Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/408 E. 2023/31 K. 12.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO :2021/408 Esas
KARAR NO:2023/31

DAVA:Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:23/10/2020
KARAR TARİHİ:12/01/2023

Dava …. Asliye Hukuk Mahkemesi’ nin … sayılı gerekçeli kararı ile görevsizliğine ilişkin karar verilerek Mahkememizin yukarıda esasına kaydedilmiştir.
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili … İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi ile … Yapı İnşaat Anonim Şirketi arasında 14.03.2018 tarihli inşaat sözleşmesinin imzalandığını, bu sözleşme uyarınca müvekkilinin “Müteahhit” sıfatı ile … Yapı İnşaat Anonim Şirketi’nin ise “İşveren” sıfatı ile sözleşmede yer aldığını, müvekkilinin İstanbul İli, … İlçesi, Sütlüce Mahallesi, İmrahor Caddesinde bulunan “2753 ada, K-115 Pafta, 28 Parsel” sayılı arsası üzerine yapılacak otel inşaatı için gerekli olan uygulama detaylarının çizimi, plan projelerin tadilatı ve çizilmesi işini, otel inşaatının teknik şartnameye, plana ve imar mevzuatına uygun şekilde yapmayı kabul ve taahhüt ettiğini, söz konusu projenin incelenmesi, ruhsata ve eklerine uygun olarak yapılması için yapı sahibi olan … Yapı İnşaat Anonim Şirketinin ise, … Yapı Denetim Limited Şirketi ile yapı denetim hizmet sözleşmesi imzaladığını, müvekkili şirketin yukarıda belirtilen arazideki inşaat çalışmaları için tüm yasal izinleri aldığını, yapı çalışmalarına başlamadan önce arazide yapılacak proje hakkında … Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümünden İnşaat Yüksek Mühendisi Prof. Dr. … ile sahada yapılan çalışmalar ve zemin etüdü raporlarına göre hazırlanan 06.03.2018 tarihli geoteknik rapor ve geoteknik proje aldığını ve çevre binaların mevcut durumlarının yerinde tespit edilmesi amacıyla … Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğü’ne verdiği … nolu dilekçe ile talepte bulunduğunu, büyük bir titizlikle yürütülen çalışmalar devam ederken şantiye sahasının yan sokağında … Çıkmazı’nda bulunan … kanalının sürekli dolduğunu ve şantiye sahasına yol altından sızıntılar yaptığını, sürecin devamında çok daha büyük zararların oluşmasına sebebiyet verecek bu durumu öngören müvekkili şirket yetkilisi …’ın sorunun daha büyük felaketlere yer açmaması için bir dilekçe ile …’ye gerekli bildirimleri yaptığını ve söz konusu problemin giderilmesini talep ettiğini, 13.07.2018 tarihli, … İnşaat San. ve Tic. Ltd. Şti. yetkilisi … tarafından …’ye yazılan dilekçe ile ilgili parselde bulunan inşaat sahasına yakın yerde bulunan … kanalının sürekli dolduğunu ve şantiye sahasına bol miktarda sızıntı olduğunu ve büyük sorunlar oluşmaması için bu problemin çözülmesini talep ettiğini ancak müvekkil şirketin tüm çabalarına rağmen söz konusu sorun giderilmediğini beyan ederek davalı tarafın sebep olduğu çökme olayı neticesinde uğramış olduğu zararın tespitini, uğramış olduğu zarar dolayısıyla HMK’nın 107. maddesi uyarınca fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL’nin olay tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline karar vermesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; huzurdaki dava ile …. İdare Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasından devam eden davanın aynı olaya dayandığından derdestlik itirazında bulunduklarını, huzurdaki davanın hizmet kusuru iddiasına dayalı tam yargı davasına niteliğinde olup görevli mahkemelerin idare mahkemeleri olduğunu, dava konusu hasarın müvekkil idarenin kusurundan değil davacı tarafın eksikliklerinden kaynaklandığını beyan ederek davanın usulden reddine, aksi takdirde davanın esastan reddine, yargılama giderleri ile ücret-i vekaletin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE :
Davacının, …’ye ait su kanalından şantiye sahasına sızan suların istinat duvarının şantiye sahasına yıkılmasına sebebiyet vermesi neticesinde doğan zararın tazminini talep ettiği, davalının davanın reddini savunduğu anlaşılmaktadır.
Dava; haksız fiil nedeniyle meydana gelen maddi zararın tazmini istemine ilişkindir.
