekim, aynı hususlara Hukuk Genel Kurulunun 30.06.2020 tarihli ve 2019/4-231 E., 2020/487 K. sayılı kararında da yer verilmiştir.
Tüm bu açıklamalar ve ortaya konulan yasal düzenlemeler karşısında somut olay incelendiğinde; davacı şirketin tüm sicil kayıtlarının celbi ile incelenmesinde; davalının kardeşi dava dışı…’nun davacı şirketin eski yönetim kurulu üyesi olduğu anlaşılmıştır. Dava, davacı şirket eski yönetim kurulu üyesi olan dava dışı Kübra Senemay Kılıçoğlu’nun hizmet karşılığı yaptığı tahsilatları davacı şirkete aktarması gerekirken davalı kardeşi hesabına aktardığı iddiası ile sebepsiz zenginleşme nedenine dayalı alacağın tahsili amacıyla yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacının tüzel kişi tacir olduğunda duraksama yok ise de; davada dava dışı eski yönetim kurulu üyesinin usulsüz olarak davalı kardeşi hesabına para aktardığı iddiasına dayanıldığı bu hali ile davacı şirket ile davalı arasındaki ilişkinin ticari ilişki olmadığı, davanın ticarî dava olduğundan söz edilemeyeceği dolayısı ile davaya bakmaya genel görevli mahkeme olan asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu anlaşılmakla; davanın görev dava şartı yokluğundan HMK 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda ayrıntılı olarak izah edildiği üzere;
1-Davanın HMK 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca görev dava şartı yokluğundan usulden REDDİNE,
2-Görevli Mahkemenin İSTANBUL NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ olduğuna,
3-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın görevli İstanbul Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, HMK. 20. Maddesi gereğince karara karşı kanun yoluna başvurulmaması halinde kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulması halinde ve başvurunun reddi kararının tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi talep edilmemesi halinde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine,
4-HMK ‘nun 331/2. maddesi gereğince yargılama gideri ve vekalet ücreti hususunda görevli mahkemece karar verilmesine,
Dair, tarafların yokluğunda HMK 345 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğ edildiği tarihten başlayarak iki hafta içinde HMK 342 maddesi gereğince düzenlenmiş dilekçe ile HMK 343 maddesi uyarınca mahkememize veya başka bir mahkemeye yapılacak başvuru ile HMK 341/1 maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi.31/03/2022

Katip …

Hakim …