Dava …. Asliye Hukuk Mahkemesi’ nin … sayılı gerekçeli kararı ile görevsizliğine ilişkin karar verilerek Mahkememizin yukarıda esasına kaydedilmiştir.
…. Asliye Hukuk Mahkemesi’ nin … sayılı gerekçeli kararında:
“6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 16/1. maddesinde kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümleri dairesinde idare edilmek ve ticari şekilde işletilmek üzere devlet, vilayet, belediye gibi kamu tüzel kişileri tarafından kurulan teşekkül ve müesseselerin dahi tacir sayılacakları hükme bağlanmıştır.
6102 sayılı TTK’nun 4/1-(a) maddesinde, her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadığına bakılmaksızın, bu kanunda öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağı açıkça düzenlenmiştir.
Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetilmesi gerekmektedir.
Somut olayda; uyuşmazlık haksız fiilden kaynaklanıyor ise de; davacı ile davalı … Genel Müdürlüğü tacirdir. Ticarethane, fabrika yada ticari şekilde işletilen diğer bir müesseseyi ilgilendiren bütün muamele, fiil ve işler ticari işlerdendir. Davada davacı ve davalı tacir olduğundan tüm fiil ve işlemleri ticari iş mahiyetindedir. Bu nedenle aradaki ilişkiye ticari hükümler uygulanacaktır. Davaya konu olay tacirler arası haksız eylemden kaynaklandığından, davaya bakma görevi Asliye Ticaret Mahkemelerine aittir. Bu durumda eldeki dava TTK hükümlerine göre ticari dava olup Asliye Ticaret Mahkemesi görev alanı içinde bulunmakta olup, mahkememizin görevsizliğine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. (İstanbul BAM 45. Hukuk Dairesinin 2020/1186 esas, 2021/168 karar sayılı ilamı, İstanbul BAM 37. Hukuk Dairesinin 2020/551 esas, 2020/1343 karar sayılı ilamı, İstanbul BAM 4. Hukuk Dairesinin 2018/2407 esas, 2020/1360 karar sayılı ilamı ile Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2018/2661 esas, 2019/45 karar sayılı ilamı emsal niteliktedir.) şeklinde hüküm kurulmuştur.
Mahkememizin dosyasında yapılan yargılamada, 6100 sayılı Yasanın 266.maddesi gereğince iddia, savunma,sunulan deliller incelenerek meydana gelen hasar ile davalı şirketin eylemleri arasında illiyet bağının bulunup bulunmadığı, faturadaki hasar bedelinin kadri maruf olup olmadığı, hasarın kapsamı ile uyumlu olup olmadığı, davalı tarafa yüklenebilecek kusurun bulunup bulunmadığı, davacı tarafın müterafik kusurunun bulunup bulunmadığı, gerçek zarar ilkesi gereğince dosyaya sunulan belgeler değerlendirilmek suretiyle davacı tarafça hasarın giderilmesi için özel olarak işçi tutup çalıştırma veya harcama yapılmış ise bu zarar kalemlerinin de hesaplanarak, aksi halde takdiri mahkememize ait olmak üzere işçilik ve vasıta gideri talepleri ayrık tutularak hususlarında rapor tanzim edilmesi için bilirkişiye tevdiine karar verilmiştir.
Mahkememiz dosyasına sunulan 05/05/2022 tarihli bilirkişi talep dilekçesinde özetle;
Dava konusunun, İstanbul … İlçesinde otel inşaatının yapımı aşamasında istinat duvarının yıkıldığı ve bazı çökmelerin meydana geldiğine ilişkin davacının iddiasının olduğu, bu nedenle bilirkişi heyetine bir inşaat mühendisi, bir jeoloji mühendisi ve bir sigorta uzmanı bilirkişisinin de eklenerek heyet halinde rapor sunulmasının uygun olacağı bildirilmiştir.
Bilirkişinin 17/05/2022 tarihli talep dilekçesinin kabulü ile heyete bir inşaat mühendisi, bir jeoloji mühendisi ve bir sigorta uzmanı bilirkişi eklenerek dosya kendilerine tevdii edilmiştir.
Mahkememizin dosyasından 17/10/2022 tarihinde bilirkişi heyetince alınan raporda özetle: Meydana gelen hasar ile, Davalı Şirketin eylemleri arasında illiyet bağının bulunmadığı, faturadaki hasar bedelinin kadri maruf olduğu, hasarın kapsamı ile uyumlu olduğu, davalı tarafa yüklenebilecek kusurun bulunmadığı, davacı tarafın müterafik kusurunun bulunduğu, gerçek zarar ilkesi gereğince dosyaya sunulan belgeler değerlendirilmek suretiyle davacı tarafça hasarın giderilmesi için özel olarak işçi tutup çalıştırma veya harcama yapıldığına dair bir tespit bulunamadığına dair heyet olarak kanaat getirdikleri bildirilmiştir.
6098 sayılı TBK’nın 49. maddesine göre, hukuka aykırı kusurlu bir fiille başkasına zarar veren kimse bu zararı tazmine mecburdur. Böylece haksız fiilden sorumluluk, tazminat borcunun kaynağını oluşturmaktadır. Haksız fiil sorumluluğunda genel davranış kurallarına aykırılık söz konusu olmaktadır. Özel bir sorumluluk hükmüyle düzenlenmemiş olup bütün hallerde bir kimse için haksız fiil sorumluğunun söz konusu olması, 6098 sayılı TBK’nın 49′ deki şartların gerçekleşmesine bağlıdır. Diğer bir deyişle, ayrık bir düzenleme bulunmadığı kusur sorumluluğu hallerinde 6098 sayılı TBK’nın 49. ve devamında yer alan esaslar uygulanır.
Madde 49- Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Düzenlemesi mevcuttur. Haksız fiil sorumluluğunun ortaya çıkabilmesi için gerekli olan ikinci koşul, zarara sebebiyet veren hukuka aykırı fiilin, fail tarafından kusurlu olarak yapılmış olmasıdır. Kusur, hukuk düzeninin kurallarının bilerek ve isteyerek yada ihmal sebebiyle ihlal edilmesi gerekecektir.Kusurun kanunlarımızda tanımı yapılmamıştır. Uygulama ve öğretide kabul görmüş tanıma göre; kusur, hukuk düzenince kınanabilen davranıştır. Kınamanın nedeni, başka türlü davranma olanağı varken ve zorunlu iken, bu şekilde davranılmayarak, bu tarzdan sapılmış olmasıdır. Kısacası; kusur, genel tanımıyla, hukuk düzeni tarafından bir davranış tarzının kınanması olup; bu kınama, o davranışın belirli koşullar altında bireylerden beklenen ortalama hareket tarzından sapmış olmasından kaynaklanır.
Haksız fiil öğretide hukuka aykırı zarar verici fiil olarak tanımlanmakta ve unsurları; hukuka aykırı fiil, zarar, kusur ve illiyet bağı olarak belirlenmektedir. Buna göre haksız fiilden bahsedebilmek için hukuka aykırı bir fiil bulunmalı, bu fiil bir zararın doğması neden olmalı, zarara neden olan kişinin kusurlu bulunması ve zarar ile kusur arasında illiyet bağının olması gerekmektedir.
Bu beş unsurun varlığı halinde zarar veren kişi fiilden dolayı zarara uğrayan kişi ya da kişilerin maddi zararlarını karşılamak durumundadır. Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesine göre haksız fiilin unsurlarını ispat etme yükü davacıdadır. Davacı zararın haksız fiili ile gerçekleştiğinin diğer söylemle zarar ile haksız fiil arasındaki illiyet bağını ispat etmek durumundadır.
Yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan yasal düzenlemeler ışığında somut olayımıza bakıldığında; dosya kapsamında davacı tarafından sunulan belgeler ve dosya kapsamına uygun, ayrıntılı ve gerekçeli oluşa göre denetime elverişli olan bilirkişi raporu kapsamında haksız fiilin meydana geldiği bunun sonucunda oluşan hasar sebebiyle maddi zararın oluştuğu sabit ise de davalının haksız fiilden sorumlu olduğunun davacı tarafından ispat edilemediği kanaatine varılmakla davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Açıklanan nedenlerle:
1-Davanın SÜBUT BULMADIĞINDAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli 179,90 TL karar ve ilam harcının peşin yatırılan 170,78 TL peşin harcın mahsubu ile fazla yatırılan 90,12 TL’ nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
4-Kalan gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
5-Davalı taraf vekil ile temsil olunduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve taktir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalı tarafa verilmesine,
Dair, HMK 345 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğ edildiği tarihten başlayarak iki hafta içinde HMK 342 maddesi gereğince düzenlenmiş dilekçe ile HMK 343 maddesi uyarınca mahkememize veya başka bir mahkemeye yapılacak başvuru ile HMK 341/1 maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF yolu açık olarak dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda karşı tarafın yokluğunda davacı tarafın yüzüne karşı karar verildi. 12/01/2023

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza